AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - O dönemin bire bir tanıklarındanım. Bu olayı burada konuşmadıysak çokça defa zaten Genel Kurulda konuştuk, konumuz bu olmadığı için konuşmuyoruz, isterseniz saatlerce o günleri konuşabiliriz, anlatabiliriz.

Şimdi, "bakan kontenjanı" "İki bakan verilmiş..." O dönemde geçici bir hükûmet kuruldu ve bizim arkadaşlarımız da o hükûmette bakandılar. Tabii ki kendi partilerinin talimatları doğrultusunda gidecekler, tıpkı sizin partinizde olduğu gibi, şu anda sizin partinizin bakanları sizin talimatınızla giderler.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Silahlı çatışmanın olduğu bir ortama mı girecekler?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ben sizi sonuna kadar dinledim. Ama ben daha önce İnsan Hakları Komisyonundaydım, biraz daha oturmuştu. En azından, biri konuşurken dinlersek... Çünkü ben siz konuşurken dinledim, sabırla dinledim, birçok ithamınız olmasına rağmen dinledim. Lütfen dinleyelim, sabırlı olalım.

Dediğim gibi, o dönemi konuşmak istersek konuşuruz. Biz o dönemi açıklarken bunun hukuki, anayasal temellerini konuşuyoruz. Benim bütün açıklamalarım yasal ve anayasal tartışma üzerineydi, bir hukukçu tartışması yürüttüm. Bunun kanuna ve Anayasa'ya uygun olmayan bir karar olduğunu söyledim ki benim söylemimin şu anda bu yasada yapılan değişiklikle ne kadar gerçekçi ve doğru olduğu da ortaya çıkıyor. Demek ki o dönemde alınan bu karar yasaya, Anayasa'ya aykırı olarak alınmış çünkü şu anda kanunda yeni bir düzenlemeyle... Bu eğer kanunlaşırsa kanunun yayımlanması tarihi itibarıyla valilere sokağa çıkma yasağı ilan etme yetkisi verilmiş oldu, öncesinde yokmuş, Anayasa'da da böyle bir yetki yokmuş çünkü Anayasa açıktır.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Hayır, var.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Varsa açıklarsınız, ben hukuki tartışma yürütüyorum, böyle yürütelim.

Dediğim gibi, biz kanuni ve anayasal tartışma yürütüyoruz ve bu valilerin bu kararı aldıktan sonra hukuka aykırı olarak, engelleyerek milletvekillerini almadığını, önümüzdeki süreçte de aynı pratiklerle karşılaşabileceğimizi, daha vahimiyle karşılaşabileceğimizi söylüyoruz. Çünkü kim olursa olsun... Bakın, burada iktidar-devlet anlayışını, iktidar-toplum çözümlemesini de konuşabiliriz, daha detaylı olarak da bunun üzerine yoğunlaşabiliriz. İktidarı kimin eline verirseniz verin -bu, siz olabilirsiniz, A kişisi olabilir, B kişisi olabilir, A partisi olabilir, B partisi olabilir- eğer bir denge, denetleme mekanizması yoksa, eğer bunun karşısında bir hukuk yolu yoksa, eğer bunu sınırlayabilecek kanun hükümlerini ve mekanizmaları oluşturamazsanız her zaman kötüye kullanılma ihtimali vardır. Yüzde yüz, bakın, ihtimal de değil, yüzde yüzdür bu. Onun için, biz bunun kötüye kullanılmasını engellemek için... Sizin hâlâ "Devletin içerisinde cemaatçi var." söylemlerine karşı, "OHAL Kanunu'nun temel nedeni bu." diyorsanız nasıl güvenebilirim, bu valinin cemaatçi olup olmadığını nereden bilebilirim? Kayyum atadınız belediyeye, belediyenin kayyumu cemaatçi çıktı arkadaşlar. Şimdi ben objektif bir gerçeklikten söz ediyorum, farazi şeylerden söz etmiyorum. Onun için, gelin hukuk konuşalım, hukuk tartışması yürütelim ve önümüzdeki süreci nasıl demokratikleştireceğimizi konuşalım diyorum. İthamlara gerek yok.

Teşekkür ederim.