| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 19 .07.2018 |
ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Evet, teşekkür ederim Sayın Başkan.
Şimdi, askerî mahallerde yapılacak aramalarda adlî kolluk bulundurulması... Bu, bir ara şöyle bir denge vardı: İşte, askerî mahallerde hiçbir şekilde tabii arama yapılamaz ya da asker ile polis arasındaki dengede asker çok daha ağırlıklıydı. Şimdi, bu 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, bunun bir dengelenmesinden ziyade, çok tam tersine işleyen bir süreç var. Yani cumhuriyet savcısının bizzat yapacağı aramada kolluk kuvvetinin bulunması bir tarafa, bir de bu getirilen düzenlemeyle kolluk kuvveti... Yani daha anlaşılır bir dille söylenmesi gerekirse, ansızın askeriyeyi basabilecek. Yazılı emir dediğimiz, o sonradan da yerine getirilebilecek bir düzenleme, yani sonra da alınabilir.
Burada böyle bir düzenlemenin getirilmesindeki sebep, işte o daha önceki maddelerde de söylediğimiz o güvensizliğin verdiği bir şey. Görünüyor ki iktidar hâlâ askere güvenmiyor yani biz hep şunu söyledik: 15 Temmuz darbe girişiminde bu FETÖ darbesine karşı başarının FETÖ darbesinin başarısız olmasının iki üç tane temel dayanağı vardır. Birincisi: Bir defa Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki gerçekten namuslu, vatansever subayların direnci; birinci, en büyük faktör bu. Çünkü topyekûn herkesin katıldığı bir darbe girişimi olsaydı, akıbeti çok daha farklı olacaktı. Yani önleyen de sonuçta bunu asker.
İki: Türkiye Büyük Millet Meclisi başta olmak üzere, tüm partilerin bir arada bir görüntü vermesi ve burada bir toplumsal duyarlılık oluşması. Bu iki etken çok önemliydi ve bununla birlikte elbette ki halkın oradaki direnişi. Bunlar birleşerek 15 Temmuz darbe girişimini önledi. Yani meseleye "Ya, ne yapalım işte, bu yetkileri vermek durumundayız. İşte, aman, askerin her türlü arama yetkisinin olması lazım, her an üstleri dahi x-ray'den geçsinler. Demin söylediğim gibi, yani meseledeki büyük resmin görülmemesi.
Bir de tabii bu askerî alanlardaki arama deyince, okuyunca tabii insanın ilk aklına gelen bizim açımızdan, yakın zamanda olan kozmik oda aranması. Hatırlarsanız, o zaman Bülent Arınç'a suikast yapılacak iddiası vardı, o iddiayla kozmik odaya girildi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin en mahrem bilgileri alındı. O mahrem bilgiler anıldıktan sonra görüldü ki hani işin boyutunun anlaşılması bakımından, ortaya çıkan sonuçlardan biri, işte çeşitli şekilde terör örgütlerinin içerisine sızıp bilgi mahiyetinde bilgi veren insanların bir çoğu infaz edildi. Yani böyle de sonuçları oldu bu işin. Dolayısıyla, burada o dönem yapılan işlemlere karşı şüpheyle yaklaşılan ya da işte bu kadar da olur mu denildiğinde, ya acaba, hemen bir suçlama gelir şeyi vardı: Vesayetçi, askerî vesayet yanlısı, yok işte Ergenekon yanlısı gibi, bilmem, bir suçlama gelirdi.
Ben şöyle düşünüyorum, yani burada cumhuriyet savcısının herhangi bir soruşturmada gidip de bir askerî mahalde arama yapması ayrı bir şey, orada askerî kolluk kuvvetleri de askerî kolluk da eşlik edebilir, Emniyetten uzman kişileri de götürebilir ama bunun böyle bir ilave yazılı emre dönüştürülmesi, bir güncel ihtiyaçtan ziyade... Yani hani yasalar neye göre yapılır? Yasalar ihtiyaçlara göre yapılır, ihtiyaç ortaya çıktıkça yapılır. Güncel bir ihtiyaç ortaya çıktı da yani savcının gidemeyeceği kadar yoğunlukla, yakın zamanda askerî mekânların basıldığı, arama yapıldığı bir durum var mı? Şu anda böyle bir örneğimiz yok değil mi yani, bizim bildiğimiz böyle olaylar basına düşer, yakın zaman içerisinde yok. Ama oradaki mesele, bu bir güvensizlik üzerine işliyor. İkincisi de bir psikolojik üstünlük burada sağlanıyor. Aslında hem askeriye hem polis sonuçta iktidarın emrinde olması gereken kolluk kuvvetleri, yani devletin güvenlik güçleri; idari açıdan amirleri belli, adlî açıdan amirleri de belli baktığınızda. Bunların ikisi arasında da -kolluk kuvveti olarak bakmak lazım- bir ayrım yapmamak lazım. Dolayısıyla, bunun güç dengesini birinden alıp öbürüne vermekle bir şey çözmüş olmayacağız.
Ben bu düzenlemenin güncel şöyle iyiliği olur, kötülüğü olurdan ziyade, en başta bunun çok gerekli olmadığını düşünüyorum.
Benim söyleyeceklerim bunlardan ibaret.