KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım; bu salonda

bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, dediğim gibi, talihsiz bir başlangıç yaptınız.

BAŞKAN - Ben "saygı" diyorum "Sen hariç" der gibi konuşuyorsun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yo, size de "Sayın Başkan" dedim, biliyorsunuz "Hepinizi saygıyla selamlıyorum." dedim.

Talihsiz bir başlangıç yaptınız. Umarım bu görüşmelerin belli bir noktasında tekrar hatırlattığımız usul konularını konuşma fırsatı buluruz. Bu yönde tekrar size çağrımı yapmış olayım.

Sayın Başkan, yasama kalitesi istiyoruz. Hepimizin istediği şeyin bu olduğunu düşünüyorum. Yasama kalitesi için usulü konuşmamız lazım.

BAŞKAN - Ben olsam konuşmayı burada keserdim yani.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teamülleri nasıl oturtacağımızı konuşmamız lazım yani bu konuda size tekrar çağrımdır, bir ara verdiğinizde, nasıl olursa, bunu oturup konuşalım.

Daha sonra Sayın Muş'un ve Sayın Turan'ın verdiği teklifle ilgili hâlâ elimize gelmiş bir etki analizi yok Sayın Başkan, bir etki analizi yani bu, bütçeyi nasıl etkiliyor? Diğer konulardaki etki analizleri nasıl bu torbanın, torbaların...

Sayın Muş'a da Sayın Turan'a da çağrımdır...

BAŞKAN - Sayın Muş bu etki analizini nasıl verecek?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Niye? Kendisi yapmış yasa teklifini.

Şöyle: Torbadaki bütün maddelerle ilgili...

BAŞKAN - Yani emekli doktorlara...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, bütün maddelerin bütçeye neredeyse etkisi var.

BAŞKAN - ...verilmiş olan emekli artışlarının bütçe etkisini mi soruyorsunuz, öyle mi anlıyorum?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Evet, evet. Pek çok maddenin bütçeye etkileri olacak Sayın Başkan. Bütçeye etkileri konusunda etki değerlendirme analizini...

BAŞKAN - Zaten bu konuda kurumlar ve Maliyenin görüşlerine de başvurduğumuzda onlar nasıl bakıyor yani...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Onlar cumartesinden pazartesiye çalışmıştır, değil mi Sayın Başkan, hafta sonu çalışmışlardır?

BAŞKAN - Yirmi dört saat çalışıyorlar onlar, sizin gibi değil.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bizim gibi değil, ne güzel!

Sağ olun.

Yani bu anlamda yasama kalitesini sağlamamız için gerekli tedbirleri alalım derim, bu torba sırasında alalım ki yol olmasın Sayın Başkan, yanlış yol olmasın derim.

Şimdi, torbalara gelelim. Namıdiğer bedelli askerlik. Değerli arkadaşlar, ben 1998 yılında askerlik yaptım ve pek çok bedelli askerlik zaten çıkmıştı o zamana kadar. Benim üniversiteden veya mahalleden tanıdığım pek çok eşim dostum, arkadaşım da askerlik konusunda yani ya üniversite eğitiminden dolayı ya çalışma hayatından dolayı...

BAŞKAN - Siz kaç ay yaptınız?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben sekiz ay yaptım, yedek subay yerine kısa dönem sekiz aylık askerlik yaptım.

...onlar sıkıntılar yaşıyorlardı ve kimi yurt dışına gitti bu yüzden, kimi yurt dışında çalışmış gösterdi kendini, kimi yurt dışında okuyor durumunda, uyduruk üniversitelerde pozisyon aldı, kimi iş hayatından dolayı gitmek istemedi, tercihleri o oldu. Ben ise bir an önce hayatıma atılmak için dedim ki şu askerliği aradan çıkarayım. "Ya, gitme, işte -bilmen ne- bedelli askerlik... " Dedim ki: "Kardeşim, bu arada bir şekilde bu askerliği yapmamız lazım." Zorunlu çünkü. Gittik, askerliği yaptık, geldik. Ben geldikten sonra bedelli askerlik çıktı ve arkadaşlar "Bak, gördün mü bedelli askerlik çıktı." bilmem ne... Bu umurumda değil tabii ki yani sonuç olarak yasada belirtilmiş bir şey, karşı olduğum hâlde, zorunlu askerliğe karşı olduğum hâlde gidip askerliğimizi yaptık. Ancak parası olanlar bedelli askerliği yaparken aynı şekilde yoksul pek çok arkadaşım da vardı, bu hakkı elde etmelerine rağmen bedelli askerlik yapamadılar, yıllarca sıkıntılar çektiler, kaçak hayatı yaşamak durumda kaldılar çünkü işlerini devam ettirmek zorunda kalıyorlardı ve bu şekilde yapısal bir sorunumuz var yani yıllara teşmil edilen yapısal bir sorunumuz var ve maalesef, yapısal bir çözüm bulmadığımız için milyonlarca vatandaşımız askerlikten kaçıyor, açıkça söyleyeyim, kaçıyor çünkü bir an önce hayata atılmak istiyor, hayata atılırken de ya eğitimini devam ettirir gibi gösteriyor ya yurt dışında çalışıyor gibi gösteriyor ya başka formüllerle ya kaçak hayatı yaşayarak askerlikten kaçıyor ve bunu hâlâ belli milliyetçi retorikler kullanarak "İşte askerlik şöyle, askerlik böyle." diyerek korumaya çalışıyorsunuz ancak esasını bozuyorsunuz esas olarak yani bu zorunlu askerlik ısrarı yüzünden, zorunlu askerlik konusunda ısrar ederek ve başka formüller denemeden yani yapısal bir çözüm önerisi ortaya koymadığımız için askerliğin temel mantığına yani bu işi belli duygularla yapan insanların da o vicdanını sarsıyorsunuz.

Ortada bir kamu vicdanı var arkadaşlar. Kamu vicdanı şunu söyler: Eğer ortada bir yükümlülük varsa -doğru veya yanlış- bunu herkes yapmalı. Anayasa'nın eşitlik ilkesine göre bu böyledir. Bir zorunlu askerlik varsa herkes yapmalı ama burada bir sorun varsa, ortada yıllarca birikmiş bir sorun varsa ve nasıl vergi affı çıkarıyorsak altı ayda bir, bir yılda bir, beş yılda, on yılda bir de bedelli askerlik çıkarıyorsak ve bu zorunluluğu bir şekilde sulandırıyorsak bununla ilgili biz beş yılda bir, üç yılda bir, alt yılda bir bedelli askerlik çıkaracağımıza yapısal bir tedbiri ortaya koymamız lazım. Bu da bizim sorumluluğumuzda yani Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin sorumluluğunda. Bu torba yasayı bir kenara koyup gerçek anlamda bu işin bir daha önümüze gelmeyeceği yapısal bir çözüm önermek istiyoruz. Gelin bu torba yasayı bir kenara koyalım, yapısal bir çözüm bulalım.

Bu nedir? Bir sefer zorunlu askerliği yani zorunlu silah altına girmeyi kaldırmaktır. Bunun dünyada pek çok örneği var. Evet, devlet bir yükümlülük getirebilir, bir yıl boyunca devlet yani kamu adına çalışacaksın diye bir zorunluluk getirebilir veya tercihte bulunabilir, isteyenler silah altına girebilir bu kamu hizmetinde, kamu zorunluluğunda, isteyenler bir kamu kuruluşunda çalışabilir diyebilir. Bu da bir hizmettir, bu da bir devlet hizmetidir, kamu adına yapılan bir hizmettir. Bunun dünyada pek çok örneği vardır. Yani bu, vicdani ret hakkının ortaya getirilip "Ben elime silah almak istemiyorum, ben birini öldüremem" diyen, bu konuda vicdani ret hakkını kullanan insanlara bu hakkı ortaya koyup diğer yandan bu meseleyi yapan-yapmayan ayrımını ortadan kaldırmak için kamu hizmeti olanağını getirmektir mesela. Bunu tartışabiliriz, denebilir ki arkadaş, hastanede, huzurevlerinizde, okullarda, belediyelerde, kamu hizmetlerinde senin bilgi birikimine, ihtisasına göre bir yıllık, altı aylık, sekiz aylık -neyse- bir hizmette bulunman da bu "askerlik" denen hizmete karşılık gelir diye bir çözüm ortaya konabilir. Bu da tabii ki insanları yaşamlarından uzun süre ayrı tutmayacak bir formülle ortaya koyabilir.

Esas mesele vicdani ret hakkını ortaya koymak, zorunlu askerlik uygulamasından vazgeçmek ve buna çeşitli alternatifler getirerek eğer ki hâlâ bu konuda, bu hizmet konusunda bir tutumumuz olacaksa buna çeşitli alternatifler getirerek herkesin bu hizmeti, bu kamu hizmetini yapmasını sağlamaktır.

Ya ne demektir bedelli askerlik? Utanç verici. Bundan birkaç yıl önce bedelli askerlik çıkardınız, nasıl görüntüler oluştu biliyor musunuz? Gittiler bankamatiğin önünde "En büyük asker bizim asker!" diye arkadaşlarını havalara attılar, bankamatiğe parayı yatırdılar, "Al sana tezkere." dediler arkadaşlarına. Böyle görüntüler kamu vicdanını yaralar arkadaşlar.

Bakın, yüz binlerce vatan evladı şu anda üç yüz altmış beş gün askerlik yapıyor ve işlerinden aşlarından... Belki evlerine ekmek götüren insanlar onlar. O kişi evine ekmek götürmezse evdeki ekmek eksiliyor. Çünkü halkımızın büyük çoğunluğu yoksul. Onlar gidiyorlar askerlik yapıyorlar, belli bir gelir seviyesinde olan yüz binlerse diyor ki...

Sayın Başkan, bir uğultu var salonda ama...

BAŞKAN - Sayın Durmaz, Sayın İdare Amirim, uğultuya müdahale etseniz de kesse arkadaşlar...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Belli gelir seviyesinde olan insanlarsa bekliyorlar, bir formülünü buluyorlar, yurt dışında çalışıyor gözüküyorlar, okuyor gözüküyorlar ve sonrasında nasıl olsa bedelli askerlik çıkar vergi afları gibi, bekleyip, sonra gidiyorlar paralarını yatırıyorlar.

Bakın, geçen gün bir video çıktı gördünüz değil mi? Evet, içinde küfür kafir barındırıyordu o bölümü ayrı ama. Kışlalarda bulunan askerler ve onların aileleri bu durumdan büyük bir rahatsızlık duyuyorlar arkadaşlar, çok büyük bir rahatsızlık duyuyorlar ve onların büyük çoğunluğu yoksul ailelerin çocukları, yoksul Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları.

Şimdi, siz diyorsunuz ki: Arkadaş, 15 bin lirayı ver -bu Komisyondan ne çıkacak bilmiyorum, Milliyetçi Hareket Partisinin görüşü hiç yapılmaması, sizin görüşürüz yirmi bir gün yapılması- yirmi bir gün kışlaya gir çık, o da -zaten geçmiş uygulamadan belli- bir tatil gibi gözüküyor. Sulandırılmış bir askerlik diyorum ben ona. İşte dışarıdan pizzalar bilmem neler ısmarlanan sulandırılmış bir askerlik şeklinde yirmi bir gün bir tatil yapacaklar ve tezkere alacaklar arkadaşlar.

Şimdi, bu kamu vicdanını yaralar. Ve şunu da söyleyeyim: Bu başka bir beklentiyi de tetikler. Çünkü bundan sonra da...

1994 doğumlular bundan yararlanamıyor değil mi Sayın Muş?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Doğru...

BAŞKAN - Temel eğitim şartını mı kaldıralım diyorsunuz, bedelliden mi vazgeçelim; ben anlamadım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ben zorunlu askerlikten vazgeçelim diyorum. Zorunlu askerlik yerine vicdani ret hakkını da kapsayan, sosyal hizmeti de içeren -yani belli örnekleri var dünyada biliyorsunuz- gidip bir kamu kuruluşunda da çalışmayı esas alan bir düzen getirelim ve bunu bedele tabi tutmayalım. Yani trilyoner bir kişi ile işsiz bir kişiyi aynı noktada ortaklaştıran "15 bin lira bedel ver, bundan kurtul." anlayışından vazgeçelim diyoruz.

Bu da değerli arkadaşlar, bakın, geçmiş uygulamalardan belli. Bir gecede 15 bin lirayı yiyen insanlar var bu ülkede, bir gecede bakın. Bir gece eğlencesinde 15 bin lira harcayan insanlar var. Ama 15 bin lira borçlanıp onu yıllarca ödeyemeyen, kredi kartı faizlerini ödeyemeyen, temerrüde düşen, kaçan insanlar da var bu ülkede askerlik borcu yüzünden.

Şimdi, biz bunları nasıl eşitleyeceğiz 15 bin lirada? Hadi buyurun, eşitleyin bakalım.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Askerlik borcu yüzünden değil.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Askerlik için kredi aldılar efendim, bundan önceki uygulamalarda, 30 bin lira olduğunda. Gittiler, yoksul oranlar da kredi alarak bu işe girdiler hatta evini barkını satarak girenler oldu. Ama bir gecede o parayı harcayan insanlar da var ülkede, aynı uygulamaya tabi tutuldular. Bu da kamu vicdanını yaralar. Böyle bir şey kabul edilemez. İlla bu işi -ben ona karşıyım, onu söyleyeyim, temelde karşıyım- illa bir bedele tabi tutmak istiyorsanız, bunun mutlaka ve mutlaka gelir ve servet unsurlarının gözetilerek belirlenmesi gerekir. İlla diyorum -yani buna karşıyız ama- mutlaka "parayı ver askerden kurtul" mantığıyla bir yasa getiriyorsanız, bunun mutlaka gelir ve servete duyarlı, orantılı bir tarifeye tabi tutulması zorunludur diyorum.

Bir de Sayın Muş, şunu anlamadım: Uzaktan erişimli askerlik nasıl olacak? Yani uzaktan erişimli bir askerlik yaptıracağız diyorsunuz yurt dışında olanlara.

BAŞKAN - "Askerlik" demiyor, "eğitim" diyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani ne yapacak? Kamera karşısına geçip uygun adım marş mı diyecek kendi kendine Sayın Başkan?

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sayın Paylan, usul ve esasları Millî Savunma Bakanlığı açıklayacak.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ama, bakın, bu kabul edilemez. Yani yurt dışında sonuç olarak hasbelkader üç yıl çalışmış insanlara bu hakkı getiriyorsunuz öyle değil mi veya okumuş çalışmış? Ya yurt içinde okumuş çalışmış arkadaşlarımız da var. Yani bunları nasıl ayırırsınız? Ya yurt dışında okumuş çalışmış, o hakkı elde etmiş ama geliyor burada çalışıyor aynı Ahmet, öbür taraftan aynı Agop'a diyorsunuz ki: Sen arkadaş, Türkiye'de okumuşsun, Türkiye'de çalışmışsın, sen kışlaya gireceksin, o kışlaya girmeyecek. Böyle bir ayrım da kabul edilemez ve anlaşılamaz ve bu da kamu vicdanını yaralar diyorum. Yurt dışına gitmeyi teşvik eder, yurt dışında okumaları bilmem neleri... Zaten öyle bir akım var. Bunları teşvik eder. Bu da yol olur.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Okumayla olmuyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Çalışmayla oluyor. Biliyorum çalışmayla olur. Çalışma göstergeleriyle olur.

Yani bu anlamda zorunlu askerlikle ilgili mutlaka yapısal düzenleme yapalım derim. İlla bir yükümlülük olacaksa bu konuda vicdani ret hakkını ortaya koyalım. Vicdani ret hakkı çerçevesinde sosyal hizmeti esas alalım. Kamu hizmetlerinde vatandaşlarımız çalışma hakkını esas alsınlar. İsteyen silah altına girsin isteyen sosyal hizmet hakkına kavuşsun ve böylece de "askerlikten kaçma" diye bir uygulama olmasın. Bedelli askerlikle kamu vicdanını yaralatmayalım. İktisadi anlamda bu kadar eşitsiz bir Türkiye'de herkese 15 bin lira tarifeyle bunu yaptırmak büyük bir haksızlık.

Sayın Muş, "1 milyon 304 bin kişi" dediniz. Bakın, TÜİK'in açıkladığı rakamlara göre, genç işsizliği yüzde 20'nin üzerinde. Genç işsizliği yüzde 20'nin üzerinde ve bu ne demek biliyor musunuz? 400 bin işsiz şu anda bu uygulama hakkına sahip. Şimdi, siz 400 bin işsize diyorsunuz ki: "Arkadaş, orada trilyonluk, yüz milyon dolarlık adamla aynı tarifeye tabi olacaksın." Hem onları işsiz bırakıyorsunuz uygulamalarınızla hem de diyorsunuz ki: "O da 15 bin verecek, sen de 15 bin vereceksin." Bu kabul edilemez, bu kamu vicdanını yaralar Sayın Muş.

Bununla ilgili önerimiz şu: İşsiz olan, hiçbir geliri veya serveti olmayan vatandaşlarımıza bu konuda ya çok düşük bir bedelle ya da hiçbir bedel karşılığı olmadan -illa diyorum bedel şartını ortaya koyacaksanız- bu haktan yararlanmasını, diğerlerinin de artan tarifeyle bu uygulamadan yararlanmasını esas almamızı öneriyorum kamu vicdanını yararlanmaması için. Bir konu daha var bu konuda.

Sayın Başkan, biliyorsunuz, imar barışını getirdik ve burada tartışma oldu, Çevre Bakanımız dedi ki: "Bu imar barışının geliri kentsel dönüşümde kullanılacak." Biz de Maliyeden arkadaşlara sorduk, dedik ki: Arkadaş, bunu bütçe içinde ayrı bir hesapta mı tutacaksınız? "Hayır, biz bunu genel bütçe gelirlerine aktaracağız." dediler ve böylece Çevre Bakanımızın söylediği laf havada kalmış oldu. Esas olan, imar barışıyla elde edilen kaynağın kentsel dönüşümde kullanılmasıydı. Böylece kentlerimizin ihya edilmesi anlamında bir faydası olurdu.

Şimdi, buradaki maddede de bakıyorum, "elde edilen gelir genel bütçe gelirine aktarılacak" diyorsunuz Sayın Muş, "ancak" diyorsunuz "bu Savunma Sanayi Fonu'nda kullanılabilir" gibi bir ifade var yani muğlak bir ifade var. Oysa biz bunun geneline karşıyız.

Mesele şu: Mademki gençlerle ilgili bir düzenleme ve gelir ortaya konulacak bu kadar genç işsizliğin ve genç yoksulluğunun olduğu bir ülkede bu gelirin de -mutlaka gelir elde edilecek- genç işsizliği ve genç yoksulluğu üzerinde mutlaka değerlendirilmesi için bir hesapta toplanmasını öneriyoruz diyorum bu konuyla ilgili.

Diğer konu: Tabipler ve sağlık emekçileriyle ilgili konuya geleyim. Sağlık Emekçileri Sendikasının çok iyi bir çalışması var -hepinize tavsiye ederim okumanızı- bununla ilgili. Bütün maddelerle ilgili çok faydalandık, teşekkür ediyorum onlara. Burada tabip ve diş hekimlerine dönük düzenlemeler var arkadaşlar. Ancak sağlık emeği bir bütündür yani bu sağlık emekçilerini tabip ve diş hekimi olarak ayırıp diğerlerini dışarıda bırakmak hakkaniyete sığmaz. Yani veterinerleri, eczacıları dışarı bırakmak, sağlık emekçilerini dışarıda bırakmak -biliyorsunuz bu konuda pek çok yardımcı hizmet var sağlık emeğinde bunları dışarıda bırakmak- başta emeklilik konusunda büyük bir sıkıntı. Ve emeklilik konusunda da 2008'den önce işe girenlerin faydalanabileceği bir düzenleme, sonra girenlerin faydalanamayacağı bir düzenleme de hakkaniyete uygun değil arkadaşlar. Bu anlamda çalışma barışının korunması için tüm sağlık emekçilerinin faydalanacağı bir düzenlemeye ihtiyaç var diyoruz. Bu konuda sabit ödemelerin de emekliliğe mutlaka yansıtılması ve bütün sağlık emekçileriyle ilgili yansıtılmasını öneriyoruz.

Değerli arkadaşlar, yıpranma payı düzenlemesiyle ilgili Hükûmetin beş yıla bir yıl üzerinden yıpranma payı vaadi vardı. Eğer ki seçmenlerinizi kandırmadıysanız bu konuda, bu düzenlemede -iktidar partisi diye bir uygulama yok ama en azından o konuda vaat vermiş bir parti olarak- bu konuda bizim de önergemiz olacak. Beş yıla bir yıl olarak düzenlenmesini öneriyoruz yıpranma payının ve her yıl için doksan gün olarak ödemelerinin yapılmasını öneriyoruz ve bunun da tüm sağlık çalışanlarına uygulanmasını öneriyoruz yalnızca tabiplere değil, tüm sağlık emekçilerine uygulanmasını öneriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Toparlar mısınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, öyle bir torba var ki önümüzde nasıl toparlayayım, siz söyleyin yani.

BAŞKAN - Küçücük poşet.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani poşet değil mi, bir poşet daha eklediniz yanına çuval oldu.

BAŞKAN - Siz buna alışıksınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani alışığız da efendim yani böyle bir şey olmaz ki.

BAŞKAN - Sen daha neler gördün neler.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Muş ve değerli arkadaşlar, bütün sağlık emekçilerini ayırmayın yani çalışma barışı anlamında. Bir düşünün ki doktor, hemşire, oradaki teknisyen, oradaki yardımcı hizmetli olanlar bir arada çalışıyorlar.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Sağlık sistemine bunu dâhil ettik.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tüm sağlık emekçilerini dâhil ettik mi Sayın Muş? Tamam, ben de diyorum ki, tüm sağlık emekçilerini... Ben de diyorum ki bakın yani doktor sonuç olarak tahlil istiyor, oradaki sonuç olarak tahlil yapan emekçi var...

(Karşılıklı konuşmalar)

BAŞKAN - Arkadaşlar...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Kimler girmiyor o zaman onun bilgisini verin, girmeyenler yardımcı hizmetler.

BAŞKAN - Sadece tıpta uzmanlık belgesi alanlar haricindeki bütün sağlık çalışanlarının tamamı giriyor yıpranmaya.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sağlık emekçileri yardımcı hizmetler var biliyorsunuz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hayır hayır, sağlık hizmetleri sınıfı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sağlık emekçileri de giriyor mu Sayın Başkan? Yardımcı hizmetleri söylüyorum.

(Karşılıklı konuşmalar)

BAŞKAN - Arkadaşlar bakın, Sayın Muş, siz de dâhil olmak üzere Komisyon üyelerimiz, söylediklerinizin hiçbir tanesi tutanaklara girmiyor. Yarın tutanakları istediğiniz de "Ya ben bunu söyledim, niye yok?" denirse şaşırmayın çünkü mikrofonlarınız açık değil. Konuşmak isteyen arkadaşlar lütfen, Sayın Aydemir, söz ondan sonra konuşun. Sayın Muş, bu, sizin için de geçerli.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Burada not olmaya çalışıyorum fakat burada şöyle bir genel ifade kullanılıyor: Sağlık sınıf

ındaki çalışanların tamamı, bu halk arasında "yıpranma" olarak dediğimiz bir seneye altmış günü, hepsi alıyor, burada bir eksiklik yok.

BAŞKAN - Yardımcı hizmetler sınıfını soruyor.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Tamam ben de diyorum ki bunu tanımlayın, neyi kastediyorsunuz burada? Mesele oradaki laborant da alıyor bunu, diğeri de alıyor, röntgen çeken de alıyor.

BAŞKAN - Ameliyathanede çalışan görevliyi soruyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Temizliği yapan kişisine kadar efendim, hastanede bulunan herkesten bahsediyoruz.

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Şimdi dolayısıyla sağlık sınıfı dışında olanlar buna dâhil değil, o sınıfının içerisinde olanları yazmış kanun tek tek. Dolayısıyla bunun dışındakiler -atıyorum- bankoda çalışıyorsa bu yok, sağlık sınıfına dâhil olanlar var.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Mesele şu efendim: Yani çalışma barışı anlamında aynı kurum içinde çalışan insanları, siz, emeği anlamda ayırırsanız çalışma barışını bozmuş olursunuz. Yani çalışma barışını bozmamak için...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Çalışma barışı...

BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Aydemir müsaade edin, maddesinde zaten hepinizin görüşlerini alacağım. Maddesinde konuşacağız, geneli üzerindeyiz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani tüm sağlık emekçilerinin yani sağlık biriminde çalışan tüm sağlık emekçilerinin bu haktan yararlanmasını öneriyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz, aldık önerinizi.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Diğer konu sağlık turizmi konusunda öneriler var burada.

Şimdi, Sayın Başkan, şunu eleştirdik, bakın Hükûmet kurulurken dedik ki: Mesela bir Sağlık Bakanı şu anda sağlıkta çok büyük bir kuruluşun patronu, işte Eğitim Bakanı eğitimde kurumun patronu, başka bakanlarımız da var böyle. Şimdi "Bu etik olarak yanlış bir tasarruf." dedik. Sebebi şu: Bir insan o sektörde patronsa etik olarak ya işini terk edip, tamamıyla bütün ilişkisini kesip o birimin Sağlık Bakanı olabilir, öbür türlüsü etik olmaz ve aynı zamanda pek çok sorun ve şüpheyi gündeme getirir. Düşünün ki daha dakika bir, Sağlık Bakanımız bir madde göndermiş "Ben işte sağlık turizmini cezbetmek istiyorum." Ama aynı zamanda o sektörde yüzde 20'nin üzerinde paya sahip bir şirketin patronu bu kişi. Düşünebiliyor musunuz kamu bir şirket kuracak, sermayesini de kamu koyacak, ondan sonra bu kamu yurt dışında tanıtım yapacak, binlerce, on binlerce sağlık turizmi için hastayı Türkiye'ye çekmeye çalışacak ve bunlar o Sağlık Bakanının patronu olduğu hastanede hizmet görecek ve o Sağlık Bakanı da bundan para kazanacak. Bu, kamu vicdanına sığmaz arkadaşlar; bu kabul edilemez, bunu reddediyoruz. Sağlık Bakanının başta patronu olduğu şirketten ayrılıp daha sonra böyle önergeler göndermesi gerekiyor mutlaka. Yani kendisi bir şirket kurabilir tanıtım için. Diyelim ki kendisi koskoca bir sağlık kuruluşunun patronu, kursun bir şirket, tanıtımını yurt dışında yapsın veya "Özel Hastaneler Birliği" diye bir birlik var, bir şirket kurallar ortak olarak, parayı koyarlar, yurt dışında tanıtım yaparlar, hasta çekerler. Ama kamunun bir şirket kurup da kamu sermayesiyle kendi patronu olduğu hastaneye hasta taşıması kamu vicdanına sığmaz arkadaşlar, bunu kabul etmemeliyiz.

Diğer bir konu: "Sağlık turizminde döner sermaye gelirlerinin yarısı hekimler ve diş hekimlerine dağıtılacak." deniyor. Burada da yine bir sakatlık var. Tüm çalışanları kapsaması gerekir Sayın Muş bu konuda da. Yani yalnızca diş hekimi ve hekimlerin değil, yine sağlık hizmetinde yer alan herkesin bundan faydalanması esastır deriz. Esasında karşıyız ama illa çıkacaksa bu uygulama mutlaka herkese teşmil ettirilmesi gerekir.

Sayın Muş... Pardon Sayın Hasan Turan o önergeyi verdi değil mi, onun torbasındaydı karıştırdım. Şu bahis meselesi Sayın Başkan, değerli arkadaşlar...

MEHMET MUŞ (İstanbul) - Ben de...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ha, siz de verdiniz Hasan Bey de verdi değil mi? Tamam. Çift dikiş olsun diye verdiniz, peki.

Şimdi Sayın Muş ama...

BAŞKAN - Hasan Bey'in teklifinde var mı bahis?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Var. Siz bir bakın Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Toparlıyorsunuz değil mi?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiyor Sayın Başkanım, son.

Bu bahis meselesi her torbada neredeyse var değil mi Sayın Başkan yani iki torbada bir sekmiyor, mutlaka geliyor buraya. Ve yıllardır da Millî Piyangoyu "satacağız." satamıyorsunuz, "satacağız." Satamıyorsunuz; herhâlde alacak şirketler belli taleplerde bulundular, bunu biraz daha teşvik etmek bilmem ne anlamında, bu anlamda bu düzenlemeyi buraya getirdiniz. Yalnız durum şu: Ben Cumhurbaşkanın bu maddeye çok kızacağını düşünüyorum. Eğer o hazırladıysa başka bir şey ama siz "Hazırladım." diyorsunuz, altına imza attınız, burada ciddi sıkıntı yaşayacağınızı düşünüyorum. Çünkü bul karayı al parayı da 1'e 2 mi alacak, 1'e 3 mü alacak bu karayı bulan, kim belirleyecek? Sayın Cumhurbaşkanı.

BAŞKAN - Siz bayağı anlıyorsunuz bu işlerden ama ha.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Diyecek ki: "Karayı bulan..."

BAŞKAN - Sokak jargonu var.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bul karayı al parayı 1'e 2 mi alacağım, 1'e 3 mü alacağım kim belirleyecek? Sayın Cumhurbaşkanı belirleyecek bundan sonra. Ya, Sayın Cumhurbaşkanının bu maddelerle ilgili size gerçekten sitemde bulunacağını düşünüyorum. Yani Cumhurbaşkanı her şeyi belirleyen olursa işte böyle olur, kumara karşı olan bir Cumhurbaşkanı kumarın oranını belirler; işte her şeyi saraya bağladığınız zaman böyle olur. Şimdi saraya da şöyle bir yetki veriyorsunuz: Bul karayı al parayı... Ee Sayın Cumhurbaşkanı kızar buna diyorum işte.

BAŞKAN - "Sayın Paylan'a bağlayın." diyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Cumhurbaşkanına bağlamayın bunu yani madem öyle bir alan var, bunun regülasyonunu bağımsız veya özerk bir kurum yapsın, bir kurum kuruluş yapsın. Nasıl Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu var, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu var, Cumhurbaşkanı niye bul karayı al parayı, 1'e 2, 1'e 3, 1'e 4 belirlesin? Olacak iş mi ya bu? Olmaz sayın arkadaşlar, yanlış. Cumhurbaşkanına hakaretten yargılanırsınız burada yani olmaz.

BAŞKAN - Siz ince ince o işi yapıyorsunuz gibime geliyor. Hani ihbar gibi olmasın ama.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Neyse, Sayın Muş herhâlde bununla ilgili bir tasarrufta bulunacak.

Son olarak söyleyeyim: Kanal İstanbul. Sayın Hasan Bey yok ama değerli Komisyon üyelerine ve buradaki...

BAŞKAN - Sayın Turan efendim, Turan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hasan Turan. "Sayın Hasan Bey" dedim.

BAŞKAN - Ben de "Sayın Turan" olarak yani "Hasan Bey" veya "Sayın Turan" hani öyle gidiyoruz ya.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Hasan Turan.

BAŞKAN - "Sayın Paylan Garo" gibi.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Olsun.

Bu Kanal İstanbul meselesi... Değerli arkadaşlar, hâlâ bu konuda bir ısrar var. Açıkça söyleyeyim, ilk geldiğinde de eleştirmiştik. Ekolojik yıkım yaratacak bir proje ve Montrö Anlaşması yer aldığı sürece de yani hâlâ devrede olduğu sürece -ki devrede- bedava bir su yolu olan yani boğaz yolu olan bir uygulamanın yanında "Paralı bir uygulama yapacağız." diyorsunuz ve bedava bir yol varken 600-700, en dar yeri 650 metre olan bir su kanalı varken "100 metrelik bir kanal yapacağız." diyorsunuz ve buradan da insanların para verip geçeceğini iddia ediyorsunuz. Buna gerçekten gülünür. Bu proje, inanın, bir su yolu projesi değildir; bir rant projesi olacaktır.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Geçtiği zaman gülmeye başlarsınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Evet, evet; göreceğiz.

BAŞKAN - Evet, arkadaşlar, son on saniye.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum.

Bu su yolu projesi değildir, bir rant projesidir ve İstanbul'un nüfusunu şu anda 17 milyondan 23-25 milyona taşıyacak bir projedir, İstanbul'u tamamen bitirecek. İstanbul artık kaçılan bir yer oldu. İstanbul'dan geçen yıl yalnızca 100 bin kişi kaçtı, nüfusu eksildi ilk kez tarihte. Niye? İstanbul artık yaşanmaz bir yer olduğu için. İstanbul'u daha da yaşanmaz bir yer kılacak Kanal İstanbul konusundaki ısrarı reddediyoruz. Bu maddenin de torbadan çekilmesini talep ediyoruz.