MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, bu maddenin bu ikinci paragrafının özellikle yazımıyla ilgili bir problem var mı yok mu, bir daha dikkatinizi çekmek istiyorum öncelikle. "İlgilinin muvafakatiyle ve kadrosunun bulunduğu kurum/kuruluştaki eğitim, araştırma ve mesleki yükümlülüklerini aksatmamak koşuluyla karşılıklı mutabakat..." Aşağıda da deniliyor ki: "Bakanlık veya üniversite personelince özel sektöre ait sağlık kuruluşlarında bu fıkraya göre hizmet sunulamaz." Yani bu eğitimi filan aksatmamak tam söylenen bu şeyi anlatmıyor. Benim sunumlardan anladığım kadarıyla özel sektörde çalışan hekimler üniversite ve kamu sektöründe çalışacak ve alınan paranın yüzde 50'sini alacak. Öyle mi anladım?

SAĞLIK BAKANLIĞI MÜSTEŞARI PROF. DR. EYÜP GÜMÜŞ - Evet.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu yazmaya dikkat etmek lazım. Bunu bir daha okuyun lütfen.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir dakika, başladık işte, konuşacağız maddeyle ilgili.

BAŞKAN - Ha, öyle mi?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tabii, maddeyle ilgili konuşacağız.

Bu madde çok ciddi görünmeyen riskler içeriyor bence. Risklerden bir tanesi: Yani öyle anlaşılıyor ki "Dünyada -sunumlar böyle, bu konuyla ilgili çıkan haberler filan da var, onun altyapısı, bir şekilde lobisi filan yapıldı, yapılmaya devam ediyor- çok sayıda hasta var; bol, zengin, paralı Araplar var. Amerika'da bile şu şey yapılamıyor, burada yapılamıyor. Dolayısıyla biz işleri kolaylaştıralım, altyapısını oluşturalım. Hastanelerimiz, personelimiz de var. Dolayısıyla gelsinler bize para bıraksınlar, döviz bıraksınlar, para bıraksınlar." Böyle bir şey var. Tabii, para gelsin yani paraya ihtiyacımız var gelsin, bir şey demiyoruz. Çok, masraflarımız çok. Peki, size soruyorum: Bu durum içeride bir rekabet oluşturup bizim kendi hastalarımızın bu hizmetleri almasıyla ilgili bir problem ortaya çıkaracak mı? Diyorsunuz ki sayın müsteşar... Eski müsteşar diyelim, neyse, son defa müsteşar diye bir personel, bir bürokrata hitap etmek de güzel bir şey.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Son müsteşar...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Siz ifade ettiniz, "İngiltere'de çok sıra var yapamıyor ve bize geliyor." dediniz. Bu bizde çok sıraya sebebiyet vermeyecek mi? Burada bir garantiniz filan mı var? Öncelikle bizim SGK'li hastamız ameliyat edilecek kamuda üniversitede neyse, ondan sonra bu hastalar mı? Şimdi biz gidiyoruz -öyle iki sene üç sene önceki gibi de değil, sağlıkta ciddi şeyler var- hem para talepleri, ek para talepleri çok fazla, sıkıntı oluşturuyor, bunun şikâyetleri size de geliyordur hem de sırayla ilgili üç ay sonra, dört ay sonra, beş ay sonra ameliyatlarla ilgili gün veriliyor. Burada işte "rıza", "muvafakiyet" filan diyorsunuz ama dolarlardan söz ediyorsunuz. İyi böyle, bayağı dolarlardan söz ediliyor. Dolarlar rıza işini, muvafakiyet işini şey yapıyor. Peki, hekimin yorulması, daha sonraki vakaya girerken yapacağı hatalar filan yani bunlar hesaplanıyor mu? Bir işi yaparken yani "etkisi", "analizi", "değerlendirmesi" derken sadece para, getireceği dolar mı şey yapılıyor, yoksa onun ötesinde kalite ve bizim insanlarımızın karşı karşıya kalacağı sorunlar da gündeme geliyor mu? Yani para, "Yüzde 50'sini alacak." Çok cazip geliyor ama sadece bu cazibeden hareketle bu işlere karar veriliyor.

USHAŞ; USHAŞ da ayrı bir dert. "USHAŞ anlaşma yapacak." diyorsunuz. Bir özel şirket. Özel şirket değil mi? Yani özel kanun, Ticaret Kanunu, Sağlık Bakanlığı kuruyor ama şirket. Bu şirket pazarlık yapacak, anlaşmalar yapacak filan, ona göre şeyler gelecek. Peki, bizim insanlarımız nasıl olacak? Bu hem sıra bekleme konusunda ortaya çıkacak zararlar, kalite düşmesi konusunda ortaya çıkacak zararlar, maliyet artması konusunda ortaya çıkacak zararlar, hekimlerin yorulması, yapacakları kazalar, yanlışlarla ilgili zararlar... Kim nasıl telafi edecek? Bu konuyla ilgili ön alacak bir şey yaptınız mı? Bir hazırlığınız var mı?

Teşekkür ederim.