KOMİSYON KONUŞMASI

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi "Sağlık sisteminin temel öznesi nedir?" diye bir soru sorsam ne denir, ne yanıt verilir? Bir grup arkadaşımızın kafasında hasta denebilir, hani hasta birisine sağlık götürmek üzere bir sistem. Oysaki insandır özne yani hasta olmadan önce de o insanın, o yurttaşın sağlığını gözetmek, kollamaktır esas olan, temel olan. Yani şu demek değildir: Sayın Erdoğan bir ara "Köprüler yaptık, parası olmayan geçmesin, eski yolu kullansın..." Yani paran varsa köprüden geç, paran varsa en iyi sağlık sisteminden yararlan, yoksa artık şansına küs, eski neyse ona devam.

Şimdi, değerli arkadaşlar, AK PARTİ döneminden bahsetti Sayın Çelebi, öncesinden bahsetti, şimdisinden bahsediyor. Yalnız ben şunu gayet iyi biliyorum: Öncesinde, benim kızım daha bebek iken Bornova'da sağlık ocağından ebe hemşireler gelip düzenli olarak çocuk felci aşısını da yaparlardı, gelir kilosuna da bakarlardı ve bu tam teşekküllü sağlık ocaklarıyla gerçekten koruyucu hekimlik sistemi Türkiye'de insana değer veren, tedavi üzerine oturan bir sistem değil, hastalığı önleyici bir sistem olarak var idi. Şimdi "Hasta ol, bak ne güzel hastaneler yapıyoruz, sağlık ocaklarına gerek yok, aile hekimliğiyle tedavini de yaparız." E, ilaç? "İlacını da bol bol tüketirsin." diyerek bir ticari, bir özelleştirmenin sistem içerisinde... Ki sağlık en temel insan haklarından birisidir, bunun ticari bir alana evrilmesi gibi bir durumla karşılaşıyoruz. Şimdi de yurt dışından gelecek özel hastaların tedavisini öncelikli olarak önümüze koyup buralarda görev yapacak hekim arkadaşlarımızın ne kadar paralar alacağını... Keşke Sayın Müsteşar bu rakamları telaffuz etmeseydi, tüylerimiz daha da diken diken oluyor. Şimdi, böyle bir sistemde hiçbir kaygınız yok, 300 bin-400 bin hastadan 2 milyona çıktığı takdirde yurt dışından gelen hasta sayısı, Türkiye'deki hekimler veya uzman hekimler veya cerrah veya o alanlarla ilgili tedavi gerektiren, cerrahi müdahale gerektiren hastaların, yabancıların bakımlarıyla ilgili, onların tedavileriyle ilgili uzmanları da çekip aldığınızda Türkiye'de bu ülkenin yurttaşlarının sağlıklı bir sağlık sisteminden yararlanabilmeleri konusunda bir tehdit oluşturacağı konusunda hiçbir kaygınız yok. Bu konuda kaygınız varsa bu kaygıyı nasıl önlemeyi, ortadan kaldırmayı düşünüyorsunuz? Bunu çok merak ediyorum. Yani gerçekten bugün Türkiye'de, evet, kamu-özel iş birliğiyle yapılan hastaneler, devlet hastaneleri falan, bunların ne kadar maliyetlerle yapıldığı, bunları ayrıca konuşuruz, hatta ona yönelik bazı sözlerimiz de yeri geldiğinde mutlaka olacaktır. Bunları bir kenara koyacak olursak, koruyucu hekimliği yok sayan, Türkiye'de hastayı değil, insana bu sağlık sistemini götüren anlayışta olmayı hiç düşünmüyor musunuz? Bir dönem, bırakın onu, Türkiye'ye dışarıdan özellikle Hindistan, Pakistan gibi ülkelerden hekim ithalatı konusunda birtakım kararlar alınıyordu, sonrasında Türk Tabipleri Birliği de dâhil çeşitli meslek kuruluşları bu konuda tepkilerini gösterdiler. Durumun tam olarak hangi aşamada olduğunu bilemiyorum ama şimdi siz yurt dışına doktor ihracatından bahsediyorsunuz, gidiyor diyorsunuz. Ben merak ediyorum, Türk Tabipleri Birliğinden arkadaşımız burada. Yani bu yurt dışına kaç doktor gitmiştir? Yani böyle bir doktor kaçışı mı vardır, bir hekim kaçışı mı vardır "Bunları korumaya çalışıyoruz." diye bir içgüdüyle kararlar alınıyor diyorum. Bu konudaki uygulamaların yurttaşımızın sağlığını düşünen, sağlıklı bireylerin yetişmesini öngören uygulama olmayacağını, tamamen ticari amaçlı ve kendi yurttaşımızın bu sistemden asgari düzeyde yararlanmasına neden olacak bir durum yaratacağını belirtmek istiyorum.