KOMİSYON KONUŞMASI

ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Anladım ama şimdi, burada, tabii biz bunları söylemezsek millet adına aldığımız işi de yapmamış oluruz doğru şekilde.

Şimdi, Sayın Başkan, hakikaten burası ilginç çünkü özellikle maddeye baktığımızda, madde 10/A ne diyor? "Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisaki yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilmesi..." Bu gerekçelerle meslekten ihraç ediyor ve o ihraç sonucunda mahkemece görevine iadesine karar verilen, burada "...subay, astsubay, uzman jandarmalar ile Emniyet Genel Müdürlüğünde emniyet hizmetleri sınıfına tabi olanlar..." Şimdi, ilk kısmı bu. Bunlarla ilgili, "...bakan onayıyla uygun görülmeyenler..." Yani yargı bir karar veriyor, yürütme yargının kararına uymakla yükümlü ama "Bunu uygun görmüyorum." diyor. Uygun görmediği için "Millî Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı bünyelerinde kurulan araştırma merkezlerinde bu madde esaslarına göre istihdam edilir." diyor. Aynı rütbe ve unvana atanmasını bakan uygun görmüyor. Şimdi, idare bir işlemde bulunuyor, o işleme mahkeme diyor ki: "Sen yanlış yaptın." Ama dönüyor idare, diyor ki: "Mahkeme, sen böyle karar versen de ben uygun bulmuyorum." Yani eğer Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletiyse buna kimsenin evet dememesi lazım. Birincisi bu.

İki: Peşindeki (2)'nci fıkrada ise bakanın uygun görüp görmemesi kısmı da çıkartılıyor, orada emredici bir düzenleme oluyor çünkü orada "...rütbenin binbaşı ve üst rütbe olarak artması ya da emniyet hizmetinde her sınıftaki emniyet müdürleri..." Yani burada deniyor ki: "İdare olarak ben bir şey yaptım, bir hata da olabilir ama bir karar verdim, seni mağdur ettim, ihraç ettim. Ama sen de önemli bir adamsın, rütben de yüksek, daha sonra aynı göreve gelirsen benim başıma iş açabilirsin. Ben senden korkarım." Aslında özeti bu. Yani buna baktığımızda, demin bir önceki maddede söylediğim şey burada geçerli, evet. Yani birinin mahkemece böyle bir ortamda görevine iadesi zaten kolay iş değil ama iade edilmişse belki de adam herkesten daha aklanmış paklanmış bir şekilde gelmiş ama bir defa, bu adam, bu kişi mağdur edildiği için bir şekilde o mağduriyetin arkasında duruluyor. Bu, kabul edilebilir bir durum değil.

Devamı, burada, araştırma merkezlerinde göreve başlayanlarla ilgili, yine, işte "Belli hakları ödenir, arada geçen maaşları, sosyal hakları, mali hakları vesaire ödenir ama tazminat talebinde bulunamaz." Yani Anayasa 40'ta yer alan, kişilerin kamu görevlileri tarafından herhangi bir şekilde mağdur edilmeleri durumunda tazminat alabileceği ilkesini bu kanunun bu maddesiyle birlikte ortadan kaldırıyoruz. Şimdi, bunun, ben eminim ki bu salondaki herkes, bütün hukukçular Anayasa'ya aykırı olduğunu görür. Yani çok net bu. Böylesine Anayasa'ya aykırı bir düzenlemenin buraya getirilmesinin ne gibi bir amacı olabilir yani bundan toplam bir fayda nasıl sağlanacak?

Sayın Başkan, şimdi, yani bir de şöyle bir şey olacak: Bu, bir değişiklik teklifi de var, orada bazı bakanlıklarla ilgili konulan, İçişleri, Millî Savunma, oraya Dışişleri Bakanlığının da ilave edilmesi öngörülüyor. Orada atlanmamış gibi. Bir şekilde görevlerinden çıkartılıp haklarında iade kararı verilenler böyle araştırma merkezlerine gönderilecek ve bir adam "Ben araştırma merkezinde görevliyim." dediğinde bir süre sonra âdeta vebalı muamelesi de görebilir çünkü o araştırma merkezlerinde FETÖ'den ihraç edilip de göreve başlayanlar ağırlıklı olarak görev yapacak. Bunun dışında görev yapanlar olsa dahi herkes genel itibarıyla bu araştırma merkezlerinin bunun için kurulduğunu bilecek ve onlara topyekûn de böyle bir değerlendirme yapacak. Bu araştırma merkezlerinde de yapacakları hangi iş olursa olsun, sonuçta kamuya doğru şekilde hizmet edeceği bir imkân da bulunmayacaktır yani psikolojik olarak da bunun imkânı olmayacaktır.

Şimdi, aynı şekilde, "Araştırma merkezlerinin kurulacağı iller, çalışma usul ve esasları -yine- bakanlık tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikle düzenlenir." Yani araştırma merkezlerinde çalıştığı gibi de daha önce, atıyorum, Ankara'da çalışıyorsa araştırma merkezi pekâlâ çok uzak bir ile gönderilebilir, "Git, orada başla." denir. Yani bir de burada mahkeme kararı sonrasındaki o süreyi düşündüğümüzde, göreve başlama konusunda başvurma süresini... Yani özetle burada şu deniyor: Ben idare olarak mahkeme kararını falan tanımam. Zaten mahkemelerin bağımsızlığı tartışmalı ama buna rağmen böylesine bir ortamda bir mahkeme karar verse dahi ben bir şekilde bunu uygulamayacağım. Yani benim elimde bir kılıç var, ben o kılıçla kimin kafasını uçurursam uçuracağım, hiçbir şekilde bunun dönüşü olmayacak, bu anlamda o.

Şunu da unutmamak lazım Sayın Başkan, yani bu meselelerde bir kişiyi yani bir ailede bir babanın, bir annenin bu konuda bir ihracı ve ona geri dönülmez bir şekilde vereceğiniz zararla, aynı zamanda onun tüm ailesini de onun özelinde mahkûm etmiş oluyorsunuz. Sadece o değil, herkes bundan etkilenmiş oluyor.

Dün burada konuşurken özellikle şu meselenin üzerini çizmiştim: Bakın, Türkiye, evet, zor bir ülke, evet, terörle çok uğraşan bir ülke, çok sıkıntı yaşayan, zarar gören, kayıplar yaşayan, maddi manevi ciddi kayıplar yaşayan bir ülke. Ama burada toplumda yeni hassasiyetler oluşturabilecek, insanlar masumken zarar verip insanlarda toplumsal huzursuzluğa sebep verecek yeni nefret tohumları ekmemek de en başta siyasetçilerin görevi. "Bunu güvenlik açısından değerlendirip ne olursa olsun, ufacık bir şüpheyle de olsa ben herhangi bir irtibat, iltisak sezgisine, şüpheye kapılıp işlem yaptım ama ortada hiçbir delil yok." Mahkeme de "Ne yaptın sen, iade et." dese de bu kişiler görevlerine gerçek anlamda iade edilmemiş olacaklar. Dolayısıyla bu, bu hâliyle Anayasa'nın birçok hükmüne aykırı. Yani tek bir maddesine de değil, birçok hükmüne aykırı.

Teşekkür ederim.