| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 20 .07.2018 |
ZEYNEL EMRE (İstanbul) - Şimdi, Sayın Başkan, kamuoyunda şöyle bir soru var, şöyle de bir algı var: Türkiye'de OHAL ilan edildi, OHAL ilanından bugüne kadar çeşitli düzenlemeler oldu, bizim buna itirazlarımız oldu, ancak 19 Temmuz itibarıyla OHAL'in kalktığı yönünde bir algı var. Şimdi, bunun gerçek olup olmadığını birkaç meseleden lütfen değerlendirmenizi istiyorum. OHAL ilan edildikten sonra -biliyorsunuz, Anayasa'nın 120'nci maddesine göre bu ilan edildi- ve OHAL döneminde hangi düzenlemelerin yapılacağı, hangi alanlarda kanun hükmünde kararname çıkarılacağı yine Anayasa'da hükme bağlanmıştı.
OHAL ilanından sonra biz sürekli dedik ki: "Çıkan kanun hükmünde kararnameler -yani işte, kış lastiği gibi, lazer epilasyon merkezleri gibi- FETÖ ve benzeri terör örgütleriyle ilgisi olmadan, tamamen keyfiyete dayalı, kanun hükmünde kararname çıkarılmasını gerektirecek hiçbir gerekçe olmadan, keyfiyetle çıkarılan KHK'ler ve bunlar yasamayı işlevsizleştiriyor." itirazlarında bulunuyorduk hatırlarsanız yaygın olarak ve çok sayıda KHK'yle ilgili de en başta hukuk devletinin tesis edilebilmesi açısından Anayasa Mahkemesine başvurular yapmıştık. Şimdi, bizim o başvurularımız hep reddedilmişti, genelde hepsi reddedildi ve Anayasa Mahkemesinin incelemediği birkaç KHK de yine var Mecliste görüşülmeyen.
Şimdi, buradaki geçtiğimiz dönem bu OHAL'le ilgili meseleler üç ayda bir değerlendiriliyordu, şimdi üç yılda bir değerlendiriliyor. Bu, bu işin olumsuz tarafı olarak da görülebilir. Tek olumlu tarafı var, o dönem içerisindeki işlerde yargı yolu da kapalıydı, şimdi idari yargıya başvurabiliyorlar. Ama öte yandan, üç aydan da üç yıla çıkmış durumda. Yani bu hâliyle baktığımızda OHAL kalkıyor mu, kalkmıyor mu? Gerçekten, 12 tane Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıktı, toplam 1.530 madde, hepsini inceledim. Bu 1.530 madde... Yani Anayasa'nın 104'üncü maddesi gereği hangi alanlarda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılabileceği belirtilmiş. Siz de lütfen, istirham ediyorum, o maddelere bir bakın, 104'üncü maddeye uyuyor mu, yoksa gene yasamanın düzenlemesi gereken... Mesela çok açık örnekler verilebilir, "Bir alanda kanunla düzenlenmiş bir mesele varsa o konuda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz." gibi. Hâlbuki bunun yüzlerce örneği var o 1.530 içerisinde. Şimdi, bu hâliyle baktığımızda OHAL KHK'sinin yerini Cumhurbaşkanlığı kararnamesi almış durumda. OHAL'de yapılacak ihraçların yerini de bugün burada çıkartılacak bu 23'üncü maddeyle birlikte ihraçlar almış durumda. Bir değişiklik yok açıkçası, arada ufak tefek farklılıklar var; birinde yargı yolu var, birinde üç ay üç yıla çıkmış durumda.
Şimdi, gelelim içeriğine, cezanın şahsiliği ilkesi yüzyıllar önce hukuk sistemine girmiş bir şey yani bugünün şeyi değil. Biriyle ilgili herhangi bir şekilde bir idari karar verildiğinde eşini ondan sorumlu tutamayız, çocuklarını tutamayız yani bu bizim gerçeğimiz. Bakın, hep ben bunu söyledim ve özellikle mesela ailesinden biri FETÖ'den tutuklanan siyasetçilerin isimlerini de dile getirmemeye özen gösterdim. Ya, kendimizle çelişmeyelim, cezanın şahsiliği diyoruz, "Adamın kardeşi FETÖ'den tutuklanmış, adam şunu olmuş." diye dile getirenler oluyor, saygı gösteririm ama hâl böyleyken, siyaset açısından bakıldığında kamuoyunda böyle bir algı varken bunu vatandaş nezdinde değerlendirdiğimizde böyle bir şeyin kanun hükmüne bağlanması yani birinin işlediği iddia olunan ya da ortada hani henüz bir ihraç kararı varken onun eşiyle ve çocuklarıyla ilgili yapılacak bir düzenlemeyi kanun hâline getirmek kabul edilir bir şey değil, hukuk devletinde böyle bir şey olmaz. Yine bütün buralarda bütün bu işlemleri yapan... Bakın, bu kanun hükmünde kararnamelerin yani Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin sağlıklı olmadığını, zaten çıkan şeylerin üzerinde durulamayacak düzenlemeler de bulunduğunu ilk anda gösterdi. Mesela rektörlerin profesör olmadan atanacağına yönelik düzenleme çıktı, dört gün sonra "Ya, yanlış yaptık." dendi, vazgeçildi bundan. Şimdi, dolayısıyla, aslında özü ne biliyor musun? Oturup bunları ne Cumhurbaşkanı tek başına yapıyor ne sizler yapıyorsunuz; bürokratlar yapıyor, getiriliyor -bir keyfiyet, kolaylık var- kimse konuşmuyor ve bu şekilde geçmiş oluyor. Demokrasi zaman ister, demokrasi görüşmek ister. Hata yapmamak için bu prosedürler icat edilmiş, komisyonlar bunun için var, Genel Kurul bunun için var, muhalefet şerhleri bundan yapılıyor; doğru düzenlemeler, doğru kanunlar çıksın diye. Yani bunlar böyle zahmetli olsun diye yapılan işler değil.
Dolayısıyla bu 23'üncü madde hakikaten geçerse Türkiye üç yıllık bir süre içerisinde -aradaki o bahsettiğim fark dışında, onun da artısı, eksisiyle birlikte- OHAL devam etmiş olacaktır. İsminin değişmesinin bir önemi yoktur, OHAL dönemi uygulamaları aynen devam etmiş olacaktır.
Teşekkür ederim.