KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli üyeler; öncelikle yeni Komisyon hepimize hayırlı, uğurlu olsun. Umarım Meclisin çalışmalarında hepimize büyük görev düştüğü gibi iyi bir anayasa için çalışmaları yürütürüz.

Konuşmama başlamadan önce Batman'da hayatını kaybeden askerlere rahmet diliyoruz. Saldırıyı kınadığımı belirtmek istiyorum arkadaşlarımızla beraber.

Demokratik hukuk düzeninin bir an önce barış ortamına ulaşması için gerçekten bir sükûnet ve barışa ihtiyaç var. Bunun ülkemizdeki ve en temel koşullarından birisi de demokratik bir anayasanın bir an önce yaşama geçmesidir.

Anayasa Komisyonu, biraz önce açılışta da sizlerin belirttiği gibi Meclisin tarihinden de eski, 1800'lerin sonundan bugüne kadar gelmekte ama gerek sabahki oturumda gerek hocalarımızın gerek arkadaşlarımızın konuşmalarında gerek de savunan arkadaşlarımızın dile getirdikleri gibi dönem dönem Türkiye'de hep anayasa değişiklikleri gündeme gelmiş ve maalesef tartışmaların bir kısmında da bu anayasa değişiklikleri dile getirilirken hep olağanüstü koşullardan söz etmişiz. Aslında Anayasa'nın kendi ruhunda, kendi içinde olağanüstü hâl tanımı üçer aylık veya belli periyotlar için düşünülmüş. Özellikle afetler için, depremler için, yangınlar için, büyük felaketler için, savaş ve çatışma koşulları da daha sonra insan eliyle olanlar ama hep üçer aylık düşünülmüş ve uzatılması talep edilmiş ki Meclis bunu tekrar düşünsün, değerlendirilsin ve bizim ülkemizde çıkan anayasalar gerek sıkıyönetim süreçleri olsun gerek diğer olağanüstü koşullarda olsun oylandıktan sonra ikinci veya üçüncü seçimlerde bütün siyasi partiler, o günkü hakları ne olursa olsun, seçim çalışmalarında iktidardan düşenler dışında muhalefette olanlar "Meclise gittiğimiz gibi ilk işimiz Anayasa'yı değiştireceğiz." olmuştur ve baktığımızda aslında tam, köklü hiçbir değişiklik de dönem dönem olmamıştır. Kısmi düzenlemeler yapılmıştır. En son tartışılan 1982 Anayasası için özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi on altı yıllık sürecinde ilk gelmeden önce bu Anayasa'nın Millî Güvenlik Kurulu başta olmak üzere, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) olmak üzere birçok maddesi için "Geldiğimiz gibi değiştireceğiz." demiştir. Türkiye'de ondan önceki koalisyon hükûmetlerinde ve mevcut dönemlerde de dikkat ettiğimizde muhalefetteyken, seçime giderken özellikle statükonun değişimi konusunda, statükoya son verilmesi konusunda söz verenler, seçim çalışmasını yürütenler statükonun sahibi olduğunda daha katı statükocu olarak davranmaktalar. Ve yapılan kısmi değişikliklere baktığımızda aslında belki de işte yüzüncü yılına girmesini hedeflediğimiz ve hükûmetçe, Cumhurbaşkanlığı makamınca 2023 hedefi konulduğunda, bu değişikliklere bakıldığında, Anayasa'yla ilgili değişikliklere bakıldığında hâlâ daha toplumun bütün kesimleri, bütün farklılıkları, bütün ötekileri daha demokratik, daha çoğulcu, herkesin kabul edebileceği bir anayasa söz konusu değil şu anda. Amacımız, bu dönem böyle bir anayasa hazırlığının da yapılması lazım.

Evet, yeni sistemden söz ediliyor. Bizce bir rejim değişikliği. Bunlar tartışılıyor, teknik boyutu dile getiriliyor. Teknik boyutta bir kısım düzenlemeler yapılması lazım ki doğrudur, işte 550 600 olmuş. Kimi bakanların mevcut durumu değişmiş, kimi komisyonlar değişmiş. İç Tüzük'te bazı değişiklikler yapılması lazım. Bu konuda teknik boyutta destek vereceğiz ama bundan önce partimizin hep bütün dönemler tartıştığı ve dile getirdiği bir temennisi var: Türkiye'de tekçi, tek sisteme dayalı bir anayasadan daha çok, çoğulcu, bütün muhalefete ses getirebilen, temsiliyet getirebilen, hatta ve hatta kimi çalışmalarda sivil toplumun katkısına açık bir duruma dönüşmesi lazım ve bunlar hep tartışılıyor. Sayın Şentop sabah buradaydı, şimdi de burada. O da anımsar, kendi döneminde de oldu. Mevcut Anayasa'daki yemin, ant içme metninden -hep tartışılıyor, hiç değişmiyor- birçok şeye kadar aslında revize edilmesi lazım. Yani burada mesela biz tekrar yeni sisteme göre işte Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve diğer parlamenter olmayanların yemin törenini konuşurken ama ant içmeden de çekiniyoruz sanki. Madem böyle bir şey elimizde varken yani burada bütün herkes tarafından daha önce mutabık kalınan birçok şeyin tekrar gündeme getirilmesi lazım ve düzenlenmesi lazım.

Biz eğer İç Tüzük'teki bazı değişiklikleri teknik düzeyde ele aldığımız gibi demokratik bir şekilde bunu ele almazsak yine bunu konuşacağız, yine tartışacağız, yine birbirimizi yemeye çalışacağız. Ama elimizde bir fırsat varken aslında bu İç Tüzük'te teknik değişikliklerle beraber biraz daha çoğulcu, demokratik bir ruha uygun İç Tüzük düzenlememizde yarar var. Hatta belki de bizim kendi aramızdaki en büyük anayasa, Parlamentoda, seçilmişler olarak geldiğimiz yerde bu İç Tüzük düzenlemesinde belki de parlamenterlerin kendi anayasası olmakta. Bu parlamenterlerin kendi anayasası hepimizin içini daha rahatlatan, ortam yaratan ve bizi seçenlere de geri döndüğümüzde mutluluk verici bir tabloya dönüşmesi lazım.

Türkiye'de, biz baktığımızda, aslında, yeni sistemle beraber nasıl ki tek rejim diye dile getirilen, eleştirilen yapı için, aslında bir tek sese mi dönüşüyor Parlamento? Yani tek sese dönüşmesinin önündeki tüzük değişikliği bizim elimizde büyük bir fırsat var Sayın Başkan ve sayın üyeler. Bu konuda biz bu fırsatı değerlendirirsek gerek konuşma süreleri olsun gerek katılım açısından büyük bir şans elde etmiş olacağız.

Yeni sistemle beraber Parlamentonun birçok şeyi tartışılabilecek. Bunu arkadaşlar dile getirdi, Sayın Kaboğlu Hocam da dile getirdi yani hükümetsiz bir Meclis, denetimsiz bir Meclis gibi ortaya çıkıyor. Hatta, arkadaşlar, Meclisin açılışında, dikkat ederseniz normalde Türkiye'de uzun süredir hukukçuların tartıştığı bir şey var: Cumhuriyet savcısıyla avukatlarının oturma düzeni. Hep dile getiriliyordu, hiçbir zaman da düzeltilmiyor. Cumhuriyet savcısının oturma düzeyinde savunmadaki avukatın oturma düzeni. Parlamentonun açılışında baktığımızda yasama yerinde, yürütme yok, yürütmenin bir kısmı izleyici gibi, seyirci gibi, bir varmış, bir yokmuş gibi orada oturmaktalar ki zaten bu komisyonlarla ilgili yapılan düzenleme, Parlamentoda belki arkadaşlar fark etmiştir, oturma düzeninde bir değişiklik var, daha önce bakanların oturduğu yer biraz daha değiştirilmiş ve vekillere dönmüş. Daha önce bir hilal şeklinde olan şey ve sayı azaltılmış. Yani şimdi bir şey olduğunda komisyon üyelerinin de yeterince oturamayacağı bir sisteme dönüşüyor.

Evet, Türkiye'de bir kriz var ve olağanüstü hâl vardı. 82 Anayasası'nı hep eleştiriyorduk, peşinden referandumla beraber yeni bir anayasa ortaya çıktı ve olağanüstü hâl sürecinde ortaya çıktığı dile getirildi. Bütün bunlarla beraber peşinden birçok değişiklik yaptığınızda aslında değişiklik çok seslilik için değil, tek seslilik için yapılıyor. Daha çok hepimizin seslerini kısmak için yapılıyor ve Parlamento deyim yerindeyse bir notere dönüştürülüyor, sadece imza atan bir makama; yasa geldiğinde imza atın, geçsin. Buradan bir an önce uzaklaşmamız lazım ve daha çok İç Tüzük'ü demokratik şekle dönüştürmemiz lazım.

Bir diğeri de Türkiye'de nasıl ki ilk dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi geldiğinde birçok iddiayla yola çıkıp geldiğinde bugüne kadar işte yasaklar, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele diye bugün geldiğimizdeki aşama zaten ortada ve birçok tartışmada dile getirilen, tek parti döneminde şunlar yapıldı, tek partide bu oldu, Millî Şef döneminde böyle oldu. Bugün baktığımızda aynı tabloyla sanki karşı karşıya kalacakmışız gibi. O nedenle İç Tüzük'teki değişikliklerle gerek temsilde gerek yasamada gerek denetim açısından çok güçlendirilmesi lazım ve sabahki oturumda da bir yöneticimiz, bir seçilmiş arkadaşımız işte "Palyatif çözümler buluyoruz." diyor. Ben kendim tıp hekimiyim, palyatif çözüm sorunu çözmez. Bugün Türkiye'deki sağlık kurumlarının birçoğunda palyatif merkezler açılmış. Palyatif merkezler de Allah hepsine hayırlı şifa versin, genelde kanser hastalarının veya çok ağır tablodaki sadece semptoma yönelik, iyileştirmeye yönelik değil, nihai sona ulaşacakken bir konfor içinde ulaşması için hazırlanan şey. Eğer burada düzenlemeleri biz palyatif düşünüyorsak bu da bir nihai sondur, bu İç Tüzük'teki tablo. Eğer biz nihai sonu böyle ölümcül terminal dönemde düşünmek istemiyorsak daha iyi, hepimizin, bütün Türkiye'nin önünü açabilecek, demokratik bir şekilde düşünüyorsak bunun yolunu hep beraber açabiliriz.

O yüzden Komisyonun bugünkü toplantısında umarım en kısa sürede birçok sesin temsil edileceği, konuşabileceği ortamı yaratıp yeni anayasa çabaları harcarız. Demokratikleşme konusundaki tüzükler konusunda muhalefet şerhimiz olmasıyla beraber ama teknik boyutta 550'nin 600 olması gibi birçok değişikliğe destek vereceğimizi belirtmek istiyorum.

Teşekkürler.