| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Karayolları Trafik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/860) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .10.2018 |
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Değerli Başkanım, değerli arkadaşlar; şimdi bağırmadan çağırmadan ve tehditvari olmadan önce 30'uncu maddeyi bir okuyalım. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla yetkilendirilen personele, bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının arşivlerinden ve elektronik bilgi işlem merkezlerinden bilgi ve belge alma, Cumhuriyet savcılıkları -özellikle dikkatinizi çekiyorum- ve mahkemelerce yapılan soruşturma ve kovuşturma sonuçlarını alma yetkisi verilmektedir. Şimdi değerli arkadaşlar, bizim amacımız burada yasalar çıkarken katkı sunmak. Şimdi, bu yasa geçtiği zaman göreceksiniz 10 binlerce dava olacak yeniden çünkü bu yasa Anayasa'nın 38'inci maddesinin dördüncü fıkrasına aykırı. Burada, dördüncü fıkrada şöyle diyor: "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." Suç ve cezalara ilişkin temel bir ilke olarak kabul edilmiş olan suçsuzluk karinesi. İnsan onurunu ve lekelenmeme hakkını korumuş bu yasa. Şimdi, siz bu yasayı geçirdiğiniz zaman insanları peşinen lekeliyorsunuz. Alıyorsunuz, gidiyorsunuz cumhuriyet savcılığına ya da hakkında dava açılmışsa acılan davadan bir fotokopi alıyorsunuz, götürüyorsunuz arşivliyorsunuz, beraat edecekse sonradan yeniden dava açmak zorunda kalıyor arşivden bunun kaldırılması için. En azından bu, bırakın insan haklarına aykırı olmayı, bizim mahkemelerdeki dava sayısını en az 10 bin, 20 bin, 50 binlere kadar çıkartabilir.
Şimdi, lekelenmeme hakkı konusunda da bir açıklama yapayım. Bu, Türkiye'de pek tartışılmıyor, yeni yeni tartışılmaya başlandı. Lekelenmeme hakkı: Suç şüphesiyle hakkında soruşturma ya da kovuşturma yürütülen kişinin bu işlemlerden dolayı onur, şeref ve haysiyetinin zarar görmemesi, toplum içinde saygınlığının zedelenmemesi, hakkında henüz hüküm verilmemiş kişinin masumiyetine zarar verecek, kişiyi toplum nezdinde mahkûm edecek nitelikte eylemlerden kaçınılması gerekmektedir. Yani lekelenmeme hakkının özü, sizin hakkınızda bir hüküm yok ama hüküm olmadan siz bunu devlet arşivlerine götürüp yazıyorsanız siz o kişiyi lekeliyorsunuz.
Şimdi, özellikle burada yine Anayasa'nın 90'ıncı maddesinde de biliyorsunuz uluslararası sözleşmelere uymak zorunluluğumuz var. Değerli arkadaşlar, devlet bireyi bir suçla itham ettiğinde kesinleşmiş bir mahkeme hükmü verilinceye kadar bu kişinin maddi ve manevi varlığını her türlü haksız saldırıdan korumakla yükümlüdür. Bu nedenle çağdaş devletlerin hukuk sistemlerinde insan onurunun korunması amacıyla kişilerin lekelenmeme hakkı öncelikli olarak korunan haklar arasında yer almaktadır. İnsanı esas alan devletlerde ve hukuk sistemlerinde insan onuru ve bu kapsamda lekelenmeme hakkı tanınmakla kalmamış, koruma altına da alınmıştır. Biz uluslararası alanda, devletlerde, hukuk devletinin olduğu yerde koruma altına alınan hakkımızı yasalarla çiğnemiş oluyoruz, zedelemiş oluyoruz. Şimdi, bu yasa çıktığında göreceksiniz, yaşayacağız, bunu bir defa baştan Anayasa Mahkemesi iptal edecek, velev ki Anayasa Mahkemesi iptal etmediğinde -biz Anayasa'nın 90'ıncı maddesine göre uluslararası sözleşmeleri de kabul edip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını da kabul ettiğimize göre- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden dönecek, milyonlarca euro da tazminat ödemek zorunda kalacağız.
BAŞKAN - Burada bir şey sorabilir miyim.
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Tabii.
BAŞKAN - Bunun uygulamasının nasıl olacağını düşünüyorsunuz? Yani "Dava açılır." diyorsunuz, biraz açın onu, hukukçu olmayan arkadaşlar var, ne demek?
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Tabii. Ben aynı zamanda otuz yedi otuz sekiz yıllık avukatım, yaşımı da söylemiş olayım, 65 yaşındayım. Ben 1979 yılında hukuk fakültesini bitirdim 1980 yılında avukatlığa başladım, beş sene de sıkıyönetim mahkemelerinde avukatlık yaptım.
BAŞKAN - Tamam. Burada nasıl uygulanacağını düşünüyorsun?
FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Şunun için söylüyorum. Şimdi mahkemelere gelecek istihbarattan, emniyetten kişiler, kendilerine göre, kendi akıllarınca suçlu zannettiklerinin evraklarını oradan alacak, yapılan soruşturmayı, iddianameleri -şurada açık hüküm var: Cumhuriyet savcıları ve mahkemelerce yapılan soruşturma ve kovuşturma sonuçlarını alma yetkisi verilmektedir- bunu alacak, götürecek arşivleyecek, sizi resmen lekeleyecek. Sonra siz polisliğe müracaat ettiğinizde, hâkimliğe müracaat ettiğinizde, devlet dairesine girmek istediğinizde sizden belli evraklar istenecek, bu evraklarda, polisten gelen evrakta denecek ki: "Bu kişi hakkında şöyle bir soruşturma açılmıştır." Zaten dikkat ederseniz burada şu madde de eklenmiyor: "Bu kişi hakkında alınır, daha sonra, beraat etmişse ya da soruşturma yapılmamışsa bu alınan arşivden düşürülür." hükmü de yok, dikkatinizi çekerim. Sonra bu arkadaşımız dava açacak doğal olarak, diyecek ki "Ben bu konuda beraat ettim, beraat etmeme rağmen hâlâ arşivlerde suçlu gözükmekteyim." Bu da demin söylediğim gibi 20 bin, 50 bin tane dava konusu olacak. Sakıncası burada anlatabildim mi? Eğer soracak arkadaşlar varsa da cevaplandırayım.
Şimdi, suçla itham edilen kişinin bir mahkeme hükmüyle suç işlendiği hukuka uygun delillerle, adil bir şekilde yapılan yargılama neticesinde sabit kabul edilinceye kadar masumiyet karinesi vardır biliyorsunuz. Özellikle de Başkanım, değerli arkadaşlar; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde lekelenmeme hakkı adil yargılama hakkı içerisinde, adil yargılama hakkının bir unsuru olarak kabul edilmektedir. Anayasa'nın 90'ıncı maddesini de, uluslararası sözleşmelerle de kendimizi bağladığımıza göre Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu kararını da gözden uzak tutmamamız gerekir. Bu maddenin tekliften çıkarılması gerektiği kanaatindeyim çünkü hep şikâyet ediyoruz ya "Davalar çoğalıyor." bizim davaları çoğaltacak yasalardan uzak durmamız gerekir. Bunun için de bu yasanın, bu maddenin bu tekliften çıkarılması gerekir diye düşünüyorum.
Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum.