| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Sayıştaş Başkanı ve Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonunu oluşturmak için yapılacak ad çekmeye katılmayacağına ilişkin açıklaması |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 18 .10.2018 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın üyeler; seçimden önce söz almak istedim. Yani neden katılmadığımı da açıklamak üzere belki birkaç şey söylemek istiyorum ama bunu şöyle bir çerçevede sunmak istiyorum doğrusunu isterseniz: Ben biliyorsunuz yeni seçilmiş bir üyeyim yani Parlamentoya, öyle söyleyeyim, buraya da öyle tabii ki fakat bu, gruplar arasındaki siyasi ilişkiler bizim öğrendiğimiz ve öğrettiğimiz demokrasiye tam uymuyor ve bunu ben birkaç defa söyleme ihtiyacı hissettim. Çünkü gerçekten de yani mesela ben şundan çok rahatsızım: Yani başka partilerdeki arkadaşlarla merhabalaşmak bile, tanışmak bile şu anda neredeyse göz ardı ediliyor. Bu çok genel bir durum yani kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama bunun bir sorun olduğunu düşünüyorum. Yani şöyle ifade edeyim size: Bu Komisyonda daha önce de söylemiştim, Komisyon üyeleri bilirler, uzatmayacağım o bakımdan ama gerçekten de Meclis, farklı fikirlerde olan insanların bir araya geldiği fakat toplum için ortak iyinin arandığını bir yer olması lazım. Şimdi, dolayısıyla da kendi partilerimizin tabii ki programları bizi bağlar ve o programlar çerçevesinde düşünürüz ama siyaset diye de bir kurum var ve bu siyaset bir anlamda ikna etmekle ilgili bir şey ve ikna edebilmekle ilgili bir şey olduğu için de öncelikli olarak konuşabilmeyi gerektirir fakat ben Mecliste böyle bir ortam bulamadığım için çok üzgünüm. Yani beni bilenler bilirler. Ben 1991'de Erdal İnönü'nün danışmanı olarak çalıştım, bu Komisyona da çok gelip gitmişliğim vardır, şu arka sıralarda oturmuşluğum vardır ama o dönemden bakarak değerlendirerek söyleyebilirim ki ilişkilerimiz daha kötü. Yani o dönemde tabii ki muhalif partiler vardı, iktidarda partiler vardı ama bence, benim o zamanlar hatırladığım kadarıyla -genç bir doçenttim o zamanlar- insan ilişkilerinde çok rahatlıkla temas eder, konuşabilir ve tartışabilirdik fakat şimdi bunun gerçekten olmadığını görüyorum ve bundan dolayı da üzgün olduğumu sizlerin bulunduğu ortamda da söylemek ihtiyacı hissettim, bazı yeni arkadaşlarımız da var burada; bu, bir.
İkincisi de yani bu, usulle ilgili midir, yöntemle mi ilgilidir; şimdi arkadaşlar, Sayıştay üyeliği, yüksek memurluk benim anladığım kadarıyla çok önemli bir kurumdur yani devletin en üst kademelerinden bir tanesidir Sayıştay üyeliği ve dolayısıyla da biz "Kimi seçiyoruz?"u biraz daha ayrıntılı bilmek zorundayız. Yani mesela Amerika'daki "hearing" denilen şeyleri hatırlatayım size. Mesela bir üst makama atanacak bir memur söz konusu olduğunda sadece parlamentoda olan vekillerin karşısına değil yani kongre veya senatonun karşısına değil, aynı zamanda basının da karşısında, basının da dâhil olduğu toplantılarda sorgulanır, soruşturulur, tartışmaya yönlendirilir vesaire. Dolayısıyla da ben baktım açtığımda dosyayı, dosyadaki hemen hemen herkesin hakkındaki bilgiler benim herhangi bir seçim yapmamı anlamlı kılmıyor yani ben bu bilgilere dayanak bu üst düzey memurların atanmasıyla ilgili sorumluğu alabilecek gibi hissetmiyorum. Dolayısıyla da gerçekten liyakat esasına göre mi seçildiler yoksa -bizde hepinizin de çok iyi bildiği gibi- kendi grup çıkarları için mi oraya getirildiler, bunları bilmek benim için mümkün değil ama ben biraz belki idealist bir yerden bakıyorum belki biraz hepinizin içinden geçirdiği ama reel siyaset dediğimiz siyasetin içinde sizlerin de farklılaşmış olduğu bir durumda belki bunları söylüyorum ama yani bunların da söylenmesi gerektiğini düşünüyorum ve gerçekten de yani bunların hepimiz tarafından değerlendirilmesini rica ediyorum diyeyim.
Teşekkür ederim.