KOMİSYON KONUŞMASI

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Bu oranların yakalanması belli yerlerde, deneme yapılan yerlerde olabilir ama bunu Türkiye'nin geneline yaygınlaştırdığımızda şu anda yıllık üretim yaklaşık 40 bin ton... Geçti mi?

TMO HAŞHAŞ VE ALKALOİD İŞLERİ DAİRESİ BAŞKANI HACI BARAN - Şu anda 36 bin ton civarında.

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - 36 bin ton civarında kapsül üretimini her yerde yapmak mümkün değil, ortalamada bir yere ulaşılabilir. Burada, özellikle, uluslararası rekabet anlamında yapılan teknik bir hata da var. Bilmiyorum, Mali İşler Dairesi Başkanımız burada mı? Yani finansman maliyetlerinden morfin stok maliyetine pay veriyor muyuz?

TMO MALİ İŞLER DAİRESİ BAŞKANI MUHARREM AKYAKA - Evet.

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Tamam.

Şimdi, finansman maliyetinin de yüksekliğine bağlı olarak burada üretilen morfinin maliyetine pay verildiğinde... Ki bu uluslararası finansal raporlama standartlarına göre doğru değildir, finansman giderlerinin stok maliyetlerine verilmemesi gerekir, dönem faaliyet sonuçlarına alınması lazım. Ancak görev zararı tanımlaması nedeniyle, görev zararı, satıştan uğranılan bir zarar karşılığı olarak alındığı için finansman maliyetleri bu anlamda teknik olarak stok maliyetlerine verilmektedir. Stok maliyetleri bu şekilde yükselmekte ve burası bir kamu kurumu olduğu için, üretim maliyetinin altında bir satıştan da buradaki hem yöneticiler hem de bu işle sorumlu personel korkmaktadır yani işin rekabetine değil maliyetine bakmakta. Çünkü günün birinde birileri gelip şunu sorabiliyor, diyor ki: "Bunun maliyeti 1 lirayken siz 80 kuruşa niye sattınız?" Bu, KİT Komisyonunda da maalesef soruluyor. Dolayısıyla, oradaki maliyetin oluşumu, tekniği görev zararı tanımlamasına uysun diye bir yol takip ediliyor ama bunun neticesinde yüksek maliyet olunca onun altında bir fiyat ya da kârlı bir satış durumu söz konusu olmayınca satış elemanları uluslararası piyasalarda ayağını diriyor. Onların da başka zararları ortaya çıkıyor. Sayın Başkanım, bunu şunun için söylüyorum: Burada özellikle fiyatlama konusunda eğer tam maliyete dayalı bir fiyatlamaya gidilirse bu rekabette ciddi yaralar alınabilir. Değişken maliyetler üzerinden fiyatlamanın esas alınıp rakiplerle karşılaştırılması lazım. Şöyle bir şey yok: Bu "Bana sorulmasın, raporda eleştirilmeyeyim, teftiş gelmesin, KİT Komisyonunda bize laf söylenmesin, bu durumda satış da olmasın." yaklaşımına gider ki bu da doğru bir şey olmaz. Fiyatlamanın -burada tekrar ediyorum, raporlara geçsin diye söylüyorum- tam maliyet üzerinden yapılması değil, değişken maliyetler üzerinden katkı payı oluşturacak bir fiyatı yakaladığında rakiplerin durumuna göre de bir fiyatın belirlenmesi, hareket edilmesi doğru bir yaklaşım olacaktır. Aksi takdirde, kendi rakiplerimizi kendimiz çıkarırız, kendi piyasamızı kendimiz yok ederiz. Bu fiyatlar yükseldikçe Amerika'da bizim ne kadar müşterimiz, o büyük karteller, firmalar varsa orada Senatoya baskı yaparlar, 80'e 20 kuralını kaldırtırlar. Ki ben Birleşmiş Milletlerin, UNDCP'nin toplantılarında çok mücadele ettim, o zaman kesin kaldırılıyordu ama fiyatları, maliyetleri çekerek bir noktaya getirdik. Anladığım kadarıyla aynı riskle karşı karşıyayız. Rakiplerle fiyatlar konusunda dünyada en yüksek fiyattayız. Neden en yüksek fiyattayız? Piyasa şartları belli çünkü aşağı fiyata satamazlar, maliyetler şişirilmiş durumda, maliyetin altında bir satış fiyatını burada bir tane bürokrat teklif edemez, kararını onaylayamaz. Bunları bilmemiz lazım. Dolayısıyla, fiyatlamanın, tam maliyet üzerinden değil değişken maliyetler üzerinden yapılması gerektiğini hem bilimsel bir gerçeği ifade etmek adına hem de pratikteki bir sıkıntıyı kaldırma adına ben burada bunlar kayıtlara geçsin diye bu sözü aldım.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.