KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhurbaşkanlığına bağlı çok sayıda kuruluşla ilgili hem 2019 yılı bütçesi hem de kesin hesapla ilgili düşüncelerimizi söyleyeceğiz. Sayın Başkanın da on dakika baskısı devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Urfa Harran Üniversitesinin Rektörü -dün yaptı sanıyorum- dehşet bir açıklama yaptı, onu paylaşarak sözlerime başlamak istiyorum. Dedi ki: "Arkadaş, bugünkü şartlarda Cumhurbaşkanına itaat etmek farzıayndır, Cumhurbaşkanına karşı çıkmak da haramdır." İlahiyatçı mı, nedir bilmiyorum. Bunu özellikle söyledim çünkü uygulanmakta olan bu yeni sistemin ne anlama geldiğini gösteren bir deyiştir bu. Bu rektör hâlâ yerinde duruyor.

BAŞKAN - Kim bu mübarek adam?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yani bu adam manyak, deli, kendi bilmem ne yapmış değil, hâlâ bugün kimse bununla ilgili bir işlem yapmadı ve rektör olarak duruyor.

Değerli arkadaşlarım, herkes bütçenin farklı yönleriyle ilgili bir şeyler söyledi. Kurulan bu sistemle ilgili birkaç cümle etmek istiyorum.

Bakın, bu sistem, kurduğunuz, Cumhurbaşkanlığı sistemi dediğiniz sistem o dönem 16 Nisan...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - İfade özgürlüğü yok mu?

CAVİT ARI (İstanbul) - İfade özgürlüğüymüş.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İfade özgürlüğü müymüş? Tabii, olabilir.

16 Nisan referandumu öncesi muhalefetin söylediği yere hızlı bir şekilde geldi yani artık bu sistemin demokrasi olmadığına, bir tek adam sistemi olduğuna dair herhangi bir şüphe kalmamıştır. Niye kalmamıştır? Biz o Anayasa değişikliğini o gün çok tartıştık, her şey söylendi, birkaç konuyu hatırlatacağım.

Cumhurbaşkanının yetkileriyle ilgili Anayasa'nın ilgili maddesi sayıyor, sayıyor, ondan sonra Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları tayin etmek, üst kademe yöneticilerini atamak, görevlerine son vermek, yabancı devletlerle devam eden milletlerarası anlaşmalar, millî güvenlik politikaları tespit etmek, Silahlı Kuvvetlerin kullanılması filan diye gidiyor. Böyle bir yetkinin bir tane adama -seçilmiş, tabii seçilmiş- verildiği sistemin adı tek adam sistemidir. Üstelik de bu adam hiçbir şekilde denetlenmiyorsa... "Efendim, nasıl denetlenmiyor? Denetleniyor. Eskiden Cumhurbaşkanı sadece vatana ihanetten yargılanabiliyordu, bu Cumhurbaşkanı Yüce Divana gönderilebiliyor." Bu cumhurbaşkanı Yüce Divana filan gönderilemiyor. Teorik olarak gönderilebiliyor. Hiçbir şekilde bu Cumhurbaşkanı fiilen Yüce Divana gönderebilecek...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Necmettin Erbakan Hoca da bunu savunuyordu.

BAŞKAN - Sayın Çelebi, buradan çıkınca kol kola geziyorsunuz koridorda.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Arkadaş, biraz sonra söz al, ne istersen söyle ya!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Zaten söylüyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne istersen söyle. Ne yani?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Erbakan Hoca da aynı şeyi savunuyordu.

MEHMET BEKAROĞLU (Ağrı) - Ya, sana bir şey diyeceğim, çok kızacaksın.

Bakın, Ebu Cehil Mekke'de dolaşırdı, yanında da böyle adamları vardı, sürekli gürültü yapardı. Senin yaptığın şey de bu ya! Bir sus kardeşim!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Necmettin Erbakan Hocama karşı...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir sus, sus! Fikrimizi söyleyelim. Bir sus!

BAŞKAN - Sayın Çelebi...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Erbakan Hocam'a da karşı hiç o zaman öyle söylemiyordunuz. Onu söylüyorum ben.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hayır, söylemiyorsun, hiçbir şey söylemiyorsun, gürültü yapıyorsun sadece.

BAŞKAN - Sayın Çelebi...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Eleştiriyorum sizi.

BAŞKAN - Sayın Çelebi, beni bile dinlemiyorsun artık ha!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Gürültü yapıyorsun, başka hiçbir şey yapmıyorsun. Sus!

BAŞKAN - Sayın Çelebi...

Arkadaşlar, bu şekilde bu toplantı bitmez. İstiyorsanız ben bunu sabaha kadar da uzatırım, bunun yolunu da çok iyi bilirim yani.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, ben düşüncemi söylüyorum, siz de başka bir şey söyleyin.

BAŞKAN - Yapmayın, tehdit gibi algılamayın bunu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu sistemin bir kişiye verilen yetkiler dolayısıyla gerçekten tek adam sistemine doğru gittiği çok açık.

Değerli arkadaşlarım, bu tek adam sadece yetkileri... Bakın, yürütmeyi hiç kimseyle paylaşmadan bütünüyle kendisi kullanıyor. Seçilmiştir, yürütmeyi seçiyor zaten. Yaptığınız şey, Anayasa değişikliği, hükûmet şekli değişikliğidir. Bakanlar Kurulundan, Başbakandan Cumhurbaşkanına devret, tamam, bir şey demiyorum. Yasama yetkisini, Meclisin yasama yetkisini paylaşıyor. Nasıl paylaşıyor? Paylaşıyor. Bunu yeniden tartışabiliriz. Yani sadece Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle değil, başka birçok yönüyle yasama yetkisini paylaşıyor. Bütçe yapma yetkimizi elimizden aldı değerli arkadaşlarım bu Anayasa değişikliği. Yani "bütçe hakkı" dediğimiz, millet adına, Türkiye Cumhuriyeti'nin 80 milyon insanı adına bütçe yapma hakkımızı elimizden aldı bu Anayasa değişikliği. Siz bu hakkı devrettiniz bir tane insana. Niye? Biz bütçesini burada reddetsek bile adam yoluna devam ediyor. Böyle bir insan tek adamdır değerli arkadaşlarım.

Sayın MHP temsilcisi de hepiniz söylüyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım da sanıyorum söyledi; işte, "Türk tarihimize filan uygun." Hangi tarihimize uygun? Nerede var başkanlık sistemi tarihimizde, nerede? "Tarihimize uygun." derken neyi kastetti, padişahları mı kastetti, neyi kastetti bilmiyorum. Tek adam yönetimine doğru gidiyoruz.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Osmanlı'nın tarihine bakın...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Dün de "tek adam" diyorlardı, bugün de "tek adam" diyorlar; ne değişti?

BAŞKAN - Sayın Aydemir, Sayın Çelebi; sizin ikinizi de şu arka sıraya alayım lütfen.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, sadece yasama yetkisini gasbetmiyor, yargı da bir şekilde... Fiilen olanlara bir şey demiyorum. Bir Cumhurbaşkanı çıkıyor, değerli arkadaşlarım, böylesine güçlü bir Cumhurbaşkanı çıkıyor "Ben şu mahkeme kararını tanımıyorum. Anayasa Mahkemesinin şu kararını tanımıyorum." diyor değerli arkadaşlarım. Yani yüksek yargıyı, Anayasa Mahkemesini kendisinin ataması, kendisinin atadığı Anayasa Mahkemesinin gerektiğinde Yüce Divan olup kendisini yargılayacağı; bunlara hiçbir şey söylemiyorum teorik olarak, bunları söylemiyorum. Cumhurbaşkanı çıkıyor "Ben bu mahkeme kararını tanımıyorum, bu Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum." diyor değerli arkadaşlarım, yurttaşlar neyi tanıyacak, kimi tanıyacak, kime güvenecek? Mahkemelere emir veriliyor. Anayasa'nın maddeleri açık, emir veriyor. Bu bir tek adam yönetimidir ve bu tek adam, muhalefet oldukça, ekonomide falan birtakım problemler çıktıkça giderek otoriterleşiyor ve totaliterleşiyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, şimdi hemen ben atlayacağım, Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesini de işin içine katayım. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan -tarihini vereceğim- Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde, sarayda yapmış olduğu bir toplantıda Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanını eleştiriyor değerli arkadaşlarım, Camiler ve Din Görevlileri Haftası filan sebebiyle eleştiriyor, diyor ki: "Şimdi çıkmış ezandan, Kur'an'dan bahsediyor. Sen ne anlarsın ezandan, Kur'an'dan? Sadece milleti aldatmak için bir taraftan 'ezan, Kur'an' diyeceksin. Onunla onu bir araya getirme, zaman zaman cenaze namazlarında görünme suretiyle bu milleti aldatmaya kalkma." Değerli arkadaşlarım, bunu Sayın Cumhurbaşkanı söylerken Diyanet İşleri Başkanı alkışladı. Yazıklar olsun size! Yazıklar olsun bu din insanlarına! Yazıklar olsun böyle bir Diyanete! Kimin Diyanet İşleri Başkanı değerli arkadaşlarım? Bu adam Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı aynı zamanda. Cumhurbaşkanı bir partinin genel başkanı olduğunu unutuyor; bir insanı, herhangi bir insanı, Ana Muhalefet Genel Başkanını dinden çıkarıyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, mevcut bu Anayasa'da, çağdaş hukukta filan böyle bir şey yok. Orada olmadığı gibi, dinde de böyle bir şey yok değerli arkadaşlarım.

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sakin, sakin.

BAŞKAN - Aman Sayın Bekaroğlu, sağlığınıza dikkat edin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Din de inanmış bir insana, bir mümine "Mümin değilsin." demeyi kötülüyor, üstelik de öyle bir şeyde kötülüyor ki. Bakın, o dönem bir sahabe bir savaşta ganimet elde etmek için "Ben Müslüman oldum." diyen insanı öldürüyor, bunun üzerine ayet geliyor, diyor ki: "Sen ganimet elde etmek için o insana 'Mümin değilsin.' dedin." Kınıyor. Sayın Cumhurbaşkanı ganimet, ganimet derken siyasi rant elde etmek için bir başka Müslüman'a "Müslüman değilsin." diyor ve Diyanet İşleri Başkanı, niye orada oturuyor o insan? Bizim Diyanet İşleri Başkanımız değil mi?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Bekaroğlu, hiçbir zaman "Müslüman değilsin." dememiştir Cumhurbaşkanımız, nasıl böyle bir şey söylüyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bizim Diyanet İşleri Başkanımız değil mi? O insan orada niye oturuyor?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hiçbir zaman "Müslüman değil." dememiştir Sayın Cumhurbaşkanımız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sarayda ana muhalefet partisine "Müslüman değilsin." diyen Cumhurbaşkanını alkışlayan Diyanet İşleri Başkanı orada niye oturur değerli arkadaşlarım?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hiçbir zaman bu cümleyi kullanmamıştır Sayın Cumhurbaşkanımız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Size soruyorum: Biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Siz kendi Genel Başkanınıza hakaret ediyorsunuz şu anda. Cumhurbaşkanımızın söylemediğini siz söylüyorsunuz şu anda.

BAŞKAN - "Müslüman değilsin." demiyor, "Ne biçim Müslüman'sınız!" diyor yani.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu, otoriterleşme ve totaliterleşmedir değerli arkadaşlarım. Bakın, böyle bir şey...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - O cümleyi kuramazsın Sayın Bekaroğlu, Kılıçdaroğlu'na hakaret ediyorsun.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) - Basında var, basında.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yok öyle bir şey. "Ezandan ne anlıyorsun?" demek, "Müslüman değilsin." demek anlamına gelmez.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, ben okudum, "Sen bayram namazlarında görüneceksin, ondan sonra da Müslüman'ım diye gezeceksin." diyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Cumhurbaşkanımız öyle bir cümle kullanmamıştır.

CAVİT ARI (Antalya) - Müsaade edin, dinleyin ya.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Uyarın arkadaşınızı.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, arkadaş, dinlesene!

Sayın Başkanım, konuşmayacak mıyız?

BAŞKAN - Konuşun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Yanlış yapıyorsunuz arkadaşlar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Konuşuyoruz, ne oluyor bu arkadaşa? Niye gürültü yapıyor bu arkadaşımız?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Arkadaşım, beş dakika fazla konuşun ama yanlış yapıyorsunuz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Neyi yanlış yapıyoruz? Biraz sonra al sözü, de ki: "Yanlış yapıyorsun."

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kılıçdaroğlu'na "Müslüman değilsin." dememiştir Sayın Cumhurbaşkanımız.

BAŞKAN - Arkadaşlar...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Yanlış yapıyorsun." de biraz sonra çıkıp.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Metni çıkar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bakın, çıkarıyorum: "Şimdi çıkmış ezandan, Kur'an'dan bahsediyor. Sen ne anlarsın ezandan, Kur'an'dan?" Ne anlama geliyor bu arkadaşım?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Ben sizi savunuyorum, ben CHP'yi savunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Aydemir...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, bırak, savunma, savunma, lütfen sus.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Antalya) - Sana mı kaldı bizi savunmak?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bakın...

BAŞKAN - Sayın Aydemir, Sayın Kılıçdaroğlu kendini savunur, Sayın Bekaroğlu ne derse desin, siz girmeyin topa.

Sayın Bekaroğlu, sesiniz kesilmiş, biraz ek süre vereyim size.

Buyurun.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bu, tek adam sisteminde tek adamın da giderek otoriterleştiğini, totaliterleştiğini, kendisi gibi düşünmeyenlere her tür kötülüğü yapabileceğini çok açık, net bir şekilde ortaya koyar değerli arkadaşlarım. Zaten Harran Üniversitesine atanmış olan Rektörün bugün söylediği söz de bu anlama geliyor değerli arkadaşlarım.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, Harran Üniversitesi Rektörü gitmiş bir şey söylemiş yani...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Alın görevden, niye görevde duruyor?

BAŞKAN - Yani onu kendinize rehber edindiniz, üzerine inşa yapıyorsunuz.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - O, söyleyen kişiyi bağlar, genelleme yapamazsınız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, ne oldu arkadaşlar ya? Ben fikrimi açıklıyorum. Kimseyi dövdüm mü, kimseye bağırdım mı, kimseye hakaret ettim mi? Bakın, konuşmaya bile tahammül edemiyorsunuz.

Arkadaşlarımın söylediğini tekrar etmek istemiyorum, elbette otoriter bir şeye doğru gidiyorsunuz. Bakın, muhalefetin hiçbir rengine tahammül edemiyorsunuz. Yahu, yıllardan beri, yirmi seneden beri Galatasaray Meydanı'nda cumartesi günü oturan annelere tahammül edemediniz arkadaşlar. Yani bakın, daha başka bir şey oldu ve ne Diyanet İşleri Başkanı çıktı ne başka bir şey söylendi. Ne oldu biliyor musunuz, Üsküdar'da Bağlarbaşı Kültür Merkezi...

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Bir sürü renk var; CHP var, İYİ PARTİ var, HDP var...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, bir dinle arkadaş ya! Ne yapacaksın ya? Sayın Başkan, susturacak mısın? (CHP ve AK PARTİ sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)