CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, değerli bürokrat arkadaşlarımız, saygıdeğer milletvekilleri; ben de benden önce konuşan Sayın Abdüllatif Şener ve Sayın Bekaroğlu'nun bütçeyle ilgili yapmış olduğu eleştirilere aynen iştirak ediyorum. Öncelikle onu söyleyeyim.

Sayın Başkanım, Maliye Bakanımız yapmış olduğu sunumda, bu bütçe döneminin özellikle tasarrufa dönük bir bütçe olacağını ve özellikle de yatırıma dönük bütçede azalma yapılacağını ifade etti. Zaten, sunulan bütçede de bu açıkça görülmekte. Ancak 1920 yılından bu yana çıkarılmakta olan Resmî Gazete'nin dahi yaşanan ekonomik kriz nedeniyle, kâğıt fiyatlarındaki ani artış nedeniyle yayımının durdurulduğu bir Türkiye'de, Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki bu bütçe artışına ve yine Cumhurbaşkanlığı tarafından yapılan israfa dayalı harcamalara özellikle dikkati çekmek istiyorum.

Beştepe'de yapılan ve malum ifadeyle, "saray" olarak ifade edilen inşaatın ve hâlihazırda kullanılan binanın maliyeti ve devam eden Marmaris Otluk Koyu'ndaki 300 odalı olduğu söylenen yazlık sarayın yanında, şimdi de yakın tarihte 7 yatak odası, 2 özel salonu, toplantı odaları, küçük hastanesiyle VIP uçak satın alındı. 400 milyon dolar civarında olduğu ifade edilen yani yaklaşık 2 milyar 500 milyon TL civarındaki bu uçan sarayın alınması, eğer parayla alındıysa, israf değil mi? Yani bir Resmî Gazete'nin dahi kapandığı, hükûmet tarafından kapatılan bir Türkiye'de bu yapılan harcamalar Türkiye'nin ekonomisi açısından ciddi bir israf teşkil etmektedir değerli arkadaşlar.

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız buradayken biraz önceki konuşmamda söylediğim hususu tekrar etmek istiyorum. Bugünkü yayınlarda çıkan bir habere göre Cumhurbaşkanlığında çalıştırılmak üzere 1.108 işçinin daha işe alındığı iddia edilmekte. Yani bu kadar günlük masrafının had safhada olduğu bu saraya 1.108 işçinin daha alınması yine bu ekonomik sıkıntı içerisinde israf değil mi? Bunu sormak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ben notlarıma almıştım ama Sayın Bekaroğlu da bunu dile getirdi. Geçtiğimiz yakın tarihte Sayın Cumhurbaşkanı da -ki işin bir anlamda, yönetim anlamında sorumlusu olan kişi olarak- Türkiye'de bulunan üniversitelerden hiç birinin dünyada ilk 500 üniversite içerisine giremediğinden şikâyetçi. Efendim, eğer şikâyet edecek olan biri varsa o şikâyeti yapacak olan kişi biziz. Çünkü üniversitelere rektör atamasını yapan Anayasa'ya gereği Sayın Cumhurbaşkanı. İşte, bu rektörlerden biri -Sayın Bekaroğlu da biraz önce söyledi ama ben notlarımın arasına almıştım- Harran Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Ramazan Taşaltın bir TV programında "Cumhurbaşkanına itaat etmek farzı ayndır." şeklinde açıklama yapmış. Erdoğan'a karşı gelmenin de haram olduğunu iddia etti.

SALİH CORA (Trabzon) - Grup Başkanımız açıklama yaptı bununla ilgili.

CAVİT ARI (Antalya) - Efendim, grup başkan vekiliniz açıklama yapabilir, onun açıklama yapmış olması bu ayıbı örtmez.

SALİH CORA (Trabzon) - Grup başkan vekilimiz değil, Grup Başkanımız yaptı.

CAVİT ARI (Antalya) - Eğer böyle bir ayıp olduğunu düşünüyorsanız o rektörü atadığınız gibi gereğini de yaparsınız.

SALİH CORA (Trabzon) - Sabırlı olun.

CAVİT ARI (Antalya) - Grup başkan vekilinin açıklama yapmış olması böyle bir ayıbı örtmeye yetmez.

Şimdi, değerli arkadaşlar, farzı ayn her Müslüman'ın kesinlikle yapması gereken, yapması istenilen Allah'ın emri olarak ifade edilmekte. Devlet adalet ve liyakat ilkeleriyle yönetilir. Böyle liyakatsiz kişilerin belli makamlara getirilmesi hem devletimizin hem de milletimizin geleceği açısından büyük tehlike arz etmektedir. Bu nedenle, eğer siz de bu olaydan muzdaripseniz derhâl bu rektörle ilgili gereğini yaparsınız.

Biraz önceki konuşmacılarımız özellikle Diyanet İşleriyle ilgili birtakım eleştirilerini dile getirdiler, ben de kısaca bu konuya değinip konuşmamı sonlandırmak istiyorum. Son dönemlerde, evet, Diyanet İşleri ve özellikle de çok sayıda imam -tabii ki ben hepsini kastedemem, kastetmemde doğru olmaz ancak çok sayıda diyorum- bilhassa köylerimizdeki imamlar orada eskiden var olan öğretmenin yerini almış ve bir anlamda da -maalesef diyorum- iktidarın sesi olmaya çalışmakta. Değerli bürokrat arkadaşlarım... Özellikle Diyanet İşleri Başkan Yardımcısına ve de Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına özellikle dikkat çekmek istiyorum bu konuda. Çünkü imamlar çoğunlukla siyasete bulaşır vaziyete gelmişler. Bunu son dönemlerde yaşanan referandum süreçlerinde çok iyi gördük. Gittiğimiz köylerde imamların o bölge halkını etkilemeye çalıştığını açıkça gördük, son seçimlerde bunları gördük. Dolaştığımız köylerde özellikle birçok imam arkadaşın o bölge halkını etkilemeye çalıştığını gördük. İmamın görevi bellidir; imam o bölgede dinle ilgili bilgi aktaracaksa aktarır, namazını kıldıracaksa kıldırır, siyasete karışamaz. Bu anlamda, idare olarak bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasının özellikle zamanı geldi ve geçmek üzere, artık imamlar siyasete bulaşmasın istiyoruz.

Sonuç itibarıyla, değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanlığı bütçesi üzerinde gerçek anlamda israfa dayalı harcamalar olduğu, bu anlamda da ülkemizin bulunduğu ekonomik sıkıntı ortamında daha tedbirli bir bütçenin hazırlanması gerektiği ortadadır.

Ben Cumhurbaşkanlığı bütçesinde uygun kısıtlamalar yapılarak düzenlemeler yapılması gerektiğini ifade eder, saygılar sunarım.

Teşekkür ederim.