KOMİSYON KONUŞMASI

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, oldukça önemli, biraz önce de arkadaşların ifade ettiği gibi, sadece yasa içeriğindeki bahsi geçen kişilerle sınırlanmayacak, eğer hizmet alacak kütleyle beraber düşünüldüğü zaman milyonlarca insanı ilgilendiren bir yasa önerisi üzerinde konuşuyoruz. Bu yasa önerisi hakikaten konunun ilgili taraflarınca yeterince müşavere edilmeden bir anda Komisyona indirildi ve öyle görünüyor ki Komisyonda da apar topar görüşülüp geçirilmek isteniyor. Şimdi hepinizin bildiği bir laf vardır: "Yaptığınız bütün iş ve işlemler hak ve adalet üzerine olsun." Ama aynı zamanda Anayasa'mızın 2'nci maddesi "Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir." diyor. Şimdi, hukuk devleti isek hukuk normları içinde tarifi pek de mümkün olmayan, özellikle buradaki metinlere de geçmiş olan o irtibat ve iltikas mıydı...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - İltisak...

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) - Affedersiniz, iltisak.

MURAT EMİR (Ankara) - Hiç kimse bilmiyor zaten, merak etmeyin.

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) - Evet.

Böyle ne olduğu belirsiz, yani hukuk normları içinde tarif etmeye kalktığınız zaman o illiyet bağına işaret eden belgenin olmadığı, bilginin olmadığı, tanıklığın olmadığı ve mahkeme kararlarının olmadığı durumlarla verilmiş sonuçlar var.

Şimdi, arkadaşlar, bazıları biz hekimler gibi yapmazlar, giderler ister hamallık yaparlar ister müteahhitlik yaparlar ister başka iş yaparlar, o kadar yıl boyunca başka şeyler biriktirirler, belki banka mevduatları olur ama biz altı yıl boyunca en meşakkatli mesleği icra etmek için kendimizi hazırlarız. Tek bir amacımız vardır, okulu bitirip okulu bitirdikten sonra oldukça itibarlı olan, kendimiz açısından da itibarlı, kamuoyu önünde de itibarlı olan bir mesleğin icrasına hazırlarız kendimizi. Yani biriktirdiğimiz paramız, zenginliğimiz, bütün değerimiz, onurumuz mesleğimizdir.

Şimdi, eğer bu parti veya bu kararı getirenler deseydiler ki "Ya bunlarla bu iltisaklı olan, irtibatlı olanların bütün banka hesaplarına el konulacaktır." ben Türkiye'nin hâlini görürdüm. Parasına hekimin onurundan daha fazla değer verirse eğer bu ülke insanları yarın çok büyük şeylerle karşı karşıya geliriz. Bakın, bu insanların sadece mesleklerini icra etme kapasitelerini ellerinden almıyorsunuz, onurlarına, itibarlarına ve onlardan hizmet alacak insanlarla beraber düşündüğünüz zaman birçok insanın belki başka zararlarına yol açılıyor. Bu da yetmiyor. Bu insanları binlerle ifade ediyoruz, 2.400 civarında benim de birçoğunu tek tek tanıdığım Diyarbakır'dan çocuklar var, yeni mezun olmuşlar, Hacettepe Tıbbı bitirmiş, 75 puan almış TUS sınavında, kardiyoloji bölümünü kazanmış ve başlatılmıyor arkadaşlar. Şimdi, oturup düşünmek zorundayız, böyle yara açacak işlerden kaçınmak zorundayız. Dolayısıyla, şimdi bir de bu aileleri düşünün. Benim çok doçent ve profesör arkadaşım var. Benim Hacettepeden kendi devre arkadaşlarımdan uzaklaştırılmış olanlar var üniversiteden. Şimdi, bütün bu insanların birçoğu sizce psikolojik sorunlar yaşamıyorlar mı? Bunların içinde boşananlar olduğu zaman, bunların içinde intihar vakaları gördüğümüz zaman hiç mi suçumuz yok diyeceğiz; yani bize ne, onlar da biraz kendilerini toparlasalardı mı diyeceğiz, ne diyeceğiz veya bu saatten sonra git duvar boyacılığı yap mı diyeceğiz onlara veya çok iyi doktorsan git muayenehaneni aç, orada sadece zengin olan gelsin, versin 700'lira, bin lira, o senden nasıl olsa hizmet alır, sen çok iyi doktorsun nasıl olsa. Yani bizim önümüze sistem çoğu zaman bunu koydu. Bu çoğu arkadaşlarımız da orada bahsi geçenler kamudan ihraç edilmiş olanlar. Ben 30'uncu senemde zaten emekli olmuştum, beni ihraç etme şansları yoktu, orada olsaydım zaten ihraç etmişlerdi.

Şimdi, bu noktainazardan baktığımız zaman ortada garip bir şey var: İhraç edildikleri yetmiyor, onun yaraları yetmiyor gibi âdeta ikinci bir ceza sistemi getiriliyor. Hani hukukta derler ya aynı suçtan ötürü iki kere ceza olmaz. Bu kamburun üzerine satır oldu arkadaşlar. Yani oturup bunun ciddi anlamda üzerinde tekrar tekrar düşünüp bir an önce... Yani bunu ilga kabul etmek gerekiyor, bunun buraya gelmediğini çünkü biz yasama organının üyeleri yasama işini yaparken, yasa çıkartırken çıkardığımız yasaların da hakkaniyete uygun olması gerekiyor, yasa düzeneğine ve hukuk rejimine uygun olması gerekiyor. "Anayasa'nın 2'nci, 13'üncü, 17'nci, 48'inci, 49'uncu -hukukçuların yorumu, ben hani 2'yi biliyorum da gerisini bilmiyorum- maddelerine aykırı." diyorlar. Şimdi böyle bir durumda "Hekime karşı, sağlıkta şiddete karşı yasa getiriyoruz." deyip sağ gösterip sol vurma durumuyla karşı karşıyayız çünkü işin mealinde ve içeriğinde öyle bir durum yok.

Bir başka yönüyle, hekim meslek örgütündeki özellikle o nitelikli ve hekim meslek değerlerine sahip çıkan duruşu budamak için... Hani "Savaş halk sağlığı sorunudur." Demişlerdi, unutmuyor. Unutmadığı için de -biz Kürtler "heyf" deriz, sizler sanırım "öç" diyorsunuz- heyfini alacak, öcünü alacak âdeta.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Biz Kürt değiliz de biz de "heyf" diyoruz.

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) - Olabilir, Kürtçesi de öyledir. Hani öyle demek şeyi de... Eğer Türkçeye de geçmişse...

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - O yerel bir söyleyiş.

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) - Ben burada dil üzerine tartışmıyorum, senin de niyetin öyle olmamalı.

Dolayısıyla...

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Yani siz başka başka yere çekiyorsunuz.

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) - Hiçbir yere çekmedim arkadaş ya, akıllı olun, bu işi tartışmıyoruz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Akılla ne alakası var?

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Biz akıllıyız zaten, defalarca ispatladık.

ADNAN SELÇUK MIZRAKLI (Diyarbakır) - Dolayısıyla burada âdeta hekim meslek örgütünü de, bu konudaki çalışanların, sağlık emekçilerinin örgütlerini hedef alan bir tutum var. O yüzden bunun bir an önce, hakikaten burada sağduyunun, kolektif aklın hâkim olarak ilga edilmesi gerektiğini söylüyorum.

Teşekkür ediyorum.