| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1186) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 01 .11.2018 |
GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Aslında önce tebrik etmek istiyorum bu teklifi bize getirenleri çünkü her seferinde bizi şaşırtmayı çok iyi beceriyorlar. İlk başta, sağlıkta şiddet, ilaç ve eczacılık uygulamalarıyla ilgili bir kanun teklifi diye duyduğumda umutlanmıştım açıkçası ancak tek tek incelediğimde maalesef her zamanki gibi büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Çünkü sağlıkta şiddetin önlenmesinden ilaç ve eczacılık uygulamalarının iyiye gitmesi anlamında tek bir olumlu madde bile bulamadım.
Mesela, tasarının 24'üncü maddesi; aslında sağlıkta şiddetle ilgili bildiğimiz yöntemlerin dışında hiçbir şey söylenmemiş. Farklı olarak şiddete uğrayan kişinin olduğu yere kolluk güçleri gelecek ve savcılığa suçu işleyen kişiyi götürecekler. Peki, elinizi vicdanınıza koyun, bu maddenin sağlıkta şiddetin durdurulmasıyla ne alakası var? Bakın, Türkiye'de devlet hastanelerinde 62 bin, 1.500 de acil tıp uzmanı görev yapıyor. Bu verilere göre, devlet hastanelerinde görev yapan doktor başına yaklaşık 1.300 kişi düşüyor. Şiddet vakalarının en sık görüldüğü acil servislerde de acil tıp uzmanı başına 54 bin hasta düşüyor.
Peki, bu söylediklerimiz neyin göstergesi? Daha önce de "Birçok hatası var." dediğimiz Sağılıkta Dönüşüm sisteminden kaynaklanan sorunların sağlık çalışanlarına ödetilmesi gerekiyor.
Özetle şunu söyleyeyim: Siz her doktorun başına bir polis de dikseniz, her nöbetçi eczanenin başına bir bekçi de koysanız bu anlayışla sağlıkta şiddeti engelleyemezsiniz çünkü soruna bütüncül ve sistemli bakmak zorundasınız.
Siz "Sağlıkta şiddeti önleyeceğim." diye yola çıktınız ama tasarının 10'uncu maddesinde bakıyoruz ki bu maddedeki değişiklikle, tam tersi, şiddeti körüklüyorsunuz. Nasıl? Örneğin, reçetesiz satılan her ilacın kutu başına 2 bin lira cezayı öngörerek. Bugün İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanımız da burada, kendisinin 2016 yılında reçetesiz ilaç skalasının genişletilmesiyle ilgili bir önerisi vardı. Şu an piyasada olan ilaçların neredeyse yüzde 15'i sadece reçetesiz olarak satılıyor. O zaman siz açıklamanızda, akademisyenlerle, konunun uzmanlarıyla bu aralığın genişletilmesi yönünde bir öneride bulunmuştunuz ama buna neden ihtiyaç duyuldu? Çünkü tek bir ağrı kesici almak için bir vatandaşın doktora gidip oraya işgal etmesinin bir anlamı olmadığını düşünüyoruz. Siz bunun yanında eczacının bir yetkinliğinin olduğunu unutursanız, ilaç önerme konusunda son derece dikkatli bir şekilde bu yetkinliğini kullanmasının önüne geçerseniz bu sorunun çözümüne engel olmuş olursunuz.
Yine, vatandaşın ilaç yazdırmak için hastaneye her gittiğinde 10 çeşit farklı fark ödemesinin de önüne geçmediğiniz sürece hasta ile eczacıyı ya da sağlık çalışanını karşı karşıya getirip aslında şiddeti önleyeyim derken şiddeti de körüklemiş olursunuz.
Bir diğer önemli madde 5'inci madde, terör örgütleriyle ilgili. Şimdi, "Güvenlik soruşturmasından geçemeyen hekimler için uygulanacak." deniyor. Fakat burada sorun şu: Ülkemizde adalet mekanizmasıyla ilgili zaten ciddi sorunlar var. İnsanlar iş yerlerinde arkadaşının tek bir ifadesiyle ihbar ediliyor ve işlerinden oluyor. Hatta ve hatta bunların çoğu güvenlik soruşturmasından geçmesine rağmen, hâlâ işlerine iade edilemeyen bir sürü çalışan hekimimiz mevcut. Özetle, ülkemizde yargıya, adalete olan güven bu kadar azalmışken yıllarca eğitim almış, emek vermiş hekimlerimizin görevlerini yapmasına engel olunması onları açlığa mahkûm etmek demektir. Yoksa zaten bizim yasalarımızda somut delillerle terör örgütü üyesiyle bir ilişkisi olduğu tespit edilenlerle ilgili gerekli cezai uygulamalar mevcut. Varsa böyle bir bağ, gereğini yerine getirirsiniz.
Ve yine, eczacıların önemli sorunlarından bir tanesi -12 ve 13'üncü madde- yardımcı eczacılıkla ilgili. Tabii, aslında bütün bu sorunların sebebi biraz da iktidarınızın genel olarak "Ben yaptım, oldu." mantığıyla bu süreci işletiyor olması. Daha önce yine sizin teklifinizle getirdiğiniz yardımcı eczacılığı henüz bir uygulama kılavuzu çıkmadan, hayata geçmeden sizler yine kaldırmayı planlıyorsunuz. Peki, sorun sadece yardımcı eczacılığı kaldırmakla bitecek mi? Keşke bitse. Hâlbuki gençlerimize yer bulduk diyelim, siz bu sorunu hallettiniz; istihdam problemini nasıl halledeceğiz? Yardımcı eczacılık zorunluluğu olmayan gençler bu sefer de aynı yasanın nüfus sınırlamasına takılacak. Yani yarın yasanın bu bölümüyle de ilgili baskı geldiğinde onu da kaldıracak mısınız, merak etmiyor değilim.
Yani özetle şunu söyleyeyim: Yine diyoruz ya hep, bütüncül ve sistemli bir çözüm, siz bu kadar eczacılık fakültesinin açılmasına öngörüsüz bir şekilde, sadece politik anlamda yaklaşarak izin verdiğiniz sürece bu meslektaşlarımızın sorununu, yardımcı eczacılığı, kendi koyduğunuz uygulamayı kaldırarak ortadan kaldıramazsınız. Kaldı ki bu açtığınız eczacılık fakültelerinde hâlâ eczacılık eğitimi almadan ders veren öğretim görevlilerinin, öğretim üyelerinin olduğunun da altını özellikle çizmek istiyorum.
Az önce alt komisyon önerisinin de -keşke- geçmiş olmasını umut ederdim çünkü temel sorun, sizlerin bir yasa yaparken konunun uzmanlarının hiçbir şekilde -sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin, derneklerin- görüşünü almadan hareket ediyor olmanız. Sonra da ne yapıyorsunuz? Bugün koyduğunuz maddeyi yarın başarısız olduğu için yine sizler kaldırıyorsunuz. Bunun sonucunda hiçbiriniz mağdur olmuyorsunuz tabii, bunun sonucunda aslında geleceğe umutla bakan gencecik arkadaşlarımızın hayalleriyle oynuyorsunuz.
Ben bu anlamda da tekrar bu teklifi getirenlerin yarattığı hayal kırıklığını vurgulamak istiyorum ve teşekkür ediyorum.