KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, bakan yardımcılarımız, değerli bürokrat arkadaşlarımız, sevgili milletvekili arkadaşlarım; hepinizi öncelikle saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sayın Bakanımızın yapmış olduğu sunum kitapçığının son paragrafında yazıldığı gibi enerji kaynaklarını ve doğal kaynakları verimli ve çevreye duyarlı şekilde değerlendirerek ülke refahına en yüksek katkıyı sağlamak misyonu ile çalıştığınızı ifade ettiniz. Ben de bu cümleden olarak daha önce hazırladığım yazılı metni kullanmadan, gelinen şu saatte özellikle sadece çevreye duyarlılık meselesi üzerinde durmak istiyorum.

Ben daha önce Antalya İl Genel Meclisi Başkanlığı görevi üstlendim, 2009-2014 yılları arasında. Bu görev sürecim içerisinde özel idare kurumu olarak bizleri en çok rahatsız eden konulardan biri özellikle taş ocağı, mermer ocakları ve HES'ler konusuydu. Antalya ve Muğla pilot bölge ilan edildi ve bu çerçevede de özellikle taş ocaklarının, mermer ocaklarının açılması konusunda sözde sınırlama getirilmişti; daha doğrusu, öyle olduğu söylenildi. Ancak gelin görün ki Antalya'mızın o güzel Beydağları'nda, Beydağları'nın arka taraflarında Toroslar'da artık delik deşik olmayan, tahrip edilmeyen bölge kalmadı Sayın Bakanım. Yani turizm cenneti olan bölgemiz ve doğal millî parklarıyla anılan Antalya coğrafyasında bugün nereye giderseniz gidin karşınıza bir mermer ocağı, taş ocağı ve HES projeleriyle karşılaşmaktayız. Özellikle bu mermer ocakları ve taş ocakları yeterli araştırmaya dayalı olmaksızın gelişigüzel verilen ruhsatlarla Antalya'nın mitolojik çağdan kalma tarihî eserlerinin bulunduğu noktalara 100 metre, 50 metre mesafeye kadar yaklaşan, buralara kurulan taş ocakları var. Yine aynı şekilde mermer ocakları var tarihî eserlerin, su kaynaklarının hemen üzerinde.

Sizlerden ricam, bilhassa başta Antalya olmak üzere bütün Türkiye'de mermer ocağı ve taş ocağı konusunda izin verilirken daha duyarlı olmanız. İnanın, isim isim de verebilirim size Antalya coğrafyasında; bakın, tarihî eser, bin yıllık, bin beş yüz yıllık tarihî eserin hemen 50 metre yakınında, su kaynağı var köyün hemen üzerinde, yan tarafında veya yerleşim alanları veya tarım alanları. Yani halkın, vatandaşın yaşadığı bölgenin hemen 100 metre yakınında, 50 metre yakınında denecek kadar yakın mesafede verilen arama izinleri var. Yani hem bulunduğu bölgeye hem bölge halkına, tarıma, doğaya ciddi zararlar veren izinlerle taş ocağı ve mermer ocağı açım çalışmaları hızlı şekilde Antalya'da devam ediyor.

Bunun yanı sıra, şartnamelerde her ne kadar yazılmış olsa da özellikle mermer arayan firmalar mermeri bulamadığında o alanı terk edip giderken -yeniden orayı ağaçlandırma dâhil- oradaki atıklarını bırakıp gitmekte; bu da hem görüntü hem de çevre için gerçekten büyük tahribat yaratmakta.

Değerli Bakanım, özellikle HES'ler konusu ki biraz önce bahsettiğim görev süresi içerisinde biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak doğaya tahribi olan, bölge halkının sudan yararlanmasını engelleyecek olan yerlere HES konusunda karşı çıkmaya çalıştık ancak gelin görün ki özellikle iktidar anlayışı içerisinde önemli bir kısmını engelleyemedik.

Antalya'mızın Kumluca ilçesi tarımın en yoğun, seracılığın en yaygın şekilde bulunduğu bir bölgedir ve burada Alakır Barajı vardır. Alakır Çay'ı çevresi için, bölge için çok önemli, o kadar hayati değeri haiz bir çay ki inanın çevresinde yapılan bu HES'ler nedeniyle dere kurudu ve çevrede gerçek anlamda tahribatlar yaşandı.

Ayrıca, bu HES konusunda şunu da söylemek istiyorum: HES'lerle bilindiği üzere su kaynakları kontrol altına alınmakta ve doğada zaten sınırlı kaynaklarımız, özellikle de tarımsal faaliyette kullanabilme ihtimali olan su kaynaklarımız HES'lerle, büyük borularla kontrol altına alınmakta ve yine o kanalların, boruların geçtiği bölgedeki özellikle orman ağaçları kesilerek çevreye ciddi tahribatlar verilmekte ve yine yüzde 10'luk, yüzde 20'lik "Can suyu" dediğimiz, yani çevresine bırakılması gereken, her itirazımıza rağmen yapılan bir HES dahi olsa gerekli denetim sağlanmadığı için oradaki can sularının da yine bırakılmadığını biliyoruz. Böylelikle, HES'ten gerçek anlamda hem doğa zarar görmekte hem de çevre halkı, tarımla uğraşan halk suya ulaşmakta büyük sıkıntı yaşamakta. Bu HES konusunda da yeterli araştırma, gerekli araştırmanın yapılması ve ona göre izin verilmesi gerekir.

Bakın, Akseki Dağları'mız var. O dağlarda öyle bölgeler var ki sadece altı ay ulaşabilirsiniz. Kardan gitme imkânınız yoktur veya öyle bölgeler var ki sadece altı ay orada su var ama öyle yerlere dahi HES için izinler verildi, o verilen izinlerle orada gerçek anlamda tahribatlar yaratıldı. Yani rantabl olup olmadığı, o bölgedeki su kaynaklarının yeterli olup olmadığı gerekli şekilde araştırılmadan verilen izinlerle tahrip edilen bölgelerimiz var. Benim bu konuda özellikle sizlerden talebim, gerek taş ocakları gerek mermer ocakları ve gerekse HES'ler konusunda daha duyarlı olunması.

Bu taş ocağı ve mermer ocağı tüm Türkiye'nin başına beladır. Tabii ki malzemeye ihtiyacımız var, tabii ki bu ihtiyaçlarımız karşılanacak, bunun bir bölgesel çalışmasının yapılıp iyi bir etütleme yapıldıktan sonra doğru bölgelerin tespit edilmesi lazım. İnanın, özel idarenin kıt imkânlarıyla zar zor yapabildiğimiz yollar ikinci, üçüncü tonaj fazlasıyla geçen kamyonlarla berbat edildi bu ülkede ve başta Antalya'da ki kendi şehrim adına söylüyorum. Yani sadece doğaya verdiği zararla kalmıyor, o kamyonların, tırların geçtiği bölgedeki yollar ciddi anlamda tahrip edilmekte. Yani saymakla bitmeyen zararı var.

Bu anlamda da sizlerden özellikle tarihî eser, özellikle su kaynağı, özellikle tarım alanlarının bulunduğu bölgeler başta olmak üzere buralarda sınırlama getirilmesi ve de daha kontrollü izinler verilmesi gerektiğini öneriyorum. Dönemde bu konuda mücadele verdiğimizde genel müdürün beyanı şöyle olmuş; doğru olup olmadığını bilmem taş ocağı açılması veya ruhsat talep edildiğinde: "Efendim, yani öyle bir kanun var ki kendi evimin yakını dahi olsa arama izni vermek zorundayım." diyebilen bir genel müdür olduğunu duyduk. Şimdi, tabii bu, genel müdürün suçu değil böyle bir yönetmelik veya kanun varsa ama bu konuda gerçekten duyarlı olmak zorundayız.

Antalya'ya geldiğinizde Sayın Bakanım, Antalya'ya şöyle tepeden bir bakma fırsatınız olur ise o Beydağları'nı, Toroslar'ı görmenizi, Saklıkent'e şöyle bir çıkıp bakmanızı talep ediyorum. Saklıkent'in bulunduğu bölge Antalya'nın turizm cennetidir, Antalya'nın en yakınındaki yaylasıdır ki oranın dahi bakın, etrafı mermer ocaklarıyla dolu. TÜBİTAK'ın gözlemevi var, zaman zaman iş yapamaz. Neden? Bölgedeki taş ocakları ve mermer ocaklarının çıkardığı o tozlar gözlemevinin sağlıklı bir inceleme yapabilmesini engeller. Yani bu kadar sıkıntılı bir konudur bu olay. Özellikle, Antalya gibi tarihi, coğrafyası, turizmi, tarımı iç içe olan bir kentte bu hususlarda daha duyarlı olmanız gerektiğini ifade etmek istiyorum.

(Oturum Başkanlığına Başkan Vekili İsmail Faruk Aksu geçti)

BAŞKAN - Sayın Arı, toparlayın lütfen.

CAVİT ARI (Antalya) - Son söz olarak da belki arkadaşlarımız söylemiştir bundan farklı olarak, özellikle bu elektrik faturalarında ben de TRT payının çıkarılmasını sizlerden özellikle talep ediyorum. Bu konunun görüşüleceğini duyan vatandaşlarımızdan bizlere gelen çok sayıda mesaj var. "Efendim, biz taraflı TRT'ye kendimizin ödediği bir faturadan para ödemek istemiyoruz." diyen vatandaş var. Artık, TRT tarafsızlığını kaybetmiştir. Buradaki arkadaşlarımız bunu dile getirmiştir belki, ben de açıkça dile getirmek istiyorum. TRT bugün tarafsız bir yayın kuruluş değildir. TRT sadece iktidara hizmet eden bir televizyon kurumu olmuştur. O nedenle, sadece iktidara hizmet eden bir televizyon kanalına vatandaşın katkı payı sunma zorunluluğu yoktur. Sizlerden talebimiz, bu konuda düzenleme yapılmasını sağlamanızdır.

Teşekkür ediyorum.

Bütçemiz hayırlı olsun.