KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, sayın vekiller, sayın yetkililer; merhabalar. Öncelikle, tabii, bu yöntem üzerine, usul üzerine söylemek gerekirse keyfiyete göre bir gidişat var. Yani hiçbir bilgi verilmeden uzatmalar... Kapı arkasında neler konuşulduğu konusunda hiçbir bilgimiz yok. Bir fısıltı şeklinde bize böyle bilgiler geliyor. Bu, hiçbir zaman ne Komisyona ne Parlamentoya da saygılı bir durum değildir. Bazı şeylerin açıkça konuşulması lazım. Ama kapı arkasında konuşulan şeylerden anladığımız aslında demek ki bu gelen teklifle ilgili bir sıkıntı da olduğu aşikâr, ortada. Eğer zaten bu teklif net olmuş olsa kapı arkasında bir pazarlık olmaz, görüşmeler olmaz, bir an önce konuşulurdu.

Şimdi, arkadaşlarımız da belirttiler. Bugün eğer herhangi bir önemli konuda, sağlık gibi herkesi ilgilendiren, insanların anne karnından gömülme şekline kadar her alanda hizmet veren bir sektördeki bir teklif eğer konuşuluyorsa önce bu konudaki meslek örgütlerinden bilgi almak lazım veya meslek örgütleri bu konuda bir muhalefet ediyorsa, meslek örgütleri bu konuda herhangi bir tasarı veya öneri getiriyorsa bizlerin, Parlamentonun bunu dikkate alıp yürürlüğe koyması için incelemesi lazım.

Bakın, özel bir kurumun yöneticisi Sağlık Bakanı oldu. Türkiye'de hekimler öldürüyor, hâlâ Türk Tabipler Birliği Merkez Konseyi Sağlık Bakanıyla görüşemiyor ve bu çok ayıp bir şey. Hekimler öldürülüyor, hekimler kendi meslektaşları için... Şiddet demiyorum, öldürülüyor diyorum; ölüm ile şiddet arasında bir fark var, hâlâ Merkez Konseyi Sağlık Bakanlığından randevu alıp görüşemiyor ve Sağlık Bakanlığı yetkilileri televizyonlardan altyazı geçiyor, şiddetle ilgili yasa tasarısı gündeme geliyor. Askerî bir deyim var. Nasıl ki biz burada oturanlar dikkat ederseniz "hekimlik" diyoruz, "tabiplik" kelimesini az kullanıyoruz, "tabiplik" askerî bir deyimdir ama "hekimlik" kelimesi evrenseldir ve biz kendi geçmişimizden almışız, Türkçenin şeyinden almış. "Hekimlik" birçok dilde de, Osmanlı'da, Türkçesinde de, Kürtçesinde de birçok şeyinde de hekimlikte Anadolu'da bir kavram çıkıyor; iyileştiren, sağaltan ve şifa veren.

Bakın, böyle bir meslekle Anayasa'nın 10'uncu maddesi bile normalde ne diyor: "Herkes, dil, ırk, cinsiyet herhangi bir siyasi düşünce ayrımı gözetmeden hizmet vermek zorundadır." Bugün biz baktığımızda hekimler de mesleğe girdiğinde böyle bir yeminle mesleğe giriyor ve getirdiğimiz boyut bu hekimler son dönemlerde "sağlıkta reform, sağlıkta dönüşüm" diye çıkartılan sistemin günah keçileri olarak gösterilmekte. Bu sağlık çalışanları, sadece hekimler değil, günah keçisi gibi gösterilmekte. Birçok televizyonda, gazetede, her yerde, işte "Biz sağlıkta büyük bir reform yaptık, sağlıkta büyük dönüşüm yaptık." deniliyor, dile getiriliyor, vatandaş, yurttaş sağlık kurumuna gittiğinde herhangi bir ilgi görmediğinde sisteme olan öfkesini karşısına çıkan hekim ve sağlık çalışanlarından alıyor. Ve bir yerde sağlık çalışanları öldürülüyorsa, cinayete kurban gidiyorsa, Sağlık Bakanı görüşmüyorsa ve bunun ismini "Şiddete karşı bir yasa." diye tanıtıp ve "torba" diye getiriliyorsa çok ayıp bir şey yapıyoruz. Bir kere bu bütün sağlık çalışanlarından özür dilemek lazım ve bunun hesabını vermek lazım.

Bir diğeri... Yapılan düzenlemelerde Meclis açıldığından beri hep tekçilik anlayışıyla, tek düzen anlayışıyla bir yığın düzenleme yapılmakta. Eğer bu düzenlemelerle biz geleceği inşa etmek istiyorsak -ki "yeni sistem" deniyor, "yeni" kavramı çok kullanılıyor, "yeni" kavramı- en önce yapılması gereken sivil toplum örgütlerinin düşüncelerini almak. Biz sivil toplum örgütlerini buraya çağırıyoruz, Türk Tabipler Birliği gibi öteden beri her türlü şiddete karşı çıkan... Bakın, ta altı ay önce gözaltına alındı arkadaşlarımız, 11 kişi gözaltına alındı "Savaşa hayır." dedikleri için, sonra mahkeme tarafından bırakıldılar. Böyle bir şiddetle ilgili konuşmak isteyip de konuşmayan bir yapı şiddete ilişkin bir madde getirdiğinde getirip buraya bıraktığınız şey o tümüyle bir madde. Diğeri, sağlıkta birçok düzenleme getiriyoruz ve getirdiğiniz düzenlemelerin hepsi bir işletme mantalitesiyle. Hasta bir işletmeye gelen müşteri, sağlık kurumları birer işletmeye dönüşmüş konumda ve buna göre düzenlemeyi düşünürseniz, işte 1'inci maddede konuştuğumuz şey, ucu açık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Vekilim, lütfen toparlayalım.

Buyurunuz.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Getirdiğiniz şey kamuyu yazmayı unutmuş ve orada deniyor ki: "Herhangi bir kurumla bu düzeltilebilir." Böyle bir ciddi konunun sadece herhangi bir kurumla değil, ilgili sivil toplum örgütlerinin, meslek örgütlerinin, örgütlü yapıların dâhilinde yapılması lazım. Siz yine bir işletmenin başına getirdiğiniz gibi Sağlık Bakanlığına bir işletme mantığı getirirseniz, yarın tekrar bunu -birçok şeyde yapıldığı gibi- taşerona havale edersiniz veya dışarıdan herhangi bir özel kuruma verirsiniz. İlaç gibi her an kirliliğe açık, her an suistimale açık bir konuyu bir ranta dönüştürmek kimsenin lüksü ve hakkı değildir.

Sistemi getirdiğinizde tanımlarken "Cumhurbaşkanlığı sistemi" diyorsunuz, çoğul gibi bir ayrıcalık kullanıyorsunuz ama düzenlemelerin hepsinde "Cumhurbaşkanı yetkili." diyorsunuz "Cumhurbaşkanı" diyorsunuz. Aslında saygısızlığı sistemin kendisine de yapmış olmaktasınız. Bugün eğer biz bunu demokratik bir şekilde dönüştürmek istiyorsak mutlaka sivil toplum örgütlerinin içinde yer alması lazım.

Bu maddenin bütün kamuflajı... Askerî deyim -ben hekim ve tabiplikten çıktım- "kamuflaj" deyimi askerlikte bir şeyi örtmektir, bir şeyi saklamaktır, bir şeyi korumak için gizlemektir veya saldırmak için gizlemektir. Siz bir şeye saldırmak ve yok etmek için tümüyle kamuflaj yapıp ismine "şiddetten arındırma, koruma" diyorsunuz, aslında Türkiye'de yaşayan hepimizi de ilgilendiren, biz dâhil herkesi ilgilendiren, bir sistemle karşı karşıya getiren bir uygulamayla karşı karşıyayız.

Öyle profesyonel bir şekilde hazırlanmış ki buradaki üyelerin çoğu bile bilmiyor. İlgili düzenlemede, 5'inci maddede: "SGK'yla anlaşması olan yerde hekimler çalışamaz." Kanun hükmündeki kararnameyle... Bir de diyor ki: "Kamu kurumu olan yerlerle..." Bugün Ankara'daki bazı hastanelerin sadece Meclisle anlaşması var, SGK'yla anlaşması yok, hekimler orada bile çalışamayacak. Yarın öbür gün birçok yerde çalışamayacak, bu uygulama bütünüyle herkese yansıyacak. Yani 5'inci maddeye geldiğimizde bunu çok detaylı ele alacağız ama tümüyle bir gasp gibi ortaya çıkmakta, tümüyle bir suistimal için ortaya çıkmakta ve keyfiyete dayalı, hiçbir hazırlığı yapılmadan, 2-3 kişinin kaba kolla böyle bir şey hazırlayalım, torba edelim, çıkaralım...

Sağlık gibi bir konu, değil ki sağlık, birçok şey torbaya sığmaz, sığmamalıdır. Eğer hekimlik gibi vicdani sorumluluğu gerektiren bir mesleğin ve etik değerleri, evrensel değerleri olan bir mesleğin, siz, sınırlarını ve özgürlüğünü çizerseniz bu yarın hepimizin başına bela olur, hepimiz büyük mağduriyetler yaşarız. Bir an önce madde 1'deki gibi çoğul, sivil toplum örgütlerinin demokratik bir şekilde buna katılımı için çaba harcamalıyız.

Teşekkür ediyorum.