| Komisyon Adı | : | SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU |
| Konu | : | Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi(2/1186) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 05 .11.2018 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Gerçekten, tıbba biz ilk başladığımızda eğitim sürecinde ve sağlık çalışanlarına ilk öğretilen şey "önce zarar verme" yani Latinceden gelen ve uzun yıllardır tıp eğitiminde, sağlık eğitiminde kullanılan bir deyim. Niçin? "Önce zarar verme" dediğimizde çünkü buna dikkat etmezsek zarar veririz. Şu andaki yaptığımız konuşmalar ve bu saate kadar getirdiğimiz de daha çok yasanın düzenli bir şekilde çıkması için çaba harcıyoruz ama korkarım ki bu aceleci davranış "önce zarar verme" olan düşüncemizi zarara dönüştürecek. Hem sağlık açısından bu kadar uzun süreli ve aceleci olmamamız gerektiğini düşünüyorum. Daha çok burada dile getirilen şey bir düzenleme ve bu düzenlemeyle ilgili eğer demokratik bir ortamsa, özgür bir ortamsa burada düşüncelerimizi söylediğimizde illa muhalif veya herhangi bir rakip söylüyor diye karşı çıkmak değil, bir altını doldurmak ve desteklemek.
Şimdi, burada hepimiz bunu okuduğumuzda bunun yazım dilinin düzeltilmesi ihtiyacını görüyoruz. Bu konuda diretmenin bir anlamı yok. Evet, 1920'de yazılmış, belki o döneme özgü çok çok ileri bir düzenleme ama bu şu anda elimizdeyken niçin düzenlemeyelim? Bir de şöyle bir kolaycılığa kaçıyoruz: "Ya, burada yapamazsak Genel Kurula taşıyalım." Burada zaten zaman hakkımız var, Komisyon üstünde konuşabilir, Komisyonda bürokratlar burada, yetkililer burada. Burada düzenleyebileceğimiz şeyi niye Genel Kurula taşıyalım? Genel Kurulda, zaten hepimiz de biliyoruz ki kendi üstümüzdeki yükü oraya atıp hiçbir zaman da tartışılmayacak, ne zaman yetecek ve istediği gibi çıkacak. Acaba birilerine mesaj mı vermek istiyoruz "İşte biz bunu bir an önce Komisyondan çıkarttık, Genel Kurula getirdik."? Komisyonun görevi, aslında Genel Kurula gitmeden bunu düzenlemek, toparlamak. Bu dilin düzeltilmesinde ne sakınca var? Hiçbir sakınca yok. Eğer bu düzenleme gerçekten zarar vermeyecekse, bu işi düzeltecekse, burada, aramızda öğretim üyeleri var, okumuşlar var, bürokratlar oturuyor, sivil toplum örgütünden gelenler var, mutabık olacağımız bir şekilde... Yani "Bu yanlıştır." veya "Doğrudur." değil, bunu bir dilinin düzeltilmesi lazım; bir bu.
İkincisi: Bu cezayla ilgili konuştuğumuzda, gerçekten -rakamı işte bizim partiden arkadaşlar da önerdiler, Cumhuriyet Halk Partisi de değişiklik önerdi- bunu bir makul maddeye oturtmamız lazım. Bakın, şimdi, kanun teklifini hazırlayanlar burada teker teker hazırlamışlar ve biz bunu dile getirdiğimizde, özellikle hukukçu arkadaşlar bunun hukuktaki tanımlamasıyla uygun olmadığını, bu makas açıklığının uygun olmadığını söylediler, az önce tekrar arkadaşımız da dile getirdi. Madde 19'un hazırlık teklifinde ne yazıyor biliyor musunuz? Ülkemizin limanlarına uğrayan gemilerin sağlık işlem ve kontrollerinde kanunda gösterilen lazım hâllere uymayanlara verilecek idari para cezaları çok yüksek belirtilmiştir. Bir kere çok yüksek denmiş, bu düşürülmüş. Şimdi devamına geliyorum. Bizim ve hukukçu arkadaşlarımızın -Meral Hanım çıktı- söyledikleri -Sezgin Bey de söylemişti- itiraz edilen şey, bu durum fiil ile cezaların orantılı olması ilkesine aykırı olmasıdır. Bunu bu maddede siz yazmışsınız. Bir yerde yazıp diğerinde bir söylediğinize niye karşı çıkılıyor? Bir yerde sizin savunmanız olan şeyi, gerekçeniz olan şeyi niye diğer tarafta uygulamıyoruz? Yani bu illa biz söylediğimiz için mi aykırı oluyor? Lütfen bunu yapmayalım. Yani, eğer Türkiye'de insanlar bizi buraya göndermişse, yasamayla ilgili çalışıyorsak bunun üzerinde tartışalım ve düzenleme yapalım. Yani, burada bir fanatik taraftarlık yapmıyoruz, bir taraf tutmuyoruz, bir futbol maçı gibi değil ki Türkiye'deki futbol maçlarını da ne hâle getirdiğimiz ortada. Bari biz burada bunu düzeltelim, burada hiç ısrarcı olmayalım. Eğer biz böyle devam edersek gerçekten hem kendimize hem topluma örnek olmadığımız gibi zarar vermiş oluyoruz.
Şimdi, yani biz kalkıp çok hamaset nutuklarla söylüyoruz; bizim vatandaşlarımız rüşvet yemiyor, bizim vatandaşlarımız suç işlemiyor, o zaman bize de gerek yok. Biz, evet, özgürlükten yanayız, adaletten yanayız ama bir sınırlama da getirmek zorundayız ve biz bütün vatandaşlarımız, yurttaşlarımız için iyiliği düşünürken, suç işlemeyeceğini düşünürken biz bir keyfiyete de dönüştüremeyiz. Bunu hamaset şeyleriyle düşünürsek herkes kendisine ait bir hamaset nutuk çıkarabilir. Yani, buradan bizim yapabileceğimiz en anlamlı şey, bu konuda ısrarcı olmayalım, bu konuda düzenleme yapalım, bir taraftan kendi söylediğinizle çelişkili duruma da düşmeyin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, toparlıyorum.
BAŞKAN - Tamam.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Zaten bir torba şeklinde getiriyorsunuz, tanıtımı bile sakat bir şekilde ortaya çıkıyor ama lütfen burada bunu yapmayalım ve aceleci davranıp "Böyle ufak tefek şeyleri de Genel Kurulda çözeriz." gibi bir şeye gitmeyelim. Burası bizim... O zaman komisyonlara da gerek yok, her şeyi Genel Kurulda konuşalım. Ama eğer komisyonlara gerek varsa en büyük görevimiz -alt grupları da oluşturmuyoruz- bizim düzenlememiz lazım. Arkadaşlarımın söylediği gibi, hiç uzatmaya gerek yok, bir ekip seçilir aramızdan , bunu on beş yirmi dakikada toparlayabilir veya yarım saatte veya yarın sabah, ona göre düzenleme yapalım.
Teşekkür ediyorum.