| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 14 .01.2015 |
ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Başkanım, Değerli Bakanım, Bakanlık temsilcileri, çok değerli Komisyon üyeleri, sektörün saygıdeğer temsilcileri; öncelikle, bu yasa tasarısının ülkemiz madenciliğine ve ülkemize hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Söz konusu tasarı 2014 yılı Aralık ayının 30'unda Başbakanlık tarafından Meclis Başkanlığına havale edilmiş, dolayısıyla, Meclis Başkanı da bu tasarı ve daha önce gelen tekliflerle birlikte 5 Ocak 2015 tarihinde Komisyonumuza, ayrıca, tali komisyon olarak da Anayasa, Çevre Komisyonu, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonu olmak üzere 4 farklı komisyona ilgili tasarı ve teklifleri havale etmiştir, yaklaşık dokuz gün sonra da Komisyonumuz bu ilk oturumuyla söz konusu tasarı üzerinde görüşmelerini başlatmıştır.
Elbette ki, tasarı önemlidir, sektörün içinde bulunduğu bazı sorunların çözümüne ciddi katkılar sağlayacak düzenlemeler içermektedir. Ancak sektörün içinde bulunduğu temel sorunların çözümünden maalesef uzaktadır. Tasarı bazı maden gruplarının değiştirilmesini öngörüyor, işletme ruhsatlarının bedellerinin kademeli olarak artırılmasını ve ruhsat devirlerine ilişkin bazı düzenlemeler içeriyor.
Ayrıca, yine tasarı, devlet hakkı olarak alınan hakların kademeli olarak ve dolar bazında fiyatlar üzerinden düzenlenmesini öngörüyor. Bunun, özellikle geçerli bir düzenleme olmaktan uzak olduğunu düşünüyoruz. Tamamen dolar üzerinden fiyatlandırılarak devlet hakkının yaklaşık yüzde 50 oranında artırılmasını öngören tasarıdaki düzenlemeler konjonktür olarak belki bugün için geçerli olabilir ama gelecekte fiyat bazlı bir düzenleme olduğu için tamamen yetersiz de kalabilir, bazı işletmeleri ya da bazı madenler bazındaki faaliyetleri ciddi anlamda sıkıntıya da sokabilir. Dolar bazında cari fiyatlar üzerinden bir düzenleme yerine üretim miktarı veya üretim alanı üzerinden bir düzenlemenin de ilave edilmesinde yarar olduğunu düşünüyoruz. Yine, işletme ruhsatları devrinde 7 kata varan artışların sektörü ciddi anlamda sıkıntıya sokacağını düşünmekteyiz.
Bir başka önemli konu tabii ki cezalarla ilgili ve cezaların parasal yükünün sektöre ilave bazı sıkıntılar doğuracağı yönündeki endişemizdir.
Ayrıca, bu tasarıyla yetkilendirilmiş tüzel kişilikler oluşturulmaktadır. Yapı denetim firmalarında olduğu gibi maden sektöründe de yeni bir sisteme geçilmektedir, bu düzenleme teknik nezaretçiliğin kaldırılması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, binlerce maden mühendisini endişeye sevk etmiştir, bu endişenin mutlaka giderilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, bu ve benzeri düzenlemeler içeren bu tasarı ve teklifteki bazı öneriler sektörde bazı değişiklikleri elbette ki gündeme getirmektedir ama bugün sektörün içinde bulunmuş olduğu en önemli iki soruna maalesef hiçbir çözüm getirmemektedir.
Birinci sorun: 16 Haziran 2012 tarihinde Başbakanlığın uhdesine verilen 2012/15 sayılı Genelge hâlâ yürürlüktedir değerli katılımcılar. Şu anda Başbakanlığın yetkisinde olan bu ruhsat verme ve değişik alanlarda ya da kamu kurum ve kuruluşlarına ait bazı taşınmazların devrine dair genelge, Başbakanlığın da üstüne çıkmış Cumhurbaşkanlığı tarafından oluşturulan âdeta bir gölge kabineyle Cumhurbaşkanına bağlanan bir uygulamayla karşı karşıyayız. Sektör şu anda en büyük sıkıntıyı buradan çekmektedir. Bazı firmalar, özel kişiler ya da gerçek ya da tüzel kişilere ait başvurular anında çıkarken bazı başvuruların aylarca bekletildiği, araya hatırlı kişilerin sokulmak zorunda kalındığı, buna rağmen ciddi sıkıntıların yaşandığı bir sektörde önce bunu halletmemiz lazım.
İkinci ve en önemli sorun: 10 Eylül 2014 tarihli torba yasada yani 6552 sayılı Yasa'da getirilen yeni düzenlemeler sonucunda birçok iş yeri kapanmış ve binlerce maden işçisi şu anda işsiz duruma düşmüştür. Kütahya, Zonguldak, Manisa, Konya ve benzeri bazı illerimizde bu torba yasayla getirilen düzenlemelerden sonra işsiz kalanların sayısının 10 bini aştığı iddiaları vardır, Bakanlık bunun gerçek sayısını elbette ki biliyordur, paylaşırsa da seviniriz. Sebep nedir? Sebep, getirilen bu torba yasadaki düzenlemelerle Sosyal Güvenlik Kurumu primleri 2 katına çıkmıştır. Yer altı madenciliğinde çalışan işçilerin ücreti asgari ücretin en az 2 katına çıkmıştır. Kıdem tazminatları eskiye de işlenmek kaydıyla 2 katına çıkmıştır, dolayısıyla, bugün yer altı madenciliğinde, özellikle kömür madenciliğinde bu düzenlemelerden sonra ortalama yüzde 50 oranında maliyet artışı söz konusudur. Kendi ilim için bir örnek vermek istersem, örneğin Gediz Gökler beldesindeki ortalama 140 TL/ton olan kömür maliyeti şu anda 210 liraya çıkmıştır. 140 lira maliyetle üretilen kömür 160 TL'ye satılırken şu anda 210 TL'ye üretilen 1 ton kömür yine 160 TL'ye satılmak zorundadır. Dolayısıyla, yerli kömür üretimi eğer yer altı madenciliği söz konusu ise bitmiş, Türkiye ithal kömür cenneti hâline gelmek durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Burada ya ithal kömürle ilgili yeni düzenlemeler getireceğiz ancak bu durumda da Türkiye'de kömüre dayalı üretim yapan tesislerin beklediği kömür ihtiyacını anında karşılayabilir miyiz, karşılayamaz mıyız; bunun tedbirini almak zorundayız ya da artan maliyetler nedeniyle ortaya çıkan ek yükün devlet tarafından karşılanmasını mutlaka bir şekilde düzenleme içerisine dâhil edeceğiz. Aksi takdirde, bugün içinde bulunduğumuz bu şartlarda yerli kömür üretimi ve yer altı maden işletmeciliği, bu maliyetler devam ettiği sürece kesinlikle ve kesinlikle çalışamaz hâle gelmiştir. Çalışmaya devam edenlerin gerçek durumunu sizlerle paylaşmamda hiçbir sakınca yok. Ya işçiye asgari ücretin 2 katı maaş veriyor görünecek, parayı işçinin eline verecek ya da hesabına yatıracak, ertesi gün maaşın birini geri alacaktır. Ermenek'te bunu yaşadık, birçok işletmede bugün yaşanıyor. Ya da bu maliyetlerle devam etmek isterse başka yerden çalacaktır, ya devletten çalacak ya da işçinin emeğinden çalacak. Kimseyi çalıyor diye itham etmek istemiyorum ve asla da böyle bir düşüncem yok. Zorlarsak bu olacaktır.
Diğer taraftan, yer altı maden işletmelerinde 6 saat/gün ve toplam haftalık 36 saatlik çalışma süresi kısıtlaması reel değildir, bu sektörle asla bağdaşmamaktadır. Devlet memurunu günde 8 saat, 5 gün, 40 saat çalıştıracaksınız, diğer sektörlerdeki işçileri 40-45 saat çalıştıracaksınız, yer üstünde günlük 8 saat, yine haftalık 45 saat çalışma zorunluluğu getireceksiniz ama yer altı madencilik işletmesine de 6 saati günlük aşamazsınız diyecek, 2 gün de tatil vereceksiniz. Bunun gerçekte uygulanma şansı sıfırdır. Bu saat üzerinde de mutlaka bir düzenleme ihtiyacı vardır. Evet, ortalama 40 saat olsun, yer altında fiilî çalışma süresi 6 saati geçemez şeklindeki düzenlemeye de katılalım ama ortalama 7-7,5 saatlik hazırlık zamanını da dikkate almak kaydıyla günlük bir vardiyadaki çalışma sistemini de buraya mutlaka getirmemiz gerekiyor.
Özetle, sektörün temsilcileri ilgili meslek odaları, sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki görüşlerini de almak, gerek tasarıdaki gerekse tekliflerdeki öngörülen düzenlemeleri bir araya getirmek ve gerçekten sektörün içinde bulunduğu esas sorunları da çözecek şekilde bir düzenleme yapabilmek için biraz daha geniş vakitli ve bir alt komisyon marifetiyle ama hızla çalışmaları tamamladıktan sonra Komisyonumuzda bunun tekrar ele alınıp yeniden sektörün içerisinde bulunduğu sorunları çözecek bir düzenleme hâline getirip bir an önce yasalaşmasını sağlayarak bu sorunların üstesinden gelebilmemiz mümkündür.
Ben özellikle tasarının hazırlanmasında emeği geçen tüm bürokratlara ayrı ayrı teşekkür ederken bu önerimizin de Komisyonumuzca dikkate alınıp bir alt komisyon marifetiyle hızla bu düzenlemenin yasalaşması yönündeki katkılarımızı yapmak istediğimizi ifade etmek istiyorum ve herkese teşekkür ediyorum.