| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü ç)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı d)Yükseköğretim Kalite Kurulu e)Üniversiteler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .11.2018 |
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Sayın Bakanımıza yeni görevinin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetimizi kurduğunda öncelikle cumhuriyetimizi gençlere emanet etti ve ilk iş olarak da kurtarılan cumhuriyetle birlikte eğitim seferberliğini başlattı. Çünkü biliyordu ki eğitimsiz kalkınma, gelişme ve ilerleme mümkün değildi; harf devriminden eğitim hamlesine kadar her şey çağın gereksinimlerine uygun bir model üzerine kurulmalıydı.
On altı yıllık AKP iktidarı dönemine baktığımızda eğitim sistemimiz bilimsellikten uzak, laiklikten uzak, modern ve çağdaş bir yapıya kavuşturulmamış bir şekilde ve yap-boz tahtasına dönüştürülerek işin içinden çıkılmaz bir hâle geldi. İnanın ki yapılan yanlışların hepsi birbirinden daha büyük ve tehlikeli.
Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk "En hakiki mürşit ilimdir." derken fikri hür, vicdanı hür bireyler yetiştirmekten söz ediyordu ve önceliğini de öğretmenlerimize vermişti. Toplumların uygarlık düzeylerinin öğretmene verdiği değerle ölçüldüğünü bilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde, mesela cumhuriyetin kurulduğu dönemde, 1923 yılında öğretmen maaşları tam 20 cumhuriyet altınıydı AKP iktidara geldiği dönemde 4,5 cumhuriyet altınına düştü, 2018 yılının başlarında ise 2,4 yani yaklaşık 2,5 cumhuriyet altınıyla ölçüldü ve ekonomik krizle birlikte bunun bugünlerde daha da gerilere indiğini düşünüyoruz.
Bu çağda kölelik düzeni gibi sözleşmeli öğretmen uygulaması var. On binlerce sözleşmeli öğretmen asgari ücretlerle çalışıyor. Taşeron işçi gibi ders saati ücretleriyle çalıştırılan binlerce öğretmenimiz bulunuyor. Bunların hâli de iç karartıcı bir durumda.
Özellikle 1980 sonrası, darbe sonrası Özal dönemiyle birlikte paralı eğitime geçiliş dönemine Özal'dan sonra AKP çok büyük destek vererek, 2002-2003 öğrenim yılında 1.235 olan özel okul sayısı bugün 11.830'a ulaşmış, cumhuriyet tarihi boyunca eğitim sisteminde yüzde 3'ü aşmayan özel okulların payı bu dönemde AKP teşvikiyle yüzde 10'u geçmiş. 13 milyar dolar büyüklükteki eğitim öğrenim sektörü devlet himayesinde âdeta çıkarılmış bir durumda.
Ekonomik kriz dönemi olan 2002 yılında bile eğitim bütçesinden yatırıma ayrılan yüzde 17 iken bu yıl bu oran yüzde 8'e düşürülmüş. Yani AKP iktidarı, geleceğimiz olan çocukları imam hatip veya özel okula yönlendiriyor.
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu'nun 22'nci maddesi değiştirildi, "İlköğretim devlet okullarında kız, erkek çocukları için zorunludur ve parasızdır." ifadesi de çıkarıldı. Yasak denilse de okullarımız bugün velilerden alınan bağış ve paralarla harcamalarını üstlenmek zorunda kalıyor ve çoğunluğu hayırseverlerin katkılarıyla yaptırılan yeni okulların projeleri hâlâ eski ve inatla da otuz kırk yıllık projeler yapıldığı için bina yapısından laboratuvarlarına kadar derslikleri dâhil her şey ilkel bir şekilde.
Açlık, yoksulluk sınırında maaşla geçinmeye çalışan öğretmenler ders ücretlerinin karşılığını alamıyorlar, günde 2-3 nöbet tutmaya zorlanıyorlar, insanca yaşayacak ücret ve çalışma koşulları isteyen öğretmenler ve sendikalar âdeta işlevsiz hâle getiriliyor. Sadece ders ücretleriyle çalıştırılan sözleşmeli ve ücretli öğretmenler eğitim sistemimize yakışmıyor. Eğitime 2008 yılının gerisinde bütçe ayrılıyor; üstelik bütçe de demirbaş ve personel gideri olarak hesaplandığında, temel ihtiyaçları karşılamaya bile yetmiyor. Bu nedenle eğitimde yüksek hedefleri düşünmek Sayın Bakanım, hayaldir.
Biraz önce bir arkadaşımın da söylediği gibi, dayatılan yaz saati uygulaması nedeniyle yavrularımız, biricik bebeler gecenin karanlığında okullara gidiyor, üstelik de bir milletvekili olarak 12 Eylül tarihinde size bununla ilgili yazılı bir soru önergesi verdim, iki ay oldu hâlâ cevap bile alamadık.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
AYHAN BARUT (Adana) - İç Tüzük'ümüzün 99'uncu maddesi hükümlerine göre...
BAŞKAN - Evet, teşekkür ederim.
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkanım, konuşmamız araya gitti.
BAŞKAN - Gitmedi, gitmedi.
AYHAN BARUT (Adana) - Gitti ama.
BAŞKAN - Hiçbir yere gitmedi; sizin arkadaşlarınız götürdüyse götürmüştür!
AYHAN BARUT (Adana) - Bir ek süre verirseniz...
BAŞKAN - Yok, veremeyeceğim.
Teşekkür ederim.
Sayın Ali Şeker?... Yok.
AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, niye ek süre vermiyorsunuz? Arkadaşlara laf söylerken ben konuşmamı beklettim. Söylemem gereken en önemli cümleyi...
BAŞKAN - On saniye vereyim; buyurun.
AYHAN BARUT (Adana) - Niye on saniye? Dalga mı geçiyorsunuz?
BAŞKAN - Ee, o zaman yani...
AYHAN BARUT (Adana) - İki dakika vereceksiniz.
BAŞKAN - Yok, veremem; kusura bakmayın.
AYHAN BARUT (Adana) - Böyle şey olur mu?
BAŞKAN - Sayın Baltacı, buyurun.
AYHAN BARUT (Adana) - O zaman benim hakkım bir dakikayı verir misiniz Sayın Başkan?
BAŞKAN - Size bir dakikanızı vereyim.
Arkadaşlar, siz de gürültü etmeyin lütfen.
Buyurun.
AYHAN BARUT (Adana) - Evet, İç Tüzük'ün 99'uncu maddesine göre on beş gün süre içerisinde cevaplandırılmak zorunda olan yazılı soru önergemizin cevabını hâlâ alamamış durumdayız.
Tekli eğitim önemli ama saatler o kadar sıkışık ki öğle aralarında öğretmen ve öğrenciler yemek bile yiyecek zaman bulamıyor. Okullarımıza alınan Suriyeli öğrenciler dil ve uyum sorunu yaşıyor; bu da tüm sınıf ve okulları da yıpratıyor. Ezbere dayalı, pratik imkânı sunulmayan, çağın gereksinimlerini karşılamayan eğitim sistemini Bakanlığınız döneminde çağdaş, laik, modern eğitime kavuşturmanızı diliyoruz.
Teşekkür ediyoruz.