| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü ç)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı d)Yükseköğretim Kalite Kurulu e)Üniversiteler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .11.2018 |
FATİH MEHMET ŞEKER (İstanbul) - Kıymet Şinasi Başkanım, Değerli Bakanım; Allah uğurlu, kademli etsin diyorum.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde felsefe dersleri, Kabataş Lisesinde siyaset dersleri, Fatih Riyaziyeci Salih Zeki İlköğretim Okulunda da din dersleri vermiş bir öğretim üyesi sıfatıyla cevabını aradığım soru şu: Türkiye'nin bir yüksek öğretim siyaseti var mıdır? Son sözü baştan söyleyelim: Ne anlatırsak anlatalım eskilerin ifadesiyle söz fiile galebe edemez. Galebe, sözlerin değil, fiillerindir. Müsaadenizle o fiillerden biriyle konuşmama başlamak istiyorum.
Türk Tarih Kurumu eski başkanlarından Ali Birinci Hoca bir gün dedi ki affınıza sığınarak: "Adamın hela duvarında bir satır yazısı yok, adam profesör." Bendeniz bu cümlenin peşine düştüm, bahsedilen kişinin bir üniversitede rektörlük yaptığını öğrendim. Hayret makamına yükseldim, hayret deryasında kayboldum. Hakikaten de bugün devlet kademelerinde görev alan akademisyenler kendi ihtisas sahalarında bile bir karşılığa sahip olmadığı için makamlar oralara gelen insanlardan daha büyük hâle geliyor. Adalet her şeyi yerli yerine koymak olduğuna göre en büyük hırsız adaletten çalan kimsedir. Adaletten çalanlara ses çıkarmayanlar da soyulan kervandan mesuldür. Devleti, milleti ve hükümdarı yaşatan adalettir. Allah'ın rızası adaleti sağlamakla elde edilir. Devleti devlet ve mutluluğa kavuşturanlar bilgi ve hüner sahibi kimselerdir. Devlet adamları ile ilim ve bilim adamları arasında mahiyet farkı yok, derece farkı vardır. Bu demektir ki normal şartlarda YÖK'ün idare ettiği üniversitelerin memleketin pusulası, enderunu, dahası birunu olması gerekir. Zira hepimiz biliyoruz ki klasik kültürü üniversite hazırlar. Hakikaten öyle midir? Haddinden fazla nezaket riyakârlıktır. Doğruya doğru, eğriye de eğri denir. Doktora tezleri bile meydanda olmayan âdemler, marifetten nekra olanlar neden rağbet görüyorlar? Biliyoruz ki her meslekte iktidar ancak eserlerle ispat edilir. Bir kişi neden birden çok görev alıyor devlet kademelerinde? Tanıdığım kişilerden hareketle söyleyeyim, birkaç vazifeyi aynı anda üstlenenler aslında tek bir vazifeye bile layık olmayan kimseler. Bugün maalesef temyiz dediğimiz şey sürgüne yollanmıştır. Üniversitelerde unvanlar çoğalmış, bu üniversiteler ve unvanların kıymeti ise düşmüştür. Üniversiteler artık terbiye, ilim ve irfan değil, diploma veren müesseseler hâline gelmiştir. İlim adamı olması gerekenler bir zümrenin adamı olmakta, bir zümrenin adamı olanlar da ilim adamlığına soyunmaktadır. Unutmayalım, ilmin, irfanın, hakikatin ve Türkiye'nin değil de birilerinin adamı olarak bir yerlere gelenler, birilerinin adamı olmadıkları için elbette vakti geldiğinde çekilip gideceklerdir. Kimsenin kimsede hakkı kalmaz.
Yeri gelmişken söyleyeyim, profesörlüğü şu an Sayın Yekta Saraç'ın başında bulunduğu mekanizma tarafından gasbedilmiş bir milletvekiliyim. Üstat Yahya Kemal'in tarihe dair şu tespitleri bugün için de geçerlidir: Yeniçeriliği bozan veledeş kanunudur, tekkeleri asıl bozan babadan oğula geçmektir, ulemayı bozan da beşik ulemasıdır. Bugüne tercüme edersek irtibat ağları ve "network" dediğimiz şeyler. İlmin fazileti beraberinde taşıması gerektiği hiç akıllara getirilmiyor. Hâliyle bugün öğretmenin, öğrenmenin değil, cehaletin züllüne katlanıldığı, kendimizi yetiştirmeden şefimizi aradığımız bir gerçektir. Zaafları tek kelimede hülasa edelim. Akademi bugün, istisnalar müstesna, otoritesi ilim olmayanların otorite hâline geldiği bir kurum olmuştur. Bu demektir ki ikbal kuvveti zannettiğimiz şey aslında zeval alametidir. Kısa kesilemeyecek bu hikâye uzundur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
FATİH MEHMET ŞEKER (İstanbul) - Sözlerimizi şöyle düğümleyelim: Yapmayı bildiğimiz şeyleri değil, yapmayı bilmediğimiz şeyleri göstermenin zamanı gelmiştir.
Zannediyorum mikrofon kapandı.
BAŞKAN - Evet, süreniz doldu.
FATİH MEHMET ŞEKER (İstanbul) - Bir cümle daha müsaadenizle istirham ediyorum.
BAŞKAN - Buyurun, son cümlenizi alayım.
FATİH MEHMET ŞEKER (İstanbul) - Bugün bizi acze düşüren şey, bilim adamlarının mevcut zihniyeti ve nitelikleri olduğuna göre demek ki bu acziyeti giderecek olan da bu yolun ta kendisidir. Bir toplumun en zayıf yeri neresiyse orası o toplumun aynı zamanda en kuvvetli yeridir.
Teşekkür ediyorum.