| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü ç)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı d)Yükseköğretim Kalite Kurulu e)Üniversiteler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 07 .11.2018 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, görevinizde başarılar diliyorum, Bakanlık bürokratlarınıza emekleri için teşekkür ediyorum. Bütçenin şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.
Öncelikle şunu ifade etmem lazım: Özgürlüğün, demokrasinin olmadığı yerde ne eğitim ne bilim olabilir. Türkiye özgürlükteki, demokrasideki kalitesini ilerletmediği sürece sizin de bize sunumunuzda hedeflediğiniz ya da anlattığınız hedeflere ulaşmanız imkânsız gözükmektedir. Türkiye'de yaşanan bilim insanlarının hak ve hukuk arama imkânları bile olmadan ihraç edilmesi sonucunda -eminim, sizler de vâkıfsınızdır- Türkiye'nin uluslararası atıf yapılan makale sayısında ortalama yüzde 30, sosyal bilimler alanında yüzde 44'e varan azalma gözükmektedir. Bu uzun erimde sadece Türkiye'nin bilimde gerilemesine neden olmayacak, hem ekonomide hem de teknolojide üretimimizin de azalmasına neden olacaktır, ayrıca ulusal itibarımızı azaltacağını söylemeye gerek de yok, onu zaten biliyorsunuz. Sadece ihraç edilen bilim insanları değil, aynı zamanda birçok öğrenci sadece bazı konularda görüşlerini ifade ettikleri için yani ifade özgürlüklerini kullandıkları için bu ülkede cezaevlerine atılmakta, tutuklanmakta, özgürlüklerinden mahrum bırakılmakta, tabii ki eğitim haklarından da mahrum kalmakta. Bu öğrencilerin birçoğu cezaevindeyken de biliyorsunuz, sınavlarına katılamamakta. Yaklaşık 70 bin civarında öğrencinin cezaevlerinde eğitim konusunda sıkıntılar yaşadığı hep basında iddialara konu olmakta.
Vurgulamak istediğim yine Millî Eğitim Bakanlığımızla ilgili. Bütçenin büyük olması -ben daha önce Plan Bütçe Komisyonu üyeliği de yaptım- yatırımların büyük olacağı anlamına gelmiyor. Bütün eğitim konusunda araştırma yapanların üzerine mutabık kaldığı konu, tam tersine Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinde yatırımlara harcanan payın giderek azaldığı noktasındadır. Bu, bence hepimizin üzerinde ciddiyetle düşünmemiz gereken bir konudur.
Ataması yapılamayan öğretmenlerin durumunu tabii bir cümle gibi söylemek hepimiz için kolay ama bunların, her bir öğretmenin yani ataması yapılmayan öğretmenlerin her birinin bir hayatı vardır, aileleri vardır, onlara emek harcayan anne babaları, eşleri vardır. Bunlardan, sizler de şahit oluyorsunuz, Türkiye'nin dört bir yanında işsizlik girdabında bekledikçe kendine çareyi maalesef intiharda bulan yurttaşlarımız vardır. Bunlar, gerçekten her birine pırlanta gibi eğitim verilmiş gençlerimizdir. Bu yüzden bunun üzerinde mutlak surette durmamız ve elimizden gelen tüm imkânı harcamamız gerekmektedir.
Atamalardan bahsederken mülakatlarda karşılaştığımız ve çok önemli bir hak ihlali olduğunu düşündüğüm bir hususa dikkat çekmek isterim. Tabii ki mülakatlar başlı başına itiraz konusudur. Ama şöyle bir şey: Özellikle OHAL döneminde ihraç edilen yurttaşların, ihraç edilen ve suçlu ya da suçsuz oldukları henüz mahkeme kararlarıyla tespit edilmemiş yurttaşların akrabalarının dahi kamu kurumlarındaki mülakatlarda işte çocuğu, yeğeni, şusu, busu... Mesela, bir tanesi kısa süre önce basına yansıdı. Alanını, bölümünü 3'üncülükle bitiren bir öğretmen adayı Millî Eğitim Bakanlığı mülakatında maalesef başarılı olamadı ve gerekçenin -en azından basında yer alan gerekçe buydu- ailesinden bir bireyin KHK'yle ihraç edilmiş olduğu bilgisi verildi. Bu, insan haklarına aykırıdır, bu konuya dikkat edilmelidir. Suçun, cezanın bireyselliği diye bir ilke vardır. Aileler bunu yaşamamalıdır ki bu insanların suçlu olup olmadığı belli değildir mahkeme kararıyla kesinleşmediği sürece.
Öğretmen maaşlarında ek göstergenin söz verildiği gibi... Siz tabii ki söz vermediniz ama mensubu olduğunuz Kabinenin başındaki Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı seçim döneminde söz verdi, Adalet ve Kalkınma Partili değerli arkadaşlarım söz verdi. Bizler de söz verdik, biz de söz verdik ama iktidar partisi ayrıca söz verdi, bu 3600 ek göstergenin bir an önce hayata geçmesi gerekmektedir.
Arkadaşlarım değindi, Adalet ve Kalkınma Partisinde geçmişte siyaset yapan milletvekili arkadaşlarımızın, daha sonra bakan yardımcısı olabiliyorsa bakan yardımcısı, olamıyorsa büyükelçi, olamıyorsa rektör olması gibi bir uygulama doğru bir uygulama değildir. Bakan yardımcısı olarak, evet, hizmetleri olabilir çünkü Parlamentoyu biliyorlar, bürokrasiyi, işte bir koordinasyonu. Ama büyükelçi yapalım, işte rektör yapalım, birinin kardeşi rektör olsun, öbürünün geçmiş bir vekil olsun; bu doğru değildir. Bu konuda bürokrasideki tüm atamalarda olduğu gibi mutlaka liyakate önem verilmelidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Son bir cümle.
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii.
İki husus. Birincisi: Sayın Bakanım, müfredatta -sizin sunumunuzun önemli bölümü, son bölümü olduğu için söylüyorum- ders kitaplarında hem Atatürkçülüğü, cumhuriyet ilkelerinin oranını azaltan değişiklikler yapıldı hem de bu konuyu kısa bir süre önce bir basın toplantısında konu da yapmıştım, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda geriye giden yani örneğin, kadınların görünürlüğünü azaltan -örneğin, daha önce 3 fotoğraf varsa çalışan kadın görüntüsü 1'e indiriliyor- ya da kadınların iş hayatında ne kadar başarılı olduğunu anlatan paragraflar varsa kısıtlanıyor. İşte evlilik konusunda eşit haklardan bahsediliyorsa mutlaka dinî bir referans verilerek... Aslında medeni hukuktan ziyade dinî hukuka da bir referans verilmesi gibi, bence Medeni Kanunu'nun geçerli olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne uygun olmayan müfredat değişiklikleri yapılmakta. Bu konuyla özel olarak ilgilenmenizi rica ediyorum.