KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan; öncelikle, aslında, burada gerçekten hani biraz dostlar alışverişte görsün diye değil de interaktif bir ortam olması, basının önünde de tartışılması...

BAŞKAN - Basın burada zaten.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Görsel basının da tabii. Sadece Bakan konuşması değildir değerli olan yani bütün milletvekillerinin burada insani, medeni bir ortamda tartışma yapıyor olduğunu bütün Türkiye'nin görmesi ve herkesin görüşlerinin ifade edildiğini görmesi anlamlı bir şeydir. Yani bu, düşünce ifade özgürlüğünü de ifade eder ama biz maalesef tabii AİHS, sözleşmeler falan onları biraz unuttuğumuz, rafa kaldırdığımız için burada da çok fazla onu göremiyoruz. Ben öyle olmasını tercih ederdim ya da bizler böyle olmasını tercih ederdik.

Şimdi, bunun dışında, özellikle kadından sorumlu Devlet Bakanlığının Kadın ve Aile Bakanlığına dönüşümü, ardından "kadın" ifadesinin bakanlığın adından tamamen çıkarılması ve bu sürecin son adımı da iki bakanlığın birleştirilmesi oldu. Yani, az önce arkadaşımızın da dediği gibi, torba yasalar döneminde torbalar içerisine bu sefer bakanlıklar atılmış oldu maalesef.

Türkiye, iş cinayetleri ve kadın cinayetleriyle malul bir ülke. Dünyanın başka ülkelerinde de var ama biz bizim ülkemizden şu anda bahsediyoruz ve gerçekten iş cinayetleri ve kadın cinayetlerinin olağanüstü boyutlarda olduğu bir ülkeyiz. En önemli iki gerçeklik bu. İki ayrı bakanlık söz konusuyken bu sorunlar çözülememişti şimdi aynı bakanlık içerisinde bu nasıl çözülecek? Gerçekten bunu biz olası görmüyoruz ve her fırsatta ifade ettiğimiz gibi, Türkiye'de bir kadın bakanlığının olması gerektiğini bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum.

Türkiye'de kadınların ve işçilerin sorunlarına çözüm üretmeyen iki bakanlığın birleştirilmesi, aslında bu iki alanda yaşanan sorunların dikkate alınmadığını ve değersiz sayıldığını göstermektedir maalesef. Bu iki bakanlığın birleştirilmesinin bir diğer nedeniyse iktidarın, kadın ve erkek tüm yurttaşlara güvenceli iş ve istihdama bağlı sosyal hakları sunmak yerine, yoksulluğun, kadının evdeki ücretsiz emeği ve sosyal yardımlarla sürdürülebilir kılınmasını amaçlayan neoliberal politikalarıdır. Çünkü şu anda gerçekten, aslında, bakanlığa yürütemeyeceği kadar karmaşık görevler yüklenmiş durumda ama mesele sadece bu değil. Emeği güvencesizleştiren, yoksulluğu kadınların evde görünmez, istihdamda ise ucuz emeğiyle sürdürülebilir kılan politikaların birlikte hayata geçirilmesinin hedeflenmesidir bu iki bakanlığın birleştirilmesi.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, bütçeye ayrılan pay bakımından bakanlıklar arasında 3'üncü sırada yer alıyor ama aslında bu rakam aldatıcı olmamalı çünkü bu bakanlığın bütçesinin büyük bir bölümünü sosyal yardımlar oluşturuyor yani kadınlara değil bu yardımlar, kadın politikası ve kadının güçlendirilmesine ayrılmıyor, sosyal yardımlara ayrılıyor.

Türkiye'de kadın-erkek eşitliğinden sorumlu tek kurum olan ve AB uyum sürecinde kurulan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tamamen işlevsiz hâle gelmiş durumda. Öyle ki Genel Müdürlük, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı 2008-2013 planından sonra, beş yıllık aranın ardından, ilk defa bu yıl Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı (2018-2023)ü hazırlayabildi. Bu bakanlığın son açıklanan 2016 faaliyet raporuna göre, bütçenin yalnızca 9 milyon 501 bin lirası Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne harcanırken 15 milyar 222 milyon 282 bin lira Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün bütçesini oluşturuyor. Yani bu sosyal yardımlar bütçesi yaklaşık yüzde 50 oranında artmış ama KSSGM 2004'ten beri giderek düşüş gösteriyor ve hakikaten bu da kabul edilebilir bir şey değil.

Tıpkı sosyal bütçenin toplumdaki gelir eşitsizliklerini törpülediği ve devlet harcamalarının zengin ile fakir arasındaki uçurumu bir ölçüde azaltmayı sağladığı gibi, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe de aslında kadınlar ile erkekler arasındaki eşitsizliklerin farkındalığını daha fazla artıran bir yaklaşımdır ama biz Hükûmetin sunduğu bütçede kadınlar için yapılan harcamalar -ki bunu defalarca ifade etmemize rağmen- ayrı kalemler hâlinde sıralanmadığı için bütçeyi toplumsal cinsiyet yaklaşımıyla yorumlayamıyoruz. Böyle bir şey gerçekten güç. Bu da başlı başına bütçenin kadın ve erkeklerin harcamalardan ne düzeyde faydalandıkları, aralarında ne gibi eşitsizlikler olduğu değerlendirilmeden hazırlandığının göstergesi. Yani başta dediğimiz gibi, torbalar, yasalar, şimdi de kadınlar, erkekler bir torbanın içerisinde "Çok da önemli değil. İkisini aynı torbaya atarız, üstüne de 'aile' başlığını atarız ve çocuklu, aile içerisinde ancak kadını tanımlarız, bunun dışında da başka bir kimlik vermeyiz." Aslında yürüyen politikalar biraz böyle.

"Kadına Yönelik Şiddet" başlığı ayrı bir konu olarak değerlendirilmekte ve Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı 2016-2020 ele alınmakta. Şiddet önleme mekanizmalarının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gibi hedefler bu planda ele alınmış ancak 2019 bütçesinde bu konuda herhangi bir araştırma planı bulunmuyor. 6284 sayılı Kanun uygulamaları üzerine bir çalışma ya da dört yılda bir yapılması öngörülen kadına yönelik şiddet araştırması 2019 yılı planlarına dâhil edilmemiş durumda. Şimdi, burada, kadınların yalnızca kadın oldukları için faydalandıkları hizmetler, sığınakların ve ŞÖNİM'lerin sundukları hizmetlerden ve istihdama yönelik kurslardan ibaret. 2019 yılı hedeflerine bakıldığında, kadınlara yönelik destekleri artırmaya dönük somut hedefler oldukça az. Genel olarak toplantı, panel, çalıştay yapmayı hedefine koyan KSSGM'nin -âdeta bir AR-GE gibi çalışma durumu var- yeni sığınak ve ŞÖNİM açmak, kadına yönelik şiddet alanında deneyimli personel istihdam etmek gibi net bir hedefi olmadığı görülüyor. Oysa Türkiye'de toplam mevcut sığınak kapasitesi ihtiyacın çok altında, belediyelerinkiyle birlikte toplam sayı 200 bile değil. Birleşmiş Milletlerin kadına yönelik şiddetle mücadele mevzuatı, yerleşim yerlerinde kadın sığınakları her 10 bin nüfusa karşılık...

BELGİN UYGUR (Balıkesir) - Savaşta mıyız?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bu bizim söylemimiz, müdahale etmezseniz memnun olurum. 1987'den beri feminist mücadele yürütüyorum ve biz konukevi, misafirhane gibi hoşlaştırıcı sözler değil, sığınak lafını kullanıyoruz.

BELGİN UYGUR (Balıkesir) - Kendimi savaşta hissettim de o yüzden...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Olabilir. Biz, bu kadar şiddetten ölen kadın varken ne hissettiğinizden ziyade onların ne hissettiğiyle ilgileniyoruz.

"Her 10 bin nüfusa karşılık en az 1 yatak kapasitesi olacak şekilde hizmet vermelidir." diyor. Buna göre, Türkiye'de kadın sığınaklarının 8.081 yatak kapasitesi olması gerekiyor ve Türkiye'deki kadın sığınaklarının yatak kapasitesi olması gerekenden yüzde 54 daha az. Sayılar ve ihtiyaçlar bu kadar açıkken 2019 hedeflerinde buna dair ancak belli belirsiz ifadeler bulabiliyoruz. ŞÖNİM'ler de aynı şekilde, 81 ilde en az 1 ŞÖNİM açılmış değil. Web sitesinde bulamadık, siz "76" diyorsunuz ama biz 68 tespit ettik, orada da düzeltirseniz memnun oluruz eğer öyleyse.

Şiddetle mücadele mekanizmalarına ayrılan bu sınırlı alan dışında sosyal hizmetlerin ve yardımların büyük kısmı kadınları müstakbel eş, eski eş, anne olmaya zorluyor. Aile ve Toplum Hizmetlerinin programları ve çalışmaları bunu açıkça gösteriyor. Başlıklara baktığınızda, evlilik öncesi eğitim programı, aile eğitim programı, aile ve boşanma süreci danışmanlığı, aile ve sosyal destek programı, aile destek merkezleri, çeyiz hesabı. Astronot da olmak istiyor kadınlar, teknik ve teknolojik yerlerde de çalışmak istiyorlar, mühendislik yapmak istiyorlar, illa çocuklu olmak istemiyorlar.

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) - Biz çok yakın temas hâlindeyiz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Yani bu destekleri işte burada yeterince göremiyoruz, ben de bunu ifade etmek istiyorum.

BELGİN UYGUR (Balıkesir) - Tabii, bizzat yapıyoruz, çoğunu yapıyoruz.

BAŞKAN - Arkadaşlar, buranın usulü böyle değil.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - İşte, HDP konuşunca usul böyle oluyor yani muhalefet olunca usul böyle oluyor maalesef.

BAŞKAN - Aslında, kadınların arasına girmemem gerek, onu da biliyorum da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Gülmeyin zaten, sizin gülmenize gerçekten gerek yok.

Ben hani, hakikaten bir kadın konuşurken özellikle sözünü kesmek istemem yani "kadın dayanışması" diye bir şeyi kırk yıldır savunuyoruz ama yani alırsınız notunuzu, bakarsınız. Siz böyle düşünmüyorsanız açıklarsınız, her türlü imkân sizin elinizde, zaten iktidar olan sizsiniz. Biz muhalefetiz, bir basın açıklaması bile yapamıyoruz, darp ediliyoruz basın açıklaması yaptığımız zaman. Daha ne yapalım yani burada da mı konuşmayalım?

GREVIO'nun Türkiye raporundan söz etmek istiyorum Sayın Bakan. İstanbul Sözleşmesi'nin denetim organı, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddete karşı eylem uzman grubu GREVIO, biliyorsunuz, gerçekten çok yoğun görüşmeler sonucunda bir rapor hazırlıyor, yoğun incelemeler sonucunda ve burada Türkiye raporunda devletin genel politikalarının kadın-erkek eşitliğine olan etkilerinin göz ardı edildiğini ve Hükûmet yetkililerinin kadınlara yönelik geleneksel rolleri destekleyen açıklamalarının İstanbul Sözleşmesi'nin şiddeti önleme amacına ters düştüğünü vurguluyor GREVIO. Hükûmetin kadına yönelik şiddetle ilgili her türlü önleminin temelinde cinsiyet eşitliği prensibinin olması gerektiğini vurguluyor. Yani aile değil, aile içinde kadınlar değil, cinsiyet eşitliği temelinin olması gerektiğini vurguluyor. Kadın-erkek eşitliğine ve kadınların güçlenmesine ters düşmeyecek şekilde politikaların tasarlanması gerektiğini belirtiyor. Bütün dillerde hizmet veren acil telefon yardım hattının açılmasından bahsediyor. "183 var." diyorsunuz, 183 de aynı torba; engelli, çocuk, gazi, kadın, herkes buraya başvuruyor. Çocuk dediğiniz şeyin başvurduğu zaman hakikaten pamuklar içinde sarılması lazım yani ona hitap edecek bir hattın olması lazım. Kadına yönelik şiddet hattının ayrı bir hat olması lazım, orada özel eğitimden geçmiş birinin olması lazım. Şimdi, gazisi, engellisi, çocuğu, kadını, hepsi aynı hata başvurur mu? Buna rağmen başvuranların üçte 1'i kadına yönelik şiddet konusunda başvuranlar.

Kadınların iş gücüne katılımına baktığımız zaman... En çok öne çıkan konulardan biri bu 2018-2023 Strateji Belgesi'nde ve Türkiye'de kadınların istihdama katılım oranı haziran döneminde yüzde 34,6 ve yüzde 64,3 olan OECD ortalamasının oldukça altında. Bakım emeği kadın istihdamında Hükûmetin politik yaklaşımı, kadınlar açısından ev ve iş yaşamının uyumlulaştırılması, erkekler açısından böyle değil. Kadınlar açısından ev ve iş yaşamının uyumlulaştırılması şeklinde. Bu ifade, bakım emeği başta olmak üzere ücretsiz ev içi emeği hâlâ kadınların sorumluluğu olarak görülmekte ve erkekleri ev içinde ancak yardımcı, destekleyici personel sıfatıyla konumlandırmaktadır. "Personel" benim eklemem. ASPB verilerine göre 422.898 kişi evde bakım aylığı alıyor, bu sayılar da istihdam oranlarına katılıyor, bunlar istihdam değil. Şimdi, bu yaklaşım, emeklilik yaşının yükseltildiği, kadınların hâlâ geleneksel roller içinde sayılabilecek esnek, düşük ücretli, güvencesiz istihdam alanlarına yönlendirildiği düşünüldüğünde kadınların iş gücündeki kırılgan konumunu değiştirmeyi ve kadınları toplumsal yaşamda güçlendirmeyi hedeflemekten uzak ve mevcut durumu kadın emeğinin sömürü alanını genişleterek yeniden üretmekte ve normalleştirmekte. Yani kadınların ev içerisindeki sömürü alanını da aslında genişletmekte, kadın yoksulluğunu artırmakta ve bunu âdeta teşvik etmekte.

İşverene kreş teşviki veriyorsunuz. İşverene kreş teşviki vermek, kadın istihdamını artırmak yerine aslında kadınları gerçekten işverenin insafına bırakmak anlamına gelir. Bir de niye kadınlar tarafından bakıp da kreş desteği veriyorsunuz? Erkekler çocuk bakamazlar mı? Yani kadın ve erkek, iş yerinde ne kadar nüfus varsa aslında ona göre bunun planlanması lazım, kadınlar açısından bakılmaması lazım. Sizi çok güldürdüm, ne güzel! Kamu kreşlerini yaygınlaştırmalı ve kadın ve erkek ayırmaksızın belli bir personel sayısını geçen her kuruma ve şirkete kreş açma yükümlülüğü getirmelisiniz. Maalesef, kamuda kreş gerçekten yok denecek kadar az. 2,8 mi ne toplam başvuru ve bu da kreşten yararlananların genel sayısı. Bu da pahalı olduğu için. Şimdi, kadınlar çalışsın deyip de 2,8 olunca nasıl çalışacak kadınlar? Çünkü ister istemez hani, erkekler de yapsın diyorum ama realite böyle değil, kadınların üstünde çocuk bakımı, yaşlı bakımı, hasta bakımı, engelli bakımı; hepsi kadınların üstünde. Yani bu, Türkiye'nin realitesi.

Evet, İnsan Hakları Derneğinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2018 Yılı İlk Altı Ay İnsan Hakları İhlalleri Raporu'nda bölge illerinde 997 ev baskının yapıldığı, 44'ü çocuk 1.413 kişinin gözaltına alındığı belirtiliyor. Mayın ya da askerî mühimmat patlaması sonucu neredeyse her yıl birçok çocuk yaşamını yitiriyor. Maalesef, Kürt sorununun çözülmek istenmemesinden kaynaklı devam eden savaşta da en çok zararı kadınlar ve çocuklar görüyorlar.

Şimdi, çocuk istismarıyla ilgili iki gündür bütçede söz bulabildiğimce konuşmalar yaptım ve bunu dile getirdim ve gerçekten, Adalet Bakanlığı verilerine göre yılda ortalama 8 bin çocuğun cinsel istismara uğradığını ve son on yılda çocuk istismarı vakalarının yüzde 700 oranında artarak on yılda 300 bin çocuğun cinsel istismara maruz kaldığını ortaya koyuyor rakamlar.

Çalışan çocuklar sorunu var, arkadaşlarımız bunları da eksik bıraktıklarımı da dile getireceklerdir ama çocuk işçi sayısı 2 milyona yaklaşmış ve çalışan her 10 çocuktan 8'i kayıt dışı çalışıyor ve geçen dönemdeki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının çocuk işçiliğiyle mücadele için etkin bir eylem planı dahi yoktu.

Suriyeli çocuklar aynı zorluklarla...

BAŞKAN - Son cümlelerinizi alayım lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bir dakika daha rica ediyorum, sanırım daha var.

BAŞKAN - Tamam, buyurunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Evet, engelliler aynı şekilde.

Cezaevlerinde çok sayıda çocuk var, 700'ü aşkın çocuk, anneleriyle birlikte ve engellilerle ilgili Türkiye'de 2002 ve 2011 verileri var, bunların yenilenmesi lazım çünkü rakamlar birbirinden farklı. 2002 "yaklaşık 8,5 milyon engelli" diyor, 2011 de "4 milyon 882" diyor; hangisi doğru bunların? Yenilenmesi lazım. Maalesef, bakış açısı aslında yardım temelli ve merhamet üzerine kurgulanmış, böyle bir bakış açısından artık Türkiye'nin kurtulması lazım. Hak temelli bakış açısına her alanda kavuşmamız lazım.

Son olarak Sayın Başkan, OHAL nedeniyle 11 kadın örgütü darbe girişimi bahane edilerek kapatıldı. Aynı illerde DBP belediyelerine yönelen saldırılar ve kayyumlar atanması, belediye eş başkanlarının tutuklanması, görevden alınması söz konusu oldu. Bu örgütlerin, özellikle, bölgede kapatılan kadın kurumlarının boşluğu doldurulamadı ve gerçekten, orada çok ciddi bir eksiklik hissediliyor. Ben kadınlar arasında lütfen ayrım yapmayın diyorum, bu olayları daha hassasiyetle inceleyin.

Son olarak, başta tutuklu kadın vekillerimiz olmak üzere kadın mücadelesindeki tüm arkadaşlarımı selamlıyorum ve aynı şekilde, başta Flormar, TARİŞ ve üçüncü havalimanı işçileri olmak üzere mücadele yürüten bütün emekçileri de selamlıyorum, kaybettiklerimizi de saygıyla anıyorum.

Sizlere sorular topladım kadın örgütlerinden. 61 soru var Sayın Bakan, elimde. Bir de ben her yıl bakanlara iş cinayetleri almanağını hediye ediyorum. 2017'yi siz temin edersiniz, 2016 var, bunu takdim edeceğim size ve kadınların soruları. Çünkü gerçekten bütçe interaktif olamadığı için en azından onlardan sorularını istedik ve onlar sorular soruyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Yani "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı" var. "Ne oldu?" diyorlar mesela. Bu soruları sizlere iletiyorum.