| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı b)Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı c)Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı d)Mesleki Yeterlilik Kurumu e)Devlet Personel Başkanlığı f)Türkiye İş Kurumu g)Sosyal Güvenlik Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 08 .11.2018 |
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Herkesi saygıyla selamlıyorum.
32 sayfa geçmişi anlatan, 4 sayfa geleceği anlatan yani geleceği olmayan bir bütçe dinledik bu sabah.
Türkiye bir krizin içerisinde ve bir stagflasyon fırtınasının göbeğine doğru ilerliyor. Yani halk hem enflasyon altında ezilecek hem de durgunluğun ağır ekonomik koşulları altında, işsizlikle boğuşacağı bir döneme giriyor. Bu politikaların geliştirilmesi ihtiyacı olan temel bakanlık da sizin Bakanlığınız. Yani eğer enflasyon altında çalışanlar eziliyorsa, eğer durgunluk ve işsizlik riski artmışsa tam da Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının konularının ve bütçesinin bu krize çare oluşturması gerekir. Ama maalesef bu bütçenin içerisinde halk da yok krize çare de yok.
Esasında şu sorunun her bütçe için masada olması gerekiyor: 2019 bütçesi krize karşı kimi koruyacak, kime kaynak aktaracak, acı faturayı kime yükleyecek? Yine yüzde 1'i koruyup yüzde 99'u yok mu sayacak?
O kadar çok konu ama o kadar az vakit var ki hızlı konuşmak durumundayım.
Bakanlığın ismiyle başlayan bir sıkıntı var. Kadın yok aile var, hak temelli sosyal politika yok hizmetler var ve ama Bakanlığın isminin içerisinde her şey var, çalışma ve emekte sıkıştırılıvermiş. Şimdi, bu Bakanlığın isminin içerisinde yok yok dedik ama bütçede olmayan da bir şey var, o da krize dair kimin korunacağının ve nasıl korunacağının reçetesinin olmayışı. Birkaç örnekle bunu açıklamak gerekiyor.
Birincisi: şu anda resmî rakamlara göre 3 milyonun üzerinde, toplam rakama göre de 6 milyonun üzerinde işsiz var bu ülkede. Ekonomi derin bir durgunluğa gidip bu sorunun büyüyeceği bir ortamda İşsizlik Sigortası Fonu tam da böyle bir dönemde ihtiyaç. Şimdi bu bütçe bunu sağlayacak mı? Yanıtı çok belli, hayır.
Sunumunuzda şunu söylediniz: "İşsizlik Sigortası Fonu'nu etkin ve şeffaf yönetiyoruz." Bu, maalesef, bir iddia. Zira, birkaç hafta önceydi, gizli saklı bir operasyonla, işsizin ve çalışanların parasını kamu bankalarına aktardığınız ortaya çıktı. Kamu bankaları, yandaş medya satın alıyor; kamu bankaları, yandaş müteahhidi kurtarıyor, konut alımı projeleri peşinde, işsizi kurtarmak derdinde değil. Fonun adı İşsizlik Fonu ama gelirlerinin sadece yüzde 13'ü işsizlere kullanılıyor. İşsizlerin de sadece yüzde 10'u bu fondan faydalanabiliyor. Bu, OECD ortalamasının da yarısı kadar kaynak kullanımı anlamına geliyor. Fon'dan yararlanma şartları çok ağır, süre çok kısa, miktar çok düşük.
Şimdi, sizin bu sorunlu anlayışınız, sunumdaki şu cümlede de çok net: "İşsizlik oranımızı yüksek artışlardan koruyoruz." diyorsunuz. Bakanlığınızın görevi işsizlik oranını korumak değil, Bakanlığınızın görevi işsizleri korumak olmalı. Yapılması gereken çok açık; İşsizlik Sigortası Fonu krize karşı işçiler için kullanılmalıdır. "Şimdi değilse ne zaman?" sorusu açıktır.
İkinci örnek:
Kriz, gelirleri eritiyor; enflasyon, yüzde 25'i aşmış durumda, açlık sınırı 1.919 lira. Asgari ücret 1.603 lirayken ve kriz herkesi vuruyor ve en çok da dezavantajlıları, kadınları vuracakken bu krize karşı nasıl bir sosyal politika ve koruma uygulaması yapacaksınız? Yanıt çok belli: Zaten eşitsizlikler ve yoksulluk almış başını gidiyor. Yoksulluğu yönetmekle kendisiyle övünen bir siyasi anlayış ve onun bütçesiyle karşı karşıyayız. Hak temelli bir sosyal politika uygulanmadığı için yoksulluk zaten yüksekken şimdi daha da artacağı bir dönemde aynı zihniyetin ve o zihniyetin bütçesinin buna çözüm olmasını beklemek mümkün değil. Oysaki ihtiyaç belli; en yoksulları mutlaka koruyan ama bununla sınırlı olmayan, gelir dağılımında adaleti sağlayacak, orta sınıfları da korumayı hedefleyen, hak temelli bir sosyal politika çerçevesine, hizmet değil politika çerçevesine acilen geçmemiz gerekiyor.
Üçüncü örnek:
Bu bütçe asgari ücretli milyonlarca çalışanı ve bu ücrete çok yakın ücretlerle çalışan milyonları krizden koruyacak mı? Korumayacağı açık. Zira, tercihiniz bütçede ve sunumda belliydi. Şunu söylediniz: "Gelecek hedeflerimizde daha da iyi noktada olmasını umut ettiğimiz asgari ücret..." Yetkililer umut etmezler. Niyetleri varsa iradelerini kullanırlar, asgari ücreti artırırlar. İhtiyaç belli, yüzde 25 enflasyon olan bir ortamda acilen bugün, hemen asgari ücret artırılmalı.
Dördüncü soru:
Sanayi 4.0'ın devrimsel ve yıkıcı etkisiyle karşı karşıya kalmak üzereyiz. Türkiye'de ortanca bir çalışanın işini Sanayi 4.0 yüzünden kaybetme ihtimali yüzde 60. OECD'de en çok risk taşıyan ülkelerin başında geliyoruz. Şimdi aktif istihdam piyasası politikalarına ihtiyaç var. Bu bütçede var mı? Yanıtı hayır. Türkiye'de beceri kazandıran, iş gücü piyasalarının değişen koşullarında bireyi etkinleştiren...
BAŞKAN - Sayın Böke, teşekkür ediyorum.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Cümlemi bitirebilir miyim? Cümlem eksik kaldı.
BAŞKAN - Sayın Böke, buyurun da 32 de arkadaşımız var geride.
SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Tamam, sadece cümlemi bitireceğim.
Aktif istihdam politikalarının millî gelire oranı Kuzey Avrupa ülkelerinde yüzde 2 iken bizde yüzde 0,1 dahi değil ve bu bütçede yok.
Özetle: Bütçe krizi derinleştiriyor. Bütçeniz halkın değil, kadınların değil, yoksulların değil yüzde 1'in bütçesi olmuş.
Saygılarımla.