KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar, bu salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan da yoruldu belli ki, ben demiştim ona konuşmanın başında...

BAŞKAN - Vallahi Sayın Bakanım zımba gibi duruyor da ben kendim için aynı şeyi söyleyemiyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Öyle, maşallah diyelim.

Sayın Bakan, çok önemli bir bakanlığın başındasınız ve ülkenin ekonomik krize doğru yuvarlandığı bir dönemde bir bakanlığın başındasınız. Varsıllar yoksulların hâlinden pek anlamazlar. İnanın, AKP de hani mağdurdu bir zamanlar, hani 28 Şubat, diğer konular veya ekonomik şartlar anlamında ama baktığımızda geldiğimiz noktada AKP'nin de elitleri oluştu ve AKP'nin elitleri yoksulların hâlinden anlamaz hâle geldiler. Ciddi bir ekonomik kriz yaşıyoruz ve ciddi ekonomik krizde, Ekonomi Bakanımız, baktığımızda ekonomik krizden çıkışı patronlarla toplantılarda arıyor. Bakın, yalnızca ekonomik programı hazırlarken hep patronlarla toplantı yaptı, bankacılarla, finansçılarla, holding patronlarıyla ve uluslararası sermayeyle toplantı yaptı. Ne işçilerle ne emeklilerle ne çiftçilerle ne esnafla herhangi bir toplantı yaptığını duyduk, bunu sordum cevap da veremedi.

Sayın Bakan, işçi, emekli, çiftçi, topyekûn toplumumuz büyük bir kriz yaşıyor ve bu krizde onların yanında duran bakan olarak, özellikle bu ekonomik krizde yoksullaşan vatandaşlarımızın yanında duran bakan olarak sizin olmanızı bekliyoruz. İşçinin, emekçinin yanında duran bakan olarak sizi görmek istiyoruz ama maalesef sizin de sendikalarla yani sarı sendika olmayan sendikalarla herhangi bir toplantı yaptığınızı ne gördük ne duyduk. Eğer yaptıysanız bunu açıklayın ve bu anlamda işçilerin bu yoksulluğunu ve maaşlarının erime durumunu, emeklilerin yoksulluğunu ve topyekûn vatandaşlarımızın yoksullaşmasıyla ilgili ne tip tedbirler aldığınızı duymak isteriz.

Bakın, Çalışma Bakanısınız ve aynı zamanda Sosyal Hizmetler Bakanısınız. Bir yandan yoksulluğu yönetiyoruz ama mesele şu ki, esas mesele işçinin, emekçinin, esnafın, topyekûn vatandaşlarımızın yoksulluğu yönetmesinden çıkmak yani yoksul olmamalarını sağlamak, hak ettikleri onurlu yaşamı sağlamaları için gerekli gelire ulaşmalarını sağlamak. Bu çerçevede bakın size yalnızca bir örnek vereceğim, bir İşsizlik Sigortası Fonumuz var Sayın Bakan ve Ekonomi Bakanı açıkladı, "Gelecek yıl işsizlik yükselecek." dedi yani yüzde 12 ve üzerine çıkacak. İlave, en az 1 milyon işsizimiz olacak. Bir de İşsizlik Sigortası Fonu'muz var, hemen arkanızda İŞKUR Başkanımız oturuyor.

AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL HİZMETLER BAKANI ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK - Arkamı sağlama aldım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Arkanızı sağlama aldınız da İŞKUR Başkanının şeffaf olduğunu iddia ediyorsunuz İŞKUR anlamında, İşsizlik Sigortası Fonu'nun, fon yöneticilerimiz de orada. İşsizlik Sigortası Fonu'ndan başından bugüne işçi yararına, işsiz yararına 24 milyar TL harcamışsınız Sayın Bakanım ama bakın, son birkaç yılda İşsizlik Sigortası Fonu ne için kullanıldı diye baktığımızda, bir, GAP'a para vermişsiniz zamanında 11 milyar TL, Güneydoğu Anadolu Projesi'ne, hâlâ o para geri alınmamış. Eskiden Sayıştay raporlarında geçerdi, artık o da geçmiyor. Bu para nerede arkadaş? Kayboldu, işsizin parası şu anda ortada yok, GAP'a gitti, geri ödenmedi.

Diğer bir mesele, işsizin parası nereye harcandı Sayın Bakan? Vallahi bu toplum yararına bir programınız var ama ben ona AKP yararına program diyorum Sayın bakan, öyle tanımlayalım çünkü örneği burada bakın, şimdi bu grafikte yalnızca -bütün seçim dönemlerinde aynısı var- bu yılın Ocak-Nisan döneminde bu Toplum Yararına Program'dan 8.250 kişi yararlanmış. Peki, seçim kararı alındıktan sonra Nisan-Ağustos döneminde kaç kişi yararlanmış? 300 bin kişiye yakın insan yararlanmış. Yani seçim kararı alınmadan önce 8.250 kişi, seçim kararı alındıktan sonra, aynı dönem, 300 bin kişiden fazla insan, vatandaşımız yararlanmış. Bu ne demektir? AKP yararına program Sayın Bakan. Arkanızı da madem sağlama aldınız, İŞKUR Başkanı cevap versin veya size bir not iletsin. Yani niye bu seçim dönemlerinde 8 bin olanlar 300 bine çıkıyor ve bütün seçim dönemlerinde aynı şey var çünkü biz bunu biliyoruz. AK PARTİ'ye her ile belli kontenjanlar veriliyor, AK PARTİ ilçe bürolarında bunlar görüşülüyor, bu listeler belirleniyor, İŞKUR onaylıyor ve beş altı ay vatandaşımıza maaş bağlanıyor ve bu çerçevede AKP yararına program uygulanıyor.

Peki, İşsizlik Sigortası Fonu başka ne için kullanılıyor Sayın Bakan? Kanuna aykırı bir şekilde 3 kamu bankasına -Cumhurbaşkanı Sözcüsü de açıkladı, kabul etti- Halk Bankası, Vakıfbank ve Eximbanka sermaye olarak kullandırılıyor Sayın Bakan, sermaye. Sermaye şeklinde kredi olarak tanımlandı ama sermaye yeterliliklerini korumak için bu kaynak aktarıldı, 11 milyar TL. Bu ne demektir toplamda? 44 milyar TL'nin işsiz yararına değil, işçi yararına değil, kamu bankalarına ve AKP yararına kullandırıldığını gösteriyor ve işçi yararına yalnızca 24 milyar TL'nin, o da yıllardır, on dört yıldır 24 milyar TL'nin kullandırıldığını gösteriyor. Açıkça söyleyeyim, bu, İşsizlik Sigortası Fonu'nun yağmalanmasıdır. Krizde olan bir iktidarın kamu bankalarını ve sermayedarları belli teşvik noktalarında İşsizlik Sigortası Fonu'ndan finanse etmesidir. Bunun için ne düşünüyorsunuz Sayın Bakan? Niye işsizin parasını, işsizin fonunu işsiz yararına kullanmıyorsunuz? Bakın, gelecek yıl 1 milyon ilave işsizimiz olacak. Bunlar son yüz yirmi gün sigortalı değilse yararlanamayacaklar, biliyorsunuz ve ortalama beş ay yararlanıyorlar, altı ay yararlanıyorlar. Niye bu şartları genişletmiyoruz? Niye bir işsiz iş buluncaya kadar İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yararlanamıyor mesela? İş buluncaya kadar yararlansın. Niye altı ayla sınırlıyoruz? Madem kaynağınız var kamu bankalarına aktaracak, niye işsiz olanlara iş buluncaya kadar yararlandırmıyorsunuz ey İŞKUR Başkanımız? Kanun uygun değil diyeceksiniz, kanunu siz çıkarın diyeceksiniz. Biz hazırız, AK PARTİ de hazırsa, diğer partiler de hazırsa gelin değiştirelim, gelin şartları değiştirelim, işsiz yararına genişletelim ama maalesef.

Diğer bir konu Sayın Bakan, sosyal yardımlardan mutlaka sosyal haklara geçmemiz lazım. Bakın, yoksulluk çarkını kırmak için Sayın Bakan, mutlaka Millî Eğitim Bakanıyla çalışın. Dün Eğitim Bakanlığının bütçesi vardı. Şimdi, dezavantajlı bölgelerde biliyorsunuz, hep şu şarkı söylenir: İşçisin sen işçi kal, yoksulsun sen yoksul kal. Amerika'da da kast sistemi vardır, belli ülkelerde de, maalesef ülkemizde de kast sistemi var. Belli mahallelerin çocukları "şanslı çocuklar" olarak addediliyorlar çünkü onlar daha iyi eğitim alıyorlar, daha iyi sosyal şartlarda yaşıyorlar. Belli mahallelerin çocukları da "kaybedenler" olarak addediliyorlar ve orada siz yoksulluğu yönetiyorsunuz. Niye? Oranın okulları önceki Eğitim Bakanımızın söylediği gibi niteliksiz, oranın şartları daha kötü ve oradaki çocuklar ya asgari ücrete talim ediyorlar ya da işsiz kalıyorlar. Bu yoksulluk çarkını kırmanın yolu, dezavantajlı bölgelerde eğitimi, sağlığı, sosyal şartları topyekûn bir master plan çerçevesinde iyileştirmektir. Dezavantajlı durumu tersine çevirmektir, çarkı tersine çevirmektir. Ama varsıl yoksulun hâlinden anlamıyor Sayın Bakan. Bu anlamda hepimizin o mahallelere gidip orada çalışmamız lazım, dezavantajlı bölgelerde yalnızca kömür dağıtmak değil. Bakın, gelin Ankara'nın şu Polatlı'sına gidelim, insanın genzi yanıyor biliyor musunuz, orada insanlar kanser olurlar. Kömür dağıtıyorsunuz kömür, linyit dağıtıyorsunuz o kirli kirli linyiti. Herkes, bakın, doğal gaz kapısında ama doğal gazı yakamıyor çünkü doğal gaz ayda 300 lira ister Sayın Bakan, kömür yakıyor ve orada insanlar nefes dahi alamıyorlar. O yüzden bu kirli kömürü dağıtmaktan vazgeçip o insanların doğal gaz yakabileceği bir gelire sahip olmaları gerekir.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Yanlış bilgi veriyor.

BAŞKAN - Verilen bilgilerin içeriği beni ilgilendirmiyor, onu kendisiyle baş başa bırakıyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sayın Paylan, Polatlı doğru bir örnek değil.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Gelin beraber gidelim,

BAŞKAN - Müsaade edin, zaten son on sekiz saniyesi, müsaade edin.

Sayın Paylan, buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, asgari ücret şu anda 1.600 lira. Yoksulluk sınırı ne? 6 bin TL. Açlık sınırımız ne? 2 bin TL ve siz yalnızca şunu söylüyorsunuz: "Daha iyi olmasını umut ediyoruz." Ya, bu denilebilir mi Sayın Bakanım? Biz, yoksulluk sınırında 2 kişi çalışıyorsa -en azından bunun yarısı kadar- 3 bin TL'ye varan bir asgari ücret hedeflemeliyiz. Ama diyeceksiniz ki "ülkenin şartları..." Efendim, ülkenin şartları bir tek asgari ücretliye gelince mi yetersiz kalıyor. Bu anlamda, hepimiz yoksulluk sınırının en az yarısı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Paylan, lütfen toparlayın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum.

Bir asgari ücreti işçilerimizden esirgememeliyiz ve bir an önce enflasyondan doğan kayıplarını değil, yıllarca birikmiş refah paylarını da... Çünkü yalnızca enflasyon kadar artırırsanız refahtan işçi yararlanamaz. Yıllarca hep asgari ücret veya altında artırıldı. Oysa "Ülkeyi büyüttük." diyorsanız, refah payını da katan bir şekilde işçinin maaşları mutlaka iyileştirilmeli.

Sayın Bakan, son olarak şunu söyleyip bitiriyorum: Sayın Bakan, kıdem tazminatı... Bakın, işçiler mücadele ettiler, kıdem tazminatlarına dokundurtmadılar. Sizin tekrar kıdem tazminatı fonunu gündeme getirmeyi düşündüğünüzü anlıyorum. Cumhurbaşkanı yüz günlük programda bunu açıkladı. Kıdem tazminatı fonunu gerçekten düşünüyor musunuz? Bakın, kıdem tazminatı bir işçinin sigortasıdır, iş güvencesidir Sayın Bakan. Eğer kıdem tazminatı fonu olursa iş güvencesi de tamamen kalkar. İşverenler, belli bir kıdem tazminatı içeride olduğu için, işçilerinin iş güvencesini sağlıyorlar, sağlamak durumunda kalıyorlar ama esnek çalışmanın daha da önünü açacak kıdem tazminatı fonu ve daha düşük bir rakam -orada sonuç olarak o fona yatacak- işçinin iş güvencesini tarumar eder. Size bu yola girmemenizi tavsiye ediyorum.

Son olarak Sayın Bakan, bakın, burada gelen garsonlar var, görüyor musunuz? 30 kişi sabahtan beri bize hizmet ediyor; içinde 4/B'lisi var, 4/C'lisi var, 4/D'lisi var. 4/D'liler ne diyor, biliyor musunuz, taşerondan geçenler? "Keşke taşeron bitmeseydi. Bizim maaşlarımız düştü, daha zor şartlarda çalışıyoruz." diyorlar. Bakın, Başkanımız onları haftada altmış saat çalıştırıyor Sayın Bakan.

BAŞKAN - Vicdansız Başkan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, haftada 1 işçi kaç saat çalışabilir en fazla? Kırk beş saat çalışabilir. Vicdansız Başkan altmış saat çalıştırıyor. Sizden müfettiş göndermenizi talep ediyorum Sayın Bakan, vallahi müfettiş gönderin buraya. Sayın Başkana gelsinler, sorsunlar kaç saat çalıştırıyor. Bakın, biz bu hafta altmış beş saat çalıştık. Buradaki işçiler de altmış beş saat...

BAŞKAN - Siz de öyle çalışıyorsunuz.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Aynen, biz de öyle çalışıyoruz. Tabii, aykırı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Biz de çalışıyoruz, bu da insan haklarına aykırı aslında ama... Hadi, biz milletin vekilleriyiz, bu işçilerimizin ne günahı var altmış, altmış beş saat çalışıyorlar? Sayın Bakan, burada bir kanunsuzluk var.

BAŞKAN - Bunu çözebilirim. Görüşmelere saat bire kadar ara veririm şimdi, biri beş geçe tekrar açarım, ertesi gün izin yaparlar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakanım, lütfen buraya bir müfettiş gönderin. Bakın, işçilerimiz altmış beş saat çalışıyor ve 4/D'liler son derece şikâyetçiler şartlarından.

BAŞKAN - Bu da bir yöntem. Uyar mı arkadaşlar?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu anlamda, gelsinler müfettişler, burada kaç saat işçi çalışıyor, bir tespit etsinler ve fazla mesai de vermiyor Sayın Başkan, fazla mesai falan da yazmıyor.

BAŞKAN - "Fazla mesai veriliyor." yanlış bilgi.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, nasıl veriliyor Sayın Başkan?

BAŞKAN - "Fazla mesai ödeniyor."

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz, giriş-çıkış...

BAŞKAN - Ben şunu söyledim...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Söyleyin bakalım. Tespit ediliyor mu burada saatler?

BAŞKAN - Fazla mesai ödeniyor, işçilerimize, çalışanlara fazla mesai ödeniyor ancak akşam için yemek ödemesi yapılmıyor. Onu söyledim. Fazla mesaileri ödeniyor ama yemek parası ödenmiyor, yemek parasının ödenmesi gerektiğini söyledim ben.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Saat çetelesi tutuluyor mu?

BAŞKAN - Bu sadece bizim Komisyon için değil, Meclisin genelini söylüyorum tabii.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Vallahi, bir işçinin haftada altmış beş saat çalışması yanlıştır. Kırk beş saatten fazla çalıştıramaz değil mi Sayın Bakanım? O zaman, kanunsuzluk var burada, lütfen müfettiş gönderin.

BAŞKAN - Mesai ödemeleri yapılıyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkana da bu anlamda tutanağı tutun. Sizden istirham ediyorum.

BAŞKAN - Yani, illa beni buradan kaldıracak ya, başka yol bulamadı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bir Mecliste bile işçinin hakkı korunamıyorsa bir fabrikada, bir atölyede asla korunamaz. Bu açıdan size çağrı yapıyorum: Mecliste, altmış-altmış beş saatlik çalışma var. Taşeronlar, 4/D'liler çok daha kötü koşullarda çalışıyorlar. Bakın, burada bir akşam yemeğinin bile parası kesiliyor, öğlen yemeğinin parası 4/D'lilerden kesiliyor, izin paraları kesiliyor. Bu çerçevede, önce Mecliste işçilerimizle ilgili adımlar atalım, sonra tüm Türkiye'ye bunu teşmil ettirelim derim. Saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Tabii, bu mesailer belli bir noktaya, tavana geldiğinde ya bunlar izinlerine ekleniyor veyahut da izin veriliyor. Saat biri geçtiği zaman çalışmalarımız, tekrar ertesi gün izinli oluyorlar ve bütün çalışanlarımızın da fazla mesaileri ödeniyor. Yani siz Sayın Paylan'ın da bu söylediklerine bakmayın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Bakan, siz bir müfettiş gönderin. Bakmayın Sayın Başkana, müfettiş gönderin.