| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Ticaret Bakanlığı b)Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı c)Ekonomi Bakanlığı ç)Rekabet Kurumu d)Helal Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 09 .11.2018 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinize saygılar sunuyorum Halkların Demokratik Partisi adına.
Sayın Bakan, öncelikle dün Çalışma Bakanımızın bütçesini görüştük, bir kadın bakandı, iki gün üst üste kadın bakan görmekten dolayı çok mutluyuz. Çünkü AKP iktidarında genelde hep 2 bakan vardı, geçen dönem 1'e düşmüştü, bu sefer tekrar 2'ye çıktı. Umarım ki demokratik ülkelerde olduğu gibi Bakanlar Kurulunun, Kabinenin yarısı kadın olsun. Siz de gördüğüm kadarıyla 2 kadınla beraber gelmişsiniz bürokrasi olarak, umarım ki gelecek yılki bütçede eğer hâlâ görevde olursanız arkanızdaki sıraların en az yarısı kadın bürokratlardan oluşsun, bu konuda bir hedefiniz olsun derim, ilk hedef olarak.
Sayın Bakan, zor bir dönemde göreve geldiniz. Gerçekten çarşıda pazarda yangın var Sayın Bakan. Yani hem vatandaşlarımız yoksullaşıyor, alım gücü düşüyor, fiyat belirlenemiyor, ciddi fiyat hareketlerinin olduğu bir dönemde göreve geldiniz, ciddi bir çalkantı döneminde göreve geldiniz; zor bir dönem. Şimdi, bu dönemde yönetmeye kalkarken bir bakıyoruz, inzibati tedbirlerle işte serbest piyasa arasında, ifrat tefrit arasında savrulup gidiyoruz. Umalım ki yakın zamanda taşlar yerine otursun.
Sayın Bakan, sunumunuzu dikkatle dinledim. Sunumuz da pek çok icraatın içinden programı şeklinde aslında ama siz sonuç olarak yeni bir bakansınız, geçmiş dönemde yapılanları ve yapılacakları anlatmışsınız daha çok. Ama bir vizyon belgesi şeklinde bir nokta göremedim. Temel bir hedef yani bizim hedefimiz... Atıyorum ihracatta Sayın Cumhurbaşkanı, biliyorsunuz -2011'de sanıyorum- 2023'te 500 milyar dolarlık bir hedef koymuştu. Şimdi ben burada bunu göremedim. Çünkü şunu da diyemiyorsunuz herhâlde: "Ya, biz 500 milyar dolar değil de 200 milyar dolara ulaşacağız galiba." diye bir şey de söyleyemiyorsunuz. Bu doğal çünkü hâlâ bazı bakanlarımız ve bazı milletvekilleri "2023 hedeflerinin arkasındayız." diyor. Oysa Sayın Bakan, gerçeklere baktığımızda bu yıl sonu 170 milyar dolarlık bir ihracata ulaşacağız gibi duruyor ve gerçekler var, 2023 hedeflerinde ne olabileceğini siz de ortaya koyabilirsiniz, ben de koyabilirim yaklaşık olarak şu günkü duruma baktığımızda. Bu hedefler konulmalı Sayın Bakan, gerçeklikler çerçevesinde konulmalı. Bu hedeflere doğru gerçekten, hani "Katma değerli mal ürünlerinde şu kadar ihracat hedefimiz olacak." diye on beş yıldır söyleniyor ama yüzde 3'ten öteye geçemiyoruz. 2002'de de yüzde 3'tü, bugün de yüzde 3. Bu hedefleri koyup diğer bakanlıkları sizin motive etmeniz lazım. "Benim 15 milyar dolarlık, 30 milyar dolarlık yüksek katma değerli ürün ihracat hedefim var." deyip veya diğer bakanlıklarla beraber bu hedefi belirleyip bu hedefe kilitlenmeniz lazım, başka türlü bu olamaz. Bu anlamda bir hedef göremedim.
Sayın Bakan, uzun yıllar cari açığa dayalı bir büyüme modeli ortaya kondu, bunu biliyorsunuz ve AKP iktidarları döneminde 500 milyar dolarlık cari açık verildi yaklaşık olarak. Ancak baktığımızda bu 500 milyar dolarla ne yapıldı bu ayrı bir konu ama AK PARTİ iktidarının ilk döneminde yani 2002-2008 döneminde AKP bir hikâyeyle beraber bunu yapabildi yani Avrupa Birliği hikâyesi, "Avrupa Birliğiyle yakınlaşıyoruz." dendi, ciddi demokratikleşme adımları yolunda bir perspektif ortaya konuldu ve buna ilgi gösterenler hem yabancı sermaye Türkiye'ye doğru geldi hem de bir anda ticaretimiz artmaya başladı ve dış açık vererek yani cari açık vererek ekonomimizde ciddi bir büyüme ivmesi yakalandı.
Bir de ikinci dönemi var AKP iktidarının bu 2009'dan sonra oluşan, artık demokratikleşme hikâyesinin yavaş yavaş unutulduğu ama dünya kriziyle beraber, 2009'da Amerika Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankasının arkasında eşlik ettiği parasal genişlemeyle beraber oluşan ciddi para bolluğundan faydalanan bir Türkiye hikâyesiyle on yıl geçirdik ve hep cari açık verdik. Bu dönemde çağrımız hep şuydu: Arkadaşlar, bir gün müzik biter, bakın bu müzik çalar... Amerikan Merkez Bankası parayı bollaştırdı, saldı. "Bir gün bu müzik biter." dedik, özellikle 2014'ten sonra bu müziğin biteceğine dair ciddi işaretler olmasına rağmen yıllarca yapısal reformlar yapılmadı. Gerek demokrasimiz anlamında ciddi gerilemeler yaşadık gerekse ekonomik reformlar yapılmadı, hep cari açık devam edecek zannedildi. Oysa her gün, her hikâyede bir gün bir müzik biter. 50 milyar dolar, 60 milyar dolar cari açık vereceksin, dış borcunu sürekli büyüteceksin ve bu aldığın kaynakları da AVM'lere, betonlara, üretken olmayan alanlara kaydıracaksın. Sonunda "Bu müzik biter." dedik, Sayın Bakan bu müzik 2015'te zaten bitmişti. Sonrasında AKP iktidarları bunu zorladı. Ne yaptı? "Bünye hasta." dedik, siz Kredi Garanti Fonu verdiniz, piyasaya Kredi Garanti Fonu'nu saldınız. "Bünye hasta." dedik, daha çok mali alanda genişlemeci politikalar ortaya koydunuz ve dış ticaret açığını hâlâ genişleten anlamda politikalar devam ettirildi, ta ki seçimlere kadar, seçimlerde de bu devam ettirildi ve o anda kriz zaten görüldüğü için, benim tahminin, Sayın Bahçeli de bunu gördü, Sayın Erdoğan da gördü erken seçime gitti ve iktidarı aldı ama hemen arkasından büyük bir deprem yaşadık. Enflasyon -faiz- dolar sarmalarını zaten 3-4 yıldır yaşıyoruz ama büyük bir depremi son 3-4 ayda yaşadık. Bunu dış mihraklar, şunlar bunlar diye anlatmaya çalıştılar ama açıkça söyleyeyim, bu kadar sorunu olan bir ülkede dış mihraklara gerek yok yani siz eğer ki yapısal reformlarınızı yapmazsanız her türlü spekülasyon da tabii ki yapılır.
Sayın Başkan, Sayın Bakan; enflasyon -faiz- döviz sarmalından çıkmak için yapısal reformlara ihtiyaç var, kortizon tedavileriyle bir yere kadar gidilebilir. Ama görüyoruz ki, Hükûmetiniz tekrar kortizon tedavilerini öneriyor. Bu kortizon tedavileri kısa vadeli belki işler müdahaleci anlamda ama uzun vadede asla işe yaramaz. Sizin bir Ticaret Bakanı olarak, iç ve dış ticaretten sorumlu bir Bakan olarak mutlaka diğer bakanları zorlamanız lazım. Çünkü şunu çok iyi biliyorsunuz: Bakın, Tüketici Güven Endeksi'ne bakalım, nerede? Diplerde. Neden? Çünkü içeride ciddi bir huzursuzluk var, kutuplaşma var, kamplaşma var, demokrasi anlamında aşınmışız, Türkiye'nin bir hikâyesi yok bakın. Türkiye'nin bir hikâyesi vardı, şu anda Türkiye'nin bir hikâyesi yok. O anlamda da hem vatandaşımız güven duymuyor hem geliri azalmış durumda. Bakın asgari ücret dolar bazında 250-260 dolarlarda, alım gücü düşmüş durumda. Niye? Türkiye'nin bir hikâyesi yok çünkü. Bu hikâyeyi yaratabilirsek tüketici güven duyar geleceğe, harcamasını yapar, çarklar döner. Ama bunun için de yalnızca patronlarla toplantı yapma yetmiyor Sayın Bakan. Bakın, ben sizin de yoksullarla toplantı yaptığınızı görmedim. Gidip esnaf odalarının belki başkanıyla görüştünüz. Ama lütfen çarşıya çıkın Sayın Bakan. Bakın çarşıda yangın var. Ben kendi mahallemden söyleyeyim. Kasap Hüseyin Ağabey'e gidiyorum "İşler kesat." diyor, ayakkabıcıya gidiyoruz "İşler kesat." diyor, bakkalına gidiyoruz "İşler kesat." diyor. Bütün piyasada işler kesat yani esnaf anlamında işler kesat. AVM'lerde ayrı bir şikâyet. Büyükler de şikâyet ediyor, küçükler de şikâyet ediyor. Ama Sayın Ekonomi Bakanı hep patronlarla toplantılar yapıyor.
Bakın, piyasayı rahatlatmanın iki yolu vardır, bir, Kredi Garanti Fonu'nda olduğu gibi yukarıdan para yağdırırsınız büyük sermayeye, onlar borçlarını ödemeye başlarlar, piyasaya biraz para sunarlar, piyasa canlanmış gibi olur. İkinci yolu, güveni sağlamaktır ve yoksulları gelirle buluşturmaktır. Ama bu vicdansız ve adaletsiz bütçeye baktığımızda güvenlikçi kalemlerde yüzde 50-60 artış olduğunu görüyoruz ama bakın, öğrenci bursuna geldiğinde yüzde 6 artış görüyoruz, 470 liradan 500 liraya çıkmış. Bir öğrenci gidip nasıl köşedeki bakkaldan, manavdan alışveriş edecek 30 lirayla, her güne 1 lirayla Sayın Bakan? Oysa bir tek S400 füzesi almayarak öğrenci burslarına yüzde 30 zam yapabiliriz, emekliye, işçiye, memura yüzde 25 enflasyon üzerinde zam yaparız, piyasa canlanır. Siyaset tercihlerden ibarettir, bu tercihler de özgürlük-güvenlik dengesi şaşmıştır bütçe anlamında. Sizin bu anlamda da "Yoksullara kaynak ayıralım ki, gelirlerini artıralım ki piyasada çarklar dönsün." demeniz lazım.
Diğer bir konu AB'yle ilişkiler. Bakın, güzel bir cümleniz var: "Gümrük Birliğinin güncellenmesini istiyoruz." Herkes istiyor, ben de astronot olmak istiyorum. Yani ne var ama olamıyorum. Niye? Çünkü astronot olmak için gerekli şartları yerine getirmiyorum. Şimdi, Avrupa Birliği bir kulüp ve şartları var, Kopenhag Kriterleri var. Diyor ki "Arkadaş, bu kulübün şartı Kopenhag Kriterlerine uymak." Siz diyorsunuz ki: "Arkadaş, ben bir tek senle alışveriş edeyim ama Kopenhag Kriterlerini boş ver." Olur mu böyle bir şey? Sizin Dışişleri Bakanıyla, Cumhurbaşkanının yakasına yapışmanız lazım. Demeniz lazım ki: "Bak Gümrük Birliğinin güncellenmesi Kopenhag Kriterlerinden geçer, demokratik reformlardan geçer." Yıllardır bu vaadediliyor, olmuyor. Niye? Çünkü Türkiye demokrasi liginde Dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan oldu. Bu anlamda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Paylan, toparlayın lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Toparlıyorum.
...ivedi adımlar atmanızı öneriyorum.
Diğer bir mesele Sayın Bakan, iç ticarette böyle, AB'yle böyle. Ya komşularımızla ya... Sayın Davutoğlu, Cumhurbaşkanımız "Komşularla sıfır sorun." dedi, vallahi komşu kalmadı Sayın Bakan. Yani komşuların hepsi yangın yeri ve komşularla da sorunları çözemiyoruz. Bunun için iç barışımızı sağlamamız lazım. Türkiye'de Türkler, Kürtler, Ermeniler, Araplar, Süryaniler var. İçte bir birimizle barışacağız Hristiyan'ı, Müslüman'ı, Alevi'si hep beraber bu yönde bir perspektif, yeni bir reform dalgasına gireceğiz. Komşularımız da aynı şekilde Türkmen, Arap, Kürt, Süryani, Ermeni, bütün bunlarla barışacağız, kucaklaşacağız. Böyle bir vizyon olmadan komşularla... Sayın Bakan, bakın önce birbirinizle barışacaksınız sonra ticaret yapacaksınız veya birbirini beraber yürüteceğiz. Böyle bir vizyona, acil bir vizyona ihtiyaç var.
Sayın Bakan, bir bakın örnek de vereyim. Sayın Bakanlar buraya geliyor "Soydaşlarımıza şunu yapacağız, soydaşlarımıza bunu yapacağız." diyor. Ben de diyorum ki: "Bir ülkenin soydaşları olmaz vatandaşları olur." Çok kimlikli, çok kültürlüyüz. Ama ben de burada "soydaş" diyeyim bari. "Ermenistan" diye bir devlet var, benim de soydaşlarım orada. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ve Türkiye'nin daha iyi olması için hem Türkiye'yle hem bütün komşularımızla ilişkilerimizin iyi olması istiyorum. Ya yirmi altı yıldır kapısı kapalı bu Ermenistan'la. Niye kapalı arkadaş? Gürcistan üzerinden bütün ticaret gidiyor ama malların dörtte 1'i Türkiye'den gidiyor, diğer mallar Çin'den, İran'dan geliyor. Halbuki sınır kapısı açık olsa, ilişkiler gelişir, insanlar daha çok gider gelir, meselelerimiz de varsa bunları çözeriz. Ama kapalı olunca, ne oluyor? Siz de biliyorsunuz, Gürcistan üzerinden gidiyor, daha pahalıya gidiyor. Ne oluyor? Kars kaybediyor, Iğdır kaybediyor, Trabzon limanı kaybediyor. Bu anlamda da bir açılıma ihtiyaç var diye düşünüyorum.
Sayın Bakan, AVM'lerle ilgili. Bakın, şu AVM meselesi Türkiye'yi kasıp kavurdu. Tamamen kültürümüze zıt bir anlayış. Bütün şehirlerimizi işgal etti, esnafları yok etti, tarumar etti. Ya, bir regülasyon da yok. Benim İstanbul'da oturduğum yere yakın sekiz AVM var, 2 kilometre çapında. Bakın, o Bakırköy etrafında, 2 kilometre çapında 8 AVM olur mu? Ne olur orada esnaf? Yok olur. Sayın Bakan, bununla ilgili, bir regülasyonla ilgili bir şey duymadık sizden: "Biz AVM'lere bundan sonra şehir içinde ruhsat vermeyeceğiz, verdirmeyeceğiz -veya yerel yönetimin yetkisindeyse de- mevcutları da şehir dışına taşıyacağız." diye bir vizyon duymadık.
Zincir marketlerle ilgili, bakın, bir market var reklam veriyor. "Kaç mağazam var?" "3 bin, yok, çık 5 bin, yok, çık 10 bin." diyor. Ya her birisi köylere kadar girmiş Sayın Bakan. Kenar mahalle ilçelere gidin, orada beş bakkal var, gidiyor A101 açıyor, o beş bakkalın dördü kapanıyor. Bunu mu dur bizim vizyonumuz? Niye bu kadar sarıp sarmalıyoruz A101'leri, BİM'leri? En ücra köşelere kadar niye o esnafları korumak için bir vizyonumuz yok? Yani böyle bir şey olabilir mi? Bu AVM'lerle ilgili, zincir marketlerle ilgili bir şey duymadık. Acaba lobi bu kadar etkili mi Sayın Bakan? "Biz bunları durduracağız, regüle edeceğiz, zincir marketlerle ilgili bir regülasyona gideceğiz" diye bir şey duymadık. Bakın, caddelerimiz kimliksizleşiyor. Caddelere gelin, A101, BİM, Carrefour, LC Waikiki; bütün caddelerin tabelaları bunlarla dolu. Ya, yerel manifaturacılarımız vardı bizim, kasaplarımız, esnaflarımız...
BAŞKAN - LC Waikiki ne? Hayret bir şey ya. Kurucu Genel Müdürüyüm oranın, nasıl konuşuyorsun?
NİLGÜN ÖK (Denizli) - LC Waikiki yerli, tamamen yerli.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hayır, hayır, BİM de yerli. "Her yerde bunlar var." diyorum, bunun dışında yerel isimler yok, yerlilik yok.
İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Sayın Garo, reklam yapmayın.
BAŞKAN - Yapabilir, yapabilir.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Benim dedem Yemenici Garabet yani ayakkabıcı, Yemeniciler Çarşısı'nda olmuş. O doku değerleri... Bakın, Turizm Bakanıyla konuşun. Avrupa'yla gidiyoruz, yerel bir şey gördüğümüzde kıymetli oluyor değil mi Sayın Bakan? Orada bir yemenici yemeni diktiğinde kıymetli oluyor. Ona gidiyorsun, 50 euro veriyorsunuz ama öbür tarafta bir değer yaratamıyorsun. Bu değerlerimizi korumamız lazım.
Bakın, yüzde 10 indirim kampanyasını zorladınız. Kim uydu? A101, BİM uyguladı. Benim köşedeki bakkal amcama gidiyorum, "Arkadaş, ben nasıl uygulayayım?" diyor. 10 metre ötede A101 var, o kuru yemişi 8 liradan satıyor, benim bakkal amcam 14 liradan, 15 satmak zorunda. Ben ondan alışveriş ediyorum ama herkes edebiliyor mu? Bu rekabet yıkıcı bir rekabettir Sayın Bakan, tekeller lehine bir rekabettir. Yani biz şeyi bastırıyorsunuz, onlar belki geçici olarak bunu uygulayabilirler ama müşteri daha çok oraya doğru gider bu şekilde, yıkıcı bir rekabet anlamında bunları uygularlar. Bunlara dikkat etmemiz gerekiyor.
Son olarak, Sayın Bakan, bakın, et kampanyası yaptı Tarım Bakanımız. Kime verdi? A101, BİM'e verdi. Millet daha çok A101, BİM'e alışıyor. Köşedeki kasap Hüseyin Amca iflas ediyor bu kampanyalarla. Bunların regülasyonuyla ilgili Rekabet Kurumumuz ne yapıyor, ne yapıyor, siz ne yapıyorsunuz?
Bakın, yeni teşviklerle ilgili Sayın Bakan orada da yıkıcı bir tekel gidişatı var. Butik bir teşvik kanunu ortaya kondu, biliyorsunuz. Bazı gruplar geliyorlar, gidiyorlar efendim Bakanlığa. "E, ne vereceksin bana?" "Bedava arsa." "Ne vereceksin?" "Efendim, vergi almayacağım." "Ne vereceksin?" "SGK primi almayacağım." diye bir oyuncu giriyor pazara, girecek yani bu teşvik paketleriyle ve yıkıcı anlamda bir rekabete girişmiş olacak. Bunlarla ilgili ne tedbirler almayı düşünüyorsunuz Sayın Bakan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Paylan.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum, son cümlelerimi edeyim.
Sayın Bakan, bu zincir marketler, AVM'ler meseleleri tabii ki ayrı ama esas olarak sizin çağrınız, demokratik adımlar, Türkiye'nin bir hikâye yaratması, iç barışını yaratması, bütün güven endekslerinin yükselmesi buna bağlı. Türkiye'nin yeni bir hikâyeye ancak hani 2023 hedefleri bir vizyon olabilecekse bunlar demokrasi vizyonu olmalı, barış vizyonu olmalı ve bununla beraber iç ticaretimizin de dış ticaretimizin de çok daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.
Teşekkür ederim.