KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan; bütçemiz vatana, millete hayırlı olsun.

Değerli arkadaşlarım, anayasalar, yasalar öyle işte kitaplar yazalım, oralarda dursun diye çıkmaz, uyalım diye çıkar, uyulması gerekiyor; başta en tepede olan insan ve herkes Anayasa ve yasalar içinde hareket etmek zorunda. Defalarca söylediğimizi tekrar edeyim: Bir kişinin seçilmiş olması, bir yere gelmiş olması ona böyle sonsuz yetki, istediğini yapma yetkisi falan vermez. O kişi elbette yönetecektir, seçilmiştir ama kendisi hukukla sınırlıdır.

Şimdi, örnek için söylüyorum yani, telefonda vergi arttı, azaldı şeyinde değilim, bugün bir Cumhurbaşkanlığı kararı çıktı, cep telefonu ithalatında 170 TL.olan para 500 liraya çıkarıldı ama Anayasa'nın 167'nci maddesi diyor ki "İthalat, ihracat ve dış ticaret işlemleri üzerinde vergi ve benzeri yükümlülüklerin dışında ek mali yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırmaya kanunla Cumhurbaşkanına yetki verilebilir." Böyle bir yetki yok. Bunu niye söyledim? Örnek olsun diye söyledim. Değerli arkadaşlarım, şu anda sarayda -siz Külliye diyorsunuz- Külliyede bir grup danışmanıyla beraber Cumhurbaşkanı sadece böyle cumhuriyet dönemi falan değil yani, öteden beri var olan devlet geleneğimizdeki bütün kurumları ortadan kaldırıyor ve yeniden kuruyorlar. İşte şu anda tartıştığımız bakanlık da iki bakanlık birleştirilerek kurulmuş, işte görevleri ve bağlı olan, ilişkili olan kuruluşlara bakıyorum -"Z" ye kadar gidiyor mu- "Ş"ye kadar falan gidiyor sanıyorum, bu şekilde kuruyorlar. Niye bu şekilde kuruyorlar? İşte, bir gün evvel bir kararnameyle kaldırıp ertesi gün yeniden kuruyorlar. Ne işe yarıyor, nereden biliyorlar? Şunun için veriyorum arkadaşlar, bu sistem, 16 Nisan referandumuyla geçilen bu sistem ne Türkiye'ye, bizim geleneğimize, milletimizin geleneğine ne bölgeye uymuyor. Sağlıklı şeylerde bulunamaz bununla, ortak akıl yok. 2 tane adam, ne biliyor işte. Oradaki danışmanlardan kim ilgileniyor bu işle? Mehmet Uçum mu, Yavuz Atar mı, hangisi? Yani, bunlar nerden biliyor bütün bunları?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Millet iradesine karşı durma.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Millet iradesine karşı durmuyorum. Millet iradesi size ve hiç kimseye hukuka karşı durma yetkisi vermez.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - 16 Nisanda referandumla geçildi.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Peki, bu Anayasa'yı bu şekilde yazan millet iradesi değil mi? Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçti, ha referandumdan da geçti... Neyse. Böyle olmaz, bu sürdürülebilir bir şey değil değerli arkadaşlarım. Devam edeyim ben. Tabii, atlaya atlaya gideceğiz.

Yine, Anayasa'yı açmışken, Anayasa'nın 171, 172, 173'üncü maddeleri kooperatifçilikten söz ediyor, tüketicinin korunması ve 173'te de "Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirler alır." diyor. Sayın Bakanım, sizin geldiğiniz günden... Sizin derken Hükûmetinizi kastediyorum, partinizi. Ben iyi hatırlıyorum, 2002'de Ali Coşkun, gümrük, ticaret, sanayi bakanıydı, o zaman ismi neydi tam olarak bilmiyorum, bu AVM'lerle ilgili bir şey çıkaracaktı, bunlar rekabete uymuyor dolayısıyla esnafı yok ediyor, bunu dengeleyecek, bütün dünyada olduğu gibi bir düzenleme yapacaktı. Ali Coşkun gitti, daha niceleri gitti, çıkmadı. Şu anda Türkiye'de 400'ün üzerinde, 500'e yakın AVM olduğu, bunların 120 tanesinin İstanbul'da bulunduğuna dair rakamlar var. Bir de binlerce zincir var, zincir değerli arkadaşlarım, zincir mağazalar. Mahalleleri bıraktım, sokaklara kadar girmiş vaziyette. İşte, şu saatte açılıyor, şu saatte kapanıyor. Peki nerede esnaf, nerede Anayasa'nın 173'üncü maddesi? Niye bu konuda bir düzenleme yapmıyorsunuz? Bu konuyla ilgili rahatsızlıkları hepinizin taşıdığını biliyorum. "Yapacak mısınız?" diye sorayım, "Niye yapmıyorsunuz?" dersem "Çok hesap soruyor." falan diyecek şimdi Cemal, "Soramazsın, biz rey aldık." falan diyecek. Yapmayı düşünüyor musunuz?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Soru sorma hakkın var.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, ben devam edeyim. Atlaya atlaya gideceğiz.

Sayıştayın işte 2017 kesin hesaplarıyla ilgili raporları... Birçok raporda olduğu gibi Ekonomi Bakanlığıyla ilgili de çok kalın bir şey gelmiş ve çok önemli tespitler var, bulgular var ve bu bulgular, bakıyoruz, hep serbest bölgeler üzerinde yoğunlaşmış. Serbest bölgelerde... Sayın Bakanım, bu raporu okudunuz mu? Bunun gereğini gerçekten yapıyor musunuz? Burada çok kabaca okumakla bile dünya kadar usulsüzlüğün, yolsuzluğun, ihmalin, suistimalin yapıldığını gösteriyor. Bunların gereğini yapmalısınız yani. Burada gerçekten haksızlıklar yapılmış, gerçekten tüyü bitmemiş yetim hakkı tespit etmiş Sayıştay. Bunun gereğini yapmak durumundasınız, yapmalısınız diye düşünüyorum.

Bu serbest bölgelerle ilgili de, Rize serbest bölgesini soracağım ben, belki sorularda vaktim olmaz; 1 çalışanı, 2 de geçici çalışanı var. Herhâlde bütünüyle kaldırılıyor. Ne olacak bu serbest bölgeler? Bir kısmı iyi çalışıyor gidiyor, bir kısmı da çalışmıyor, bir kısmının üzerinde de birtakım kaçakçılıklar, yanlış işler yapıldığına dair dünya kadar söylenti var. Bu serbest bölgeleri bu kadar serbest bırakmayın Sayın Bakanım. Serbest bölgelerin üzerine bir gidin, bir bakın ne oluyor, ne olmuyor bir bakın. Bu da Anayasa'nın size yüklediği görevlerden biri olsa gerek.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, dış ticaretle ilgili... Dün Sayın Hazine ve Maliye Bakanı gene televizyonun karşısına çıktı. Çıkarmayın bu arkadaşı ya. Bu arkadaş çıkınca bir şey oluyor dolara ya, kafayı yedi yine dolar. Dolar bugün 5,50'yi geçti, bir şey oluyor. Ne dedi bu arkadaş, Sayın Albayrak? Dedi ki Sayın Bakan: "Biz saldırıyı püskürttük." falan dedi.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Ne dediği anlaşılmıyor, o yüzden çıkıyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan burada bütçeyi sunarken söylediği de dün söylediği de yanlıştı. Burada bütçeyi sunarken dedi ki: "Bize bir ülkenin başkentinde saldırı hazırlandı, komplo hazırlandı." Hangi ülke falan söylemedi.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Hep söylüyoruz, iletişim... İletişim...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O zaman da uçtu dolar. Şimdi de dedi ki: "Bu saldırıyı püskürttük." Şimdi, ben diyorum ki Sayın Bakanım: Eğer varsa böyle bir saldırı, bu Ankara'da hazırlandı, başkentte hazırlandı ve sarayda hazırlandı. Neye dayanarak diyorum? Bakın, bizim dış ticaret açığımız ortada; ne satıyoruz, ne alıyoruz yıllara göre ortada. Sayın Bakanım, sizin döneminizde 2 trilyon 784 milyar ithalat yapılmış, 1,800 de ihracat yapılmış. Aradaki fark, cari ortada. 548 milyar dolar cari açık var, ortada. Türkiye'nin 467 milyar dolar dış borcu var, bunun 240 milyar doları kısa vadede, cari açıkla beraber ödemek durumundayız. Ya, bundan büyük komplo var mı arkadaşlar? Yapılmış, her şey ortada. Böyle bir ekonomide, bir ülkenin bir başkentinde, şurada, burada, papazla, rahiple, şununla bununla komplo kurulmasına falan gerek yok ki, her şey ortada. Dolayısıyla bu arkadaşı çekin. O yapılan şey şuydu, ben size söyleyeyim açıkça: Bu kriz zaten geliyordu, bir sorumlu arandı işte papaz eldeydi, rehindi neyse, ondan sonra bu tartışmalar yapıldı, dolar bir şeye kadar çıktı, sonra da yavaş yavaş düştü. Yani eşeğimizi kaybettirdiler -oradan düzenlendi kim düzenlediyse- sonra da bulduk, seviniyoruz. Şimdi de işte iki ayda komployu, saldırıyı püskürten yönetim olarak karşımızda duruyorlar. Böyle değil.

Devam edeyim değerli arkadaşlarım. Bu sizin de "Zabıtayla işte şu kadar ürüne şu kadar ceza kestik..." zavallı garibanlara şeye gidip... Ya, bu esnafın bir kabahati yok bu şeylerin ortaya çıkmasında. Bu rakamlar, 7 buçuğa çıkaran bu esnaf, garibanlar değil ki yani şimdi onların başında dikilip işte bu fiyat artışlarına sebep olanları görmeden onların başına dikileceksiniz. Kalkıyor bir tane büyük holdingin patronu çıkmış o gün diyor ki: "Hükûmetin uyguladığı bütün ekonomik politikaları doğru buluyorum, benimsiyorum." Bir baktım, araştırdım, bu patronun 4 milyar mı, 3 milyar mı borcu neyse silinmiş gitmiş. Yeni bir şey mi silinecek? Bunların üzerine gidin ya, garibanlardan ne istiyorsunuz, bu garibanların üzerine giderek hiçbir şeyle, enflasyonla filan baş etmeniz mümkün değil, böyle bir şey söz konusu değil.

Sayın Bakanım, geçtiğimiz sene, 2016'dan başlayarak 2017, 2018 yoğun bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman görülmemiş kadar teşvikler getirildi. Merak ediyorum arkadaşlar yani arsa, SGK primleri şey yapıldı, müthiş kredi imkânları Kredi Garanti Fonu'ndan 250 milyar TL, yani müthiş...

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Fabrika var.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Fabrika var, enerji...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böylesine teşvikler yoktu.

(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdullah Nejat Koçer geçti)

BAŞKAN - Buyurun tamamlayın Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Merak ediyorum, ne katkısı oldu, büyümeye ne katkısı oldu, ne getirdi, ne kadar istihdam sağladı, ne oldu? Sayın Bakanım, merak ediyorum yani. Bunun hesabını sormayacak mıyız? Biz o zaman muhalefet olarak çoğu bu Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşüldü ve sürekli olarak bunların bir işe yaramayacağını, daha da zarar olacağını söyledik bizi dinlemediniz. Netice itibarıyla demokraside çoğunluk karar verdi. Peki, hiç olmazsa yani yanlış yaptık demeyecek misiniz? Bunlar nereye kadar gidiyor?

Değerli arkadaşlarım, bu Rekabet Kuruluyla ilgili bir şey söyleyeceğim işte bağımsız filan denetleyici menetleyici. Ya, bu kurulların bu özelliklerine güven bütünüyle ortadan kalktı, artık hiç kimse; piyasalar da, sokaktaki insan da artık Türkiye'de herhangi bir bağımsız denetleyici bir kurulun olduğunu, o kurulun doğru kararlar verdiğine filan inanmıyor. Artık o istediğini 2 şey oldu; bir tane adam var, seçildi, o adam her şeyi yapıyor, her şeyi biliyor, her şeyi yapıyor herkesi zaten o atıyor, o alıyor, o kaldırıyor. Bakanlığın nasıl olacağını o düzenliyor, bakanlığın içindeki adamları o koyuyor, bütün bürokrasiyi o tayin ediyor. Böyle görülmüş bir şey yok. Padişahların filan böyle bir yetkisi yok. Rekabet Kurulu da görevini yapmıyor. Şimdi, ben Rekabet Kurulu Başkanına buradan sorayım, size sorayım: Türkiye'de medyada yine cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir tekel kuruldu, artık düşünce ifade özgürlüğü diye bir şey kalmadı, ifade edecek insanların, yurttaşların, vatandaşların düşüncelerini ifadede edebilecekleri, muhalefet edebileceği hiçbir şey kalmadı. Mesela, büyük bir medya kuruluşunun bir yerden bir yere bir akşam geçerken bunun parasının, kredisinin de devlet bankalarından verilmesini nasıl uygun buldunuz, gerçekten uygun buldunuz mu? Yani bunu, bağımsız olarak mı yaptınız? Yani gerçekten merak ediyorum.

Bitiriyorum, bir iki tane konu var, küçük konu bunlar. Bu dâhilde işleme rejimiyle ilgili de bir sürü sorular var, sıkıntılar var. Dâhilde işlenmiyor, içeriye de gidiyor. Mesela çayla ilgili sürekli bir spekülasyon yapılıyor -ben Rizeliyim- çayla uğraşıyorlar, bir şekilde Türkiye çay tiryakisinin damak tadını değiştirmek için sürekli harmanlar yapılır, dâhilde işlenecek, satılacak diye çay gelir, yerli çayla harmanlanır satılır. Gerçekten kontrol ediliyor mu? Böyle değil. Nerede, ne girdi biliyoruz, nereye çıktığını hepsini tek tek gösterebiliriz diyebilir misiniz yani bunları tek tek sorma durumumuz da olabilir.

Son olarak, bu gümrük kapılarının modernizasyonunu TOBB'a verdiniz değil mi? Bütün gümrük kapıları böyle miydi Sayın Bakan, TOBB'un şeyinde?

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Nereden bilecekler?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bilirler, bilirler. Nasıl bilmezler?

TOBB'la ilgili -ben hiçbir şey alıp satmadım hayatım boyunca ama- bana bu şikâyetler geldiğine göre size de geliyordur, nasıl gelmez yani? Problemler var dünya kadar. Bu TOBB, yerel yerlerde, gümrük kapılarında oluşturmuş olduğu şirketler, şirketin de bir adı var ama şu anda kâğıtlarımın arasında, şirkette problemler var, kayırmacılık yapılıyor, haksızlıklar yapılıyor, haksız kazançlar oluşturuluyor, bazı adamlar devre dışı bırakılıyor, rekabete asla izin verilmiyor Rekabet Kurulu Başkanı, "Rekabete asla izin verilmiyor." filan diyorlar.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir son cümleyle bitireyim.

Ya, bu Helal Akreditasyon... Ya, bu helal yemeyi içmeyi filan anladım, turizmin helali nasıl oluyor, bu helal işi nedir? Bu helal işinde de çok ciddi bir problem var. Helal ticaret... Yani din siyasete miyasete, her şeye alet edildiği gibi ticarete müthiş bir şekilde alet ediliyor. Bu sertifikasyon falanda da birtakım kurullara haksız bir şekilde bazı şirketlere verildiği, işte helal otel... Helal otel nasıl oluyor arkadaşlar? Helal otel... Nasıl oluyor? Helal otel nasıl oluyor biliyor musunuz?

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu...

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Tek bizde değil, dünyada var.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biliyorsanız cevap verin yani helal eti anladım yani domuz olmayacak, besmeleyle kesilecek filan anladım ama helal otel nasıl oluyor?

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sanki Türkiye'ye özgüymüş gibi soruyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam siz verin ya cevabı, helal otel nasıl olacak?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sadece Türkiye'de olan bir şey değil.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yok efendim yok, istismar, istismar. Dinin kullanılması bu, kullanılması.

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir de sizin camiayı, dindarları piyasaya dâhil etmek için bunu yapıyorsunuz, kandırıyorsunuz garibanları ya, gelin israf edin, yiyin için diye, helale gelin diye kandırıyorsunuz.