| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Ticaret Bakanlığı b)Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı c)Ekonomi Bakanlığı ç)Rekabet Kurumu d)Helal Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 09 .11.2018 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, Bakanlığımızın değerli bürokratları, değerli Komisyon üyesi milletvekili ve tüm arkadaşlarım; öncelikle, Bakanlığımızın, Sayın Bakanın aldığı görevde başarılı olmasını diliyorum çünkü bu ülkeyi yönetenlerin başarısı hepimizin geleceği adına, huzur ve refahı adına, mutluluğu adına önemlidir. Bütün çabamızın da bu çerçevede, bu hedefe yönelik olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.
Sayın Bakanım, bir bütçe sunumu yaptınız ancak Bakanlığınızın geçmişten bugüne yaptığı faaliyetlere değindiniz. Bütçe sunuşu olan kitapçığın kurum bütçesi son sayfasında, yarım sayfalık bir metin içerisinde ve "Kurum bütçesi ve kapanış" başlığı altında yer alıyor, o kadar yani sadece bir sayfa bütçe üzerine bir tanımlama yaptınız. Tabii, belki de bütçeyi bu kadar görüşmek yeterli diye düşünüyor olabilirsiniz. Siz bir faaliyet raporu sunumu içeriğinde bize bir sunum yaptınız, doğal olarak bizler de o faaliyetlere yönelik düşüncelerimizi paylaşıyoruz.
Şimdi, tabii "ticaret" deyince hepimizin arzu ettiği, ticari hayattan, ticari yaşamdan beklentimiz ticaret hacmimiz büyüsün, daha çok gelir sahibi olalım ve o gelir halkın geniş kesimleri tarafından paylaşılsın ve refahımız, huzurumuz, mutluluğumuz bu çerçevede büyüksün.
Şimdi, benim üzerinde durmak istediğim temel konu, temel mesele aslında tarım ürünleri ticareti ve gıda üzerine. Bakın, bu "Enflasyonla topyekûn mücadele edeceğiz." denilen, Hükûmetinizce ifade edilen mücadele ne yazık ki mutfağa uğramadı ve hepinizin bildiği gibi, tüketim harcamaları araştırmalarında en yoksul yüzde 10'luk kesimin harcadığı her 100 liranın 31 lirası gıdaya gidiyor; en zengin yüzde 10'luk kesimin 100 liralık harcaması içerisinde gıdanın aldığı pay ise 13 lira. Dolayısıyla gıda masraflarındaki artışlar aslında doğrudan, direkt olarak ve en can alıcı şekilde yoksul halkın, yoksul kesimin mutfağını etkiliyor ve onun cebini etkiliyor, onun yaşamını, onun huzurunu etkiliyor.
Türkiye İstatistik Kurumu 2018 yılına ilişkin bitkisel üretimde ikinci tahminini açıkladı ve buna göre üretim 2017 yılına göre hububat ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 4,2; sebzelerde yüzde 3, meyvelerde yüzde 1,7 oranında azalacak. Örneğin, mercimekte yüzde 20 oranında bir azalış bekleniyor, söz konusu daha doğrusu; kuru fasulyede yüzde 3,8, mısırda yüzde 3,4, buğdayda yüzde 7, şeker pancarında yüzde 5,4 ki tabii, bir de şeker fabrikalarının özelleştirilmesini de düşünecek olursak... Portakal, greyfurt, kayısı, zeytinde yüzde 28,5, fındıkta yüzde 23,7. Yani yoksulun mutfağına, gıda harcamalarına enflasyon anlamında giren, hemen hemen en yüksek oranda etkileyen gıda ürünleri. Yani mutfak enflasyonu yüzde 50'ye yaklaştı. Bir araştırmaya göre, gıda fiyatlarındaki son bir yıldaki artış az önce bahsettiğim sadece tarım ürünleri değil, ekmek, un, makarna, et, balık fiyatlarında yüzde 21,81, süt ve süt ürünlerinde, yumurtada yüzde 41,02, tahıl ürünlerinde yüzde 29,1'lik enflasyona da neden oldu.
Şimdi, tarım ürünlerinde belki de hiç müdahil olmasanız daha iyi işler yürüyecek çünkü müdahil olundukça ne yazık ki ürün piyasaları allak bullak oluyor.
Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi var. Biliyorsunuz, geçen gün toplantısını yaptınız Sayın Berat Albayrak'ın başkanlığında ve Tarım Bakanının da olduğu. Bu komitenin sekretaryasını normalde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yürütüyor, şu anda Hazine ve Maliye Bakanının Başkanlığında toplandı en son, biliyorum.
Şimdi, hepimizin bildiği gibi tarımda en temel sorun girdi fiyatlarının çok yüksek olması; tohumda, ilaçta, gübrede, mazotta ve bu girdi fiyatları baskısı altında üretici yaptığı üretimin sonunda bu ürünü belki hasat edeyim mi etmeyeyim mi diye düşünceye bile girebiliyor. Hasat ettiğinde, ürünü pazara sunmak istediğinde aracının baskısı altında, aracı kartellerinin, kartel oluşturan, yasa dışı, kanun dışı kartel oluşturan ve üreticiyi zor durumda, sahipsiz durumda bırakan piyasalarda ürününü ederi fiyatından satamaması sonucu artık üretimden vazgeçmesine, kopmasına neden olan bir sürece evriliyor. Artık çiftçi, üretim yapmamanın maliyetini hesaplıyor acaba üretim yapmasam mı yapmasam mı diye ve her geçen gün üretici üretimden yavaş yavaş kopuyor.
Şimdi, bu Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesinin temel amaçlarından biri de piyasalardaki bu tür kartel veya piyasalara müdahil olan, piyasaları etkileyen yapılar ki bunlara engel olmak ve tabii, fiyat politikalarını da bu anlamda belirlemek. 2017 yılının Mart ayında, örneğin, nohut ithalatında yüzde 19,3 olan gümrük vergisi yerli üretimin devreye gireceği temmuz ayına kadar sıfırlanmıştı. 2017 yılı Haziran ayında buğday, arpa, mısırda yüzde 130 olarak uygulanan gümrük vergisi sırasıyla, buğday için yüzde 45, arpa için yüzde 35 ve mısırda yüzde 25'e indirildi; kesimlik canlı dana ithalatında yüzde 135 olarak uygulanan gümrük vergisi yüzde 26'ya, karkas dana eti ithalatında yüzde 100 olarak uygulanan gümrük vergisi yüzde 40'a indirildi. Bunlar hep gıda komitesinin yani öz önce bahsettiğim, piyasayı izleyen komitenin aldığı kararlarla... Toprak Mahsulleri Ofisine kırmızı et ürünlerinde, Bakanlar Kurulu kararıyla Et ve Süt Kurumuna süreli olarak sıfır gümrük vergisiyle ithalat yapabilme kotaları tanındı. Bu ithalatlar yapıldı ve nohut, kuru fasulye, kuru barbunya, börülcede gümrük vergileri 1 Haziran 2018 tarihine kadar sıfırlanmış idi. Piyasayı denetleyen ve bu tür önlemleri alma konusunda bu kararları alan komitenin aldığı kararlar sonucunda bugün Türkiye'de tarımsal üretim düşmüştür, düşmeye de devam ediyor ve çok yakın bir gelecekte bunu çok samimi olarak söylüyorum, Türkiye'de artık buğday bile bulamayacak hâle geleceğiz bu gidişle. Tabii ki burada krizin etkileri var, tabii ki burada bu enflasyonla mücadele programının, Hükûmetin aldığı bu programın aslında işe yaramadığı ortada.
Peki, bakın, Yeni Ekonomi Programı açıklandı Sayın Albayrak tarafından, Hükûmetin Yeni Ekonomi Programı. Burada, bu ekonomik programda tarım için ortaya konulmuş hiçbir hedef söz konusu değil, adı da geçmiyor. Dolayısıyla yanlış tarım politikaları sonucu yükselen gıda fiyatlarının ne yazık ki ithalat sopasıyla, ithalat tehdidiyle, fiyat müdahaleleriyle düşürülemediği de apaçık ortada. O zaman burada bütün bu sorunları çözecek bütüncül bir tarım politikası oluşturmak üzere bir uygulamaya geçmek gerekiyor.
Aynı zamanda girdilere zam, hani döviz arttı girdilere zam hepimizin malumu. Bütün bu girdi fiyatlarına, ithalata dayalı olan tarımsal üretimin, girdide neredeyse tamamen ithalata dayalı olan tohumda, gübrede, ilaçta, mazotta ithalata dayalı olan tarımsal üretimin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
(Oturum Başkanlığına, Başkan Süreyya Sadi Bilgiç geçti)
BAŞKAN - Sayın Sındır, lütfen son cümlelerinizi alayım.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - ...ithalata dayalı bu girdilerindeki zam karşısında ürün fiyatlarında, baskılanan ürün fiyatlarında yapılan müdahalelerin de ithalatın önünü açan ve bir tehdit gibi ithalatı kullanan müdahalelerin de Türkiye'de üretimi artırdığı, üretimde verim ve kaliteyi artırdığını söylemek mümkün değil. Bu konuda daha hassas, daha dikkatli olunmasını özellikle rica ediyorum.
Bir konuya daha değineceğim, bu konu değişik yönüyle dile getirilmiş olsa da Rekabet Kurumuyla ilgili. Rekabet Kurumunun önceki şekli, kanunu ve şimdiki kanunu arasındaki değişiklik özellikle bu kurumun oluşturulması ve atanma şartları üzerine baktığımızda, dikkatimizi odakladığımızda, daha önce Bakanlar Kurulu 3 üyeyi Bakanlığın, 1 üyeyi Kalkınma Bakanlığının, 1 üyeyi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin her boş üyelik için kendi kurumları içinden veya dışından göstereceği ikişer aday arasından, birer üyeyi ise Yargıtay ve Danıştayın kendi kurumları içinden göstereceği ikişer aday arasından atar idi, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı kontenjanından gelecek üyelerden birisi de kurum personeli arasından atanırdı ve Bakanlar Kurulu kurul üyeleri arasından başkan ve ikinci başkanı atardı. Şimdi, "Kurul üyeleri en az dört yıllık yükseköğrenim görmüş, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48'inci maddesinin (a) fıkrasının bentlerinde belirtilen şartları taşıyanlar arasından seçilir." deniliyor, kurul üyeleri için. Yani burada kurul başkan ve üyelerinin de atanması tanımlanıyor ama daha önceki bu yapı tamamen ortadan kalkmış, Cumhurbaşkanına tek başına dilediği gibi kurumu oluşturma yetkisi tanınmış. Tabii, diğer birçok yargı, üst yargı organlarında yapılan atamalar gibi bağımsızlığını da yitiren bir duruma, daha doğrusu, oluşan kurulun, kurum üyelerinin yapısında daha farklı disiplinlerden, farklı alanlardan gelenlerin tarafsız karar verebilme yetisine sahip olabilecek bir kurulun yapısı da ortadan kaldırılmış durumda ne yazık ki.
Tabii, buradan bakacak olursak, yine bu kurum hakkında, bu kurumla ilgili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin söz konusu müdahaleleri, daha doğrusu adını verdiğiniz, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olarak adını verdiğiniz hükûmet yapısının bu bağımsız kurulun özerkliğini ortadan kaldırması gibi bir durumla karşı karşıyayız. Cumhurbaşkanlığı sisteminde kurul üyelerinin atanmasında farklı kurumlar tarafından aday gösterilme usulü şimdi Cumhurbaşkanı tarafından atanmayla değiştirilmiş durumda ve yeni açılan İstanbul Ofisinin kira bedeli bilinmiyor; bu çok merak ediliyor. Ben de bu soruyu sormak istiyorum. Bunun, bu kiralanan binanın seçilmesinde hangi kriterler belirlendi? Daire başkanı atamalarının kriterleri nedir? Bu atamaların liyakate göre yapılıp yapılmadığını sorgulamak istiyorum.
BAŞKAN - Lütfen toparlayalım artık, son cümlelerinizi alayım.
KAMİL OKYAY SINDIR(İzmir) - Son iki cümlem Sayın Başkan.
Kurumun eğitim bütçesi ve araştırma bütçesi yeterli midir? Bu bütçelerin her biri nasıl planlanmaktadır? Her ne kadar Rekabet Kurumu Başkanı burada olmasa da mutlaka yetkilileri bu notları alıyordur. Burada, kurumun yürüttüğü soruşturmalarda dışarıdan anket ve araştırma raporları alınıyor mu? Alınıyorsa hangi kriterleri, alınmıyorsa neden? Ve Rekabet Dergisinin yayın periyodunun çok gerisinde kaldığı ortada, bu nasıl giderilecektir bu dergiyle ilgili, sorularımı da yöneltmek istiyorum.
2019 yılı bütçesinin de Bakanlığımız ve memleketimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.