| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Ticaret Bakanlığı b)Gümrük Ve Ticaret Bakanlığı c)Ekonomi Bakanlığı ç)Rekabet Kurumu d)Helal Akreditasyon Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 09 .11.2018 |
RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Bakan, sunumunuzu dikkatle dinledim fakat sunum içerisinde tarım ürünlerinin -ki çok önemli bir ticari potansiyele sahip, hepimiz tarafından biliniyor- yeterince ele alınmadığı kanısındayım.
Şimdi, burada güzel şeyler yazılmış 12 bin kooperatifle 1,5 milyon civarında üyeye hitap edildiğine dair ve Bakanlığın yaptığı şeylere ilişkin. Örneğin, tarımsal pazarlama kooperatifçiliğine ilişkin vurgular yapılmış ama Türkiye'nin bu konudaki işlem hacminin çok düşük olduğunu ifade etmek gerekiyor. Tarımsal kooperatifçilik açısından söylüyorum, Fransa'da 103, Japonya'da 57 milyar dolar civarındaki bir ticari hacim bizim ülkemizde 56-57 milyon dolar civarında. Hani hep söyleriz, Türkiye yüz ölçümünün yedide 1'i kadar olan Hollanda'nın tarımdan elde ettiği gelir, gayrisafi millî hasılası tarımsal bazda 90 milyar dolar civarında bir ihracatı var, bizimki zorlarsak 20 milyar dolar civarına çıkacak. Bunun sebebi kanımca şu ve metinde olmayan şey de bu: Hollanda'nın bu kadar ciddi bir potansiyele ulaşabilmesinin esası tarımsal üretiminin yüzde 95 ila 97'sini kooperatifler üzerinden gerçekleştiriyor olması. Bu konuda bir örnek de İsrail'dir, orada da bu anlamda verim çok yüksek. Fakat bizde ise nedendir bilmiyorum ama bu kooperatifçilik sürekli hor görülmüş ve kooperatifler, özellikle 57'nci Hükûmet döneminde 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'na tabi kılınmış. Yani kooperatifler, ticari işletmeler, şirketler yani sermaye esaslı şirketler değil. Dolayısıyla kooperatiflere böyle bakınca tarımsal üretimin de gelişebilmesi ve bu anlamda da Türkiye'nin hak ettiği potansiyele ulaşabilmesi ne yazık ki mümkün değil.
Esasen kırsal kalkınmanın temeli küçük aile işletmelerine dayanan kooperatifçiliği yeniden ihya etmektir. Özellikle Türkiye tarımının neoliberal tarım tekelleri karşısında ne denli büyük bir açmaz içerisinde olduğu göz önünde bulundurulursa, ne kadar büyük bir yalnızlaşma içerisinde olduğu göz önünde bulundurulsa bu kadar örgütsüz, deyim yerindeyse devasa sermayeli şirketler karşısında bu kadar yalnız kalan çiftçinin, küçük aile işletmecisinin ancak ve ancak kendini kooperatifler biçiminde örgütlemesiyle bu sorunun çözülebileceğini ve ticari potansiyelin artırılabileceğini göz önünde bulundurmak gerekir.
FAO birkaç yıl içinde açıkladı, önümüzdeki dönem ciddi bir kıtlık dönemi. Türkiye açısındansa bu dönemde hemen hemen rekoltede, bütün ürünlerin rekoltesinde neredeyse -istisnaları bir kenara koyarak söylüyorum- ciddi bir azalma var. Mesele böyleyse ve kırsalın ciddi bir tasfiyesi varsa, bugün artık yüzde 75 kentlerde yaşamaya başlamışsa bu sorunu çözmenin esası da yine kooperatifçiliği özendirecek ve var olan kooperatif mevzuatını demokratikleştirecek ve küçük aile işletmelerinin rahatça faaliyet sürdürmesine uygun hâle getirilmesinden geçtiğini düşünüyorum.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı et ithalatından bahsetti. Yani ithalatla Türkiye'de fiyatların regüle edilmesinin ne mantığı var, ben anlayamıyorum doğrusu. Fiyat yükselince işte Rusya'dan -rekolte de düştü tabii- buğday ithal ediyoruz; karkas et, canlı et, lop et ithal ediyoruz ve bu suretle de aslında kendi üreticimize karşı son derece sorumsuzca davranıyoruz. Özellikle Kürt illerindeki bu güvenlikçi politikaların, yayla yasaklarının, operasyonlar sonucunda meydana gelen orman yangılarının, buna benzer ve köyün tabii tasfiyesinin, özellikle 90'lı yıllarda 3 bin tane köyün yakılmasının sonuçlarıyla şu anda karşı karşıyayız, canlı hayvancılık noktasında son derece geriye gitmiş durumdayız. Kısmen küçükbaş hayvancılıkta artış var ama büyükbaşta son derece geriye gitmiş durumdayız. Bu güvenlikçi politikaları bir barış politikasıyla ikame ederek, gerçekten burada kooperatifçiliği, özellikle kırsalda özendirici tedbirler alarak ve kooperatifçilik mevzuatını demokratik bir muhtevaya kavuşturmak ve küçük aile çiftçiliği temelinde yeniden kurarak bence sosyal politikalar açısından da son derece büyük adım atmış olacağız diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.