KOMİSYON KONUŞMASI

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Teşekkür ediyorum.

Beş dakikada bilim konuşacağız, teknoloji konuşacağız, sanayi konuşacağız, kalkınma konuşacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Süreyi de oradan takip edebilirsiniz.

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Bir krizin içindeyiz. Bu krizin sebebi yıllardır kapsayıcı, eşitlikçi bir kalkınma hedefinin yerine, sürekli ne pahasına olursa olsun büyüyelim diyen bir anlayıştan kaynaklanıyor. Eskiyi tekrar etmeyi vadeden, krizi derinleştirecek, geleceği olmayan bir bütçeyle bir kez daha karşı karşıyayız.

Şimdi, teknolojiden başlayalım. Teknoloji için bilim gerekiyor, bilim için eğitim gerekiyor, özgürlük gerekiyor. Oysaki bugünkü gerçekler ve tablo çok farklı. Artan üniversite sayılarıyla övünen bir iktidar var. Hâlbuki üniversiteleri böldünüz, parçaladınız, her manada yok ettiniz. Türkiye menşeli yabancı akademik yayınların sayısı bütün bilim alanları için son iki yıl içerisinde yüzde 28 azalmış. Veriyle konuşacaksak bu verilerden bahsedelim. 239 ülke arasında yaptığımız yayınlar başına Türkiye'den yapılan yayınların aldığı atıflarda 167'nci sıradayız. Yapılan bilimin okunduğu dahi yok. Neden? Vallahi yanıtı çok belli; üniversiteleri çoraklaştırdınız, içi boş dört duvara çevirdiniz, tek tipleştirdiniz, bilim insanlarını "barış" dedi diye ihraç ettiniz, yetmedi, pasaportlarına el koydunuz, yetmedi gözaltına aldınız. Neden derseniz, Cumhurbaşkanının yakını olmayanlar rektör olamıyor, hatta akademide yaşamsal alan bile bulamıyor. Peki, sonuç ne oldu derseniz ciddi bir beyin göçüyle karşı karşıyayız. 2017'de Türkiye'den yurt dışına göç eden beyinlerin oranı yüzde 42'yi aşmış ve göç edenlerin de yüzde 42'si gençler, bu ülkenin geleceği ve yarını olan çocuklar.

Yapılan çalışmalar şunu gösteriyor: Türkiye'nin 20 OECD ülkesindeki göçmen stoku 230 milyar dolarlık yurt dışına giden doğrudan yatırım anlamına geliyor. Bu rakamı kafamızda oturtabilmek için şu gerçeği söylemek gerek: Bugün krizle 46,6 milyar dolara inmiş olan cari açık var, 186 milyar dolarlık da dış borç var. İşte size kaynak, o kaynağı dışarıya gönderen sizsiniz ve sizin siyasi anlayışınız. Bilim insanlarının ülkeye dönüş seferberliği için TÜBİTAK'la Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı hazırlıyormuşsunuz. Tek bir seferberliğe ihtiyaç var; özgürlük, demokrasi, eşitlik. Yapar mısınız? Yapmazsınız.

Peki ya sanayi? Sanayi için verimlilik odaklı fiziksel sermaye gerekiyor, beton değil veya çağın gerekleriyle uyumlu becerilere sahip insanlar gerekiyor, elemanlar değil. Şimdi, fiziksel sermayeden beton anlayınca büyüme gelmiyor. En güncel veriye göre inşaat sermayesine yatırım yıllık yüzde 7'ye yakın artmışken makine teçhizata yapılan yatırım yüzde 0,6 artmış. Yapmıyor yatırımcı yatırımı "Neden?" diye bir sormak gerekiyor.

Gelelim beşerî sermayeye ve yeniden bilime. Piyasacı anlayışla harcadığınız bizim paralarımızla övünüyorsunuz. Oysa geniş tanımıyla AR-GE harcamalarımızın millî gelire oranı ancak yüzde 1, gelişmiş ülkelerde yüzde 2,5-3,5 arasında. Peki, yapılan bu harcamalardan Türkiye'de bilim üretilmiş mi? 1 milyon kişiye düşen araştırmacı sayımız Avrupa ortalamasının üçte 1'i, küresel rekabetçilik endeksinde 137 ülke arasında 53'üncüyüz. Peki, kalkınma olmuş mu? Vallahi olmamış çünkü kalkınma için bilim gerek, teknoloji gerek, sanayi gerek, kapsayıcı kurumlar gerek. Oysa ki başkanlık rejimi ahbap çavuş ilişkilerine dayanıyor, AKP'nin yandaşı olmayı gerektiriyor. Kapsayıcılık demokrasi gerektirir, sivil toplum, katılımcılık gerektirir. 113 ülke arasında iktidar üstünde en az denetim olan 3 ülkeden 1'i Türkiye, en az denetim olan. Hiçbir denetim yok. Demokrasi yok demektir bu. Geçen sene kadın-erkek eşitliğinde 144 ülke arasında 131'inci sıradayız. Kadınlar yok, içinde kadının olmadığı bir yerde kalkınma olamaz.

Başkanlıkla Parlamentoyu bitirdiniz, KHK'lerle üniversiteleri bitirdiniz, tutuklamalarla özgür basını, sivil toplumu, sendikaları bitirdiniz. Osman Kavala hapiste, Dev-Yapı-İş Başkanı Özgür Karabulut hapiste, 145 gazeteci hapiste, "Üçüncü havalimanında hamam böcekleriyle yaşamayayım, ölmeyeyim." diyenler hapiste. Bu bütçeyle kalkınamayız.

Kapsayıcılık için hukuk gerekiyor, hukuk da yok; 2007'de 126 ülke arasında mülkiyet haklarının korunmasında 38'inci iken bugün 76'ncıyız.

Şimdi, açık ki bu bütçe yüzde 99'un değil, halkın değil, yüzde 1'in, rantın bütçesi olmuş; sanayi yok, bilim yok, teknoloji yok bu bütçede.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Cümlemi bitirmeme izin verirseniz çok teşekkür edeceğim.

BAŞKAN - Sayın Böke...

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Çok kısa.

BAŞKAN - Yani, diğer arkadaşlara da vermedim de.

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Evet ama tartışma çıktığı zaman süre alınabiliyor, uslu çocuk, demokratik kurallar içerisinde hareket edenler süre alamıyor.

BAŞKAN - Buyurun.

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Son... Hızlı bir şekilde...

SELİN SAYEK BÖKE (İzmir) - Kalkınmanın değil, ahbap çavuş düzeninin, rantçılara kamu kaynaklarının ve devlet garantilerinin devamının bütçesini yapmışsınız. Bu bütçeden gelecek çıkmaz, bu bütçeden Türkiye'nin krizinin derinleşmesi çıkar.

Saygılarımı sunuyorum.