| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Sağlık Bakanlığı b)Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c)Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç)Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı d)Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu e)Türkiye Halk Sağlığı Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 13 .11.2018 |
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, öncelikle şahsınızda, Bakanlığınızın 2019 yılı bütçesi peşinen hayırlı olsun diyorum. Sizin hayırlı yapacağınız işler halkımızın, vatandaşımızın iyiliğine, yararına olacaktır. Daha doğrusu anayasal hakkı olan sağlık hakkının kendisine, vatandaşa sunulması olacaktır ki Anayasa'mız da aynen şunu söyler, madde 56: "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." Üçüncü fıkrası: "Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler." ve "Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir."
Bu nedenle diyorum ki anayasal bir görevin ve bir temel insan hakkı olan sağlığın burada hangi siyasi görüşten, hangi kimlikte olursak olalım herkesin ortak, eşit, adil olarak alması gereken bir hizmet olduğunu özellikle belirtmek istiyorum. Sağlık konusunda, sağlık üzerinde mutlak surette erişimde fırsat eşitliğinin yaratılması gerekiyor.
Şimdi, bu anlamda ben bir çabanız olduğunu görüyorum bu bize sunduğunuz raporda ancak bu çabanın çok yetersiz olduğunu görüyorum. 139'uncu sayfada, bu bütçe sunumunda "İnsan kaynağımızı ülke genelinde adil ve dengeli bir şekilde dağıtıyoruz..." Lütfen buna "dağıtıyoruz" demeyiniz Sayın Bakanım çünkü "Adil ve dengeli bir şekilde dağıtıyoruz." grafiği değil bu grafik. "Adil ve dengeli bir şekilde dağıtıyoruz." denmesi için ancak ve ancak bu grafik dümdüz bir şekil almalıdır. Oysaki burada uzman hekim başına düşen nüfusun en fazla olduğu il ile en az olduğu il arasında, oran her ne kadar düşürülmüş olsa da -bunun bir altındaki ifadeyle- henüz bu oran çok zayıf bir durumda. Bu konudaki çabanızın daha da ileri düzeyde olmasını arzu ediyorum. Diliyorum ki bu grafik dümdüz olsun, ülkenin Ankara'sı, İstanbul'u, İzmir'i de, Diyarbakır'ı da, Edirne'si de, Hakkâri'si de eşit hizmet alabilsin. O nedenle sağlık hizmetinin adil olması ve erişimde fırsat eşitliğinin yaratılmasının çok temel bir göreviniz olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Tabii, bu hizmetin ücretsiz olması, bir temel insan hakkı olarak herkesin -Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde de sağlık hizmeti ve sağlığa erişimin sağlıklı beslenme gibi çok temel bir hakkı olduğunu da düşünerek- bu hizmetlerden ücretsiz yararlanması önemlidir diye düşünüyorum.
SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Kusura bakmayın, kamudaki dağılım daha dengeli. Hekim dağılımı, kamudaki dağılım daha dengeli, plato çiziyor, özel farklılığın getirdiği bir durum.
BAŞKAN - Sayın Bakanım, notlarımızı alalım, en son söz vereceğim size.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Bakanım, devletin sorumluluğunda kamu ve özel, az önce okuduğum anayasal sorumluluğunda bu özel, alanı ayrı tutma hakkınız yok. Bunu tutamazsınız. Özelde, kamuda herkesin sağlık hizmetlerinden eşit ve adil yararlanması gibi bir temel göreviniz var. Lütfen bunu sağlayınız diyorum ben. Yoksa kamu-özel ayrımı yaparak siz görevinizi yerine getiriyorsunuz ya da özel sektör bu konuda eksik kalıyor demiyorum.
Sayın Bakanım, evet, sunumunuzda açıkça, dürüstçe bu konuyu dile getirdiniz. İtiraf demeyeceğim... Tabii ki arzumuz ve sizin de çabanızın bunun daha iyi bir düzeye gelmesi olduğundan eminim ama OECD ülkeleri arasında 186 hekimle sonuncu sırada olmamız o çizelgede de dikkate değer ve sonuncu sırada olmak yetmiyor. O sonuncu sıranın... Aynı zamanda baktığımızda bizim bir üzerimizde olan Güney Kore 229, biz 186'yız yani sonuncu sıradayız ama o sıralama da birbirine çok yakın değil, arada ciddi bir fark var. Yani çok, çok, çok sonuncu sıradayız gibi bir anlam çıkıyor. Bu tabii ki sizin çok temel göreviniz ama özür dileyerek söylüyorum on altı yıldır da AK PARTİ hükûmetleri yönetiyor. Hâlâ sonuncu sıradaysak bunu da bir düşünmek gerekir. Bu konunun biraz da siyasetini yapma hakkım var diye düşünüyorum, dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu temel göreviniz.
Şimdi, sağlık harcamasının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının gittikçe düştüğünü de görüyoruz. Yani nüfus artışı, nüfus anlamındaki büyüme oranı ile ekonomik büyüme oranını da birbirine eşitlersek veya bundan -fırsat- yararlanmak anlamında eşitlersek, dengelersek bunun düşmemesi gerektiğini, bunun artması gerektiğini düşünüyorum açıkçası.
Bir başka konu, kişi başı hekime müracaat sayısı 3,1'miş 2002'de, 8,9'a çıkmış. Şimdi bunu yorumlamak lazım aslında, bunu açmak lazım. Yani vatandaşlarımız daha mı çok hasta oluyor da kişi başı hekime müracaat sayısı artıyor? Yani sağlık hizmetlerinden... Hekim sayısı arttığı için mi, sağlık hizmetleri yaygınlaştığı için mi, yoksa insanımız daha çok hastalandığı için mi kişi başı hekime müracaat sayısı artıyor ki 3,1'den, birinci basamak, ikinci ve üçüncü basamaklar toplamı üzerinde, yani toplam üzerinde birinci ve üçüncü basamaklar arasında 8,9. Bu iyi bir rakam mıdır, övünülecek bir rakam mıdır yoksa koruyucu hekimliğin ve hekime ihtiyaç duymayan sağlıklı bireylerin yaşamda var olmasının belki de üzüntü verici bir değeri midir? Çünkü bu aynı zamanda doktorların hastasının öyküsünü alacak kadar zaman bulamamasının da bir göstergesi olabilir. Kendisine ne kadar çok hasta ulaşıyorsa, kendisine gün içerisinde ne kadar çok hasta başvuruyorsa -hekime- onun da o hastayla ilgilenme ve nitelikli bir hizmet üretebilme şansı da azalır gibime geliyor ki SGK verilerine göre 2010 yılında 276 milyon, 2017 yılında 519 milyon sağlık hizmet sunucularına başvuru yapılmış. Ciddi bir rakam.
Burada tabii ki hasta olan bireyin sağlığa kavuşması için devlet görevini yapması anlamında önemli ama bu kadar yüksek oranda başvurunun genel sağlık anlamında, koruyucu hekimlik anlamında, sağlıklı beslenme anlamında, sağlıklı yaşam anlamında tereddütle karşılanması ve üzerinde durulması gerekir diye düşünüyorum.
Tabii, sunumunuzda birkaç konuya daha değinmek istiyorum. Bu kişi başı kamu cari sağlık harcaması OECD ülke rakamlarının oldukça gerisindedir. Ülkemizde genel sağlık sigortasının geniş kapsamına rağmen sağlık hizmetinin son derece ekonomik olarak sunulduğu bilinmektedir. Sağlık hizmetinin son derece ekonomik sunulması mıdır esas, yoksa ücretsiz ve nitelikli sunulması mıdır? Bu benim dikkatimi çekti. Bir yerde de aslında bir cümlenizi metinden -dikkat ettim- aynı şekilde okumadınız. "Sağlık Bakanlığının temel görevlerinden olan koruyucu ve temel sağlık hizmetleri öncelik verdiğimiz konulardır." cümlesinde "konulardır"ı değiştirdiniz, "konulardan olacaktır" diye ifade ettiniz. Çok dikkat ettim. Yani bunun hâlâ olamadığının bir beyanıdır bu tutanaklara da geçmiş olan, "önem verdiğimiz konulardan olacaktır." Az önceki söylediğim koruyucu sağlık hizmeti anlamında önemli bir vurgu diye düşünüyorum.
"Diyabet sıklığında OECD ülkeleri arasında maalesef 2'nci sıradayız." diyorsunuz. Bunun, acaba diyorum, temel nedeni, kapatılmış şeker fabrikalarının ikamesi olan nişasta bazlı şekerin, glikoz şurubunun ve özellikle de GDO'lu olduğunu tahmin ettiğimiz, büyük oranda GDO'lu Bt mısırdan elde edilen nişasta bazlı şekerden kaynaklandığını...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Sayın Başkan, rica edeceğim...
BAŞKAN - Sayın Sındır, son cümlelerinizi alayım, toparlayın.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Bir beş dakika daha rica edeceğim Sayın Başkan.
BAŞKAN - Öğlen yemeğinden çalarsınız.
Buyurun.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Peki, teşekkür ediyorum.
NBŞ'ye dikkatinizi çekmek istiyorum. Sağlıksız beslenmenin Sağlık Bakanlığı üzerindeki hem maddi anlamda etkisi hem de anayasal sorumluluğu yerine getirememe konusunda önemli bir unsur olduğunu söylemek ve dikkatinizi o konuya da çekmek istiyorum.
Son bir konum -aslında çok var bahsedebileceğimiz, tartışabileceğimiz bu hizmetinizin Sağlık Bakanlığımızın başarılı olması, daha iyi, sağlıklı, verimli hizmet verebilmesi adına- kamu-özel iş birliği. Bu konuda, bu kamu-özel ortaklığıyla gerçekleşen veya gerçekleştirilecek şehir hastanelerinin asıl mantığının altında tabii ki kamunun yetersiz finansal kaynaklara sahip olması ve özel sektörün işletmecilik başarısından ve yeni teknolojilerden yararlanma düşüncesinin yattığını söyleyebiliriz. Sağlık kuruluşlarının yapımı için gereken finansal kaynakların özel sektörden karşılanmasıyla sorunun ortadan kalkacağı ve yeni yatırımların daha hızlı ve verimli gerçekleşeceği varsayılıyor olabilir. Bu harcamaların bütçe dışında gösterilebilmeleri hükûmetler tarafından tercih edilmesinde önemli bir kriter, fakat kamu-özel ortaklığının maliyetleri azalttığı yönünde kesinleşmiş delillerin olmadığını, Avrupa Yatırım Bankası verilerine göre kamu-özel ortaklığıyla yapılan altyapı yatırımlarının normal ihale yöntemlerine göre yüzde 24 daha pahalı, bu yöntem için alınan kredilerin ise devlet borçlanmasına göre yüzde 83 fazla olduğu, "şimdi al, sonra öde" yaklaşımına göre çalışan bu sistemin gelecek hükûmet ve belediyeleri önceki hükûmetten kalan sözleşmeden kaynaklı ödemelerde sıkıntıya sokabileceğini de söyleyebiliriz.
Bu konuda ben daha önce yaptığım bir çalışmada, bunun özelleştirme alanı olması ve yatırımın finansmanı ve kamusal denetlenebilirliği açılarından konuya değindiğimde hâlihazırda -şu anda baktım sizin de raporlarınızda- yapımı tamamlanan 8 şehir hastanesi, inşaatı devam eden 13, ihale süreci devam eden 8, ihale hazırlık çalışması devam eden 2 ve planlama aşamasında 1 hastane var. Ancak bunların 2014'ten sonra ÇED kapsamından çıkartılmış bulunması düşündürücüdür. Hiçbir yapı, böylesi büyük inşaat yapıları ÇED kapsamından çıkartılmamalıdır. Çünkü ÇED, çevresel etki değerlendirmesi yine sağlıklı çevrede yaşam hakkının, anayasal hakkın verilmesi için ortaya çıkan bir görevdir, yönetmeliktir. Bu, herhangi bir kamu-özel iş birliği projesinde talep riskinin de sadece kamu üzerinde bırakılması da kabul edilebilir bir şey değildir.
Tabii, burada belli istekliler arasında veya pazarlık usulü yapılan ihale işlemleri de düşündürücüdür. Bu konuda da dikkatinizi çekmek istiyorum.
BAŞKAN - Ben de size teşekkür ediyorum.
KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Son, bitiriyorum o zaman, bağlayıcı cümlemle Sayın Başkan.
Bu anlamda, Bakanlığınızın tabii ki bu şehir hastaneleri konusunun üzerinde ısrarla durmak gerekiyor çünkü yirmi beş yıllık geleceğimizin bugünden ipotek altına alınmış olmasıdır. Hizmetin önce veriliyor olması anlamlıdır ancak bu hizmetin çok yüksek bir bedelle ve yirmi beş yıllık bir kiralama üzerinden, bizden sonraki nesilleri de borç yükü altında bırakacağımızı düşünerek çok sağlıklı olmayacağını düşünüyorum.
2019 yılı bütçenizin Bakanlığınıza ve ülkemize, vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.