KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütçeniz hayırlı olsun vatana, millete Sayın Bakanım.

Önce -birkaç küçük konu var, onları geçeyim- Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğüyle başlayayım. Her kurum olduğu gibi bu kurum da yeniden kurulurken de önemli bir değişiklik yapılmış, elindeki arsaların nasıl değerlendirileceğine dair maddeler konulmuş; alacak, verecek filan. Baktım, nasıl arsalar var, niye bunu buraya koydular diye merak ettim. Bayağı kıymetli arsalar var, çok ciddi kıymetli arsalar var. Takip edeceğim bunları nasıl değerlendirecek Bakanlık. Gerçekten merak ediyorum.

İkinci konu -siz de sunumunuzda ifade ettiniz- ilaç ve tıbbi cihazlarla ilgili. Sayın Cumhurbaşkanı da işte bu cihazlar yerli üretim, yerli, millî filan." dedi. Siz de yazmışsınız, bir de tablo koymuşsunuz. Şimdi, Sayın Bakanım, çok böyle dediğiniz gibi değil burada işler. Aslında çok ciddi problemler var, ilaç ve cihaz konusunda bütünüyle dışarıya bağımlıyız. Gerçi bir tablo var, burada 2010'dan başlamış, ben 2003'ten başladım. İhracatın ithalatı karşılama oranı var ilaç ve tıbbi cihazda. İşte 10,1'miş, bugünlerde 18'e filan gelmiş ama uzun süreden beri de duruyor. Yani aşağı yukarı 2010'dan beri duruyor, yerinde duruyor. Şimdi ama burada doğru değil bunlar. Siz biliyorsunuz, bunlar doğru değil. İçeride üretenlerin çoğu da yabancı firmalar filan. Bunlar doğru değil. Dünya kadar teşvik de verildi, geçtiğimiz dönemlerde de bu konuda teşvikler çıkarıldı, stratejik yatırımlar filan diye ama daha yapılan bir şey yok. Korkunç bir derecede dışarıya bağımlı, ilaç ve tıbbi cihaz konusunda Türkiye dışarıya bağımlı. Öyle söylediğiniz gibi de, işte kararnamede yazıldığı gibi de bir gelişme maalesef yok.

Benim esasen bugün üzerinde duracağım konu, kafaya taktığım bir konu var, şehir hastaneleri. Aslında kamu-özel ortaklığı, iş birliği modeli. Bu model Türkiye'de yeni bir model ve takdim edilmesi şöyle -yeteri kadar tasarruf yok- "Bir kuruş harcamadan filan" diye. Şimdi bir kuruş harcanmış mı, harcanmamış mı diye baktım. Bütün bakanlıklarda bakıyorum. Enerjide baktım, Ulaşımda baktım, kara yolları, sizde baktım harcanmış mı, harcanmamış mı. Ancak iğneyle kuyu kazıyorsun, özel ekiple çalışıyorsun filan. Nitekim koymuşsunuz. 2017'de de var ama şimdi burada da okuyoruz. Önceki bütçede yoktu. 2017'de kira 124 bin, az bir şey ödenmiş. 1 milyar 274 milyon küsur 2018'de ödenmiş, 2019'da da 3 milyar 680; 2020'de 7 milyar 575. Bir de sadece yap-kirala-devret modeliyle yapılan hastanede hizmet bedelleri. Bunlar da giderek artıyor. Gelecek sene 2 milyar 470 milyon filan ödenecek. Bu şekilde ödenmeye başlanmış. Hani "Cebimizden bir kuruş çıkmayacak, filan..." dedi ya tonton eski Başbakanınız. Güzel de konuşuyor böyle. Sevimli hâliyle "Bir kuruş çıkmayacak." filan. Yani düpedüz, şimdi "yalan" kelimesini kullanmayacaktım Sayın Bakanım ama geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı, AK PARTİ'nin Genel Başkanı gözümüzün içine baka baka "Genel Başkanımıza yalancı, filan..." dedi. Ben de şimdi burada size yalancı diyorum. Vermeyin mahkemeye. Sayın Cumhurbaşkanı da yalan söyledi. Öyle değil. Sayın Başbakan da yalan söyledi.

BAŞKAN - Sayın Cumhurbaşkanı yalan söyler mi? Ne biçim şey söyledin, olur mu öyle şey?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle dedi ya, bilmiyorum öyle dedi. Daha söylemedi.

Peki, bu yap-işlet-devretin en temel özelliği gizlilik.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Olur mu öyle?

BAŞKAN - "Söylemedim." dedi zaten.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kim söylemedi?

BAŞKAN - Siz "Söylemedim." dediniz, vazgeçtiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Başbakan için söylüyorum. "Bir kuruş çıkmayacak." dedi ya, yalan, aha da çıkmış.

BAŞKAN - Yapımında bir kuruş çıkıyor mu? Hayret bir şey ya!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yav kira, çıkıyor işte. Daha söyleyeceğim, biraz dinleyin, söyleyeceğim. Tamamen bir peşin...

BAŞKAN - Hâlâ modeli anlamamışsınız.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. Bu model, öyle tasarruf yok, cebimizden bir kuruş para çıkmadan iş yapıyoruz filan değil yani. Bu, gelecek kuşaklardan -tırnak içinde söylüyorum- çalarak buraya getirmek. Şimdi borçlandırdığınız yetmedi, gelecek kuşaklardan da yandaşa dağıtmanın bir modeli. Türkiye'de maalesef, Sayın Bakanım, devlet, tahakkümün ve paylaşımın, birikimin aracıdır. Siz de bunu kullanıyorsunuz, dibine kadar kullanıyorsunuz ve bu modeli, yandaşa çok kolay ve büyük miktarda para aktarmanın modeli olarak keşfetmişsiniz. En temel özelliği gizliliği kardeşim. Hiçbir sözleşme açık değil. Zaten ihaleyi mihaleyi filan yapmıyorsunuz, İhale Kanunu'na da tabi değil. Hiçbir şey açık değil. Bu konuyla ilgili işte bakanların, yetkililerin ağızlarından kerpetenle laf alıyoruz, nedir bu şey, ne değil. Ama öyle gol atıyorsunuz ki bu Sağlık Bakanlığı, şu meşhur, şu anda görüşülecek olan Sayın Demircan ve arkadaşlarının sunmuş olduğu Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Teklif'e de iki tane şey sokmuşsunuz. Bir, onlara yükümlülük getirecek şeyde devlete yükümlülük gelirken her şeyi avro ve dolar üzerinden yapmışsınız. Onlara küçük bir yükümlülük geliyor, bir garanti verecekler. Teminat ÜFE üzerinden. Her şey onların. Onlar dediğim, o yandaşlardan söz ediyorum; bu ihaleyi alanlara ÜFE üzerinden veriliyor. Bir de dönemsel piyasa şeyi dediniz, beş yıldan on yıla çıkarılıyor. Burada da bir şey yaptınız. Nerede bu sözleşmeler Sayın Bakanım? Bu sözleşmeler niye bize açık değil, niye kamuya açık değil? Var mı?

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Sayın Vekilim, herhâlde oradaki, kanundaki açıklamayı tam net duyamadınız.

BAŞKAN - Sayın Bakanım...

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Orada, geçmişe dair teminatın güncellenmesi oldu. Eski rakamla mı kalsaydı?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam, güncellenmesini de ÜFE'den diyorsunuz.

SAĞLIK BAKANI FAHRETTİN KOCA - Güncellenmesi de mi suç oldu?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Dövizin üzerinden alın diyorum. Niye her şeyi euro, dolar üzerinden alıyorsunuz da buradan almıyorsunuz, niye?

BAŞKAN - Sayın Bakanım...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bunu bir örnek olarak verdim.

BAŞKAN - Sayın Bakanım...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Gizlilik ve gol atma.

BAŞKAN - Hoş geldiniz Sayın Bakanım.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Millete gol atma konusunda gerçekten ustasınız. Bakın, kerpetenle alıyoruz. Dünya kadar sormuşuz geçen bütçe falan, Sayın Demircan bir yerde demiş, hasta garantili model eleştirisi için: "Hasta sayısının artmasıyla yükleniciye fazla bir ödeme de yapılmayacaktır. Sadece miktara bağlı hizmetlerde yatak doluluk oranı bakımından bakılmaksızın aylık bir garanti getiriliyor." filan. Yani niye açık açık söylemiyorsunuz? Nedir bu paralar kardeşim? Şimdi, soruyorum Bakanım: Bu hastaneleri normal yolla, borçlanarak yaptırsaydınız ne olacaktı, bunun bir hesabını yaptınız mı? Dünya yapmış, İngiltere yapmış, kuzey ülkeleri yapmış ve vazgeçmişler bu modelden.

Bir de sayın Bakanım, 5 bin yataklı hastane... Böyle bir şey yok. Bunlar eski, yüz sene önce. Böyle bir şey yok. İdeal model, siz de okuyorsunuz, biliyorsunuz yani, 200-600 yatak. Böyle bir şey yok. Nedir bunlar yani ne yapıyorsunuz?

Bakın, değerli arkadaşlarım, geçen sefer söyledim, hemşehrim müthiş bir çalışma yapmış, Hakan Özyıldız. Veriyorum adresini: "hakanozyildiz.com" Bu konuyla ilgili müthiş bir çalışma yapmış, reklam yapayım biraz. Nedir kamu-özel ortaklığı? Bütün dünya yapmış, biz icat etmedik. Önce İngilizler filan yapmışlar değerli arkadaşlar. İki sebepten dolayı yapılıyor: Ucuz yapabiliriz diye düşünüyorlar. Bir anda büyük yatırımlar için büyük para bulunamıyor, tasarruf yok filan. Gayet böyle iyi niyetle başlanmış bu işe. Ama onlar bile -ki çok ciddi sözleşmeler yapılmış ve kamuya açık yapılmış her şey- bakmışlar, bu çok zarar ediyor, vazgeçmişler. Bizde ise her şey gizli yapılıyor ve öyle sözleşmeler yapılıyor ki bu sözleşmelerin altından kalkmak mümkün değil. Niye açıklamıyorsunuz? Bir daha soruyorum: Niçin bu sözleşmeler hepimize açık değil? Niye inceleyemiyoruz bu sözleşmeleri, bunu tekrar merakla soruyorum.

Değerli arkadaşlarım, dünyada bu şeyler yapılmış. Türkiye de son zamanlarda keşfetmiş ve sanıyorum, şu anda 325 milyar dolarlık bir planlama var. Ama sadece sağlık için söylemiyorum, enerji, kara yolları, ulaşım filan değişik projelerde şeyler var. Sağlıkta da yüksek miktarlar var. Ne kadar miktar, kaç tane hastanedir, ne kadar...

BAŞKAN - Nereden buldunuz o 325 milyar dolar rakamını?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Çalışmalar var, bu konuyla ilgili bir sürü istatistik yayınlanıyor, mevcut yani size sonradan...

BAŞKAN - Onları yayınlayanlar sayı saymayı bilmiyorlar herhâlde.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tabii, tabii, onları dövmek lazım.

BAŞKAN - Bence de.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - O rakamların detaylarını bir alalım Sayın Bekaroğlu'ndan.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam veririm sana, bu şeyi vereceğim. Bir bitireyim.

BAŞKAN - Bilgilenmek istiyorsun yani? Ufkun açılsın.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) - Siz de bilmediğiniz için istiyorsunuz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, bu yap-işlet-devretin en temel konularından bir tanesi, devlet, bu ihaleyi alanlar -ki bu ihaleyi alanların hepsi... Yani ne diyoruz? 'Yandaş' deyince kızıyorsunuz, ne diyeyim ya- size yakın, sevimli filan insanlar. Onlar alıyor. Tabii, bunlar bu kadar parayı... Onlarda da para yok yani devlette yok para, onlarda var mı? Yok. Ne yapıyorlar? Kredi alıyorlar. Yani, hani, Sayın Başbakanımız demişti ya, "Bir kuruş harcamadan..." Bu krediyi alamıyorlardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, lütfen toparlayın.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biraz daha var.

Cebimizden veriyoruz bu paraları. Garanti veriyoruz değerli arkadaşlarım, bu paraların tamamına garanti veriliyor.

Bütün iddialara varım. Bu hastaneler için harcanan para otuz sene içinde, bakın, 30 milyar dolarlık bir şeyi yaptırıyoruz. Neden vazgeçerek yaptırıyoruz, biliyor musunuz? 67-70 milyar dolardan yirmi beş sene içinde vazgeçerek yaptırıyoruz. Böyle bir faiz yok. Böyle Sayın Bakan, hiç şey yapmayın. Bu, tahminîdir. Eğer sözleşmeleri açık olarak önümüze koyarsak bunun daha fazla olacağını göreceğiz ama koymuyorsunuz. Tahminîdir. Hastanelerde hangi şeyleri verdiniz? Tahlillerde garanti verdiniz mi? Yüzde 70 doluluk kapasitesini biliyoruz. Otelcilik hizmetleri, çevre hizmetleri, otoparklar, kira... Kira... Kira, bir defa, milyar euroları buluyor, senelik kiralar 2,5 milyar euroyu buluyor. Bütün bu garantilerle 30 milyarlık iş yaptırıp 70-80 milyar lira geri ödeyeceksiniz. Bu, yandaşı zengin etmenin dışında başka bir şey değil. Dünya kadar avantaj tanınıyor, arsa veriliyor, kredi garantisi veriliyor, vergilerde garantiler veriliyor.

BAŞKAN - Arsa kime veriliyor?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sağlıkla ilgili diğer projelerde dünya kadar problem var. Bir de bütün hastaneleri kapatacaksınız. Bir tane örnek vereyim işte: Ankara'da 2 tane yapılıyor. Mevcut hastaneler ne olacak? Rize'den örnek vereyim: Rize'de deniz dolguyla 800 yataklı -600 biliyordum- hastane yapılacak. Sağ olun, Rize hak ediyor her şeyi. Rize'de zaten 800-900 yatak var değerli arkadaşlar ve bir tane hastane beş-altı sene evvel açıldı. Ne olacak bu hastaneler? Trabzon Numune Hastanesi ne olacak orada 1.200 yatak yapılınca? Bunlar niye boşa gidiyor değerli arkadaşlarım? Ne amaçla yapıyorsunuz? Acaba şöyle bir fizibilite yapıldı mı: Bunlar iyileştirilse, yani yüzde 79'a ulaştınız ya nitelikli yatırımlarda...

BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ederim.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiriyorum.

...yüzde 100'e ulaşmak için bunları nitelikli hâle getirseniz ne kadar para kaybedilecek, cepten ne kadar para gidiyor?

BAŞKAN - Gelmez, gelmez, onlar ekonomik fiziki ömrünü tamamlamış binalar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlar, bu millete şikâyet ediyorum bunları. Bu bir soygundur değerli arkadaşlarım. Kimin soygunu, biliyor musunuz? Senin benim değil, gelecek kuşakların, doğmamış olan çocuklarımızı soyuyorlar. Geçmişte atalarımızın, dedelerimizin yaptığını 70 milyar dolara sattılar, şimdi gelecek kuşaklardan alıyorlar. Şikâyet ediyorum sizi.