KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, bakan yardımcılarımız, değerli bürokrat arkadaşlarımız ve saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; ben de öncelikle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sağlık Bakanlığı denince, tabii ki akla Türkiye'de yaşayan her bireyi direkt ilgilendiren bir bakanlık gelmekte. Yani bir canlıyı var olduğu andan itibaren ölünceye kadarki geçen süreçte belki direkt ilgilendiren en önemli bakanlıklardan birisi olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu anlamda da bu bakanlık bütçesinin güçlü olması ve bakanlığa bağlı olan kurumların güçlü, sorunsuz ve verimli çalışabilmesi hepimizi yakından ilgilendirmektedir. Bu anlamda da özellikle sosyal devlet ilkesi çerçevesinden baktığımızda güçlü bir sağlık sisteminin özellikle ülkemizde var olması gerektiğini en çok savunanlardanız.

Sağlık Bakanlığının ekonomisinin, bütçesinin güçlü olması, hastanelerin sorunsuz, yeterli, kapasitesi yüksek olması bizlerin de en büyük beklentisidir yani olaya bizim bakış açımız budur. Yani özellikle Sağlık Bakanlığını konuşurken sadece eleştirisel gözle değil, daha verimli olması gerektiğini düşünen bir anlayışla baktığımızı ifade etmek istiyorum.

Yıllık programı incelediğimde fiziki altyapı ve sağlık personelinin kentler ve bölgeler arası dağılımındaki farklılıklar ile sağlık hizmetlerinin finansmanının sürdürülebilirliğine ilişkin ihtiyaçların önemini koruduğu ifade edilmiştir. Yani demek ki hâlâ fiziki altyapıda sorun olduğu, sağlık personelinin kentler ve bölgeler arasındaki dağılımında hâlâ sorunlar yaşandığı ve de bütçesinde sıkıntılar olduğu yıllık yatırım programında açıkça ifade edilmiş. Yani on altı, on yedi yıllık AKP iktidarında dahi bu sorun çözülememiş gözükmekte.

Yine verilen resmî rakamlara göre 10 bin kişiye düşen yatak sayısının 2007'de 25,2; 2014'te 26,6; 2017'de 27,9 şeklinde arttığı ancak bu artış oranlarının çok düşük seviyelerde olduğu açıkça görülmekte. Yani bu kadar hastane, şehir hastaneleri yapıyoruz iddiasında bulunur iken her 10 bin kişiye düşen yatak sayısının maalesef yine de düşük oranlarda kaldığı gözükmekte.

Ölüme yol açan etkenlere baktığımızda, hâlâ ülkemizde yüzde 19,6 oranıyla iyi ve kötü huylu tümörün gözüktüğü anlaşılmakta. Yani burada, esasen, tedavi sürecinin ve tedavi masraflarının çok yoğun olduğunu bildiğimiz kanser vakalarında, her ne kadar çoğunlukla da tedavi sürecinde çok da olumlu sonuçlar alınmasa da çok yoğun ve maddi gideri çok yüksek tedaviler uygulanmakta. Yani burada özellikle tümör tedavileri yanında bunu önleyici tedbirlerin daha hızlı bir şekilde alınması gerekliliği ortada.

Yine, nitelikli yatak sayısı 2002 yılında 18.934 olarak ifade edilmiş, 2016 yılında 113.166; 2017'de 127.347; 2017 yılında tüm yataklara oranıysa 67,2 yani nitelikli yatak sayısının hâlihazırda tüm yatak sayısına oranı 67,2. Yani burada gelişen son teknolojiyle beraber, hastanelerde kullanılan nitelikli yatak oranının 67,2'de kalmasını da bana göre bir eksiklik olarak değerlendiriyorum.

2007-2017 döneminde hastanelere yapılan toplam müracaat sayısının yüzde 86,6 oranında artarken, özel sektörde bu artışın yüzde 194,9 yani 195 oranında olduğu açıkça gözükmekte. Yani buradan, Sayın Bakanım ve değerli yetkililer, sağlık sisteminin nereye gittiğini açıkça görebiliyoruz bu oranlarla. Yani sistematik bir şekilde bu oranlar artık sağlık sektöründe özel hastanelere yönlendirme anlayışının bir ürünü olduğunu göstermekte. Yani düşününki müracaat sayısı yüzde 86,6 artarken özel hastanelere yüzde 195 oranında bir yönelme söz konusu. Yani buralardaki yönelmenin nedenini tabii ki vatandaşta değil bu sistemde aramak gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Özel sektörün toplam hastane müracaatları içerisindeki payı 2007 yılında yüzde 9,8'ken, 2017 yılında yüzde 15,5'a yükselmiş olması da bu sonucu açıkça göstermektedir. 2017 yılında toplam yatak kapasitesinin yüzde 21,8'ine, uzman hekim sayısının da yüzde 29,4'üne sahip olan özel sektör, tüm ameliyatların yüzde 31'ini gerçekleştirirken toplam yatak kapasitesinin yüzde 18,3'üne ve uzman hekim sayısının yüzde 17,8'ine sahip olan üniversite hastanelerinde yapılan ameliyat oranıysa yüzde 16,5'da kalmış.

Görüldüğü gibi, burada özellikle üniversite hastaneleri ki örneğin kendi ilim olan Antalya'da da yıllarca Akdeniz Üniversitesine gitmek hep bir ayrıcalık olarak sayılmıştı. Çünkü özellikle Akdeniz Üniversitesi, gerek eğitimiyle gerekse tedavi süreçleriyle Türkiye'de gerçekten marka değeri yüksek bir tıp fakültesiydi. Şimdi gelinen noktadaysa, Akdeniz Üniversitesi dâhil birçok üniversite borçlarını ödeyemeyen bir hastane durumuna düşürüldü ve artık neredeyse eldivenine varıncaya kadar hasta yakınlarına aldırılabilir bir duruma geldi. Bugünkü Komisyon çalışmasında Sağlık Bakanlığı bütçesinin görüşüleceğini duyan bir hemşehrim, "Akdeniz Üniversitesinde katarakt ameliyatı için malzemeler hastalara aldırılmaktadır." diye bana mesaj göndermiş Sayın Bakanım. Yani özellikle tıp fakültelerinin yeniden eski hâline getirilmesi, uzmanların bu hastanelerde tutulması ve de özellikle de borçlarının ödenerek yeniden eski gücüne ulaştırılması bana göre acil bir sorun olarak gözükmekte.

Tabii, sağlık politikalarımızı belirlerken önceliklerimizi de doğru yönlendirmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Sayın Bakanımızın sunumunda, özellikle doğumlarda sezaryenin yüksekliği ve bu konuda da gerekli önlemlerin alınacağına dair bir sunum vardı. Ben de bununla ilgili bir not almışım: 2012 yılında sezaryen doğum oranı yüzde 48; 2017'de yüzde 53,1. Yani burada tabiiki ihtiyacı olan, sağlık yönüyle, efendim doktorun raporuna göre sezaryen doğum ihtiyacı varsa tabii ki mutlaka yapılmalı yani bundan daha doğal bir şey olamaz. Ancak buradaki ani artışların sebebinin doğru araştırılması ve bir anlamda da bilhassa özel hastanelerde yapılan bu müdahalelere, doğumlara gerçekten inceleme yapılması gerektiğini düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlarsanız...

CAVİT ARI (Antalya) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Çünkü, bazen de bunun gereksiz olabileceği de ifade edilmekte.

Yine, SMA Tip 1 ve Tip 2 ilaçları Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanmamakta, bu konuda gerekli önlemlerin alınması gerektiğini düşünüyorum Sayın Bakanım. Emekli, dul ve yetime ücretsiz sağlık, katılım paylarının yüksekliği malumunuzdur, şikâyet konusu. Yine, devlet hizmet yükümlülüğüyle atanan doktorlardan 800 doktor iki aydır güvenlik soruşturması nedeniyle göreve başlayamamıştır ve hâlen de bu konuda yeterli bir açıklama yapılmamıştır. Bu konuda da sizlerden bilgi bekleyen gerek doktor adayları ve gerekse veliler bulunmakta.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.