KOMİSYON KONUŞMASI

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; ben, çocuk gebeliği üzerinde durmak istiyorum.

Ekim 2018'de Sağlık Bakanlığı denetçisi Mustafa Kılınç'ın hazırladığı (89/3) sayılı 84 sayfalık raporda, 2017'nin ilk 5 ayında hamile çocuk sayısının 115 değil 158 olduğu, çocuklardan 37'sinin 15 yaşın altında olduğu, 158 çocuktan 34'ü için adli birimlere bildirimlerde bulunulduğu yer almıştır. Yine aynı hastanede 2016 yılında tespit edilen çocuk yaşta gebelik vakıasında 1.260 vakaya rastlanmıştır. Bununla nasıl mücadele etmeyi düşünüyorsunuz? Bu, bir ülke olarak komple bizim ayıbımız değil midir? Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarının tepeden tırnağa kadar, çocuk gelin olmayı teşvik etmesini, 7-9 yaşındaki kız çocuklarının evlenebileceğine dair fetvaların verilmesini, bunu destekleyen etmenlerden biri olarak görüyor musunuz? Bir diğer şey, yine sunumunuzda ifade ettiğiniz, Suriye'de Çobanbey, Mare, El Bab, Azez, Afrin'de açılmış olan hastaneler devam ediyor tabii. 620 yataklı 6 hastane kurulmuş. Ben şuna inanıyorum: Barış savaştan bin kat daha ucuzdur. Biz bu ülkede ve Orta Doğu'da barış politikasını işleyebilseydik ve üzerimize düşeni bu anlamıyla gerçekleştirmiş olsaydık bu hastaneleri açmaya ihtiyacımız olmayacaktı. Ağır silahlara ayrılan paralar, sınır ötesi yürütülen harekâtlar, bütün bunları da göz önünde bulundurduğumuzda sadece bir S400 füzesiyle Türkiye'de kaç tane hastane yapılır ve ne kadar fazla sağlık hizmeti gerçekleşir; bunu düşünmenizi isterim. TTB'nin "Savaş bir halk sağlığı sorunudur." anlayışını önemle incelemeliyiz, bir terör damgası vurmamalıyız diye düşünüyorum.

Bunun yanı sıra "Sağlıklı beslenmeyle ilişkili hastalıkların önlenmesi..." diye başlayan cümle var sunumunuzda ve devam ediyor. Ekonomik krizin bu kadar derinleştiği bir dönemde, bir asgari ücretlinin ya da bir işsizin, bir yoksulun sizler sokakta yürürken şu cevapla karşılaşma olasılığı olmayacak mıdır, şunu size söyleme olasılığı olmayacak mıdır: "Hangi parayla besleneceğiz Sayın Bakan?" diye sormazlar mı bizlere?

Bir diğer mesele de Türkiye'de -ne kadar- sağlık alanında kadro istihdamındaki eksiklik ve doktor yetersizliği üzerine sizlerin sunumunda verdiği rakamlar var ortada. Bu ülkenin bu kadar emeğine ihtiyaç duyduğu doktorlara şu anda davranış biçimi, kanun hükmünde kararnamelerle ihraçtan tutalım vesaireye kadar... Yani altı yıl okuyan doktorların altı yıllık emeğini, yine doktorların kendi deyimiyle, bir torbayla çöpe mi atıyorsunuz? Doktor yaşamalı ki yaşatabilsin.

"Sağlığı Geliştiren Belediyeler Platformu kuruyoruz." diye bir ibare geçiyor ve elbette bunu yapabilmek için doğayı ve insanı merkeze alan bir politika geliştirilmelidir. Ancak, AKP'nin iktidara geldiği günden bugüne kadar bütün ekonomik politikalarını şantiyeler üzerine inşa eden bir iktidar olarak, hangi yeşil alanı koruduğunu ve insanın ruh sağlığına iyi gelecek hangi hizmetleri yaptığını yine sormak istiyorum.

TOBB'un yapmış olduğu bir çalışmada 2023 yılında Türkiye'yi 5'inci sırada bekleyen hastalıklar majör depresif bozukluk hastalıklarıdır. Vatandaş yoksulluktan, baskıcı rejim altında yaşamaktan ve doğanın bu kadar kirletilmiş olduğu bir ülkede ve elbette dünyada yaşamaktan tabii ki daha çok hasta olacak, daha çok depresyona girmiş olacak ve tek kelimeyle ifade etmek gerekir ki bu ülkenin barışa, huzura ve ekmeğe ihtiyacı var. Bu iktidar bunları sağlayabilirse bu ülkenin vatandaşlarına, bizler ruh sağlığına daha iyi gelecek politikalar geliştirmiş oluruz diye düşünüyorum.

Tabii ki şimdi dinleyen arkadaşlarımızın yüzündeki tebessüm ve gülümsemeyle "Bunun ne alakası var?" dediğini hissedebiliyorum içimden. Bunların çok alakası var; sizler bu işin uzmanlarısınız, bizden çok daha iyi biliyorsunuz. Sadece son zamanlarda bu ülkenin OHAL'le yönetildiği bir dönemde toplumun içinde bulunduğu gerilimi hiç hesaba katıyor musunuz, gözlemliyor musunuz? Bunu görebilmeniz için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)