| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Dışişleri Bakanlığı b)Avrupa Birliği Başkanlığı c)Avrupa Birliği Bakanlığı ç)Türk Akreditasyon Kurumu d)Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 14 .11.2018 |
AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, sabah yapmış olduğunuz konuşmada "Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği, karşılaştığımız her türlü siyasi engele rağmen en önemli stratejik hedeflerimizden biridir." demiştiniz. Avrupa Birliği Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn ise "Türkiye'nin öngörülen bir zamanda AB'ye üye olması gerçekçi değil." diyerek bize sizin deyiminizle "en önemli stratejik hedefimiz"i güncellememiz gerektiğini belirtip tam üyelik yerine stratejik bir partnerlik için çabalamamızı tavsiye etmiştir. Öte yandan, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan 1 Ekim tarihinde Meclis açılışında yapmış olduğu konuşmada Türkiye'nin AB'ye ihtiyacı olmadığını belirtmiştir. Bugün yapılan konuşmalarda Adalet ve Kalkınma Partisi sözcülerinin de Cumhurbaşkanıyla benzer ifadeler kullandığını görmekteyiz. Cumhurbaşkanımızın ve AKP'li milletvekili arkadaşlarımızın ifadeleri esasında Adalet ve Kalkınma Partisinin, Türkiye'nin AB'ye üye olması gibi bir hedefi olmadığının itirafıdır. Oysa siz Avrupa Birliği sürecini "ülkemizin siyasi, ekonomik ve sosyal dönüşümünü destekleyen, daha müreffeh bir Türkiye hedefimizin bir parçası" olarak nitelemektesiniz; anladığım kadarıyla, Avrupa Birliği süreci konusunda Cumhurbaşkanımız ve partinizden farklı düşünmektesiniz. Neyse ki Türk halkının geneli sizinle aynı görüşte. Kadir Has Üniversitesinin her yıl yaptığı Türk Dış Politikası Kamuoyu Algıları Araştırması'nın 2018 Raporu'na bakarsak, Türk halkının yüzde 55'i Avrupa Birliği üyeliğini destekliyor; tüm olumsuz gelişmelere rağmen halkımız Avrupa Birliğine üyelik dışında alternatif bir modelde ilişki kurulmasını desteklemiyor. Avrupa Birliği süreci bize değer katıyor, rakamlar da bunu söylüyor. 2005 yılında, biliyorsunuz, Avrupa Birliğiyle müzakerelere başladık. 2005 yılı öncesinde, 1985 yılından 2005 yılına kadar bu ülkeye gayrimenkul hariç doğrudan yabancı yatırım girişi 20 milyar dolarken bir tek 2005 yılında yani Avrupa Birliğiyle müzakerelerin başlamasıyla beraber 8 milyar dolar, 2006'da 17 milyar dolar, 2007'de 19 milyar dolar, 2008'de 15 milyar dolar doğrudan yatırım gelmiş. Ancak 2015, 2016, 2017 ve 2018'in ilk beş ayına bakarsak; 2015'te 13 milyar, 2016'da 9 milyar, 2017'de 6 milyar, 2018'in ilk beş ayında ise 1,5 milyar dolarlık bir gelir olmuş; yani, Avrupa Birliği bize değer katmakta, bizim değerimizi artırmakta. Bu şartlar altında, yani Avrupa Birliği bize "Tam üyeliği unutun, stratejik ortak olalım." derken, siyasi iktidar ise Türkiye'nin Avrupa Birliğine ihtiyacı olmadığını iddia ederken Bakanlığınızın Avrupa Birliği yolundaki hedeflerini gerçekçi buluyor musunuz?
2005 yılında çıktığımız bu yolda gelinen bu olumsuz tablonun sorumlusu kimdir, AB mi, dış mihraklar mı, gene dış güçler mi? Hükûmetinizin icraatlarının, gelinen noktada, sorumluluğu yok mudur?
Bir de, Sayın Bakanım, Bakanlığınızda çalışan kariyer memurlarının yüzde 23'ünün FETÖ'yle mücadele kapsamında kamu görevine son vermişsiniz. Bu oran diğer -bakanlıklarda- kurumlara göre biraz fazla değil mi? Bu sayı tam olarak kaçtır? Bu söz konusu personelin tamamının son on beş yıl içinde Bakanlığınızda işe başladığı iddiaları doğru mudur? Yapmış olduğunuz beyan sonrasında Bakanlığınızın FETÖ'yle yaptığı mücadelenin ciddiyetini görüp sevinelim mi yoksa bu kadar memur bu kuruma nasıl girdi, kim buna müsaade etti diye üzülelim mi inanın karar veremedim.
Yemen'de dünyanın en büyük insani krizi yaşanıyor; Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ülkeye insafsızca saldırmakta. On binlerce kişi yaşamını yitirmiş durumda. Nüfusun yüzde 80'i yani 22 milyon kişi insani yardıma ihtiyaç duyuyor, 18 milyon kişi gıdaya ulaşamıyor. Türkiye'nin bu konuda sesinin pek çıkmadığını ne yazık ki üzülerek görmekteyiz. Yemen'in Dostları Grubuna üyeyiz ve savaş başlamadan önce, 2012 yılında 100 milyon dolar oraya yardım yapmayı, bu gariban ülkeye yardım yapmayı taahhüt etmişiz. Savaşın başlamasından sonra ise 9 milyon dolar değerinde ilaç, malzeme yardımı yapmışız. Sizce bu yardım yeterli midir? 100 milyon taahhüdümüzü yerine getirebilecek miyiz? İnsani yardım konusunda dünyanın en cömert ülkesi -bu ifade sizin ifadeniz- olan Türkiye, Yemen için ne kadar yardım yapmayı planlıyor?
Yemen Cumhurbaşkanı Mansur Hadi 2015'ten sonra ülkemizi defalarca ziyaret etmiştir. Bu, Yemen'de meşruiyete vermiş olduğu önemi göstermektedir. Aynı hassasiyeti Suriye yönetimi için de gösterecek misiniz?
Teşekkür ederim.