| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 14 .01.2015 |
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri, sayın milletvekilleri, kamu kurumlarının değerli mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Mehmet Erdoğan'ın dediği gibi, gerçekten maddeyi takipte zorlandık. 6 fıkra ama nasıl fıkra? 3-5 sayfadan ibaret bir madde. O nedenle değerlendirmemiz tabii gene buna uygun olacak.
Bu madde neyi getiriyor? Şimdi maddeye baktım, önceki düzenlemelere baktım, bir bölümü benzer. Öyle anlaşılıyor ki bu maddenin bu kadar uzun yazılması veya pek çok değişiklik yapılıyormuş gibi bir görüntü verilmesi girişilecek bir tasfiye hareketinin tezahürü, öyle gibi görünüyor. Ancak şunu bilmemiz lazım: Yani emniyet mensupları hangi görüşte olursa olsunlar mutlaka hiyerarşiyi, disiplini, iş bölümünü gözetmek zorundadırlar, biz o konuda hassasız, emniyet personeli her kurumda olduğu gibi belli bir demokratik disiplin, kurum hiyerarşisi ve kurum kültürü içerisinde görevlerini ifa etmelidirler. Zaten siz poliste hiyerarşiyi, disiplini, iş bölümünü, sahip olduğu imkânları, hukuki altyapıyı iyi düzenlemezseniz mafya usulü örgütlenmeler ortaya çıkar ki bu da bir ülke için en zararlı şeydir. O zaman ne olmalı? Hiyerarşi, disiplin ve iş bölümü, öncelikle de sorumluluk gerektirir değerli arkadaşlarım. Hiçbir şekilde hesap vermeyen, hesap sormayan, bu açıdan da her türlü sorumluluktan kaçan, yüklerinden hafifleyip kendisini bularak oradan kendi mevcudiyetini rahatlatan polis dışı odaklar bu değişiklikle polis üzerinde tayinlerde, terfilerde çok daha egemen olurlar.
İngilizlerin bir atasözünü size hatırlatmak istiyorum: İngilizler diyorlar ki: "Bebeği yıkadığın suyu dökerken bebeği de çöpe atma." Yani siz, size göre bir paralel yapıyı biz tasfiye ediyoruz derken polis teşkilatını da bütünüyle gözden çıkarmayın veya polis teşkilatını da kontrol edilemez duruma getirmeyin, siyasallaştırmayın. Biz bunu söylemek istiyoruz. Sorumluluk belli maddi ilişkilerin içine girmekle, o ilişkileri elde etmekle değil, onlara ait olmakla mümkün olabilir. Bu nedenle polis bu düzenlemeden sonra, öyle zannediyorum ki, inşallah, kendisini devletin bir organı gibi görmez ve güç odaklarının etkisi altına girmez, öyle umut ediyoruz.
Tasarıyla poliste branşlaşma imkânsız hâle geliyor, ekipçilik ve siyasete yakınlık terfi gücü olacaktır. Bugüne kadar yok muydu diyeceksiniz, olup olmadığını zaten on iki yılda gördük efendim. Ama o ekip gidecek, başka bir ekip gelecek, kötü olan o. Yani biz ekipçiliği kabul etmiyoruz.
Şimdi, yeri gelmişken bu son yıllarda hep -biz aynı mesleğin mensuplarıyız, yani şimdi bunu şey etmeye gerek yok- şimdi, bakıyorsunuz, bir emniyet müdürü bir yere atanıyor, efendim, tüm karargâh beraber gidiyor veya son yıllarda moda oldu, bazı valiler -hepsini şey etmiyorum- atanıyor, ya herkesi beraber götürüyor, işte, yok özel kalem müdürüymüş de şoförüymüş de bilmem neyiymiş de. Bunlar bana göre devlette sakıncalı şeyler arkadaşlar. Yani bu, ekipçiliği ortaya getiriyor, bu yanlış bir şey, bu yanlış. Bu, maalesef çok uygulandı. Bir de Türkiye'de bir moda oluştu son yıllarda, "Efendim, herkes ekibiyle çalışır." Ya, bu şirket mi ki? Herkes devletin ekibidir, bak, bizim böyle görmemiz lazım, herkes bu devletin ekibidir. Orada çalışırız, burada çalışırız. O gün orada bizim mesai arkadaşlarımız, şunlar olur, burada öbürü olur, hepsinin bizim için aynı olması gerekir. Yani mesleği bu şekilde dizayn etmek lazım. Bizim demek istediğimiz, bir ekibi tasfiye ediyorken, efendim, başka ekipleşmelere yol vermemek lazım, yani majestelerinin kolluk gücünü yaratmamak lazım.
Şimdi, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı meslek memurları görev ve unvanlarına bakılmaksızın -bu maddeye göre- araştırma, denetleme, inceleme gibi görevler verilmek üzere, atandıkları birim amirinin emrine alınabilecekler. Bu da bir başka tasfiye meselesidir. Öyle anlaşılıyor ki siyasi iradeyle uyumlu olmayanlar bu şekilde pasivize edilmiş olacaklardır ki bu çok sakıncalı ve gene yaklaşık -şimdi sayıyı tam vermeyeyim ama yani elimde net rakamlar yok- pek çok emniyet personeli de emekli edilecek. Hâlbuki bizim yetişmiş personele ihtiyacımız var, onların birikimlerinden yararlanmaya ihtiyacımız var ama bunların içerisinde elbette, görevlerini suistimal eden, efendim, görevlerinin gereklerini yerine getirmeyen kişiler varsa elbette gereği ayrıca yapılmalı, o işin ayrı bir yanıdır.
Şimdi, bu tasarı yasalaşırsa 1.600 civarında birinci sınıf emniyet müdürü ile 400 civarında ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf emniyet müdürünün kısa zamanda emekliye sevk edilmeleri ihtimali var. Şimdi, bunların hepsi tabii emekliye sevk edilmeyecek, yakın olanlar kalacak. Bunu zaten Millî Eğitimde de gördük, diğer uygulamalarda da, diğer bakanlık uygulamalarında da gördük. Biliyorsunuz, Millî Eğitim Bakanlığı bir gecede, sayısını şu anda hatırlamıyorum ama Türkiye'deki tüm eğitim yöneticilerinin görevine son verdi. Ondan sonra ne yaptı? Kendisine yakın olanları, kendisine yakın bir sendikanın önerdiklerini, efendim, tekrar göreve başlattı ama yıllarını eğitim hizmetine vermiş...
AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - İçinde cinsel saldırıdan da ceza alanlar, suçlananlar da var tayin ettiklerinin.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Yani ama yıllarını eğitime vermiş, efendim, eğitimden başka bir düşüncesi olmayan, mesleğinde başarılı, takdir belgeleri olan insanlar, efendim, eğitim yöneticiliklerine atanmadılar. Gaziantep'te bunu gördük. Bir öğretmen her ay başarı belgesi almış, yani okul yöneticisi, müdür ama o söylediğimiz sendika önermediği için eğitim yöneticiliğine atanmamış. Yıllardır yöneticilik yaptığı okulda, kendisinden daha kıdemsiz bir yöneticinin emrinde çalışmak zorunda bırakılmış. Ya, keşke her şeyi ehliyete, liyakate göre yapabilsek değerli arkadaşlarım, artık bunu yapmamız lazım, bakın, biz uygar bir ülke olmak istiyorsak bunları yapmamız lazım. Efendim, o iktidar geldi veya o bakan değişti, işte şöyle yapacak; bu bakan geldi, böyle yapacak. Bir de AKP dönemine bakanları değişmekle sanki iktidar değişiyormuş gibi tüm kadrolar da değişiyor. Enteresan bir şeydir. Hatta belediyelerde de oluyor, yani belediyelerde de... Şimdi, mesela -hep Gaziantep'i örnek veriyorum- Gaziantep Belediyesinde, aynı partili belediye başkanları yönetiyor, tüm kadrolar değişti azizim, tüm kadrolar. Yani enteresan bir şey ya, enteresan bir şey. Bunu bırakmamız lazım bizim. Görevini yapmayan devlet memurlarının mutlaka, efendim, cezalandırılması lazım, ona ben bir şey demiyorum ama görevini yapan insanlara da dokunmamak lazım çünkü herkes bu ülkenin evladıdır.
Şimdi, biliyorsunuz, geçmişte de buna benzer kanunlar çıkarıldı ve Anayasa Mahkemesi onları iptal etti. Emniyet teşkilatındaki arkadaşlarımız bilirler, 4630 sayılı Kanun'la yapılan değişiklik Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Gene, biliyorsunuz, üst düzey bazı görevlilerin yaş sınırı 65'ten 61'e düşürülmüş idi, Anayasa Mahkemesi de onu tasfiye gibi gördü ve iptal etti. Yani Anayasa Mahkemesi bu tür düzenlemeleri hukuka aykırı görüyor ama tabii, muhtelif defalar ifade ettiğimiz gibi, Hükûmetin hukuka uymak gibi bir düşünceleri olmadığı için o da çok önem taşımıyor herhâlde. Bu nedenle bu yasa da hukukla bağdaşmıyor değerli arkadaşlarım.
Mevcut mevzuata göre birinci sınıf emniyet müdürleri sadece il emniyet müdürü ya da daire başkanı gibi görevlerde istihdam ediliyor. Aynı zamanda, emniyet teşkilatının denetim hizmetlerinde, efendim, iç denetim faaliyetlerinde, özel güvenlik birimi personelinin denetiminde, yurt dışı görevlerde, polis okullarında -şimdi tabii polis okullarını da kapatıyorsunuz ama işte eğitim merkezine dönüştürüyorsunuz, gene muhtemelen orada da lazım olacak- pek çok görevde istihdam ediliyor ve bunların sayısı da aslında az değil. Ama demin Sayın Mehmet Erdoğan söyledi, yani "Birinci sınıf emniyet müdürleri sadece bu görevi yapar, diğer görevlere atanmazlar." uygulaması bana göre yeniden değerlendirilmeli. Yani, şimdi, ikinci sınıf bir emniyet müdürünü siz -tabii, tüm illerimiz muteberdir, ben sadece nüfus itibarıyla söylüyorum- Bayburt'a il müdür yardımcısı yapıyorsunuz da Kadıköy'e ilçe müdürü yapamıyorsunuz veya bizim Gaziantep'in Şahinbey ilçesinin nüfusu 800 bine yakın- zaten Gaziantep'in merkezde iki ilçesi var, toplam nüfusu 1 milyon 600 bin- şimdi ikinci sınıf emniyet müdürünü oraya emniyet müdürü olarak atayamıyorsunuz. Yani bu düzenlenebilir, bunlar teknik konular, bunlara bir şey demiyoruz, bunları düzenleyelim. Birinci sınıf mülki idare amiri hem oraya atanıyor hem oraya atanıyor hem öbür tarafa atanıyor. Yani emniyette de bu tür bir düzenleme yapılabilir ama bunu yapmadan "Birinci sınıf emniyet müdürü sayısı fazla, o nedenle biz emekli ediyoruz." demek bana göre hem hukuka uygun değil hem de yetişmiş personelin bilgisinden, birikiminden, tecrübesinden yararlanmayı engelleyecek bir husus gibi görülmelidir bana göre.
CELAL DİNÇER (İstanbul) - İnsan haklarına da aykırı.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Bak Celal Bey diyor ki: "İnsan haklarına da aykırı."
Efendim, bir de bu disiplin işlemleri poliste her zaman yakınılan bir husus olmuştur. Biliyorsunuz, Emniyet Teşkilatı Disiplin Tüzüğü vardı, şimdi gene aynı tüzük yürürlükte mi bilmiyorum, herhâlde vardır. O tüzük bile sertti, yani bana göre gerçekten de sert hükümler içeriyordu, biraz sertti. Şimdi inceliyoruz, sanki daha da sertleşmiş gibi bir intiba veriyor. Yani bu personeli cezalandırma yöntemiyle göreve sevk etmek yerine elbette demokratik bir disiplin lazım, ona ben bir şey demiyorum ama göreve sevk ederken diğer özendirici tedbirleri de göz önünde bulundurmak lazım. Yani sürekli personelin "Ya, ceza alacağım, şöyle yapacağım, böyle yapacağım." diye istim üzerinde oturması uygun bir şey değil. Hele bu getirilen düzenlemeden sonra siyasallaşma artacak, ondan sonra polis kendisine başvuran insanlardan da korkar hâle gelecek. Zaten biliyorsunuz, pek çok kamu personeli şiddete maruz kalıyor, işte, sağlık personeli, eğitim personeli. Her gün bir okuldan, efendim, haber geliyor, her gün bir hastaneden haber geliyor. Yani kamu görevlilerini tedirgin etmeden görevlerini en iyi şekilde yapacak şekilde motive etmek lazım ama görevini yapmayanın da yakasına tabii yapışmak lazım.
Bir de bir düzenleme getiriyorsunuz, bu düzenleme ile görevden alınan personelin yargıda hak aramalarını önleyici tedbirleri de beraberinde getiriyorsunuz. Bu, Anayasa'ya da aykırı. Bu düzenleme nasıl? Siz şöyle diyorsunuz: "İdare istediği zaman istediği personelin görev yerini hiçbir şarta bağlı olmaksızın değiştirebilecek." yani bu tehlikeli bir hüküm bu, bu çok tehlikeli bir hüküm değerli arkadaşlarım, bu keyfî kararların verilmesine yol açacak, personeli tedirgin edecek, ayrıca Anayasa'ya da aykırı tabii. Yani bir kurumun, tabii, burada emniyet söz konusu, emniyet teşkilatının korkutularak göreve sevki mümkün değil yani korku kültürü başarıyı getirmez. Bir de şimdi zannediyorum uygulamada işte nöbet görevi var, AR-GE görevi var, depo görevi var, müdüriyet emri var, bunun gibi hâli hazır uygulanan zannediyorum hususlar var. Şimdi bu tür uygulamalara yasal dayanak getiriliyor gibi bir düşünce var. Pek çok meslek mensubunda da var arkadaşlar bu. Görev verilmek istenmeyen ikinci sınıf emniyet müdürü, üçüncü sınıf emniyet müdürü, dördüncü sınıf emniyet müdürlerine görev verilmeden birim amiri emrinde sadece araştırma inceleme adı altında pasif görevler verilebilecek. Bu, demin de söylediğim gibi personelin bilgisinden, birikiminden, tecrübesinden yararlanmayı engelleyen bir husus. Bir de tabii, böyle yapılınca kaynaklar da israf edilmiş oluyor. Siz uzman personeli, yetişmiş personeli gerektiği yerde çalıştırmazsanız, pasifleştirirseniz bu aynı zamanda bir kaynak israfıdır değerli arkadaşlarım.
Polisin emekliliğine ilişkin özlük hakları giderilmedi, siz de biliyorsunuz, tüm çabalarımıza rağmen. Polisin gece ve gündüz olmak üzere haftalık ortalama 64 saat çalıştırıldığı bir ortamda biz bu düzenlemeyi yapıyoruz. Bunun karşılığında saat başı ücret hiç yok, yani saat başı ücret alınmıyor. Kamu çalışanlarının aldıkları zam hepinizin malumu, gittikçe enflasyon karşısında eriyor. Buna karşılık elektriğe, doğal gaza zam geliyor, vergi oranları artıyor, enflasyonist bir ortam var. Bu memurun maaşının erimesine yol açıyor. Bir de bu getirdiğiniz düzenlemelerle ayrıca onu tedirgin edecek düzenlemeler de yapılırsa göreve sevkte zorluk çekebilirsiniz. Şimdi, tabii, kabul edersiniz etmezsiniz ama kamuoyunda şöyle bir algı var, diyorlar ki ya, son günlerde suç oranın artması, poliste yapılan yer değiştirmelerin, uygulamaların, görevden almaların etkisi var. Ya, bunu zaten siz de duyuyorsunuz, biz de duyuyoruz. Bunun doğruluk derecesi nedir? Zannediyorum Hükûmet temsilcisi belki bu konuda bizi aydınlatır ama toplumda öyle bir algı da var. Emniyet Müdürlüğü meslek kademelerinde bekleme süreleri kısadır gerçekten. Amaç mevcut birikimi tamamen siz muhtemelen tasfiye etmek istiyorsunuz. Şimdi Emniyet Genel Müdürlüğünde şöyle bir anlayış vardı, yani İçişleri Bakanlığında da var bu emniyetteki piramit biraz ters. Yani insanlar üstte yığılma var; orta kademe yöneticileri aslında en çok ihtiyaç duyulan personel, onların sayısı az, yukarıda yığılmalar var. Yani doğru kabul edilebilir, ona bir şey demiyorum ama bu yapılan değişiklik bunu gidermiyor. Keşke onu giderecek şekilde bir düzenleme yapılsaydı, bekleme süreleri ona göre tespit edilebilseydi, rütbe bekleme süreleri, bu hoş karşılanabilirdi ama öyle değil, yapılan değişiklik piramidi düzeltmiyor, belli bir yapı olduğu ifade edilen bazı personelin tasfiyesini öngören bir değişiklik gibi görünüyor ama bunu yaparken... Demin o İngiliz atasözünü de örnek olarak verdim, gerçekten güzel bir söz, bir daha söylüyorum: "Bebeği yıkadığın suyu dökerken bebeği de çöpe atma." diyor Bunu bizim hep göz önünde bulundurmamız lazım.
Tasarıyla bütün rütbelere terfilerde mülakat ve yazılı sınav şartı getiriliyor. Yani biz şimdi, değerli arkadaşlarım, mülakatların Türkiye'de nasıl yapıldığını görüyoruz. Şimdi, mülakatı yapacak olan arkadaşlar gerçekten tarafsız yapmak isteyebilirler, ben ona bir şey demiyorum, tarafsız mülakat yapmak isteyebilirler ama siyasetçiler -yani tabii, biz de artık siyaset yapıyoruz- arkadaşlar, o mülakatı yapanları rahat bırakmazlar. Bakın, bunu kesin söylüyorum. Şimdi, bunun örneğini biliyoruz, kaymakamlık sınavlarına bakın, diğer sınavlara bakın, herkes mutlaka şunun bunun peşinde koşuyor. Çünkü başka sınava girer, başka almıyorlar. Ben o çocukları da kınamıyorum, başka giremiyor, imkân bulamıyor. Şimdi, bu sınavı yapan kamu görevlileri de bilirler ki efendim kendilerine liste geliyor. İşte şunun tavassutu, bunun tavassutu yani o mülakatı yapan heyet -burada merkez değerlendirme kurulu, yüksek değerlendirme kurulu zannediyorum geçiyor- o heyet tarafsız bir gözle mülakat yapmak istese bile onlara o tarafsız mülakatı yaptırmazlar. O nedenle bu mülakat işini sona erdirmek lazım. Bir de şu var yani üçüncü sınıf emniyet müdürü olmuş, ikinci sınıf emniyet müdürü olacak, yani neyini mülakata tabi tutacaksınız arkadaşlar. Şimdi, kamu görevini insanlar yaptı ve diyelim ki beşinci sınıf ilçeden dördüncü sınıf ilçeye atanacak bir kaymakamı nasıl sınava tabi tutacaksınız yani ne soracaksınız da sınava tabi tutacaksınız? Onun sicili var, yaptığı görevler var, performans değerlendirmesi var vesaire. Yani ona göre değerlendirme yapılmalı, her şeyde sınav olmaz. Celal Bey söyledi ya, ne demiş?
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Uganda'nın merkez bankası başkanı...
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Uganda'nın merkez... Yani tabii, belki bir ekstrem örnek ama benzer şeyler var yani benzer hususlar var.
Şimdi, B grubu amirliği kaldırıyoruz galiba, değil mi, onu kaldırıyoruz ama mevcut personel için bunu muhafaza ediyoruz. Bu bir eşitsizlik doğuruyor. Bakın, mevcut personel bundan çok şikâyet ediyor. Çok şey geldi bize, mutlaka size de gelmiştir. Yani bir uygulamayı ortadan kaldırıyoruz ama mevcut personel için o uygulamayı devam ettiriyoruz. Bu personel arasında rahatsızlığa yol açıyor. A grubu ve B grubu amirlik müessesesini kaldırıyorsanız yani tüm amirler A grubu olacaksa mevcutların da bunlardan yaralanması lazım.
Şimdi, ikinci sınıf emniyet müdürlüğünden birinci sınıf emniyet müdürlüğüne geçiş süresi çok kısa, bir yıl olmaz arkadaşlar. Gerçi bu ülkede altı ay içerisinde bir hâkim önce Danıştay üyesi sonra Anayasa Mahkemesine üye yapılmakla hız rekoru kırdı ama yani bu tür uygulamalardan da vazgeçmek lazım diye düşünüyorum.
Bir de yaş meselesi var. 26 yaş sınırını koymuşsunuz, bu konuda da pek çok yakınma var. Şimdi, kariyer mesleklerine girişte genellikle, tabii, kurumdan kuruma değişmekle beraber genellikle 30 yaş civarı uygulanıyor. Gerçi Sayın Mehmet Erdoğan 28 dedi galiba yani "28'i hiç olmazsa muhafaza edelim." dedi ama diğer kariyer mesleklerinde yaş ne ise bana göre bu da benzeri olmalı. Bilmiyorum kaymakamlıkta yaş şimdi ne oldu. Bizim zamanımızda 29'du, şimdi ne oldu bilmiyorum, düştü mü yükseldi mi ama kariyer mesleklerinde ortalama 30 civarında galiba.
İÇİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI OSMAN GÜNEŞ - 35 oldu.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - 35 mi? Ya, neyse ama bak burada da 26'ya indiriyoruz. Yani şimdi bunun da yeniden gözden geçirilmesi lazım.
Özetle şu: Emniyet teşkilatı ülkemiz için lüzumlu, önemli, gerekli bir teşkilattır, onda hiç şüphe yok çünkü insanların can güvenliği her şeyden evvel geliyor. Bunu dizayn ederken herhangi bir siyasi mülahazanın etkisinde kalmamak lazım. Ekipleşmeyi önleyecek, sadece ehliyete ve liyakate önem verecek bir düzenleme getirmek lazım. Şimdi bu tasarıyı incelediğimiz zaman deneyimin, tecrübenin ikinci plana atıldığı gibi bir durum ortaya çıkıyor. Deneyimi göz ardı etmemek lazım, deneyimin yanında liyakate de önem vermek lazım ama sadece liyakat çok sübjektif değerlendirmelere müsait bir şeydir. Liyakati ancak siz tecrübeyle birlikte değerlendirirseniz olumlu sonuç alabilirsiniz diyorum.
Sayın Başkan, gördüğün gibi çok fazla da konu dışına çıkmadık. Bu konudaki görüşlerimizi ifade ettik ama...
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Bu konudaki tavsiyeleriniz nedeniyle bu yaşla alakalı bu düzenleme -önerge de arkadaşlar verdi- 28 olarak muhafaza edilecek.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Vallahi, bakın, bir yerlerde 35'miş, bana göre 30 daha uygun olur ama tabii, yani bir değerlendirme yapmak lazım.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.