KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, 11'inci madde, o da beş fıkradan oluşuyor. Şimdi 11'inci maddenin önemli hususlarından biri, polis kolejini kapatıyoruz.

Şimdi, tabii, polis koleji kapatılabilir de ama kazanılmış haklara riayet etmek lazımdır. Şimdi, burada bir hüküm var; deniliyor ki alınan puanlara göre... Efendim, şöyle diyor, aynen buradan okuyayım: "Polis kolejinde öğrenime devam eden öğrenciler, Millî Eğitim Bakanlığınca polis koleji giriş sınavının yapıldığı tarihte aldıkları Ortaöğretim Yerleştirme Puanları dikkate alınarak durumlarına uygun okullara naklen kaydedilirler." Şimdi, burada bu polis koleji öğrencilerine herhangi bir tercih hakkı tanınmıyor, Millî Eğitim Bakanlığı yerleştirecek. Hâlbuki bu çocuklar sınava girdiği vakit, burası olmasaydı, diledikleri, puanlarına uygun farklı okullara girebileceklerdi. Burada bir hak kaybı var. Yani polis kolejinin bana göre kapanmaması lazım, o iş ayrı bir şey; kapanıyorsa bile kazanılmış haklara riayet etmek lazımdı. Polis koleji zannediyorum 1937'den bu yana eğitim-öğretime devam eden bir eğitim kurumu, bugüne kadar pek çok öğrenci de yetiştirmiştir, 10 binden fazla muhtemelen öğrenci yetiştirmiştir. Belki, aramızda olan Emniyet mensubu arkadaşlarımızdan kolej mezunu olanlar da vardır. Böyle bir gerekliliğe niye varıldı, onu anlamakta zorluk çekiyorum. Şimdi, tasarının tümü görüşülürken, zannediyorum, Hükûmet temsilcisi şöyle bir ifade kullanmıştı: "Zaman zaman zaten polis kolejleri kapatıldı, işte öbürü kapatıldı, beriki kapatıldı, şimdi de tümünü kapatıyoruz." Ama o zaman onlar kapatıldığı vakit öğrenciler böyle mağdur edilmemişti, efendim, o polis kolejinde okuyan öğrenciler kapatılmayan kolejlere nakledilmişlerdi, öyle hatırlıyorum. Bu defaki düzenleme bu tür bir mağduriyete sebep oluyor, birincisi bu.

İkincisi: Şimdi, deniyor ki: "Efendim -yani açıkça denmese de öyle- işte, buradaki öğrenciler cemaate mensup kişilerce cemaatin amaçları doğrultusunda eğitiliyor." Öyle yani açıkça olmasa bile öyle, kapatılma sebebi bu. Şimdi, bu çocuklar 13-14 yaşında, bilemediniz 15 yaşında, efendim, bu okula geliyor, burada bu şekilde yetiştiriliyorlarsa, bana göre, o zaman Emniyet Genel Müdürlüğünün oturup külahını önüne koyması lazım ve yeniden bir değerlendirme yapması lazım. Koleji kapatmakla iş bitmez ki. Zamanında, biliyorsunuz, özel sınıflar ihdas edilmişti. O özel sınıflarda yetiştirilen pek çok üst düzey görevli oldu, o zaman onlar için de öyle söylendi, zannediyorum, yanılmıyorsam öyle. Hatta şu anda böyle olduğu, daha doğrusu, cemaate yakın olduğu iddia edilen bir kısım personelin de o özel sınıflarda yetiştiği söyleniyor. Yani burada esas olan, bir yeri, bir okulu, bir eğitim kurumunu kapatmaktan ziyade orada nasıl bir eğitim vereceksiniz, onun tespit edilmesidir. Siz nasıl eğitim verirseniz çocuklar öyle yetişir. O nedenle bu konu bize yanlış gelmiştir, biz bunun yanlış olduğunu değerlendiriyoruz. Evet, benim elimdeki notlara göre 10.894 öğrenci bugüne kadar Ankara Polis Kolejinden mezun olmuş ve bu mezun olan öğrenciler devletin muhtelif kademelerinde görev almışlardır. O nedenle, bize göre, kazanılmış hakların korunması lazım. Gene, buradaki öğretim üyeleri Millî Eğitim Bakanlığına bildiriliyor, işte, orada da gene efendim, bir tasfiye hareketi yapılacak.

Şimdi, Geçici 25'inci maddede bir adaletsizlik var. Tazminatını ödemiş olanların tazminatları geri ödenmiyor. O zaman tazminatını ödemiş olanın kabahati ne? Madde şöyle diyor: "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ek 24 üncü madde gereğince tazminat yükümlülüğü doğanlar ve devam edenler bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde memuriyetten ayrıldıkları birimlere müracaat etmeleri halinde ek 24 üncü maddenin beşinci fıkrası hükmünden yararlandırılırlar." Yani zannediyorum tazminattan muaf kılınıyorlar. "Ödemesi devam edenlerden ek 24 üncü maddenin beşinci fıkrası çerçevesinde yapılacak hesaplamaya göre fazla ödeme yapmış olanlar ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce ödemesini tamamlamış olanlara geri ödeme yapılmaz." Bu, bir eşitsizlik doğuruyor. O zaman, zamanında tazminatını ödemiş olanlar sanki haksızlığa uğruyormuş gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Şimdi, ikinci husus, üçüncü fıkra, Geçici 26'ncı madde. Bakın, siz (A) grubu ve (B) grubu amir ikilemine son veriyorsunuz ancak bu madde şöyle diyor: "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce atanan polis amirlerinin rütbelerde ve meslek derecelerinde zorunlu en az bekleme süreleri ile (B) grubundan (A) grubuna geçiş işlemleri aşağıdaki hükümler çerçevesinde yürütülür." Oysa bu düzenleme (A) ve (B) grubu amir ikilemini ortadan kaldırıyor; ortadan kaldırdığına göre o zaman mevcut personelin de bundan yararlandırılması lazım. Aksi hâlde şu anda amir durumunda olan ve emrinde başka personel çalıştıran birinin üzerine, o alttan gelen ancak (A) grubu amiri olan kişi gelecek, onun üstüne çıkacak. Yani emirde çalışan, emir verir duruma gelecek ki bu da hiyerarşik yapıya ve kurum disiplinine aykırı bir durumdur, bunun da düzeltilmesi gerekir diye düşünüyoruz.

Geçici 27'nci maddede de, tamamen burada öngörülen bir tasfiyedir. İşte, burada görevler sayılmış, bu görevleri ifa edenlerin dışındaki 1'inci sınıf emniyet müdürleri emekliye sevk edilecekler, bu, bir tasfiye hareketidir. Bu zaten -biraz evvel de söyledik- Anayasa Mahkemesinden geri döner. Siz şöyle diyebilirsiniz: "Ya, Anayasa Mahkemesi kararları geriye yürümez. Anayasa Mahkemesi karar verene kadar biz gereğini yaparız." Ama geçmiş uygulamalar da gösterdi ki Anayasa Mahkemesi kararı geriye yürümüyor ama o kanuna istinaden emekliye ayrılmış olanlar geriye dönme hakkını kazanıyorlar şu veya bu şekilde. Daha önce de bunu görmüş idik. Bu (B) grubundan (A) grubuna geçiş de gene sınavlı, gene sınav öngörüyorsunuz. Biz bu sınavın objektif olmayacağını da önceden görüyoruz. Zaten bunu diğer vesilelerle de ifade ettik.

Şimdi, geçici 28'inci maddede bir düzenleme var, gene bu çerçeve 11'inci maddenin içerisinde yer alan. Ne diyorsunuz? "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki son beş yıl içinde yetkili disiplin kurullarınca meslekten veya Devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla tecziye edilmesi gerektiği halde 657 sayılı Kanunun 127 nci maddesine göre ceza verme yetkisi zamanaşımına uğradığı için cezalandırılamayan emniyet teşkilatı mensupları; Yüksek Değerlendirme Kurulunun kararı ve Bakanın onayıyla emekliye sevk edilirler. Bu suretle emekliye sevk edilenlerden emeklilik veya yaşlılık aylığı bağlanmasına hak kazanamamış olanlara, istekleri halinde, herhangi bir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın ilgili mevzuat hükümleri gereğince yaşlılık toptan ödemesi yapılır." Zannediyorum, bununla ilgili bir değişiklik önergesi veriyorsunuz değil mi İdris Bey? Bu geçici 28'inci maddeyle ilgili bir değişiklik önergesi veriyorsunuz.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Evet, doğru.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - O verdiğiniz önerge de şunu öngörüyor: Bu durumda olanlar Devlet Personel Başkanlığında başka kurumlara yerleştirilecekler, değil mi? Zannediyorum önerge o şekilde.

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Doğru, doğru evet.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Şimdi, ceza zaman aşımına uğradıysa onları ikinci bir cezai işleme tabi tutmak hukuka uygun değil. O zaman yapılması gereken nedir? Bu zaman aşımına sebebiyet verenlerden hesap sormaktır yani yapılması gereken odur. Eskiden, ya ben hatırlıyorum, zaman aşımına sebebiyet veren mülkiye müfettişleri hakkında Danıştay suç duyurusunda bulunuyordu. Yani şimdi bunlarda birilerinin ihmali veya başka düşünceleri nedeniyle bu durum hasıl olmuştur. O zaman bunları ikinci bir cezaya çarptırmak yerine bu duruma sebebiyet verenlerden hesap sormanız lazım gelir diye düşünüyorum. O nedenle -tabii, önerge sırasında da biz görüşümüzü belki ifade edeceğiz burada da ifade ediyoruz- bu önerge de bize göre o sebepten sakat. Yani şimdi zaman aşımına uğramışsa uğramıştır. Bu kazanılmış bir haktır.

Madde üzerinde söyleyeceklerimiz bunlar. Tekrarlamak gerekirse değerli arkadaşlarım -ileride Güvenlik Bilimleri Fakültesinin kapatılmasıyla ilgili konu gündeme geldiği zaman gene görüşlerimizi ifade edeceğiz- bunlar yanlış. Polislik belli bir meslek eğitimini gerektiren bir alandır, bunu kabul etmemiz lazım. Yani hadi koleji kapatıyorsunuz, neyse ne de ama Güvenlik Bilimleri Fakültesini kapatmak kadar yanlış bir şey yoktur. Polislik bir meslek eğitimini gerektirir. Yani siz aksi hâlde bu mesleği yürütemezsiniz, bunun zararını çok göreceksiniz. Hukuk fakültesinde yetişenler hâkim, savcı, avukat oluyor; diğer üniversitelerde mezun olanlar kendi gördükleri eğitime göre meslek gruplarına ayrılıyorlar. Peki, Güvenlik Bilimleri Fakültesini niye lağvediyoruz? Varsa orada bir konuna aykırı yapılanma onu giderin, o zor bir şey değil ki, isterseniz onu giderirsiniz, diyorum. Bu nedenle bu maddenin de günün şartlarına, Emniyet Genel Müdürlüğünün yapacağı görevlere uygun olmadığını ve sıkıntı yaratacağını düşünüyoruz.

Teşekkür ederim.