| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 14 .01.2015 |
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Ben teşekkür ediyorum.
Şimdi, arkadaşlar, tabii ki polis kolejini bir kere kapatırken bu A grubu, B grubu emniyet müdürlerinin durumunu tartışırken şöyle bir şeyden bahsetmek lazım: Demokrasi kolay bir rejim değil, demokrasinin zorlukları var çünkü demokraside diktatörlüklerde, padişahlıkta, sultanlıkta olduğu gibi "Ya, ben bugün sabah kalktım, böyle uygun gördüm." deme imkânı yok. Demokrasi bir kurumlar ve kurallar rejimi. Kuralları yaparken de -bütün dünyadaki hukukun evrensel ilkesinde ne vardır- önce müktesep haklar. Bu çocuklar bu polis kolejine girmiş. Şimdi, ben polis kolejinin ve Polis Akademisinin güvenlik bilimleri fakültesinin de yaşatılması gerektiğine inanıyorum.
Şimdi, geçmişte biz kaymakamlık yaptığımız yıllarda, hele hele mesleğe ilk başladığımız yıllarda çok enteresan gözlemlerimiz oldu, muhtemelen Sayın Bakanımızın bize göre daha fazla bu konuda gözlemleri olmuştur. Köye gittiğimizde köydeki ilkokul öğretmeninin öğretmen okulunda mı yoksa üniversiteden mi mezun olduğunu biz okulun bahçesine girdiğimizde anlardık. Öğretmen okulundan mezun olan öğretmen tarımı bilirdi, ufak tefek soba kurmasını bilirdi, efendim, etrafı ufak tefek tamiratları yapmasını bilirdi, onun okulunun bahçesine girdiğinizde dört başı mahmur bir bahçeye girerdiniz ama köylere gitmiş, şehirde yetişmiş, üniversiteden mezun olmuş öğretmenlerle de karşılaştık. Bir kış günü bir köy okuluna gittim, okulda soba yanmıyor, çok da iyi biliyoruz, okulun kömürünü gönderdik, her şeyini yaptık. Tabii, sınıftan şöyle bir kenara çıktım, öğretmeni çağırdım, dedim ki: Hocam, sıkıntı nedir, soba niye yanmıyor? "Ya, muhtara söyledim, sobayı kurmadı." dedi. Adamcağız soba kurmasını bilmiyor. Yani biz hep suçluyoruz ama adam kurmasını bilmiyor, şehirde yetişmiş, üniversiteden mezun olmuş, sınıf öğretmeni olarak gelmiş.
ALİ TURAN (Sivas) - Onu biz atamamıştık.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Siz atamadınız ama bakın yani bu sistemden bahsediyorum. Şimdi, aynı şekilde polis kolejine giren çocuk...
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Ya, sizin atadıklarınızı dün söyledi işte Ahmet Toptaş ya, ırza tasaddi suçu işleyenleri müdür atadınız yani.
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Yok, onu ben söyledim. İki tane var Muğla'da.
BAŞKAN - Sayın Dinçer...
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Ali Bey her seferinde sataşırsa ben de ona sataşırım, sütten çıkmış ak kaşık değil kardeş atadıklarınız.
(Komisyon sıralarından karşılıklı laf atmalar)
BAŞKAN - Sayın Turan...
Ya zaman geçtikçe niye böyle oluyor anlamıyorum ya!
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Şimdi, arkadaşlar...
Bir daha söyleyin kayıtlara geçsin "Biz melek değiliz." Tabii, siz melek değilsiniz ama biz devletin içerisinden geldiğimiz için devletin bazı kurallarını biliyoruz. Şimdi, her devlet memurunun bir dosyası vardır. Bizim orada söylediğimiz şey şu: Siyasetçiler bilmeyebilir ama atadığınız bürokratlar size der ki: "Sahip çıktığınız bu öğretmeni okul müdürü yapamazsınız çünkü bunun dosyasında şöyle sıkıntılar var." Bu sıkıntılar aşılarak Muğla'da iki tane öğretmen okul müdürü yapıldı. Birisini söyledik, istifa ettirdiler genel kurulda, ben o zaman bilmiyordum. İkincisini de öğrendim, şimdi dün soru önergesini Millî Eğitim Bakanına gönderdim, tabii ne yapacak onu bilmiyorum, bekliyorum ama burada benim merak ettiğim şey bu bilgilere sahip olup da, dosyasına sahip olup da o öğretmenlerin müdür olarak atanmasının altına imza atan millî eğitim müdürü sınav komisyonundakilere ne yapacaklar ben onu merak ediyorum. Yani onlara karşı bir işlem yaparsa, onları görevinden alırsa ha, o zaman Millî Eğitim Bakanının iyi niyetinden en azından bahsedebilirim. Şimdi, burada da söylemek istediğimiz şey şu: Polis kolejine giren bir çocuk sekiz sene boyunca polis kolejinde ve Polis Akademisinde "Ben polis olacağım." diye kendisini bu hizmete çünkü insanların hepsinde çok enteresan, seçici algıları ve psikolojileri var. Alışkanlık mesela, buraya, Meclise geliyorsunuz, her zaman, farkında olmadan aynı yere oturuyorsunuz. Bunun gibi, polis kolejine giren insan da o yaştan itibaren hep dünyadaki güvenlikle ilgili, ülkemizdeki güvenlikle ilgili olayları takip ediyor. Belki bunların bir kısmını farkına varmadan yapıyor ama bu kültürle, bu kültürün içinde büyüyerek 22, 23 yaşına geliyor, komiser muavini olarak göreve başlıyor. Şimdi, siz polis yetiştirmedeki çok önemli, bizim cumhuriyet tarihi boyunca biriktirdiğimiz önemli birikimleri... Yani Polis Akademisi mantar değil ki, bir günde çıkmadı ki, ta Osmanlıdan beri polisle ilgili, iç güvenlikle birikimlerimiz şekillene şekillene geldi, Polis Akademisine dönüştü. Sonra, Polis Akademisi kurulduktan sonra, aynen askerî liselerde olduğu gibi, lise ayağı da kurulursa daha iyi olur diye bir çalışma yapıldı, lise ayağı da kuruldu. Yani şimdi, siz bunları sökerek birikmiş bir kültürü bundan sonrası için yok ediyorsunuz. Ayrıca, şu anda bu okullarda okumakta olan çocukların hakkını da gasbediyorsunuz. Efendim, Sayın Bakana sorduğumuzda tasarının tümü konuşulurken "Burada sınav yolsuzlukları var." Şimdi, sınav yolsuzlukları varsa biz de şunu söylüyoruz: Yani hani, "Mektepler olmasaydı maarifi ne güzel idare ederdim." diyen bakanlarımız tarihte var, bununla sizin şu anda "Ben Polis Kolejini kapatarak, Polis Akademisini kapatarak burada huzuru sağlayacağım." demenizin arasında ne fark var? Ayrıca, siz iktidar olarak kendi bünyenizdeki iki tane okula sahip çıkamıyorsanız bu ülkenin güvenliğini, huzurunu, asayişini nasıl sağlayacaksınız. Yani, bir kere aynaya bakın, bazı şeylerde tamam, sataşın yani biz onlara bir şey demiyoruz ama bir aynaya bakın. Eğer burada bir arıza varsa, bir arıza oluştuysa, sınav yolsuzluğu oluştuysa bu, AKP iktidarının eseridir. Yani tamam, bizi eleştirin, sataşın ama kendi yaptıklarınızı söylerken bu kadar da kızmayın, biraz da tahammül edeceksiniz. Burada ne varsa yanlış, sizin eseriniz. Şu anda, Polis Akademisinin son sınıfındaki öğrenci sekiz senedir İçişleri Bakanlığının gözetiminde eğitim yapıyor, şimdi o çocuğun hakkını alıyorsunuz dediğimizde, "Yahu, hak gaspı yok." diyorsunuz, ne var o zaman? Yani bu çocuk şimdi, bu saatten sonra bu hakkı... Yani altı ay sonra, dört ay sonra komiser muavini olacak çocuğu okuldan atıyorsunuz, gönderiyorsunuz bilmem ne fakültesine; 400 bin iktisadi idari bilimler fakültesi mezunu işsiz genç var bu ülkede, o 400 binin üzerine 1.400 daha ekliyorsunuz. Yani bu çocukları burada işlerinden ettiğinizde sizin iktidarınız döneminde girdiği hangi imtihanı kazanacak bu çocuklar? Biz bu kadar saf mıyız? Yani öyle mi gözüküyoruz oradan bakınca, onu da ben merak ediyorum. Allah bunu size sormayacak mı, bu çocukların hakkını, hukukunu?
Şimdi, öbür taraftan, A grubu, B grubu diye bir şey ihdas ediyorsunuz. Şimdi, üniversite mezunu iki tane polis memuru, birisi şu anda, üç sene önce komiser muavini olmuş, birisi de onun emrinde çalışan üniversite mezunu; şimdi, birisinin emrinde çalıştığı memur üç ay sonra, beş ay sonra açacağınız amirlik sınavına müracaat edecek, onu, üniversite mezunu, A grubu yapacaksınız, beş sene sonra öbürünün başına amir olacak. Bunlar çok adil değil. Ayrıca, bir de B grubu olanın A grubuna geçişiyle ilgili de zaten kontenjan koyuyorsunuz yani hepsi başarılı olsa, dişiyle kuş tutsa da zaten onlara diyorsunuz ki: "Biz sizi a grubu amir yapmayız." Buna da bir sınırlama, kota koymuşsunuz. Ha, şimdi, Sayın Bakanın Plan ve Bütçe Komisyonunda ve burada bu kanun, güvenlik paketi ilk Komisyona geldiğinde söylediği, gösterdiği piramitler vardı, şimdi, mevcut hâliyle, mevcut yasamıza göre, mevcut terfi sistemine göre bir vatandaşın birinci sınıfa gelme süresi yirmi yedi sene, şimdi bunu yirmi bir seneye düşürüyorsunuz. Yani sıkıntı piramidin yukarısındaysa aşağıdaki bekleme sürelerini uzatarak gitmemiz lazım ama şimdi, biz aşağıdaki bekleme sürelerini azaltıyoruz, süratle, ha bire birilerini emekli etmeye çalışıyoruz. İşte, yok şu kadar duran emekli, bu kadar duran emekli, şuna şöyle aba altından sopa, buna böyle aba altından sopa; iyi de yani bu emniyet oyuncak değil, emniyet, huzur bize ne kadar lazımsa size de o kadar lazım. Siz Türk polisini, Türk jandarmasını devletin, milletin jandarması, polisi olmaktan uzaklaştırır, bugün AKP'nin polisi hâline getirirseniz bundan sonra polis, kim iktidardaysa onun polisi olur ve bu kaos, kargaşa uzun uzadıya devam eder.
Şimdi, tabii, şu emekliye sevk etme işi de ayrı bir garabet. Yani "Bizim görev verdiğimiz, elimizdeki birinci sınıf müdürler içinden seçip okul müdürü, il müdürü, polisevi müdürü vesaire müdürü yaptıklarımız emeklilikten muaftır ama bizim sevgimize muttali olamayan, bizim listemize giremeyenlerin vay hâline." Buraya açıkça yazmışsınız bunu. Gene, "İkinci, üçüncü, dördüncü sınıf emniyet müdürü rütbesinde bulunanların emeklilik ve yaşlılık aylığı bağlanmasına gerekli şartları haiz olanlar bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içerisinde Yüksek Değerlendirme Kurulunun teklifi ve İçişleri Bakanının onayıyla resen emekliye sevk edilir." Resen emekliye sevk etme işi -Sayın Bakanımız bunu çok iyi bilirler- 12 Eylülde yapılmış. İşte, Allah rahmet eylesin, vefat eden, yarın cenazesini kaldıracağımız Sayın Yener Rakıcıoğlu 12 Eylülde resen emekli edilenlerden, sonra, Danıştay kararıyla geriye dönüp 1991 yılında tekrar vali olarak atanan bir büyüğümüz. Yani bu resen emeklilik ihtilal dönemlerinde uygulanmış ama hani, "darbe" diyorsunuz, sizin yaptığınız da bir darbe işte, yani aynen 12 Eylüldeki gibi, hiçbir farkı yok. Bu kadar insanın çoluğu var, çocuğu var, emekli ettiniz, bu insanlar bundan sonra evine nasıl ekmek götürecek, nasıl iş yapacaklar, o da ayrı bir şey.
Şimdi, tabii, bir de bu geçici 28'inci madde var. Bir kere, tabii ki aynen bu çocukların haklarıyla ilgili olduğu gibi, "Son beş yıl içinde yetkili disiplin kurullarınca meslekten veya devlet memurluğundan çıkarma cezasıyla tevzi edilmesi gerektiği hâlde..." Şimdi, buna nasıl karar vereceğiz? Bunlarla ilgili soruşturma nasıl yürütülecek? Eğer bunlarla ilgili bir soruşturma yürütülecek ise bu karar niçin bu soruşturmanın sonucunda Yüksek Değerlendirme Kurulu tarafından veriliyor? Niye Yüksek Disiplin Kurulu tarafından verilmiyor? Yani burada hadi, zaman aşımını kaldırdık yani Bakanlıkta şimdi iki tane kurul var, bir tane yeni kurulan Yüksek Değerlendirme Kurulu var, bir de Bakanlığın bu disiplin işleriyle ilgili Yüksek Disiplin Kurulu var. Hadi, zaman aşımını da gene hukuka aykırı bir şekilde yok ettik, bunu da kaldırdık, güzel; o zaman, bunların durumunu niye Yüksek Disiplin Kurulu değerlendirmiyor da Yüksek Değerlendirme Kurulu değerlendiriyor? Yani burada da bir yanlış var. Yani bu insanlar eğer suç işlediyse suçun değerlendirme yeri soruşturmaları usulüne göre tamamlandıktan sonra Yüksek Disiplin Kurulu, bu niye Yüksek Değerlendirme Kuruluna gidiyor, ben bunun cevabını merak ediyorum.
Ha, ikincisi: Bu insanlarla ilgili zamanaşımını kaldırdınız, bunları öyle ya da böyle siz meslekten atacaksınız, buna karar vermişsiniz, bunda da bir şey yok ama bu süre içerisinde iktidarda siz vardınız, pekâlâ, gerekli işini yapmayan, görevini yapmayan... Ben bunu Genel Kurulda bütçe konuşmamda da söyledim, "paralel" diye bir savaş açtınız, şimdi, bu süre içerisinde AKP'nin İçişleri Bakanlarına bir bakalım: Sayın Abdülkadir Aksu AKP'nin ilk İçişleri Bakanı 2002'de, şu anda partinin içinde, bir sıkıntısı var mı? Etkili, yetkili pozisyonda. Ondan sonra, Sayın Beşir Atalay partinin şu anda en etkili isimlerinden birisi, partinin basın sözcüsü. Ondan sonra, bir tek arada İdris Naim Şahin var partiden ayrılmış, onun dışında geriye kalan herkes partinin içerisinde iyi pozisyonlarda. Öbür taraftan, partinin İçişleri Bakanlığına atadığı Müsteşarlara bakalım: Birinci Müsteşar yaş haddinden emekli oldu, gitti; ikinci Müsteşar yaş haddinden emekli oldu, gitti; üçüncü Müsteşar burada Bakan Yardımcısı; dördüncü Müsteşar, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri. Yani bunlarda da bir geriye gidiş yok. Emniyet Genel Müdürlerine Bakalım: İlk atadıkları Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner yaş haddinden emekli oldu, ondan sonraki Emniyet Genel Müdürü şimdi Millî Savunma Komisyonu Başkanı, ondan sonraki Ankara Valisi. Arkadaşlar, şimdi, bakanların suçu yok, müsteşarların suçu yok, Emniyet Genel Müdürlerinin suçu yok, bu zavallıların suçu ne ya? Yani bunlara kim sahip çıkacak? Size ak saraydaki sahip çıkıyor, güzel, bunlar ne olacak? O zaman o dönemde görevde bulunan İçişleri Bakanları bir kere çıksınlar, milletten özür dilesinler, görevlerinden istifa etsinler. Diğer, yukarıdan aşağı bütün bürokratlar hakkında işlem yapılsın, bunlar hakkında da işlem yapılsın. Yani hani, sahibini dövemeyen başkasını dövermiş yani bu tamamen ona benziyor. Onun için, bu 11'inci maddenin topyekûn hiç tartışılmadan madde metninden çıkartılması lazım. Aksi takdirde, bu utanç tarih boyunca bu maddeyi yazanlara ve bu maddeye parmak kaldıranlara yapışır ve bu insanların haklarını da ne bu dünyada ne öbür dünyada ödeyemezsiniz, böyle bir saçmalık olmaz. Yani yaptığınız şey, "paralel" diye sanal bir düşman koydunuz, onun üzerinden Emniyeti istediğiniz şekilde dizayn etmeye çalışıyorsunuz. Bunu bize yutturamazsınız çünkü sizin "terör" diye bir şeyiniz yok, yani PKK'yı terör örgütü olarak görmüyorsunuz. Zaten, görseydiniz PKK'yı terör örgütü, onlar burada şimdi bu kanuna başka türlü muhalefet ederlerdi, öyle bir şey yok. İç tehdit değerlendirmesinde sizin tehdit olarak gördüğünüz, bundan sonra sizin parti olarak yaptığınız yanlışlara "yanlış" diye karşı çıkacak olan vatandaşları siz iç tehdit olarak görüyorsunuz. Bu düzenleme de AKP'nin kendisini koruma düzenlemesidir, terörle mücadele düzenlemesi değildir. Biz bu sizin "paralel" dediğiniz yapıyla ilgili yaptıklarınıza da samimi olarak inanmıyoruz. Eğer, böyle bir şey varsa onlarla beraber yaptığınız işlerde kullandığınız adamları da mahkemeye gönderirsiniz. Yani Deniz Baykal'la ilgili işlemi kim yaptı, MHP genel merkezindeki dinlemeleri kim yaptı, bunları mahkemeye gönderirsiniz. Bülent Arınç'a suikast iddiasıyla ortalığı karıştırıp sanal soruşturmalar yapanlar nerede, onları mahkemeye teslim edersiniz. Bu konuda açılmış dava bile yok. Onun için, biz sizin bu konudaki samimiyetinize asla ve kata inanmıyoruz.
Bu bakımdan, kul hakkına taalluk eden bu maddenin kökünden buradan kazınıp atılmasını bekliyorum ve hepinize tekrar teşekkür ediyorum.