| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)İçişleri Bakanlığı b)Emniyet Genel Müdürlüğü c)Jandarma Genel Komutanlığı ç)Sahil Güvenlik Komutanlığı d)Göç İdaresi Genel Müdürlüğü e)Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı f)Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .11.2018 |
KEMAL PEKÖZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Seyit Rıza'nın idam edilişinin 85'inci yıl dönümü. Öncelikle saygıyla ve rahmetle anarak başlamak istiyorum sözlerime.
On bir gün önce biz bir yıl dönümünü anmak durumunda kaldık. Bu yıl dönümü, eş genel başkanlarımız dâhil olmak üzere, 9 merkeze aynı anda aynı merkezden yönlendirilmiş kararlarla arkadaşlarımızın gözaltına alınıp cezaevlerine konmasının yıl dönümüydü. Arkadaşlarımız demokratik bir alanda siyaset yapıyorlardı, siyasal faaliyet yürütüyorlardı. Yaptıkları tüm faaliyetler de parti programına uygun olarak yapılan faaliyetlerdi. Fakat Türkiye'de sadece siyaset yapanlar değil, siyasal alanda faaliyet gösteren herkes ilk anda, eğer muhalifse, eğer iktidardan yana değilse, eğer farklı bir görüşü dile getiriyorsa şiddetle kınanmakta ve şiddetle karşı çıkılmakta, en azından cezaevlerine konmaktadır. Arkadaşlarımız haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde tutulmaya devam ediliyorlar. Zaman zaman yargılamaları sırasında davalarına gidiyoruz, izlemeye çalışıyoruz; arkadaşlarımızın istedikleri hiçbir talep mahkemeler tarafından kabul edilmediği gibi çoğunun dosyasında ele avuca gelir bir belge bile bulunmamaktadır.
Örnek olarak belediye başkanlarını vermek istiyorum. Sürekli belediye başkanlarının çuval çuval dağa para gönderdikleri iddia edilir. Oysaki bugüne kadar kayyum atanan, gasbedilen, el konulan 96 belediyemizden hiçbir tanesinin, hiçbir belediye başkanının dosyasında maddi şeylerle ilgili ne bir delil ne de bir suçlama var. Zaten belediyelerimizde, bütün kurumlarımızda olduğu gibi, müfettişler -her belediyede neredeyse kendilerine ayrılmış sürekli çalışan kadrosunda gibi- belediyelerde bulunup her gün hesapları denetlerlerken hiçbir gün en ufak bir maddi yolsuzluğa rastlamadıkları herkes tarafından biliniyor.
Ayrıca bir şey daha söyleniyor, deniyor ki: Hendekler kazıldı, iş makineleri oralarda kullanıldı. Hendekler 9 merkezde kazıldı, 9 merkezde bu eylemler gerçekleştirildi ki bunlar önlenebilirdi, eğer o zamanlar görüşmeler devam etmiş olsaydı, adaya giden heyetler gidip gelmiş olsalardı Sayın Öcalan'ın bir sözüyle bu hendekler kapatılabilirdi ve devam etmeyebilirdi. Onlarca belediyemizin hiçbir tarafında, bırakın hendek kazmayı, en ufak bir çukur bile kazılmamış olmasına rağmen arkadaşlarımız görevlerinden alındılar ve şu anda çok sayıda arkadaşımız cezaevinde kalmaya devam ediyor.
İçişleri Bakanı her demeç verdiğinde, her televizyona çıktığında ya da herhangi bir yerde herhangi bir konuşma yaptığında sadece ölmekten ve öldürmekten söz ediyor. Oysaki Türkiye'nin öldürmeye ve ölmeye ihtiyacı yok. İnsanlarımızı yaşatmaya ihtiyacımız var. Dolayısıyla da Türkiye'de öldürmeyi ve ölmeyi engelleyecek bir yolun bulunması gerekiyor. Bu yolun bulunmaması hâlinde hepimiz acı duymaya devam edeceğiz. Acının tarafı söz konusu olamaz. Her kimse ölen, her kimse ölmek zorunda kalan bizim için bir acı kaynağıdır, bizi, hepimizi derinden üzmektedir. Biz onun kimliğine, hangi taraftan olduğuna, hangi inançtan olduğuna bakmayız, sadece insan olarak düşünürüz ve onun için acı duyarız. Bu nedenle bu tavırlardan en kısa zamanda vazgeçmek gerekiyor ve Türkiye'nin demokratik bir ortamda, eşit koşullarda insanca yaşayabileceği, her insanın kendini mutlu hissedebileceği, bu ülkenin asli sahibi olarak görebileceği bir ortamın yaratılması gerekiyor. Burada da özellikle İçişleri Bakanlığına çok fazla görev düşüyor çünkü valilerin, kaymakamların çoğu zaman "Bakanlıktan gelen emir." dedikleri, çoğu zaman "Böyle isteniyor." dedikleri şekilde bütün faaliyetlerimiz engellenmeye çalışılıyor. Bir hafta önce Adana'da bir kongre yapacaktık, kongre sırasında güvenlik kuvvetleri kongre salonuna girip çekim yapmak istiyorlar. "Siz kongre salonuna giremezsiniz, dışarıda istediğinizi yapın ama içeride, kongre salonunda çekim yapamazsınız." dediğimiz zaman "Valilikten emir var." diye yazılı, mühürlü, imzalı yazılar gösterdiler bize.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)