KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Başkan, değerli katılımcılar; tabii Çevre Komisyonumuz önemli bir misyonla toplanıyor. Muhtemelen bu toplantı kamuoyuna doğrudan açık yapılmış olsaydı, herhâlde burada çok daha güçlü bir zeminde bu tartışmaları yapıyor olurduk ya da halklarımız, bu sorunların doğrudan muhatapları da bu gündemlerle çok daha doğrudan, direkt ilişki kurmuş olurlardı. Tabii, toplantımız maalesef bir sorun tespit ediyor fakat sorunun doğrudan muhatapları ya da doğrudan bundan olumsuz etkilenen ve bu konuda fikirleri olanlardan değil de sektör temsilcilerinden oluşan bir katılım oluşturmuş.

Şimdi, sorunun kaynağı olanlar sorunu çözemezler. Birinci mesele şu: Biz bu sorunlara hangi bakış açısıyla bakıyoruz yani nereden bakıyoruz, hangi dertle bakıyoruz; bir kere bunu açmak lazım. Bu noktada şunları söylemek isterim: Şimdi çevre meselesi bir duyarlılık meselesi değildir, bir hassasiyet meselesi değildir, düpedüz yaşamın, insan, doğa, habitat, işte yaban hayatı, bitkiler, sayamadığımız bir dizi faktörü doğrudan ilgilendiren çok komplike bir alan. Dolayısıyla bu konuda tek başına insanın ihtiyaçları üzerinden bakamazsınız bu meseleye. İnsanın ihtiyaçları üzerinden bakamadığınız gibi, daha da kötüsü bir avuç sermayedarın ihtiyacından hiç bakamazsınız. Bir kere bu açıdan, içinde bulunduğumuz özellikle on altı yıllık iktidar pratiğinde çok devasa ekolojik sorunlarla karşı karşıyayız. Bunların başında işte Karadeniz'de HES projeleridir, Karadeniz'de duble yollar projesidir. Örneğin, diyelim ki Cerattepe'deki altın madeni işletmeleridir, Ege Bölgesindeki JES'lerdir, termik santrallerdir, Sinop'ta nükleer santral projesidir ve benzeri yani sayamayacağımız kadar çok sayıda doğa tahribatı, doğa talanı var. Bütün bunlara da aslında bir enerji tarifi yapılarak ihtiyaç olduğu ifade ediliyor. Tabii biz şu soruyu soruyoruz bu açıdan: Kimin ihtiyacı, ne için? Bunu şöyle yani çok uzatamadığımız için kısaca söylemek gerekiyor, örneğin, yapılması planlanan toplam HES'ler, enerji ihtiyacının binde 3 ya da 4'ünü karşılıyor. Oysa enerji iletim hatlarının tamiratından elde edilecek gelirse yüzde 15, 16'sını karşılıyor yani aradaki ters orantıyı görmenizi isterim. Dolayısıyla bir tarif var, bu tarifin kendisi de aslında gerçeklikle alakalı değil. Dolayısıyla sermayeye peşkeş çekilen dereler, sahiller, yaylalar, tarım alanları başta olmak üzere kentin yaşanabilir alanlarına baktığımız zaman buralarda enerjiden ziyade sermayeye, enerji şirketlere peşkeş çekilmesiyle karşı karşıyayız. Tam tarihini hatırlamıyorum ama bir bakanımızın ifade ettiği üzere: "Biz 700 milyonluk bir nüfusun enerji ihtiyacını karşılayacağız." Şimdi bu da bir Avrupa nüfusu ediyor aslında. Dolayısıyla bir ülkenin 700 milyonluk bir enerjiyi karşılaması demek herhâlde intiharın ötesi bir şeydir. Bu açıdan ne için tarif ediyoruz, kimin ihtiyacı için tarif ediyoruz, bu açıdan bir problem olduğunu düşünüyoruz.

İkincisi: Burada örneğin, doğrudan buradan rahatsız olmuş, endişeli olan ve bu konuda tepkisini bir biçimde ifade eden ülkenin dört bir tarafında hem demokratik kitle örgütleri var, sendikalar var, çevre örgütleri var; bunların da burada gelip bu sorunları tartışması, doğrudan eleştiri ya da önerilerini sunması gerekir. Bu toplantıları biz bu hâle getirebilirsek eğer gerçekten çözüm üretmiş oluruz. Yani diyelim ki şimdi biz plastik atık meselesini tartışırken yani kendileri yanlış anlamasınlar ama meşrubat sanayicilerinden temsilci arkadaşın gelmesiyle bu sorun çözülemiyor. Yani örneğin diyelim ki siz Karadeniz'in dereleri çöplere dönüşen o köylülerini getirmezseniz buraya bir sonuç alamazsınız. Diyelim ki Aydın bir kanser iline dönmüş durumda, 30 civarında JES projesi var, bu JES projeleri sürüyor. Şimdi orada, o kanser kentine dönmüş Aydın ilinde bununla ilgili mücadele edenleri çağırmazsanız buraya buradan bir sonuç çıkartamayız dolayısıyla Parlamento rolünü oynayamaz, bu Komisyon da rolünü oynayamaz ve şuna dönüşür: Birilerinin ihtiyacı için, yabancı şirketlerin ihtiyaçları için, yerli sermaye şirketlerinin ihtiyaçları için iş yapmış oluruz.

En nihayetinde son dönem bakın, AKP iktidarına en çok eleştirinin geldiği yer bu meselelerdir, çevre meseleleridir. Çünkü çok büyük bir doğa talanı gerçekleşiyor ve bunun üzerinden hepinizin bildiği üzere çok sayıda zengin türemiş durumda, Karadeniz'de Cengiz İnşaat bunlardan bir tanesidir, Limak bunlardan bir tanesidir. Şimdi, biz o köyde doğal şartlar içerisinde sağlıklı yaşayan köylülerimizi mi dikkate alacağız yoksa Cengiz İnşaatın ekonomik ihtiyaçlarını mı dikkate alacağız; bu açıdan bir anlayış tartışmasını buradan yapmak gerektiğini düşünüyoruz.

Şimdilik böyle söyleyeyim, maddelerle ilgili daha sonra tekrar görüşlerimizi ifade ederiz.