| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi (2/1286) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .11.2018 |
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli komisyon üyeleri; Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi tarafımıza geldi. 6 milletvekili arkadaşımız kanun teklifini hazırlamış; 4'ü hukukçu, 1'i ekonomist, diğeri de yine iş adamı. Bu teklif geldi.
Tabii, ilk eleştirim şuradan başlayacak: Yani bu teklif gelirken alıştık artık, AKP, kanun tekliflerini hep torba yasayla getirmeye başladı, torbayla getirmeye başladı. Hiç birbiriyle ilişkisi olmayan, birbiriyle bağlantısı olmayan, farklı noktalarda kanun teklifleri bir araya getiriliyor. Tabii burası hukuk devleti, hukuk uygulamasının istikrarı açısından, hukuk güvenliği açısından sıkıntı ortaya koyuyor. Bu nedenle bu teklifin adı bile sıkıntılı, içeriği adını karşılamıyor. Aynı zamanda bu konuda meslek kuruluşlarının, baroların, diğer kuruluşların görüşleri alınmadan, bu konuda uzmanların görüşleri alınmadan bir çalışma yapılmış. Bunu nasıl tamamlıyoruz biz? Bize bu teklif gelince biz baroları arıyoruz, hukuk kurumlarını arıyoruz, diğer çalışmalarımızı yapıyoruz, daha sonra bu kısa zamanda gelip sizlerle birlikte bu teklifle ilgili görüşlerimizi açıklıyoruz. O nedenle bir çok sıkıntı oluşuyor bu konuda.
Bir de bilgilenme açısından da sıkıntılar var. Geçen hafta Ticaret Bakanlığı bütçesinin görüşmelerine katıldım. Orada Pekcan Bakanımız konkordato ilan eden 356 şirketten bahsetmişti. Yalnız bakan yardımcım ise 258 diye...
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Bendeki 257.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Evet, 257 dediniz. Yani geçen haftaki, Ticaret Bakanımızın açıklaması ile sizin açıklamanız çok farklı. Yani bilgilenme açısından, bilgi açısından bir farklılık da var bu konuda. Bu çerçevede sorularımız oluyor Mecliste, sorularımız zaten karşılık almıyor, bütçe görüşmelerinde bakanları görünce artık onlara fazla soru soruyoruz.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Ali Bey, bakan yardımcısı değil yalnız. Ali Bey düzeltelim de milletvekilimiz, kanun teklifinin sahibi.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Evet, bakan yardımcısı değil, teklif veren arkadaşımız. Yani bir sıkıntı var konuda, rakam belli değil. Bu rakamın ne olduğu konusunun da bir açıklığa kavuşturulması gerekir diye düşünüyorum Ali Bey.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Geçen haftadan itibaren 257.
SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Yani Ticaret Bakanı mı acaba bu konuda yanlış bilgilendirildi ya da siz mi yanlış bilgilendirildiniz, bunun açıklığa kavuşturulması gerekiyor.
Bu çerçevede kanun teklifiyle ilgili bazı açıklamalarımız olacak. Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun Teklifi'nde. "Teklifin ödeme emrinin tebliği ve borcun ödenmesi" başlıklı 6'ncı maddesi var. Bu 6'ncı maddesinde "Takip konusu borç, takip harç ve masraflarıyla birlikle, ödeme emrinde belirtilen hesap numarasına ödendiğinde takip sona erer." denilmekte. Her ne kadar gerek kanun gerekse avukatlık ücret tarifesinde vekâlet ücretinin takip giderlerinden, masraflarından olduğu konusu tartışmasız ise de daha önce tüketici hakem heyetinde görülen uyuşmazlıklarda vekâlet ücretine hükmedilmeyeceği yönündeki yargı kararı, yorumları düşünüldüğünde benzer bir olumsuz yorumla, kararla bu hususta da benzer bir sıkıntı yaşanılacağından endişe duymaktayız. Bu durumda teklifin 6'ncı maddesinin düzeltilmesi gerekir diye düşünüyoruz. Bu çerçevede şu cümle eklenirse "Takip konusu borç, takip harç, masraf ve vekâlet ücretleriyle birlikte, ödeme emrinde belirtilen hesap numarasına ödendiğinde takip sona erer." cümlesinin daha uygun olacağı düşüncesindeyim. Yani bunun da tartışılması gerekir diye düşünüyorum.
Ara buluculuk konusu geçen yıl fiiliyatta önümüze gelen bir kurum. Bilindiği gibi beş yıllık hukuk fakültesinden mezun olmuş avukat arkadaşlar ara bulucu olabiliyor. Bu konuda eğitim alıyoruz, eğitimden sonra sınava giriyoruz. Yeni bir sistem daha getirildi, bir de uzman ara buluculuk sistemi getirildi, o da bir eğitimden sonra geliyor. Tabii, beş yıllık bir şart var, bu şart önemli bir şart. Bu konuda bazı sıkıntılar yaşanabilir diye düşünüyorum ben. 6102 sayılı Kanun'un 4'üncü maddesinde sayılan dava ve takiplerin tamamında ara buluculara başvurulmuş olmasının dava şartı hâline getirilmesi konusunda bazı itirazlarım var. Barolara kayıtlı, hepimizin bildiği gibi şu anda 140 bin avukat var ve avukat stajyeri var ve her yıl 7.500 stajyer avukat barolara başlıyor, stajını bitiriyor. Bu konuda bugün vermiş olduğum kanun teklifinde avukatların baro stajından sonra, avukatlık stajından sonra sınav getirilmesi konusunda -boralar birliğiyle ÖSYM ve Adalet Bakanlığının oluşturduğu bir kurulla- bir kanun teklifi verdim. Bu kanun teklifinin de ayrıca arkadaşlarımız tarafından düşünülmesi, tartışılması gerekir diye bir ayraç koyuyorum. 140 bin avukatın bulunduğu yerde yalnızca 10 bin civarında ara bulucu var. Bu ara bulucunun faaliyet gösterdiği düşünüldüğünde yüzbinlerce kambiyo senetlerine ilişkin icra takibi ve alacak davasının ciddi anlamda gecikeceği, ticari uyuşmazlıkta bir yığılma yaşanacağı düşünülebilir. İhtilafın çözülmesinde bir ihtisas mahkemesini gerektirir ticari uyuşmazlıklarda her iki tarafın da vekille temsil zorunluluğu olmadan ara bulucu önüne getirilmesinin, ihtilafı çözmekten çok daha da karmaşık hâle getireceği muhtemel diye görüyorum. Doğrusu, burada mutlaka alternatif çözüm yollarından birisinin dava şartı olması isteniyorsa Avukatlık Kanunu'nun 35/A maddesinde düzenlenen ve taraf vekillerinin yürüteceği uzlaştırma ara buluculuk kurumunun öne çıkartılması daha doğru olacağı kanaatindeyim. Zira hukuk uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nda düzenlenen ara buluculuğun, ticari uyuşmazlıklarda denenmesi, istenilen çözümün sağlanmasına elverişli değildir. Oysa 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 35/A maddesinde düzenlenen alternatif çözüm yolu, her iki tarafın da avukatının içinde bulunduğu daha doğru, adil ve elverişli bir yöntem olacağını düşünüyorum. Ayrıca, Avukatlık Kanunu ve hukuku üzerinde kapsamlı bir çalışma yapılmadan, avukatlık mesleğinin çalışma alanını genişletmeden ve koşulları düzeltilmeden söz konusu düzenlemenin yasalaşması durumunda avukatların iş imkânlarının iyice daralacağı ve mesleğe yeni başlayan avukatlar başta olmak üzere meslektaşlarımızın ciddi bir geçim sorunuyla yüz yüze geleceği açıktır. Bu nedenle 20'nci madde ve devamının teklif metninden çıkartılması ve ileride daha kapsamlı bir düzenlemeyle birlikte ele alınmasının daha doğru ve daha uygun olacağını düşünüyorum.
Ayrıca, teklifte değişiklik yapılarak ticari uyuşmazlıklarda ara buluculuğun ihtiyari olarak kalması ve ara buluculuğa gidilen ihtiyari ve zorunlu hâllerin tamamında tarafların avukatla temsilinin zorunlu hâle getirilmesinin de uygun olacağı kanısındayım.
Aksi hâlde yıllar öncesinde hayalımıza giren AVM'ler şehirlerimizde hangi problemlere yol açmışsa mevcut hâlliyle ara buluculuk kurumu da benzeri problemleri getirecektir. Geleneksel ticari hayatımızı sona erdiren ve yerine global dünya düzeninin hâkim olduğu, yabancı para birimleriyle çalışan, kural ve işleyiş düzenini gayri millî çevrelerin belirlediği AVM sisteminin hukuktaki izdüşümü olan alternatif çözüm yollarının giderek millî hukuk sistemimizin alternatifine dönüşeceği gözden kaçmamalıdır diyorum.
Tabii, bunları derken ben bu bilgileri kendi bilgilerimle birleştirdim. Barolardan aldığım, hukukçu arkadaşlarımdan aldığım bilgileri yoğurarak söyledim bu teklifleri. Bu çerçevede ara buluculuk kurumunun düzenlenmesi gerekiyor.
Diğer maddeyse konkordato sistemiyle ilgili. Konkordato sistemiyle ilgili diyeceklerim, Türkiye'de büyük bir kriz var, ekonomik kriz var. Biz bunu söyleyince "Siyasette bunlar muhalif, Türkiye güzel bir şekilde yürüyor, ekonomisi güzel, dış kaynaklı müdahaleler var. Bu kaynaklı müdahalelere karşı kriz demek bile suç teşkil edici." diye hep karşımıza, önümüze birçok şey getirildi. "Ekonomik kriz var." diyenlerin hakkında bile birçok sorunlar çıkarıldı, haklarında suç duyurunda bulunulanlar da oldu Türkiye'mizde ama var, gerçekten var. Şu anda 3 bine yakın konkordato talebinde bulunma aşamasında olan şirket olduğu iddia ediliyor. Bu konuda -biraz önce dediğim gibi- farklı bakanlıkların açıklamaları var, sayı açısından farklı açıklamaları var. Türkiye'de kriz var. Bu krizi karşılayacak düzenlemeler yapılmalı; doğrudur, yapılmalı ama yapılırken önceliği örneğin abonelik sözleşmelerinde alacakların tahsili konusunda güçlü organizasyonlarla kuruluşlara eşitlik kuralına aykırı öncelik verilmemeli, veriyoruz. Onlar güçlü organizasyonlar. Telefon, elektrik dağıtım şirketlerine, bu konuda yapacağımız düzenlemeyle, şu anda yapacağımız düzenlemeyle onlara öncelik veriyoruz. Eşit şartlarda diğer alacaklı olanlara tanımadığımız hakları tanıyoruz.
Ayrıca, büyük şirketlere de bu konkordato düzenlemesiyle ayrıcalık tanınmasına neden oluyoruz. Bakınız, şimdi, konkordato talebinde bulunduktan sonra bağımsız denetçi kamu kurumlarına -siz de açıkladınız- finansman rapor sunacak, Türkiye muhasebe standartlarına uygun raporlar hazırlayacak kamu yararına iş yapan kuruluşların denetimiyle ilgili görevlendirilmiş yetkili kuruluşların raporuyla birlikte düzenleme getiriyorsunuz. Yani 3 kişi olacak. Atanacaksa 3 kişi komiser, biri yine bu bağımsız denetçilerden olacak yoksa listeye bakılacak diyorsunuz. Yani bu şirkete ne yükleyecek, maddi durumu ne? Küçük şirketler bu maddi yükü kaldırabilecek mi, kaldıramayacak mı? Bunu da tartışmamız gerekiyor.
Bir de şöyle baktım, biraz önce iç ve dış borçtan bahsedecektim, MHP'li vekil arkadaşım anlattı, Türkiye'nin ekonomik durumunu anlattı. Burada konkordato talep eden şirketlerin listesine baktım, çok, o kadar şirket var ki. Ben Aydın Milletvekiliyim, Aydın'dan arabayı çalıştırdığım zaman İstanbul'a gelene kadar durduğum, mola verdiğim birçok şirket konkordato talep etmiş, bindiğim otobüs şirketi bile konkordato talep etmiş. Arabayı çalıştırdığım zaman Ankara'ya gelirken yine yol üzerinde geçtiğim birçok büyük şirket konkordato talep etmiş. Türkiye'de bu büyük kriz, arkadaşlar, yanlış anlamayın bu krizler, ekonomik krizler hukukla, hukuk kurallarıyla, hukuk düzenlemeleriyle çözülmez.
Bu çerçevede söyleyebileceklerim bu kadar, daha sonra söz geldiği zaman yine söz alırım.
Teşekkür ederim.