KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Başkan, değerli katılımcılar; ben Çevre Komisyonu üyesiyim, aynı zamanda bir Karadenizliyim, Rizeliyim; dolayısıyla fındık ve çay üzerine sözlerimi ifade edeceğim.

Şimdi, dünya fındık üretiminin yaklaşık yüzde 78'i, ihracatının ise yüzde 76'sı Türkiye'de yapılmakta. Yaklaşık 8 milyon aile geçimini fındık üretiminden sağlamaktadır.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yok ya, o kadar yok.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Ama seçimlere gelince öyle oluyor.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - "Geçimini sağlıyor." ifadesi yanlış.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Çay tarımı yaklaşık 1 milyon kişi için geçim sorunu. ÇAYKUR'un 2016 verilerine göre, 210 binden fazla kayıtlı üretici var. Bütün Karadeniz'de tarım bu iki ürüne dayalı fakat fındıkta, bildiğimiz gibi, tekel durumunda olan yabancı bir şirket var, İtalyan bir şirket; Ferrero, onlardan bir tanesi bu. Üreticiden fındığı toplayıp ilk işlemden geçirip bu tekele satan şirketler -iktidarın sevdiği tabirle- yerli ve millî şirketler yani yerli ve millî edebiyatı üzerinden Karadeniz halkını kandıran, ekmeğini elinden alan. İktidarın tabii bunu çok iyi duyması lazım, daha da doğrusu halkımızın çok iyi duyması lazım, Karadenizli insanlarımızın. Hepsi aynı zamanda iktidara yandaş şirketler -yani bu İtalyan, yabancı şirketlere çalışanların hepsi yandaş şirketler- ve iktidar da bu şirketlerin çıkarlarına göre davranıyor.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Yok ya, bu bir efsane, yok böyle bir şey.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Ferrero yok mu yani? Tekel değil mi?

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - "Ferrero" diye bir şirket yok mu?

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - Ferrero var da yani... Ferrero, insanlara yakın şirketler... Buraya fındık satıyor.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Normalde fındık hasadı başlamadan taban fiyatın belirlenmesi gerekiyor. Her şey olup bittikten sonra taban fiyatı açıklandı bu sene. Fındıkta küçük üretici zaten borçlu, girdileri karşılayamıyor. Yerli ve millî şirketler de bunu biliyor ve alabileceği en düşük fiyata ürünü dalında satın alıyor, sonra da yabancı şirkete kârlı bir şekilde satıyor. Yani tüccarlar, üreticiden 9-11 liraya aldığı fındığı, 14-15 liraya Toprak Mahsulleri Ofisine ya da yabancı tekellere satıyor.

Sayıştay raporları, bildiğiniz gibi, devletin hangi kurumunun ne yaptığını, bütçesini neye kullandığını, kâr mı zarar mı ettiğini, kurum hesaplarında bir yolsuzluk, usulsüzlük yapılmış mı; bütün bunları denetlemekle mükellef. Bu Sayıştay, ÇAYKUR'la ilgili 2016 raporunu açıkladı, 2017 raporu henüz açıklanmadı. Neden açıklanmadığını henüz bilmiyoruz. Sayıştay raporlarında ÇAYKUR'un büyük bir borç yükünün altına sokulduğu verileriyle anlatılıyor. ÇAYKUR her yılki bilançoda kendini kâr etmiş gösteriyor ama yıldan yıla aktarılan borç Kaçkar Dağı'nı aşmış. Sayıştay raporuna göre 2016 yılı itibarıyla ÇAYKUR'un birikmiş borcu 309 milyon TL. Bağımsız denetim şirketi tarafından yapılan denetim raporuna göre ise ÇAYKUR 31 Aralık 2017 tarihinde sona eren yılda toplam, eksi 524,407 TL net zarar etmiş ve ÇAYKUR üreticiden aldığı yaş çay bedellerini hazineden ve bankalardan alınan spot kredileriyle ödeyebilmektedir. Sayıştay raporuna göre ÇAYKUR'un zarar etmesinin temel sebebi satışların düşük, stokların ise yıldan yıla artması. Yani ÇAYKUR'un çayı satılamıyor. Peki, neden satılamıyor? ÇAYKUR kamu kuruluşu ama satış kısmı özelleştirilmiş. Evet, satış işi yani reklam, satış ve benzeri bütün pazarlama kısmı birkaç bayinin eline verilmiş. Bayiler de bir araya gelmiş, ÇAYKUR'u da yüzde 10 gibi bir hisseyle ortak ederek Çaytaş adında bir şirket kurmuşlar. 2010 yılında da ÇAYKUR Yönetim Kurulu reklam, bayilik, pazarlama, bütün işleri bu şirketin eline bırakmış; Sayıştay 2015'te ÇAYKUR ile Çaytaş arasındaki iştirakin, iştiraki ilişkisinin yanlış olduğunu, ÇAYKUR'u zarara uğrattığını belirtmesine rağmen. Fakat ÇAYKUR yönetimi ne yapmış? Bütün ürünlerini satma işini yapacak bir tekel yaratmıştır, kendi ürettiği çayı satarak elde edeceği geliri birkaç kişinin ve şirketin kasasına bağışlamış tıpkı Karadeniz Sahil Yolu'nda müteahhitleri zengin ettiği gibi. Fakat bu Çaytaş da ÇAYKUR'un çaylarını satamamış, stoklar almış başını gitmiş. Üstelik 2016 yılında 298.564 bin TL reklam harcaması yapılmasına rağmen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Evet, ÇAYKUR çayını satamıyor. Niye mi? Çünkü Karadeniz'de çay üreticileri ÇAYKUR çayı içemiyor, evet, Karadenizliler ÇAYKUR çayı içemiyor. Özel sektör köylüden yaş çay ile yaprağı alıyor ama parasını vermiyor. Bunun yerine çiftçiye kuru çay veriyor, kuru çay. Üstelik ÇAYKUR'un belirlediği taban fiyatının da altında. Sonra bu şirket üreticiye dönüyor "Senden 1 ton yaş çay aldım, bunun bedelinin yarısını kuru çay olarak vereceğim." diyor. Üreticinin eli mahkûm. İşte bu nedenle Karadenizli yaş çay üreticisi köylüler ÇAYKUR çayı içemiyor; pahalı, kalitesiz özel sektörün çayını içmek zorunda kalıyor.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Barut...

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Bir şey daha ekleyeceğim Başkan.

Aynı zamanda, ABD'li kahve şirketi Jacobs, Ofçay'ı eylül ayında satın aldı, Jacobs, Ofçay'ı satın aldı arkadaşlar. Yani buradan şu sonuç ortaya çıkıyor: AKP iktidarı Karadeniz'i arka bahçesi için kullanıyor; milliyetçilikle, şovenizmle bunu yapıyor ama aynı zamanda Karadeniz yoksullaştırılıyor, tarımı bitiriliyor ve bir turizm sevdasıyla Karadeniz'i çölleştiriyor, betonlaştırıyor.