| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Tarım ve Orman Bakanlığı b) Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı c)Orman ve Su İşleri Bakanlığı ç)Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu d)Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu e)Orman Genel Müdürlüğü f)Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü g)Meteoroloji Genel Müdürlüğü ğ)Türkiye Su Enstitüsü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 16 .11.2018 |
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim.
Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tarım ve Orman Bakanlığı bütçesi: İki bakanlık birleşti, burada da bir torba bakanlık var değerli arkadaşlar. Tarım Bakanının, Orman Bakanının işi çok zor. Kendisine başarılar diliyorum konuşmama başlarken ama Sayın Bakan sizi tanımıyorduk ama soyadınızdan tabii ki babanızı hatırladık, yaşımız müsait ve sonra da sizi tanıdık, yavaş yavaş tanımaya başladık, popüler bir Bakan olmaya başladınız. Sayın İbrahim Aydemir arkadaşım bir alıntı yaptı sizden. Ben de sizi çok popüler olduğunuz başka bir alıntıyla tanımış oldum. "Maskaralık yapıyorsunuz." dediniz bir gazeteciye. Oysa baktığımızda dünyadaki gazetecilik standartlarına, o gazeteci tam da bir gazetecilik yapıyordu yani sizden kamu adına bilgi almaya çalışıyordu. Arkadaş, bir ihale var, bu ihalesiz yapılmış, siz de "Ya, 100 bin lira arkadaş, ne olacak ki?" dediniz. Bir vatandaşımız çocuğuna 30 liralık pantolon alamadığı için intihar etti arkadaşlar.
CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) - O haberin asparagas olduğunu siz de biliyorsunuz. O haber yalan çıktı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Yani bakın, her 1 kuruş vatandaşlarımız için önemlidir ve bakanlarımız da böyle bakmalıdır diye düşünmeliyiz. Oysa bir gazeteciyi azarlarken tanımak istemezdik sizi Sayın Bakanım.
Diğer bir konu: Bakın, buraya geldiniz, bir meclise, milletvekillerinin arasına ilk kez geldiniz. Tabii, tecrübesiz bir bakansınız. Bir yorum yapıldı buğdayla ilgili "Bunu öğrenin." dediniz mesela, bir anda daha "Selam" "Aleykümselam." dedik, "Bunu öğrenin." diye bir çıkış yaptınız. Oysa biz burada yürütmeyi yani sizleri dengelemek ve denetlemek için varız. Yanlış şeyler de söyleyebiliriz, bakın, hatalı şeyler de söyleyebiliriz, düzeltiriz birbirimizi ama sizi eleştirmek hem geçmişi denetlemek hem de gelecekle ilgili bir ufuk vermek için varız, size yardımcı olmak için varız, eleştirmek için varız, dengelemek ve denetlemek için varız. Bu açıdan, sizi dengeleyen ve denetleyen güçlere daha saygılı davranmanız sizin için önemlidir. Eğer ki onları yok sayarsanız... İnanın, eleştirilmeyen her güç hata yapar Sayın Bakan. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı bir ara eleştiriye kendini kapattı, hâlâ da büyük oranda kapalı, hata yapmaya başladı. Oysa geçmişte kendini eleştirebilen gazeteciler etrafında vardı, daha az hata yapıyordu, şimdi bence daha dalkavuk olanlar var, şimdi hata daha çok yapıyor. O açıdan eleştirilere açık olun, Meclis denetimine açık olun, gazetecilerin size soru sormasına açık olun, soru soran gazeteciye akreditif uygulamayın derim.
Diğer bir konu: Sayın Bakan, sunumunuzu dikkatle dinledim. Bakın, sunumunuzda pek çok şey var. Ama siz de dediniz ya: "En son Tarım Bakanlığı aklıma gelirdi." Hani bir telefon gelmiş size, anlatmışsınız "Bir bakanlık teklifi gelecek, ya Sanayi Bakanlığıdır ya Teknoloji Bakanlığıdır." filan diye düşünmüşsünüzdür, herhâlde kariyeriniz gereği ekonomiyle ilgili bir şeydir diye. Bu da tarım da tam da aslında ekonomi ama ekonomi politiğin tam temeli. "Tarım Bakanlığı benim aklıma gelmezdi." dediniz ama Tarım Bakanlığı nasip oldu. Bir önceki Bakanımız da cerrahtı, onun da aklına gelmezdi herhâlde Tarım Bakanlığı.
TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR PAKDEMİRLİ - "Gelmezdi." demedim, "Gelmedi." dedim.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Haklısınız yani şu anlamda gelmedi: Çünkü öyle bir kariyeriniz yok.
BAŞKAN - Bir daha demeyin Sayın Bakanım, anlaşıldı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Çünkü siz de benim gibi şehir çocuğusunuz, şehir genciyiz bizler yani şehirleşmiş bir toplumun... Kırla ilişkisi olan insanlardı babalarımızın kuşağı, bizler kırla ilişkimizi kesmişiz büyük oranda ve burada gördüğümde sunumunuzda siz sanki bir metayı anlatır gibi, bin endüstri sistemini anlatır gibi anlatıyorsunuz. Oysa, bakın, Orman Bakanlığından bahsederken "odun stoku" dediniz mesela. Ya, orman dediğimiz şeyi bizim içselleştirmemiz lazım. Ormana giden gelen... Yani bisiklete de bindiğinizi gördüm. Ormanın içinde yürüyen insanlar ormana "odun" diye bakamazlar, "odun stoku" diye bakamazlar, bir meta olarak bakamazlar. Siz ormanın Bakanısınız ve ormanın savunucusu olmanız gerekir. Yani o ormanın içinden üçüncü havalimanı yolu geçtiğinde, hani yeni bir otoban yapıldı, onun savunucusu olmanız gerekir eğer ki Ulaştırma Bakanının öyle bir niyeti olursa. "Hayır, arkadaş, burası İstanbul'un akciğeridir, ben buranın bakanıyım, burası börtü böceğin, hayvanların, kuşların, ormanın, ağaçların yeri ve ben bu ormanın savunucusuyum." demeniz lazım; sizin Bakanlığınızın görevi budur. Ama Sayın Bakan, bu sunumda ben böyle bir vizyon göremedim, "Ben ormanı savunurum." diye bir vizyon görmedim.
Bakın "Orman yangınlarını söndürüyoruz." diyorsunuz, eyvallah, çok güzel, "Çok hızlı söndürüyoruz." diyorsunuz. Ya, şimdi, Çanakkale'nin, Muğla'nın ormanı ile Dersim'in, Hakkâri'nin ormanın bir farkı var mı, bana bunu söyleyin; olamaz, olmamalı. "On beş dakikada varıyoruz, söndürüyoruz." diyorsunuz. Ya, Dersim'in ormanı on beş gün, yirmi gün yanıyor, söndüren yok; Hakkâri'nin ormanı on beş gün yanıyor, herkes, biz bütün sosyal medyada bangır bangır bağırıyoruz, söndüren yok. Neden Sayın Bakan? Ne ayrıcalığı var Dersim'in ormanının? Ters ayrımcılık olarak söylüyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ama Garo Bey, bunlar doğru değil, abartıyorsun ya.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Müsaade edin.
Bakın -o yüzden son sözü Uğur Bey'e bıraktım- hâlâ ısrar var Kanal İstanbul konusunda, biliyorsunuz, orman alanlarından da geçecek. Oysa Istranca Derelerinin o drenajı, biliyorsunuz, Belgrad Ormanı'nı besler Sayın Bakan. Ortasından bir yarık attınız mı o drenaj kesilir ve o su gelmez, İstanbul'un ormanları hastalanır. Sizi bu anlamda İstanbul ormanlarının savunusuna çağırıyorum.
"Ilısu Barajı" dediniz mesela, Hasankeyf demediniz ya. Hasankeyf'tir ya, bir bakanın aslında görevi, elbette su işleri bakanısınız ama Hasankeyf deyin, biz bunları duymak isterdik. Mesela "Yeşil Yol" demediniz, oysa Yeşil Yol Karadeniz ormanlarını yarıp yok ediyor Sayın Bakan.
Bakın, hemen Orman Bakanlığı yönünüzü bir yana bırakıp bir yandan da Tarım Bakanı olarak size sesleneceğim Sayın Bakan. Bakın, sunumunuzda işte "Buğdayı şu kadar ton yapacağız, arpayı bu kadar ton yapacağız." Ya arkadaş, çiftçi demediniz çiftçi, insan, emekçi, tarım emekçisi demediniz. Tarım emekçisinin sorunları var, mevsimlik işçinin sorunları var Sayın Bakan. Bu, emekle yapılıyor, her gün analarımız, babalarımız, dedelerimiz çıkıyorlar, çamurlu ayaklarıyla gidip emek veriyorlar, traktörün römorklarında can veriyorlar çünkü mevsimlik işçiler kötü şartlarda çalışıyorlar, güvencesiz çalışıyorlar ve bu şartları ben şöyle bitireceğim, şöyle bir vizyonda gidereceğim diyemediniz Sayın Bakan, bunları duymadık.
Bakın, memlekette köylü olmak hep hakir görülmüştür. Açıkça söyleyeyim 1940'lardan, 1950'lerden beri böyledir, hakir görülmüştür.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Şehir çocuğuyum." dediniz.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Evet, mesele o işte. Bakın, biz kır-kent dengesini sağlayamamışız. Ne oldu? Filmlerde, dizilerde hâlâ bakın şehirlilik, şehirde olmak makbul sayılır, köyde olmak hakir sayılır. O yüzden de kır boşalmıştır Sayın Bakan. Bakın, kırı hayatta tutamadığımız sürece... 17 milyonluk İstanbul'da yaşarız, kırla kentin ilişkisi kaybolmuştur, oysa Avrupa şehirlerine bakın, 500 bindir, 700 bindir, 1 milyondur, geçmez, daha fazlası olmaz, o yüzden de kır-kent ilişkisi kopmaz. Kentin hemen etrafı meralarla doludur, hayvancılık yapılır, tarlalarla doludur. Oradaki kooperatifler üretim yaparlar, kente üretimlerini taşırlar, pazarlarda hem organik hem doğal hem sağlıklı hem de lezzetli besine ulaşır insanlar şehirlerde. Oysa biz ne yapmışız? 17 milyonluk İstanbul, 6 milyonluk Ankara, bilmem 6 milyonluk İzmir, 5 milyonluk Adana, Mersin, şu, bu. Ne oldu? Şehirler büyüdü, meralar, tarlalar betona gömüldü ve kır-kent ilişkisi koptu.
Bakın -dizilerden örnek verdim- benim çocukluğumda "Heidi" diye bir dizi vardı, yaşları müsait arkadaşların değil mi? Peter vardı değil mi, Peter, arkadaşlar, bizim kuşak bilir. Ne yapardık hepimiz? Kırda olmayı makbul sayardık, derdik ki arkadaş... O, keçinin sütünü içerdi ve hepimiz imrenirdik. Oysa dizilerde, böyle çizgi filmlerde, yaşamda kırı makbul sayacak bir plana ihtiyaç var ama bunun için bir master plan gerekir arkadaşlar. Yalnızca, ben köylüye bu kadar destek vereceğim, hayvan üreticisine şu kadar destek vereceğimle olmaz. Arkadaşlar bakın, o Heidi'deki mimarisiyle, yollarıyla, yaşamıyla, okuluyla, hastanesiyle her şeyiyle yaşanabilecek bir yerdi. Fransa'nın köylerine gidin bakın, gezenleriniz bilir, Fransa'nın köyünde olduğu için kimse kendini hakir durumda hissetmez çünkü her türlü hizmet oraya gider, o köyler pırıl pırıldır, çekici hâldedir. Hem tarım yapar hem hayvancılık yapar hem de tarım turizmi yapar arkadaşlar o köylüler, insanlar gezmeye giderler çünkü ve gelirleri de gayet iyi durumdadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
Hollanda'ya gidin, bakın, yüzde 90 kooperatifçilikle ayakta durur, bütün her yer kooperatiflerle doludur, o insanlar köyde her türlü hizmete ulaşırlar, asla hakir görünmek gibi bir dertleri yoktur, gelirleri de gayet iyidir, üretimlerini de şehre götürüp satarlar.
Değerli arkadaşlar, bu anlamda kır-kent ilişkisini -yalnızca Orman ve Tarım Bakanımıza düşmez- Hükûmetin ve topyekûn Meclisin bir master plan çerçevesinde ele alması lazım. Bakın, bir kuşağı kaybettik ve bilgi birikimi yok oldu. Hani, belki siz çocuklarınızı köye geri götürmeye çalışsanız da götüremezsiniz, götürseniz de üretim yapamazlar. Bir master plan çerçevesinde kalanları tekrar ihya etmekle ilgili iyi örneklere ihtiyaç var Sayın Bakan. Bunun için de iki tane önerim var size, bu anlamda belki yardımcı olur.
Sayın Bakan, bakın, bütün arkadaşlarımız Türkiye'den önerilerini sundu, kimi Hakkâri'den, kimi Trabzon'dan, kimi Aydın'dan, kimi Çanakkale'den. Sayın Bakan her yerelin derdi başka, siz her yerelin derdiyle nasıl uğraşacaksınız? Bakın Sayın Cora diyor, Arjantin'den bir inek getiriyorsunuz, dağıtıyorsunuz, ya, Trabzon'un dağına uymuyor o inek çünkü o düz ova ineği, bayıra uymuyor. E, Diyarbakır'ın derdini bilmezsiniz siz. Urfa'da artezyenle su çekiliyor, efendim, yasaklıyorsunuz, ürünler yanıyor, elektrik için isyan ediyor. Sayın Bakan, bu tarım yönetimini yerel yönetimlere bırakma zamanı gelmedi mi? Her yerelin derdi başka çünkü her yerel kendi gerçekliğini bilir. Ademimerkeziyetçilik diyoruz, siz merkeziyetçiliğe dönüyorsunuz. Her yerelden size gelip talepte bulunuyorlar, ademimerkeziyetçiliğe ihtiyaç var.
Diğer bir önerim, toplumsal barışa ihtiyaç var Sayın Bakan, sizin başarınız için meraların işlemesine ihtiyaç var, tarlaların ekilmesine için de toplumsal barışa ihtiyaç var.
Diğer bir konu, önerim Sayın Bakan, çiftçileri borçlandırmayın. Bakın, dört yılda 5 af getirdik çiftçilere, tarım çiftçi borçlarına bu Komisyon dört yılda 5 af getirdi. Otuz yılda herhâlde 30 tane af gelmiştir; Özal, Demirel, o, bu, hepsi af getirdiler. Belki babanızın bulunduğu kabinelerde de hep aflar çıkıyordu yine aflar çıkacak. Çiftçiye borç değil Sayın Bakan, destek verelim.
Bakın, yüzde 1'i diyoruz, az sonra önerge vereceğiz, 30 milyar lira borçlu olacaksınız çiftçiye. 16 milyar lira veriyorsunuz. Gelin, çiftçilere borç vermeyelim, destek verelim diyoruz Sayın Bakan.
Ziraat Bankasına, Demirören'e Doğan Holdingden gazete almak için kredi verdirmeyin Sayın Bakan. Ziraat Bankasının görevi çiftçilere destek vermektir.
Size şunu da söyleyeyim Sayın Bakan: Yeni bir bakansınız, gerçekten sizi kandırmışlar. Güvenlikçi bakanların kalemleri yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50 arttı. Gördünüz bunu, siz bütçeyi sonradan gördünüz ama size bütçe önerilirken "Yüzde 10 düşüyor." dediler.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - "Kandırmak" ağır bir kelime, kandırmak yakışmıyor, güzel güzel konuşuyorduk, kandırmak olmadı.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - "Tarım desteklerini yüzde 10 artıracağız." Siz dediniz ki herhâlde tasarruf yılı bu yıl, yüzde 10'a "Eyvallah." dediniz ama bakın, Jandarma yüzde 50, İçişleri Bakanlığı yüzde 40, Savunma Bakanlığı yüzde 50 artmış. Sayın Bakan, bütçeler bir ülkenin vicdanıdır. Benim size önerim, güvenlikçi politikalar ile sosyal politikaların dengesini sağlayın. Bu açıdan sizlerin çiftçinin hakkının peşinde olmanız lazım. Benim Meclis olarak arkadaşlara tavsiyem; herkes söyledi, "Çiftçi destekleri artırılmalı." dedi.
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Toparladım.
Bu çerçevede bütün gruplar bunu söylediğine göre herhâlde ortak bir önergeyle çiftçi desteklerini artırabiliriz.
Ben bütün arkadaşları çiftçi desteklerinin artırılması için Bakana destek vermeye çağırıyorum ve bütün çiftçi borçlarının kaldırılıp çiftçinin gerçekten iyi şartlarda yaşaması için gerekli her şeyi yapalım arkadaşlar, bu Komisyon buna kadirdir diye düşünüyorum.
Ben hepinize saygılar sunuyorum.
Görevinizde başarılar diliyorum.