KOMİSYON KONUŞMASI

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) - Çok teşekkür ediyorum efendim.

Ben, Ziraat Bankasının çok değerli Yönetim Kurulu Başkanına, üyelerine ve Sayın Genel Müdürüne Komisyonumuza hoş geldiniz diyorum.

İlk defa söz aldım. Epey not aldım ama bunların bir kısmını da konuşmalar, görüşmeler oldukça çizdim.

Öncelikle ben şunu belirteyim: Tabii, Ziraat Bankası bir ihtisas bankası. Dolayısıyla tarımsal finansman ihtiyacının karşılanması noktasında önemli işlevi olan ya da bizim bu şekilde beklediğimiz bir banka ama buradaki tartışmaların belki de önemli bir kısmı, daha çok, tarımın genel sorunları ve finansman ihtiyacı üzerinde yoğunlaştırılmaya çalışıldı. Şu hakkı da teslim etmemiz lazım: Ziraat Bankası sonuç itibarıyla bir bankadır ve bankacılık faaliyeti yapıyor. Sayın Genel Müdür de ona hep işaret etmeye çalıştı ve bir nezaket içerisinde "Tarımı destekleyeceksek bana fon verilir, ben de bunun âlâsını yaparım, değilse bankacılık yapıyorum." dedi. Şimdi, tabii, bu noktadaki değerlendirmeleri doğru, kesinlikle doğru bir yaklaşım. Bizim burada Ziraat Bankasını değerlendirirken kendilerine teslim etmiş olduğumuz kamu kaynaklarını nasıl değerlendirmişler, çarçur etmişler mi etmemişler mi, daha çok bu yönüyle belki bakmamız gerekiyor. Ama Ziraat Bankasının Türkiye'de tarım sektörü içerisindeki önemi ve fonksiyonu ne olacak, onun biraz Ziraat Bankası yönetimini aşan, dolayısıyla ülkenin tarım politikalarıyla, doğrudan doğruya bu politikaları yürüten Hükûmetle alakalı bir durum olduğunu da tespit etmemiz lazım. Yani bizim burada Ziraat Bankasına tarımı daha çok destekleyin demekle ya da bu konuda öneriler getirmekle aslında belki söylediğimiz doğru ama muhatap olarak aldığımız adresin çok doğru olmadığına inanıyorum.

Tabii ki kredi noktasındaki, kredilerin hacimleri noktasındaki değerlendirmeler üzerinde çok konuşabiliriz. 56 milyar bir tarımsal kredi kullandırılması, tarımı finanse anlamında bakıldığında olumlu bir durum. Belki de bizim buradaki itirazlarımız, ağırlıklı olarak tarım sektörünün borçlandığı konusu üzerinde belki konuşmamız, bu noktada tarımın bu kadar borçlanmasına rağmen tarımdaki sıkıntıların neden kaynaklandığı üzerinde durmamız, çözüme doğru gitme anlamında, belki daha doğru bir yaklaşım olur diye düşünüyorum. Yani Ziraat Bankasını kurumsal olarak tarımı niye desteklemiyorsun şeklindeki bir yaklaşımdan ziyade, bunları tarımın genel politikaları içerisinde değerlendirip Ziraat Bankasına da bu politikalar içerisinde nasıl bir rol düştüğü konusunda ama muhatap olarak da, dediğim gibi, Hükûmeti esas alarak değerlendirebiliriz.

Bunu, şunun için söyledim: Burada özellikle Ziraat Bankasının mali tablolarına baktığımızda, özellikle 2001 yılından beri bankacılık sistemine getirilmiş olan risk odaklı yönetim anlayışının önemli ölçüde icra edildiğini ben, işin doğrusu, ifade etmek istiyorum. Tabii ki buradaki özellikle kredilerin zarar niteliğine dönüşmesi ya da tamamen aktiften silinme durumuna gelmesi hâli konusunda, doğal olarak, bu hacimdeki, bu büyüklükteki işletmelerde, bankalarda, bütün sektör içerisindeki ve benzer büyüklükteki bankalarla değerlendirme yaparak bu konularla ilgili eleştirileri getirmek gerekir diye düşünüyorum. Bu anlamda da sektör içerisindeki oran düşük. Bu, şu anlama gelmiyor yani oranın düşük olması, bu kredilerin bir batık kredi hâline getirilmesi, bunlarla ilgili gereğinin yapılmaması, varsa hata, yanlış, ihmallerin dikkate alınmaması anlamına gelmiyor elbette. Sayıştayımız da bu konularda dosya bazında, kredi bazında zaten bu değerlendirmeleri yaparak önerilerini getiriyor. Burada da gerekli uyarılar yapılıyor.

Ben daha önce de ifade etmiştim yani tarımsal kredilerin özellikle Ziraat Bankasının aktifindeki büyüklüğüyle Ziraat Bankasının da övünmemesi gerektiğini... Ki Sayın Genel Müdür de biraz önce aslında oraya vurgu yaptı, toplam 56 milyar kredinin 40 milyarı sübvansiyonlu olarak verilen kredi yani bu, Ziraat Bankasının kendisinin kullandırdığı bir kredi değil. Evet, kaynağı kendisi sağlıyor vesaire ama sonuçta diğer bankaların kullandıramadığı bir kredi. Burada Ziraat Bankasının bir tekeli var. Belki de bu değerlendirmeleri yaparken bunun dışındaki kalan kısımdan bir mukayese yapmak lazım diye düşünüyorum.

Yine, doğru değerlendirmeler açısından... Bilemiyorum, resmî mevduatın toplam resmî mevduatlar içerisindeki payı nedir? Yani mevduat tarafından bakarken değerlendirmeyi ona göre yapmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Bazı sorularım olacak ama o sorulardan önce aldığım şu notlarla ilgili olarak tarım sektöründeki borçluluk oranının çok ciddi şekilde arttığını ifade etmek istiyorum. Yani 2002 yılıyla genellikle mukayeseleri yapıyoruz ama 2002 yılında bankaların aktif büyüklükleri gerçekten çok düşüktü, çok ciddi artışlar oldu, ciddi büyümeler oldu ama diğer taraftan, tarım sektörünün borçlanma şeyine bakacak olursak tarımsal krediler 2018 Nisan tarihi itibarıyla -bendeki en son veri- 93 milyar civarında bir rakama ulaşmış durumda. 2001 yılında bu rakamlar 3-4 milyar civarındaydı yani çok ciddi bir şekilde artış var. Bunun dışında, tabii ki tarımın diğer alanlarda borçları da söz konusu. Yani kredi ihtiyacının olması, bu kadar talebin olması tarım sektöründe bu anlamda ciddi sıkıntıların olduğu anlamına geliyor ama bu sorunların çözümü ya da muhatabı, sorulacağı yer de bana göre Ziraat Bankası değil. Dediğim gibi, politikalarla alakalı diye düşünüyorum.

Efendim, tabii, risk odaklı yönetim konusunda ben biraz mali tabloları karıştırdım. Daha çok geleneksel yöntemlerin kullanıldığını ben burada görüyorum. Özellikle "futures piyasalar"la ilgili, türev ürünlerle ilgili de fazla bir kullanımın olmadığını, türev ürünlerin "hedging"den ziyade ağırlıklı olarak spekülatif maksatlı kullanıldığını ama o spekülatif maksatlı kullanımın da başarılı olmadığını ben mali tablolardan gördüğüm kadarıyla ifade etmek istiyorum.

Bir başka husus şu: Döviz tevdiat hesaplarınıza baktığımızda, döviz tevdiat hesapları toplam mevduatlar içerisinde yaklaşık yüzde 30'lar civarında, 2016 rakamları itibarıyla söylüyorum. Tabii ki döviz kurlarının artmış olması, doğal olarak evalüasyon sonuçlarıyla birlikte bu oranları da değiştirecek. Ben, doğrusu, bu son dönemdeki döviz kurlarındaki artışlar ne ölçüde değiştirdi, bunu merak ediyorum.

Bir de 2016 sonunda, 2017'de çıkarılan Karşılıklar Yönetmeliği'nde önemli değişiklikler vardı, Türkiye Finansal Raporlama Standardı 9'a göre kredilerin yeniden sınıflandırılması ve karşılık oranlarının ona göre belirlenmesi şeklinde. Ziraat Bankası bu konuyla ilgili, bu süreçte uyum çalışmalarında ne yaptı? TFRS 9'a geçti mi? Finansal raporlar TFRS'ye göre hazırlanan, denetimden geçen, bize sunulan raporlar öyle ama 2018 yılında kesin etki sonuçları belli olacak olan bu Karşılıklar Yönetmeliği'ndeki değişiklik ya da TFRS 9'a geçişin mali tablolar üzerindeki etkisi ne olacak? Bunların risk değerlendirmesi açısından, özellikle karşılıklar açısından mali tablolara bir yansıması söz konusu olacak mı, onu merak ediyorum.

Yine, tabii ki döviz kurlarındaki ciddi bir artışın... Burada, mali tablolardan benim göremediğim önemli başka bir husus şu: Ağırlıklı olarak mevduatla finanse ediliyor yani o görülüyor, belki birçok bankadan farklı olarak. Bu aslında iyi bir şey ama biraz önce döviz tevdiat hesaplarıyla bağlantılı olarak aktifte, aktifin kalitesi de 2015-2016 itibarıyla düzgün görünüyor. Ki geçmiş yıllarda, ondan evveliyatında da böyle. Bundan dolayı, bu risk odaklı yönetimdeki hassasiyetten dolayı ki bu sizinle doğrudan alakalı olduğu için ben tebrik ediyorum, bunu açıkça ifade etmek istiyorum. Ama önümüzde bu 2018'i, 2017'yi ve özellikle 2018'i göremediğimiz için benim merak ettiğim husus; aktifin dağılımını da -kredileri- tam göremedim: Orada yani dövizle borçlanılan ya da döviz tevdiat hesaplarının plasesinde TL olarak gidip onun yarattığı bir kur farkı, bu kur farkına yönelik aldığınız herhangi bir koruma aracı var mı veya bu kur farkları ne ölçüde etki edip mali tablolara yansıyacak?

Kârlılık oranlarına baktığımızda, aslında çok ciddi bir kârlılık oranının olduğunu görüyoruz, yüzde 33'lerde faiz gelir gideri... Daha doğrusu sürdürülen faaliyetlerle ilgili kalemden, satırdan baktığımızda önemli bir rakam. Sonuçta net kâr açısından baktığınızda yüzde 24. 2015-2016 dönemindeki makroekonomik dengeler itibarıyla baktığınızda bu yüksek bir oran yani kâr edilme anlamında bakıldığında. Ki bunun da ağırlıklı olarak geliri menkul kıymetler ve birinci sırada da faiz gelirleriyle karşılanıyor. Doğrusu, bu rakamlara bakarken de "Sayın Cumhurbaşkanı bu konularla ilgili eleştirilerde hakikaten çok mu haklı?" diye de düşünmedim değil. 2001 yılında getirilen yeniden yapılanmayla birlikte, Türkiye bankacılık sisteminde... Tabii ki bankacılık krizi yaşanmıştı, çok ciddi tedbirler alındı. Bunun üzerine Türkiye birçok ekonomik krizi atlatırken, sıkıntıları, çalkantıları bir kenara iterken burada bizim finansal yapının ve bu yapı içerisinde para piyasasının, para piyasası içerisinde de bankaların son derece etkili olması, sağlam yapıda olması önemli bir fonksiyondu, önemli bir işlevdi. Yani 2001 yılında özellikle bankaların yeniden yapılandırılması konusunda alınan tedbirlerin, bugüne kadar gelinen o sıkıntılar içerisinde ya da çalkantılarda bir bankacılık krizinin, bir finansal sistem krizinin ortaya çıkmamasının en önemli faktörü, en önemli etkisi olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor çünkü Türkiye'de o güne kadar bir bankacılık sistemi yoktu. Hatta bakkal açmaktan çok daha kolay, bir banka açmak söz konusu olabiliyordu.

Bir de siz hiç bahsetmediniz, genellikle bankalar kendilerini anlatırken hemen sermaye yeterlilik rasyolarına girerler, sermaye yeterlilik rasyolarının kalitesinden, yüksekliğinden bahsederler. Sermaye yeterlilik rasyosuyla ilgili ne hiç veri görebildim ne de sizin ağzınızdan öyle bir şey çıktı. Bu sermaye yeterlilik rasyolarında bir geriye gidiş mi oluyor, ne oluyor, onu bilemiyorum. Dolayısıyla benim bildiğim, daha önceden Basel standartlarının çok daha üzerinde rasyolar söz konusuydu. Bu sermaye yeterlilik rasyosunun özellikle hesabıyla ve üçüncü kuşak sermaye hesabının da açılımıyla ilgili bir cevap verebilirseniz çok memnun olacağım.

Bir de kredilerin yine Karşılıklar Yönetmeliği'ndeki o beşli sınıflandırmaya göre, standart nitelikli donuk kredileri görebildim ama aradaki yakın izlemede bir grup mu yok yani bankanın öyle bir şeyi mi yok, yoksa ben mi göremedim, bilemiyorum. Yani o beşli sınıflandırmaya göre bir dağılımını eğer son veriler üzerinden verebilirseniz çok memnun olacağım.

Sorular herhâlde anlaşıldı. Bu noktada...

Yine bir hususta daha bir soru... Yani biliyorsunuz bu Karşılıklar Yönetmeliği'nde işin özü, esası, bankacılıkta borçlu analiz ediliyor, borçlu değerlendiriliyor ama bir istisna getiriliyordu, ben takip edemedim ama bildiğim kadarıyla -yanlış biliyorsam düzeltin lütfen- tüketici kredilerinde dosya bazında yani bir dosya sıkıntıya girdiğinde -bir kredi- birden fazla kredisi varsa tamamı donuk alacaklara alınıyordu, orada bir düzenleme yapılmıştı. Onun bir etkisi oldu mu? Ki zaten Karşılıklar Yönetmeliği'ndeki TFRS 9'la birlikte gelen etkileri ve mali tablolara yansıma üzerindeki hususları öğrenmek istiyorum.

Ben şunu söyleyebilirim: Ziraat Bankası olarak Sayın Genel Müdür, mutlaka bireysel bazda tamam ama genel bazda, bireysel olarak hesap bazında, dosya bazında yapılan eleştiriler olabilir, olacak da olması da gerekiyor. Ki burada da çok değerli Komisyon üyelerimiz o konuda dikkatleri çektiler, haklı, yerinde olan dikkatler. Ama ben daha çok işin bir makro bazdan bir banka olarak, banka yönetimi olarak son derece başarılı bir mali tablo, bir gidiş olduğunu ama belli konularda da işaret etmeye çalıştığım alanlarda da risklerin söz konusu olabileceğini... Bunlarla ilgili tedbir -zaten sizlerin uzmanlık alanı- mutlaka alınıyordur ama onları görmek ve izlemek adına cevaplandırırsanız çok memnun olacağım.

Tekrar çok teşekkür ediyorum.

Burada bir daha altını çiziyorum, demin Tamer Bey de çok önemli bir şeyi... Yani buradaki Ziraat Bankasının işlevi, Ziraat Bankası yönetiminin halledeceği ya da Sayıştayın bu konuda ortaya koyabileceği bir işlev değil. Burada, bu konu başka bir konu ama Ziraat Bankasının yaptığı görevleri, işlevleri ve faaliyet sonuçları başka bir konu, o kapsamda değerlendirmek lazım. Elbette ki biz, Ziraat Bankasının daha çok tarımsal kredi vermesini, daha çok bu alana girmesini, bu ihtisas alanında işlevlerini yerine getirmesini arzu ediyoruz, buna ihtiyaç da var. Bu işin tamamen ayrı bir konusu.

Ben, tekrar sabır için de teşekkür ediyorum Sayın Başkanım ama önerilerde söz almadığım için tamamını son değerlendirmede kullanmış oldum.

Teşekkür ediyorum efendim.