KOMİSYON KONUŞMASI

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Teşekkür ederim.

Ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ya, açıkçası, Bakanlık tarafından yapılan sunumu dinleyince "Acaba aynı ülkede mi yaşıyoruz?" hissini yaşadım. Ya, bu çokça oluyor ama bugün daha fazla oldu. Yani, galiba, kendi durdukları, herkesin kendi durduğu noktadan mı bakılıyor ya da adaleti mi farklı yorumluyoruz, bilemiyorum ama yani Bakanlığın yaptığı sunuma göre şu anda Türkiye dünya standartlarının çok üzerinde bir adalet sistemi olan, hiçbir sorunu olmayan, cezaevlerinin çok mükemmel olduğu, hatta beş yıldızlı otel mahiyetinde olduğu, yargılamanın çok tarafsız ve bağımsız olduğu... Öyle bir tablo çiziyor ki, dediğim gibi, kendimi bambaşka bir ülkede hissettim. Keşke böyle olsaydı, keşke biz de burada bu Adalet Bakanlığının bütçesi görüşülürken eleştirecek hiçbir şey bulamayıp tebrik etseydik. Ama böyle değil.

Bir defa, başında da söylediğimiz gibi, yani şu anda oturuş biçimi bile yasama, yargı ve yürütmenin aslında nasıl bir keşmekeş hâline geldiğini gösteriyor. Yani kuvvetler ayrılığının nasıl olmadığının göstergesini bugün burada yaşıyoruz. Bir defa, ne Yargıtay ne Danıştay ne de Anayasa Mahkemesi kendi bütçeleriyle ilgili bile görüş belirtemediler. Yani, bence, daha kendi bütçesiyle ilgili görüş belirtemeyen, "Bu kadar, şu kadar bütçe talebimiz var." ya da "Şu bütçenin olması uygundur." gibi bir söylemde bile bulunamayan bir yargıdan, bağımsız ve tarafsız bir duruşu beklemediğimizi ifade etmemiz gerekiyor. Çünkü -arkadaşımızın da dediği gibi- ben Bütçe Komisyonunda olmayan biriyim ama duymak isterdim, kendi ağızlarından duymak isterdim, kitapçıktan değil. Biz buradayız yani bütçe görüşmelerinin meselesi budur yani gelip burada bunun üzerine tartışma. Ama hayır, yürütme, hatta aslında yeni adıyla -her ne kadar adında bile ortaklaşamasak da- cumhurbaşkanlığı, başkanlık, her neyse, bu sistemde şu anda saraydan bir bütçe getirildi buraya ve bunun aslında bir tartışma zemini bile yok. Yani kurumların kendileri bu bütçeler üzerinden düşünce bile ifade edemiyorlar. Bu, gerçekten, içerisine girdiğimiz durumun en açık özetidir. Çünkü bu kuvvetler ayrılığı meselesinden en çok etkilenen mekanizmanın kendisi yargıdır ve şu anda, maalesef -dediğimiz gibi- Türkiye yargı sistemi tarafsız ve bağımsız olmaktan çok uzaktır. Oraya "bağımsız" kelimesini eklediğimiz zaman, "tarafsız" kelimesini eklediğimiz zaman, isterseniz çok daha fazla kelime ekleyelim, bütün kanunlarda farklı farklı düzenlemeler yapalım ama eğer anlayışta bir problem varsa, adalete bakış açımızda bir problem varsa eğer bugün adalet mekanizmasının kendisi toplumu siyasal olarak şekillendirmenin bir aracı olarak kullanılıyor ve bu, her gün istisnasız deklare ediliyorsa bence, biz asıl büyük problemi burada yaşıyoruz.

Bu, siyaseti şekillendirme aracından söz ederken neyi ifade ediyorum, onları biraz açıklayalım isterseniz. Bakan, dediğim gibi, çok tarafsız ve bağımsız bir yargıdan söz etti. Biz birkaç örnek verelim: Şu anda HDP'nin 9 milletvekili cezaevinde ve bu milletvekilleri, 4 Kasımda dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra 4 farklı ilde aynı saatlerde -herhâlde savcılara vahiy gelmişti ya da bir telepati yoluyla bir şekilde bu kararı alacaklarını düşündüler ve ortak karar aldılar- 4 farklı savcı aynı anda gözaltı kararı verdi ve 15 milletvekilimiz gözaltına alındı. Yani, şimdi, böyle bir durum ortadayken lütfen birbirimizi kandırmayalım ve tarafsız, bağımsız yargıdan söz etmeyelim. Dokunulmazlıklar kalktıktan sonra aslında bir karar verilmişti, milletvekilleri tutuklanacaktı; yeri, tarihi, saati belliydi; kimlerin alınacağı belliydi ve bu dokunulmazlıkların kaldırılma müessesesi ya da meselesinin HDP'liler için getirildiği ve kısmen de CHP'lilerin de etkilendiği çok açık. Dokunulmazlıklar kaldırıldıktan sonra böyle alelacele arkadaşlarımız gözaltına alındı ve bu gözaltı muamelesinden sonra yaklaşık bir yıl hiçbiri hâkim karşısına çıkamadı. Sayın Selahattin Demirtaş, alelacele bir gece operasyonuyla gözaltına alınmasına rağmen, bir yıldan fazla bir süre hâkim karşısına çıkarılamadı, çıkmadı.

Yani, Türkiye böyle vakaları yaşarken lütfen "tarafsız ve bağımsız yargı" demeyelim, Yok böyle bir şey. Maalesef ki talimatla çalışan bir yargı mekanizması var ve biz bunu her ifade ettiğimizde farklı cevaplar alsak da emin olan daha size sayabileceğim onlarca, yüzlerce örnek var. Bir örneğini daha sayayım -gerçekten çok absürt ama- Siirt'te bir vatandaş, dolarla ilgili "tweet" attığı için tutuklandı. Böyle bir suç tanımı var mıdır? Bu, hangi suç tanımına giriyor ki? İşte "ekonomik manipülasyon." Böyle bir suç tanımı yok, hukuk sistemimizde yok, ceza kanunumuzda yok. Ben bir hukukçuyum. Ama bir talimat vardı, iktidar, ekonominin iyi gittiğini ifade ediyordu, kendine göre böyle bir propaganda yapıyordu, bunun karşısında görüş bildirenlerin tümü cezaevinde olacak diye karar aldılar ve dolarla ilgili "tweet" atan, cezaevine girdi.

Yine, Afrin işgali döneminde iktidar bir karar almıştı ve bu karar çerçevesinde de bunun karşısında duran ya da buna muhalefet eden herkesin cezaevine konulması yönünde karar almışlardı.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkan, hatip Afrin'e "işgal" diyor, düzeltsin ifadesini.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sosyal medyadan barış "tweet"i atanlar, barış propagandası yapanlar tutuklandı, böyle bir şey var mı?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Afrin'e "işgal" diyenler teröristlerdir.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Uluslararası kanunlarda ve Türk kanununda savaş propagandası yapmak suçtur. Şu anda burada bütçe görüşmelerinde savaş propagandası yapılıyor ve savaş propagandası yapmak uluslararası kanunlara göre de suçtur.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Teröristler Afrin'e "işgal" diyorlar.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, müdahale eder misin?

TUMA ÇELİK (Mardin) - Ne diyeceğimizi sizden mi öğreneceğiz?

BAŞKAN - Sayın Başaran...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Müdahale edin.

BAŞKAN - Müdahale etmek zorundayım, lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Kime müdahale, nasıl müdahale ediyorsunuz?

BAŞKAN - Sözünüze müdahale edemem ama Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir operasyonunu "işgal" olarak belirtme sözünüzü geri almanızı istiyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Tanımlamama müdahale edemezsiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hayır, buna müdahale ederim. İçeriğe müdahale edemem ama buna müdahale ederim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şimdi bakın, problem bu, Başkan, problem bu.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Problem değil, problem sizsiniz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şuradan çıkıyor problem, bir susarsanız cevaplayacağım. Bakın, şöyle bir sorunumuz var...

BAŞKAN - Türkiye Cumhuriyeti'nin Meclisinde Silahlı Kuvvetlerimizin harekâtına "işgal" diyemezsiniz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hayır Başkan.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkan, oradan müdahale edemezsiniz.

BAŞKAN - Ben ederim efendim ona.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şöyle bir sorunumuz var...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Edemezsiniz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Garo, bir dakika.

BAŞKAN - Ona ederim, diğer kısma karışmam.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Edemezsiniz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bakın, bir dinlerseniz, şöyle bir sorunumuz var. Bu ülkede...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Temiz dil kullanın siz de.

BAŞKAN - Evet, bu konuyu...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bakın, dinlerseniz ifade edeceğim Başkan, sürekli müdahale etmeyin ve sözümü bitirmeme müsaade edin, sabredin.

Şimdi şöyle bir sorunumuz var...

BAŞKAN - O şekilde ifade etmenizi reddediyorum ben.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Neyi reddediyorsunuz? Ben kendimi ifade ediyorum, sizin gibi düşünmek zorunda değilim.

BAŞKAN - O şekildeki ifadenizi, "işgal" ifadenizi reddediyorum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Türkiye, işgalcileri Afrin'den çıkarmıştır.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şimdi, Türkiye'de işte nasıl ki burada, bu bütçe görüşmelerinde ben düşüncemi söylediğim için lince maruz kalıyorsam insanlar düşüncelerini söyledikleri için...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Nerede söylediğin önemli.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Tutanaklara oynuyorsunuz, şu an tutanaklara oynuyorsunuz!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Susarsan...

Düşüncelerimi söylediğim için, tıpkı insanlar lince uğradığı gibi lince uğruyorum.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Yaptığınız, tutanaklara oynamak!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bir uyarır mısınız. Bakın, avaz avaz bağırıyor!

BAŞKAN - Siz de bağırıyorsunuz Sayın Paylan, siz de bağırıyorsunuz.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Burada istediğimizi konuşamayacak mıyız?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ben buna uğruyorsam, işte yargı eliyle... Ben burada vekiller eliyle lince uğruyorum, toplumun yüzde 50'si yargı eliyle linçe uğruyor. Daha fazla örneğini de verebilirim. Çıkıp biri bir mitingde...

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Türkiye Büyük Millet Meclisi kararına "işgal" diyemezsiniz!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, duyuyor musunuz?

BAŞKAN - Ben Sayın Başaran'a gerekli uyarıyı yaptım.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Başkasına niye yapmıyorsunuz? Konuşma hakkı var mı?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bir bırakırsanız...

Ama müdahale edin, böyle bir görüşme olamaz, ben bunu reddediyorum. Ben bir milletvekiliyim, istediğim şekilde konuşabilirim, müdahale edemezler.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Temiz dil kullanmak zorundasınız, temiz bir dile davet ediyorum sizi, sizi temiz bir dile davet ediyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bunu sana sormak zorunda değilim.

BAŞKAN - Sayın Başaran, tabii ki istediğiniz şekilde konuşabilirsiniz ama Türkiye Cumhuriyeti Meclisinde "işgalci" diyemezsiniz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Sen bir milletvekiliysen ben de milletvekiliyim, binlerce insanın oyunu alıp buraya geldim. Bana, düşüncelerime saygılı olmak zorundasınız.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde "işgal" diyemezsiniz! Bu çatının altında Meclis kararına "işgal" diyemezsiniz!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Nasıl tanımlayacağımı sana sormayacağım.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sizi temiz bir dile davet ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkan...

BAŞKAN - Sayın Keşir...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Temiz dile sen beni davet edemezsin. Kimsin ya! Sen de bir üyesin...

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Ben milletvekiliyim.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Biz neyiz ya!

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ben de milletvekiliyim, binlerce insanın oyunu aldım.

Başkan, bu şekildeki tavrı reddediyorum.

BAŞKAN - Sayın Keşir...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Biz geçen hafta da... İçişleri Bakanı, arkadaşımızı burada linç etti, biz bunları biliyoruz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Çok güzel oldu, evet.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Susun ya! Susun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - O zaman temiz bir dil kullansın arkadaşınız.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Ne konuştuğunu bir dinleyin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Temiz dil kullansın o zaman.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Bir dinleyin önce ya!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Neyi dinleyeceğiz, işgalci...

TUMA ÇELİK (Mardin) - Öyle görüyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Nasıl öyle görüyor?

TUMA ÇELİK (Mardin) - Öyle görüyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Milletvekili ya o.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Öyle görüyor, senin gibi görmek zorunda değil.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bakın, biz Adalet Bakanlığının bütçesinde konuşuyoruz, Tahir Elçi, televizyonda düşüncesini ifade ettiği için lince uğradı, üç yıldır hâlâ, onu katledenler bulunamadı. Bizi de mi katledeceksiniz?

Bakın, benim babam, faili meçhul cinayetlerde hayatını kaybetmiş biridir. Biz sizin ağababalarınıza diz çökmedik ya! Bugün mü diz çökeceğiz?

BAŞKAN - Sayın Başaran, böyle bir üslup yok.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bu, nasıl bir saldırı biçimidir. Bunu kabul etmiyoruz!

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bu çatının altında kabul etmiyoruz...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Susup dinleyeceksiniz.

BAŞKAN - Hayır, Komisyonumuzda böyle bir üslup yok.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Susturun, müdahale etmesinler.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Böyle bir görüşme olamaz.

TUMA ÇELİK (Mardin) - Gerçekten, susturun ya, müdahale etmesinler. Bırak konuşsun, suç işliyorsa yargılarsınız ya.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bakın, biz eşitlikten, adaletten söz ediyorsak böyle bir görüşme olamaz. Ben her yerde... Bakın, sadece Mecliste değil ki biz Mecliste bunu yaşıyoruz, avukatlar da mahkeme salonlarında bunu yaşıyor.

Avukat Ömer Kavilli mahkemede yaptığı savunma nedeniyle tutuklandı. Böyle bir düşünce, böyle bir durum olabilir mi? Milletvekili, sözlerinden dolayı tutuklanıyor. Şu anda 10 milletvekili arkadaşımız tutuklu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Avukat savunmasından dolayı tutuklanıyor, barış akademisyeni, akademisyen düşüncesinden dolayı tutuklanıyor. Böyle bir yargı mekanizması olabilir mi?

Açacak mısınız?

BAŞKAN - Süreniz bitti Sayın Başaran.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Nereye bitti. Hayır, böyle bir şeyi kabul etmiyorum.

BAŞKAN - Niye kabul etmiyorsunuz?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Müdahale ettiniz, böyle bir şey olamaz.

BAŞKAN - Tamam, mikrofonunuzu açacağım. Lütfen sözlerinizi tamamlayın.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Böyle bir durumdan söz ediyoruz. İşte bunda adaleti konuşalım, konuşalım Adalet Bakanlığının ne olduğunu.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bizim milletvekili arkadaşlarımızla ilgili durumu söyledik. Dokunulmazlıkları kalktı ve dokunulmazlıklarının kaldırıldığı toplantıda şöyle bir şey ifade edildi: "Bu, bu döneme hastır." Ama bakın, o dönemin milletvekillerinden biri olarak söylüyorum, dokunulmazlık müessesesinin ruhuna aykırı bir biçimde, tamamen aykırı bir biçimde, şu anda dokunulmazlık müessesesinden yararlanamayan bir grubumuz var ve bu, aslında sürekli bir saldırının gelişmesine neden oluyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Niye yararlanamıyorlar?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ben size cevap vermek zorunda değilim. Ha, sohbet istiyorsanız arada görüşelim ama böyle bir şey yok.

BAŞKAN - Sayın Başaran süreniz doldu.

Lütfen tamamlar mısınız.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Tamamlayacağım.

BAŞKAN - Lütfen...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Şimdi, birkaç hususa değinip bitireceğim zaten.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bugün de Çocuk Hakları Günü, onlardan da söz etmeden geçmeyeceğim. Şimdi, cezaevlerinde annesiyle beraber kalan toplamda 743 çocuk varmış ve toplamda 3 bin çocuk var. Bu çocuklardan geçen hafta da basına yansıyan bir iki örnek vereceğim: Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevindeki 3 yaşındaki bir çocuğun bez bebeği elinden alınmış. Şimdi, cezaevleri zaten çocuklara uygun değil. Bir örnek daha vereyim: Arin bebek, Urfa'da cezaevinde annesiyle beraber kalıyor. Arin bebek, astım hastası ve bu çocuğun cezaevinde kalması aslında kendisi için büyük bir sorun ama annesinin bakımına muhtaç. Şimdi, bunlarla ilgili başka tedbirler uygulanamaz mı? Uygulanabilir. İnfaz ertelenemez mi eğer hükümlüyse? Ertelenebilir. Ama bunlar uygulanmıyor.

Ve siz Sayın Bakan, bu denetimli serbestlik meselesinden söz etmiştiniz ama çok büyük bir problem var, insanlar denetimli serbestlik müessesesinden yararlanamıyor. Ceza alana kadar "Sen örgüt üyesisin, örgüt üyesisin." dayatması yapılıyor, zorla insanlar örgüt üyesi yapılıyor. Binlerce insan var şu anda örgüt üyeliğinden ceza alan ya da örgüt üyesi değil, aslında attığı bir sosyal medya paylaşımından, 2911'den ya da propagandadan ceza alan. Ama bu insanlar denetimli serbestlikten yararlanmak istedikleri zaman "Örgütle bir bağım yoktur." dilekçesi imzalatılmaya çalışılıyor. Önce zorla örgüt üyesi yapıyorsunuz, sonra zorla "Örgüt üyeliğinden vazgeçin." diyorsunuz. Bakın, bu, çok garip bir paradoks hâli ve bir propagandadan yargılanan, hüküm giymiş birine siz "Örgütle bağını kopar." diyemezsiniz, böyle bir usul de yok. Aslında, hiç böyle bir usul olmamasına rağmen birçok insana bu imzalatılmaya çalışılarak denetimli serbestlikten yararlanmaları engelleniyor.

Bir durum daha var, özellikle cezaevindeki hasta tutsaklarla ilgili: Bakın, biz çokça dile getirdik, daha önce ben İnsan Hakları Komisyonundaydım, sizinle de çok görüşme yaptık ve bir türlü çözemediğimiz bir mesele. Şimdi, cemaat her yere sızmış vaziyette, doğru. Hiç Adli Tıpa sızmadı mı? Bu insanların çoğuna, Adli Tıp Kurumunun verdiği raporlara göre "Cezaevinde kalabilir." raporu verilmiş. Ama şunu söyleyelim ki Sise Ana, Tarsus'ta, yakında tahliye olacak, artık ihtiyacı da kalmadı ya ama yine de biz ısrarcıyız.

BAŞKAN - Sayın Başaran, tamamlar mısınız lütfen.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Kendi hayatını idame ettiremeyecek bir durumda, ancak cezaevinde tutuluyor. Adli Tıp Kurumu kesinlikle politik bir tavırla karar alıyor ve insanlar hastaneye gittiklerinde de yine nefret söylemlerine maruz kalıyorlar çünkü cezaevleri, hastaneye sevk ederken özellikle hastaneleri ve doktorları bir şekilde manipüle ediyorlar çünkü tehlikeli bir grup gibi dosyalarının üzerine "Tehlikelidir." yazıyorlar, insanlar da kelepçeli muayene ya da işte nefret söylemlerine maruz kalıyorlar.

Son bir mevzuyu daha söyleyeceğim: Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Leyla Güven, bugün on üçüncü gündür açlık grevinde ve açlık grevinin bir nedeni var. Aslında, Leyla Güven, 27'nci Dönemde Hakkâri'de milletvekili seçilmiş, tıpkı buradaki arkadaşlar gibi binlerce oy alıp milletvekili seçilmiş bir arkadaşımız. Burada, bu sıralarda Türkiye'nin demokratikleştirilmesi, Türkiye'de insan hakları ve eşit yurttaşlık taleplerini dillendirmek için burada olması gerekirken aynı taleplerle bugün cezaevinde açlık grevi yapıyor. Leyla Güven, Sayın Abdullah Öcalan üzerinde son dönemde özellikle yoğunlaştırılmış ve derinleştirilmiş tecritle ilgili olarak açlık grevinde.

Değerli arkadaşlar, tecrit, bir insanlık suçudur. Kimsenin, siz ailesiyle, avukatlarıyla ya da herhangi dışarıyla iletişimini koparamazsınız. Sayın Öcalan 27 Temmuz 2011 tarihinden beri avukatlarla, 11 Eylül 2016 tarihinde aileyle...

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - "Sayın Öcalan" diyemezsiniz Türkiye Büyük Millet Meclisinde. Katile "sayın" diyemezsin.

BAŞKAN - Sayın Başaran...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - ...5 Haziran 2015 tarihinde heyetle görüşme...

BAŞKAN - Sayın Başaran, teşekkür ediyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bitireceğim ama bitireceğim Başkan.

Ama bakın, Başkan, böyle bir durum yok yani.

BAŞKAN - Nasıl bir durum?

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Böyle bir şey olabilir mi? Her ağzımı açtığımda müdahale etmek zorunda değilsiniz.

BAŞKAN - Ama ben size yüz kere süre uzatımı verdim. Bakın, süreniz belli.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ben bitiriyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın diyorum, tamamlamıyorsunuz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ama müdahale ediyorlar.

BAŞKAN - Hayır, siz müdahale edilmesini bekliyorsunuz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Tamam, bitiriyorum.

BAŞKAN - Siz bitirmiyorsunuz ve müdahale edilmesini bekliyorsunuz. Siz bunu planlıyorsunuz efendim.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bakın, o dönemden bugüne Sayın Öcalan üzerinde tecrit devam etmekte...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkanım, mikrofonu kapatın.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Devlet iki buçuk yıl Sayın Öcalan'la görüşme yaptı, bir çözüm süreci yürütüldü.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Pişman olursunuz dediklerinizle üç gün sonra yine görüşür, ne diyeceğinizi bilemezsiniz. Haddinizi bilin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Sen kimseye had bildiremezsin. Böyle bir usul yok.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen... Arkadaşlar, lütfen...

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Böyle bir dil yok.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Var, var.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Milletvekiline had bildirme dili yok.

BAŞKAN - Sayın Keşir...

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Ya öyle mi? Geçen hafta sizin Bakanınız ne yapıyordu burada? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ne yaptı? Ne oldu?

AYŞE KEŞİR (Düzc) - Parmak sallama milletvekiline!

BAŞKAN - Ne oldu? Sayın Keşir... Arkadaşlar, müsaade edin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Bakan bey, gereğini yaptı.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Biz de görevimizi yapıyoruz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Biz de gereğini yaptık.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Siz de haddinizi bileceksiniz.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Parmak sallama!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Siz haddinizi bileceksiniz, siz. Biz haddimizi biliyoruz. Siz rahat olun.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Bileceksiniz... Bileceksiniz...

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bu, tehdit dili.

BAŞKAN - Sayın Başaran... Sayın Paylan...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Biz gereğini yapıyoruz.

AYŞE KEŞİR (Düzce) - Bu, tehdit dili. "Had bildiremezsin." demek, tehdit dili.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hiç de tehdit etmiyorum.

SALİH CORA (Trabzon) - Provokatörlük yapıyorsun, provokatörlük.

BAŞKAN - Arkadaşlar, bir müsaade eder misiniz.

AYŞE ACAR BAŞARAN (Batman) - Hiç de tehdit etmiyorum. Tehdit eden siz, Bakanınız, Genel Başkanınız. Her dönem tehdit... Biz neyiz ya? Biz de sizin gibi milletvekiliyiz.