KOMİSYON KONUŞMASI

SADİR DURMAZ (Ankara) - Sayın Bakanım, bir kez daha, bu kapsamlı toplantı için şahsınızda tüm bürokrat arkadaşlara teşekkür ediyorum.

Sizin de sunumunuzda ifade ettiğiniz üzere, gerçekten, tarımın ülke ve milletler açısından stratejik öneminin kavranmış olması şüphesiz çok önemli. Bunu topyekûn milletimizin, tüm siyasilerin bu yaklaşım içerisinde, bunu benimseyerek değerlendirme yapmalarını beklemekteyiz. Zira geçmişte çok kötü örnekleriyle karşılaştığımız bazı değerlendirmeler vardı yani çiftçiyi, tarımı yük olarak gören bir anlayıştan tam aksine, tarımın Türkiye için stratejik öneminin, ülkeler için stratejik öneminin kavrandığı bir anlayışa doğru evrilmesi hepimizin eminim ki ortak dileği. Zira dünyayı bekleyen en önemli tehditlerden, tehlikelerden birisi açlık tehlikesi. Demin de ifade etmiştim, su savaşları belki de önümüzdeki elli yılın en stratejik konuları olacak. Yani buradan başlayarak tarıma ilişkin bazı tespitlerimi, bazı değerlendirmelerimi yüce heyetin takdirlerine arz etmek istiyorum.

Sayın Bakanım, Türk tarımının en temel sorunları olarak ifade edebileceğimiz sorunlarda hâlâ daha tam istenilen seviyede olmadığımızı ifade edersek sanırım yanlış bir değerlendirme yapmış olmayız. Maliyetlerin hâlâ daha çok yüksek olduğunu, böyle bir zeminde çiftçimizin rekabet gücünün son derece düşük olduğunu söylemeyiz. Zira bunun somut örnekleriyle, sonuçlarıyla da karşı karşıyayız. Son on yıl içerisinde tarım dışı kalan arazi miktarı, yanılmıyorsam, yaklaşık şu an itibarıyla -tam verilere sahip değilim- 4 milyon hektar civarında olsa gerek yani bu çoğu ülkelerin yüzölçümünden daha fazla bir alan. Bu, ülkemiz açısından gerçekten çok önemli bir soruna işaret ediyor, tarımdan çekiliyor insanlar. Aynı zamanda, kişi başına millî gelir rakamlarına baktığınızda da keza, tarımın en düşük olduğunu rahatlıkla görebiliriz.

Tarımda istihdam sorunu da aynı şekilde ciddi boyutlarda. Eskiden en fazla istihdamı sağladığımız sektör tarımken bugün bu oran giderek düşmektedir. Buraya dikkat çekmek icap eder.

Ölçek konusuna çok haklı bir şekilde değindiniz. Benim son on yılda belki de en önemli gelişmelerden biri olarak gördüğüm iki husus var: Biri, arazi toplulaştırması konusu. Arazi toplulaştırmasında gerçekten önemli mesafeler alındığını ifade etmeliyim yani bir hakkı da teslim etmek lazım. Ölçek konusu ise hâlâ tartışmalı bir alan burası. Gerçekten, gelişmiş ülkelerin ortalamasının çok gerisindeyiz, ortalama yaklaşık 59-60 dekar; bu, çok düşük bir rakam. Tabiatıyla daha profesyonel bir yapıya evrilmesi gerekir, dönüşmesi gerekir, maliyetlerin aşağı çekilmesi bakımından son derece önemlidir bu. Ancak sizin de -ben ziyadesiyle memnun oldum yaptığınız değerlendirmeden- dikkati çektiğiniz çok önemli bir konu var: "Entansif" dediğimiz bu aile işletmeciliğini hiçbir şekilde göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyorum. Zira bunu bir güvence olarak yani hem güvenli gıdaya ulaşmanın bir güvencesi olarak görmek lazım hem de üreticiyi köyde tutmak, göçü önlemek, buradaki birtakım sosyal maliyetleri de dikkate alarak değerlendirme yapmak lazım. Yani hem üreticiyi, çiftçiyi, küçük aileyi köyünde doyurarak, köyünde tutarak bu sosyal maliyetlerin de önüne geçmek lazım hem de bir güvence olarak görmek istiyoruz esasında. Demin ithalattan bahsedildi, hakikaten çok farklı ürünlerde yani bizim "geleneksel" dediğimiz ürünlerde de çok ciddi ithalat rakamları söz konusu ve çok ciddi kaynak aktarımı söz konusu dışarıya. İşte, bunun da bu israfın önlenmesinin de yollarından bir tanesi, çiftçiyi köyünde doyurmak, üreticiyi köyünde tutmak, köyünde doyurmak hatta tersine göçü başlatacak birtakım uygulamalar da lazım diye düşünüyorum, uygulamalara da süratle başlamak gerekir.

Havza bazlı üretim modeli konusunda bir bilgi alabilirsek ziyadesiyle memnun olacağım çünkü Türkiye açısından son derece önemli olduğunu düşündüğüm bir model bu. Zira bizim tarımımızın en temel problemlerinden biri, neyi nerede ne kadar üreteceğiz, nereye pazarlayacağız, nereye satacağız, çiftçi bundan ne kadar kazanacak? Anadolu çiftçisi bir yıl patates fazla para ediyor diye patatese yükleniyor, bu kez de üretim, arz fazlası olduğu için derelere dökmek zorunda kalıyor ya da çürüyor, bu da çok daha fazla bir maliyet getiriyor. Keza, aynı şekilde bir yıl soğanı üretiyor, soğan derelere dökülüyor. Bu nedenle üretim planlaması konusu tarımın en temel problemi diye düşünüyorum. Bunun da havza modeliyle çözülebileceğine inanıyorum. O nedenle havza modeli konusunda bir bilgi istirham ediyorum.

Birliklerin çok daha etkin hâle getirilmesi gerekir. Bu konudaki tespitinize sonuna kadar katılıyorum Sayın Bakanım. Ben de Tarım Kredi Kooperatiflerinin eski Genel Müdürüyüm, uzun süre orada yöneticilik yaptım. Ama birlikler ne yazık ki bu manada, yapılan bütün yasal düzenlemelere rağmen hâlâ bu misyondan son derece uzak, bu misyonu yerine getirdiklerini söyleyemeyiz. Zira siyasi müdahalelere de çok açık. Daha özerk yönetimlere kavuşturulması, daha profesyonel bir anlayışla yönetilmelerinin çok daha doğru olacağını düşünüyorum.

Hayvancılık konusunda da yine aynı şekilde ciddi sıkıntılarımızın olduğunu düşünüyorum. Yani 2008'de yaşadığımız bir süt krizi vardı. O süt krizinden sonra ne yazık ki süt üreticisi, hayvan yetiştiricisi maliyetlerin altında kalınca çok ciddi şekilde süt ineğini kesmek durumunda kaldı, mezbahaya, kasaba götürmek zorunda kaldı ve biz o popülasyonu yenileyemedik, hâlâ daha o açığımız var. İthalatın da çare olmadığını düşünüyoruz yani geçici, palyatif bir şey olabilir. Bizim, esasen, o popülasyonu tamamlamamız gerekir diye düşünüyorum.

Tarımda teknoloji kullanımında hâlâ beklenilen seviyede olmadığımızı görüyorum. Bu konuda da bazı teşviklere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

Üretim dışı kalan araziyi söylemiştim, hakikaten çok önemli bir sorun.

Sayın Bakanım, Allah yardımcınız olsun, siz de ifade ettiniz yani 5 ayrı bakanlık olması gereken bir Bakanlıkta gerçekten yaşanan ekonomik sıkıntıların da sonucunda sektörel anlamda ciddi sorun ve sıkıntılarla karşı karşıyayız. En önemli hususlardan bir tanesi de gıda güvenliği konusu. İşte, maalesef, şarbon konusu yaşandı, çok ciddi sonuçları, etkileri oldu. Hâlâ daha et tüketiminde ciddi gerileme var diye düşünüyorum, et tüketiminde tereddütler var. Bu konuya da Sayın Bakanım, siz ve Sağlık Bakanımızın birlikte bir değerlendirme yapmasını ve bir açıklık getirilmesini bekliyor kamuoyu. Yani ne kadar güvenli? Burada espriyle karışık bir değerlendirme de yapmak istiyorum: Sayın Mehdi Eker zamanında ben Tarım Komisyonu üyesiydim. Bakanlıkta yedikleri etler sebebiyle zehirlenen milletvekillerimiz oldu. Yani bu Bakanlığın adı Tarım ve Gıda Bakanlığı...

TARIM VE ORMAN BAKANI BEKİR PAKDEMİRLİ - Olmamış o!

SADİR DURMAZ (Ankara) - Böyle bir şey de olmuştu o zaman.

Hakikaten bu konuda ciddi bir beklenti var, bu konuya bir açıklık getirilmesi lazım. Biz tereddüt ediyoruz yani nerede yenilebilir, güvenliğini sağlayabiliyor muyuz?

Ben bu değerlendirmelerimi takdirlerinize sunuyor, bir kere daha bu toplantı için şahsınızda tüm bürokrat arkadaşlara ve Komisyon Başkanımız Sayın Muhammet Balta Bey'e bu ortamı tesis ettiği için ayrı ayrı teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.