| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b)Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c)Türkiye Adalet Akademisi ç)Anayasa Mahkemesi d)Yargıtay e)Danıştay f)Hakimler ve Savcılar Kurulu g)Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ğ)Kişisel Verileri Koruma Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 20 .11.2018 |
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Bakanım, Değerli Bakan Yardımcılarımız, bürokrat arkadaşlarımız, Sayın Başkan ve değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi öncelikle saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Hukukun üstünlüğü ve hukuk devletinin gerekleriyle evrensel hukuk normları doğrultusunda yargılamanın adil, hızlı, etkin, güvenli ve isabetli şekilde işlemesi adalet sisteminin temel amacıdır. Yirmi yedi yıllık bir hukukçu ve mesleğini severek yapan bir avukat olarak özellikle ülkemizin bugün gelmiş olduğu noktada biraz önceki konuşmacı arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi, Sayın Bakan ve değerli Bakanlık temsilcisi arkadaşlarım, maalesef, ülkemizde yargıyla ilgili bir sorun var. Yani bu sorunu görmezden gelerek bu konunun üstünü örtmeyle bir yere varamayız. Eğer bu sorunun varlığını kabul edersek çare olur ve çözüm bulabiliriz.
Şimdi, Bakanlığın özellikle programında soruşturmada, kovuşturmada veya yargılamada hedef sürelerden bahsedildi ve önümüzdeki süreçte hedef süreler üzerinden yargılamanın devam edeceği ifade edildi. Tabii ki yargıda gecikmeler yaşanmaktadır -Sayın Bakan, siz de meslekten gelen birisiniz bizim gibi- hedef süre konması tabii ki yargı mensuplarının sürelere riayet ederek belki de daha hızlı görev almasını, görev yürütmesini sağlayacaktır ama hepimiz biliyoruz ki yargıda esas olan doğru sonuca varmaktır. Yani hızlanalım derken acaba doğru sonuca varmada belirli hatalar yaşanabilir mi? Bu konuda da ince bir çizgi olduğunu da paylaşmak istiyorum. Yani bir savcının "Evet, sürem doluyor." deyip de bir şüpheli hakkında dava açmasına yol açmak da bir hak ihlalidir veya bir takipsizlik kararı verilmesine yol açmak da mağdur yönünden bir hak kaybıdır -yani burada bir ince çizgi var- veya bir mahkeme hâkiminin "Aman sürem geçmek üzere." deyip vereceği kararla da yargıda yanlışa gitme ihtimali olabilir. Evet, son yıllarda modern adliye binaları yapıldı. Tabii ki bu gelişen teknoloji süreci içerisinde teknolojinin kullanılması, yeni binaların yapılması kadar doğal ve güzel bir şey yok ama esas olan o binaların içini adalet duygusuyla doldurmak. Sayın Bakanım, bugün Türkiye'de adalet duygusuyla dolu bir adliyenin varlığından bahsedebiliyor muyuz? Türkiye'de adalete sokakta güvenen insan oranını biraz önce arkadaşlarımız paylaştı, işte, esas olan risk ve tehlike burada. Yani biz yıllarca avukatlık mesleğini yaparken... İlk avukatlığa başladığım günleri hatırlıyorum, hâkimlerin vermiş olduğu hiçbir karar üzerinde yorum yapmazdık, kararı beğenmiyorsak gider temyiz ederdik. Zaten de öyledir yani yargıya güvenen hiç kimse hâkimin verdiği kararı tartışmaz, beğenmiyorsa gider temyizini yapar ama artık son yıllarda, üzülerek söylüyorum ki verilen kararın niye verildiği, nasıl verildiği, hangi amaçla verildiği kafalarda soru işareti şeklinde Sayın Bakanım. İşte, bana göre esas tehlike budur. Bazen bina olmayabilir ama yargı vardır, adalet vardır. İşte, biz hem binayı hem de adaleti birlikte sağlamalıyız.
Bugün bazı ilçelerimiz veya illerimizdeki AKP'li temsilci arkadaşlarımız, yapılmakta olan cezaevleriyle övünüyor Sayın Bakan, böyle acı bir tablo var. "Efendim, ilçemizi 2 bin kişilik cezaevine kavuşturuyoruz." diyen politikacı var Sayın Bakanım, söyleyebilirim de nereler olduğunu. Keşke 2 bin kişilik cezaevine kavuşturacağımıza 500 kişilik fabrika yapabilseydik o ilçeye. Yani cezaevi yapmak maalesef, bugün övünç kaynağı oldu.
Ben sizlere soruyorum: 2010 referandumunda "evet" mi dediniz, "hayır" mı dediniz? Tabii ki "evet" dediğinizi tahmin ediyorum ama bizler "hayır" demiştik ve "hayır" denmesi için de mücadele ettik ve maalesef ki biz haklı çıktık. Bakın, o dönem dedik ki: "Lütfen 'hayır' deyin çünkü 'evet' derseniz yargıyı siyasallaştıracaksınız, yargı siyasetin ve hatta cemaatlerin eline geçecek." Ne oldu? Bugün buradaki sunum dâhil... Türkiye'nin 15 Temmuz 2016 sürecinin başlangıcı 2010 referandumuyla atıldı. Ne oldu? Yargıda biz siyaset yapıyormuş gibi hâkimi, savcıyı sandıklara gönderdik, seçimler yaptırdık, orada -siyasi parti temsilcileri gibi- hâkimler sandıktan sandığa koştu. Bu muydu yargının geleceği nokta? Ondan sonra ne oldu? Göreve gelen HSYK üyeleri yargıyı dizayn etti, o dizaynlar da ülkemizin 15 Temmuz sürecine gelmesine yol açan yargı sürecidir.
Sayın Bakanım ve değerli arkadaşlar, tekrar soruyorum: Son referandumda ne oy kullandınız? Ben "hayır" kullandım ve bunu göğsümü gere gere her yerde söylüyorum. Neden söylüyorum? Çünkü son referandum sürecinde de yine yargı siyasallaştırıldı Sayın Bakanım. Ben size soruyorum: Bunca yıllık meslek hayatında hiç karşılaştınız mı bir Danıştay Başkanının kalkıp da ana muhalefet partisi lideri hakkında eleştirel bir laf ettiğini, siyaset yaptığını hiç yaşadınız mı, hiç gördünüz mü? Ben yirmi yedi yıllık avukatlık hayatımda hiç görmedim ve yine soruyorum Sayın Bakanım: Bir Danıştay üyesinin kalkıp da bir partinin Cumhurbaşkanı adayı hakkında "tweet" atarak onu eleştiren bir hâkim gördünüz mü, bir Danıştay üyesi gördünüz mü? Görmediyseniz ben söyleyeyim: Bizim Cumhurbaşkanı adayımızı Danıştay üyesi Sayın Aysel Demirel "tweet" atarak protesto etmiş ve eleştirmiştir. Bu hâkim acaba görevinde duruyor mu? Duruyorsa, işte, bakın, yargının geldiği nokta. Danıştay Başkanı Sayın Zerrin Güngör kalkmış, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanını eleştiren açıklama yapabilmiş. Yine, yargının üst organlarında görev alanlar çay toplama etkinliklerine katılmış yani kısacası yargı bugün siyasetin etkisi altına girmiştir. Sayın Bakanım, yıllarca baro yönetimlerinde yer aldık, bu görevlerimiz süreci içerisinde biz avukatlıktan hâkimliğe geçişin doğru olabileceğini savunduk; bakın, avukatlıktan hâkimliğe geçişin doğru olabileceğini savunduk bir siyasi partinin içerisinde il başkanı olmuş, ilçe başkanı olmuş, belediye meclis üyesi, belediye başkanı olmuş yani siyasi kimliğini ortaya koymuş 45 yaşına gelmiş bir avukatın da hâkim olmasını, savcı olmasını buradan doğru görmediğimi ifade etmek istiyorum Sayın Bakanım. Yani 45 yaşına gelmiş bir avukat yirmi senelik bir avukat demektir en az ve bunun ötesinde de bilindiği üzere, en son atamalarda 1.200 hâkim, savcı arasında AKP içerisinde görev alan 900 avukat arkadaşımız var. Yani yargı bu kadar siyasallaştırılmayı hak eden bir kurum muydu Sayın Bakan?
Yine şunu sormak istiyorum: Özellikle son dönemde hâkim, savcılığa alınan arkadaşlarımızın mezun oldukları üniversiteleri çok merak ediyorum ve yine yazılı sınavlarda -ki sınav şartını da bildiğim kadarıyla puan barajını kaldırdınız- hangi puanlarla girdiklerini çok merak ediyorum çünkü öyle dönemler, anlar yaşadık ki bakın, referans olmak üzere bir siyasi partinin temsilcilerinin kapısının çalındığı bir dönem yaşıyoruz. Yargı siyasetin üzerinde olmalı yani "üzerinde" derken bağımsız olmalı, yargı siyasetin dışında tutulmalı, bağımsız ve tarafsız yargı gün gelecek hepimize lazım olacak Sayın Bakanım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın lütfen.
CAVİT ARI (Antalya) - Dolayısıyla da tarafsız, bağımsız yargı o mesleği hak ederek seçilecek hâkimlerden ve savcılardan oluşur. Eğer ki bir siyasi partinin referansıyla oraya girmişse o hâkim, savcı başarılı olamaz. 2010 sürecinde ben Antalya Adliyesinde söylüyordum "Bu koridorlarda belli bir cemaat grubuna ait avukat bırakmadınız çok şükür." diyordum; son dönemde de şunu söyledim Sayın Bakan: "Evet, bir siyasi partiye ait avukat bırakmadınız Antalya Adliyesi koridorlarında, hepsi hâkim, savcı oldu." Ve onların geçmişini çok iyi biliyoruz, vereceği kararlardan endişeliyiz.
Bunun yanı sıra da avukat arkadaşlarımızın çok ciddi sorunları var, bunları arkadaşlarımız anlattılar ama bağımsız bir yargının üçüncü ayağı savunmadır, avukatların sorunlarının çözümü noktasında sizlerden destek istiyoruz ve özellikle de üniversitede hukuk fakültesine girerken en azından 80 bin barajı konulmalı Sayın Bakan.
BAŞKAN - Teşekkür ettim.
CAVİT ARI (Antalya) - Üç sene önce 150 bin diye ilan edilmişti, bu sene kaldırıldı.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
CAVİT ARI (Antalya) - Bakın, 200 bin, 300 bin sıralarındaki öğrencilerin hukuk fakültesine girmemesi gerekir Sayın Bakan.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arı.
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, son söz.
BAŞKAN - Sayın Arı, 30 kişilik liste verdiniz siz bana, lütfen...
CAVİT ARI (Antalya) - Yine, kamu avukatlarının ciddi sorunları var, bu konuda da sizlerden destek istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
CAVİT ARI (Antalya) - Bütçemizin yargımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
Teşekkür ediyorum.
BAŞKAN - Sayın Arı, almış olduğumuz karar gereğince iki saat içerisinde Komisyon dışı milletvekillerimizin şahsen başvurmaları gerekiyordu yani bir liste verdiniz tam 29 milletvekilimiz var yani bu şekilde bu süreci götürmek... 29 milletvekilinin de henüz daha -görüşmelere saat 10.00'da başladık, üzerinden yedi saat geçti- on dakika dahi salona uğramayan milletvekillerimiz var. Yani bunun da en azından Komisyon üyelerimize karşı...
AYŞE KEŞİR (Düzce) - Haksızlık.
BAŞKAN - Bir değerlendirmenizi rica edeceğim. Hani "saygısızlık" demek istemiyorum ama değerlendirmeyi size bırakıyorum.
CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkanım, bugün grup toplantısı nedeniyle ve diğer görevler nedeniyle arkadaşlarımızın hepsi geldi, buradalar.