| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 21 .11.2018 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bu gece Zonguldak Kilimli'de bir maden ocağında patlama oldu, 3 işçi mahsurdu. İnşallah onlara da sağ salim ulaşılır.
Aksu arkadaşımıza da başsağlığı diliyorum.
Sayın Bakanım, önce bir soru sorayım, sonra unutabilirim: Sizden önceki Bakan döneminde Rize'nin Ekrem Orhon Mahallesi'nde yenilenme çalışması yapılacaktı. Burası enteresan bir yerdir; 1970'li yıllarda "denizden kara, karadan para" sloganıyla deniz dolgusu yapılmış, sonra da imara açılmış. Ama on seneden fazla bir zamandan beri bütün araştırmalar bu binaların temellerinin kohezyonla çürüdüğü, her an çökmeler olabileceği dolayısıyla bu mahallenin olduğu gibi... "Bu mahalle" dediğimiz yer, gündüzleri 30 bin kişinin üzerinde yaşadığı -yarısı çarşı- bir mahalledir. Bunun değiştirilmesi için rezerv alanlara bakılmıştı. Daha sonra susuldu. Dendi ki: "Büyük bir maliyet gerekiyor, vazgeçtik." Yani 30 bin kişiyi riske eden nasıl bir şey, özellikle de Cumhurbaşkanının memleketinde? Sayın Bakanım bu konuyu size havale edeyim.
Değerli arkadaşlarım, kızmak filan yok, konuşuyoruz karşılıklı, Türkiye'nin meselelerini masaya yatırıyoruz, hemen şey yapmayın. Hiç kimse de melaike filan değildi, "Eski dönemler çok güzeldi, şimdi bilmem ne, şimdi çok güzel." Öyle demiyoruz. Bugünkü meselelerin altını çiziyoruz. Hemen milattan önceye filan gitmeyin yani "Hazreti İsa'yı da senin deden öldürmüştü." filan diye sokakta geçen Yahudi'ye saldırmayın; öyle değil arkadaşlar, başka bir konu.
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı, dün de söyledim, bugün tekrar başka bir itirafta bulundu, biliyorsunuz: "Ama biz bu şehrin kıymetini bilemedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum." Bu bir itiraf arkadaşlar, "İhanet ettik." diyor.
Değerli arkadaşlarım, gerçeği söylüyor. Ama bunun sorumlusu kim? Bunun sorumlusu bu ekip, bu ekip sizsiniz. Dolayısıyla "Ha bir daha yapmayalım. Efendim, biz sorumluyduk ama şimdi Millet Bahçesi yapıyoruz, burada bir yuvarlanın; ondan sonra yatay, dikeydi.." filan. Ee? "Bitti, bizim hiçbir suçumuz filan yok, rey vermeye devam edin, hiçbir şekilde kimse de bize hesap sormasın." Öyle değil arkadaşlar, muhalefetiz, hesap soracağız.
Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı başka bir şey daha söylüyor: "Vahşi kapitalizmin hırslarına asla kapılmamalıyız." Bakın sizin şehircilikle ilgili yaptığınız iş vahşi kapitalizmin dibi, anlatacağım biraz sonra nasıl dibi olduğunu.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Zirvesi, zirvesi.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Değerli arkadaşlarım, bakın, inşaat sektöründe çok ciddi bir kriz, problem olduğu artık yazılıyor, çiziliyor, kurtarma planları yapılıyor. Bir defa sizin kenti ve konutu, insanların barınma ihtiyacını ticarileştiren, finanslaştıran bir konut politikanız, kent politikanız var yani bunun temelinde neoliberal politikalar var, vahşi kapitalizm var değerli arkadaşlarım bunun temelinde.
Bakın, on altı senede öyle bir sistem geliştirdiniz ki Türkiye'deki insanların yüzde 45'inin konut ihtiyacı var, konutları yok ama 1 milyondan fazla -tam rakamı bilemiyoruz- konut stoku fazlası var. "Konut" diyoruz ha, ev olarak kullanılabilecek yerler. İş yerlerinin durumu nedir, İstanbul'daki o kocaman AVM'ler ne oluyor; bunu bilmiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, büyük bir krizin geldiğini herkes biliyor, siz de biliyorsunuz, bunu saklıyorsunuz ama siz de biliyorsunuz. Bakın, bu konuda gerçek rakamların ne olduğunu kimse bilmiyor ha. Yani gerçekten ne kadar fazla konut var, nerelerde var? TOKİ biliyor mu, kendi konutlarını bile bildiğini sanmıyorum. TÜİK'le ilgili... Sadece satılanlar konusunda TÜİK'in birkaç tane rakamı var. Rahmetli Güngör Uras 2015'te filan bir yazı yazmaya çalışmış, "Ulaşamadım bir şeye ama İstanbul'da 300 bin, Türkiye genelinde 1 milyon civarında konut fazlası var." diyor. Fakat TOKİ şöyle bir şey yapıyor: "3 milyon 459 bin konut satılıyor." diyor, TÜİK yapmış bunu, "2014'le 2017 arasında bu kadar konut satılmış." diyor.
Değerli arkadaşlarım, kime satılmış bu konutlar ve elde ne kadar konut var, bunu kimse bilmiyor. Birisi yazı yazmış, çok enteresan bir yazı, "Konut satışları artıyor ama tapular azalıyor, tapu sahipleri azalıyor." diyor. Sizin geliştirmiş olduğunuz konut politikalarıyla, kent politikalarıyla öyle TOKİ filan, biraz evvel Sayın Bakanımız anlattı, "Garibanlara yer yaptık." filan diye, öyle değil yani. Sizin geliştirdiğiniz konut politikaları tamamen insanların barınma ihtiyacını, insanların en temel ihtiyacı olan barınma ihtiyacını ticarileştirmek, finanslaştırmak; başka da bir şey değil ama bu yürümüyor artık, o kadar yaptınız ki borç parayla... Dışarıdan bankalar borç para aldı, bu borç parayı inşaat şirketlerine verdi, inşaat şirketleri bina yaptı, yine borç olarak dışarıdan aldığı parayı vatandaşa verdi konut kredisi olarak, vatandaş bunu yatırdı, geri dönüşü olmadı, tıkandı kaldı. Yaşamakta olduğumuz ekonomik krizin en temel sebeplerinden bir tanesi budur. Burada bir saadet zinciri kuruldu değerli arkadaşlarım. Yani sadece müteahhitler filan değil, müteahhitlere alanları açan, kentleri açan siyasetçiler, bunlara para veren finansörler, bankalar, ciddi bir suç ortaklığı var. Evet, bir kent suçu var değerli arkadaşım, kent suçu var ve bu suçun siyasi ortağı sizsiniz, kaçamazsınız.
Bakın, elimde bir liste var değerli arkadaşlarım emsalle ilgili, birkaç tane vereyim. Batı Şehir, Ege Yapı 2014 yılı kullanılan emsal 5,28; yasal emsal 2,20; fazladan kullanılan 3,08; yasal inşaat alanı 317 bin, kullanılan şey 762 bin... Böyle onlarca, yüzlerce, binlerce fazla emsal kullandırılmış. Kimse hesap yapamıyor ama İstanbul'da bu emsal kullanma yoluyla ve devletin elindeki arsaların yandaşlara verilmesi yoluyla 250 milyar ile 300 milyar dolar arasında rant oluşturulmuş, Türkiye geneliyle ilgili kimse rakam veremiyor, müthiş bir şey değerli arkadaşlarım. Dolayısıyla yani "Biz ihanet ettik, şöyle bir şey yaptık, yatayken dikey yapmıştık da..." filan. Öyle değil, taammüden işlenen kent suçuyla karşı karşıyayız değerli arkadaşlarım. Bu suçu işleyenlerin şeyleri Meclise de geldiler, 15 Temmuzu lütuf sayarak Meclisimizi yapacaklardı, böyle bir şey yok değerli arkadaşlarım.
Şimdi, bunu kurtarmak için bir sürü işler yaptınız. Bunlara işte sigorta şeyi getirdiniz -kanun- emirle bankalara faizler, aylık faizler yüzde 3'ken yüzde 1'in altında konut kredisi verdirdiniz, sonra İşsizlik Fonu'ndan 11 milyar dolar para aktardınız bankalara şeylerini düzeltsinler diye. Yetmedi, enteresan bir şey çıkardınız: Gayrimenkul Sertifika Sistemi. Ne oldu Sayın Bakan? Gayrimenkul Sertifika Sistemi, hatırlıyoruz şimdi, kıyametle anlattınız, Türkiye... Neydi biliyor musunuz Gayrimenkul Sertifika Sistemi tutsaydı? Bu soyguncular ve suç ortakları, müteahhitler, siyasetçiler ve finansörler, batırdılar; hiç suçu olmayan insanlara gayrimenkul sertifikası satacaklardı ve yeni bir finans sistemi bulacaklardı...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Yanlış söylüyorsunuz.
SALİH CORA (Trabzon) - Yanlış, yanlış.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yanlışsa anlatırsınız biraz sonra.
...ama millet yemedi. Sadece Mavera. Mavera da kimin Sayın Bakanım? Sadece Mavera'da satabildiniz, millet yemedi bu parayı. Bu bankerlere... Meşhur var ya Çiftlik Bank, bir banker... Yani size, bu suç ortaklarına şey vermedi.
Şimdi, dolaylı olarak insanları dâhil edeceksiniz, gariban arkadaşa diyeceksiniz ki: "Şu binalardan siz işte..." 42 lira filan da birim fiyat çıkarmışlardı -tahvil- öyle mi? Onları soyacaklardı, soyamadılar. Şimdi, direkt olarak... Nedir arkadaşlar bu inşaat sektörünü, piyasasını kurtarma planı? Nedir arkadaşlar, bunu birisi çıksın anlatsın. Emlak Konut bütün bu stokları, fazla konutları alacak, öyle mi Sayın Bakan? Neyle alacak? Alacak, yüzde 70'ini banka borçlarına verecek, bankaları bu şekilde kurtaracak, yüzde 30'unu da inşaat firmalarına verecek. Hangi inşaat firmaları alacak? Böyle bir kaynak var mı? Emlak Konuta bunun için ne kadar para vereceksiniz? Böyle bir şey var mı Sayın Bakanım? Gerçekten biliyor muyuz ya da buradaki bağıran çağıran arkadaşlarımız biliyor mu, bir söylesinler bakalım, ne kadar şey yapacaksınız?
Bakın arkadaşlar, olan şeyi size anlatayım: Bunu da yürütemeyeceksiniz, bu mümkün değil. Bunu hiçbir sorumluluğu olmayan, vergi veren bütün herkese şey yapacaksınız. Amerika'da da böyle oldu bu: "Biz çok büyüğüz." Şimdi aynı şeyi diyorlardır, Sayın Cumhurbaşkanına anlatıyorlardır "İnşaat sektörü batarsa AKP batar." Gerçekten batar, zaten batıyorsunuz, batmak üzeresiniz. Bu kadar günahla nasıl olacak zaten? Batacaksınız.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hiç ümitlenme hiç. Hayal kurma hayal.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Batar, aman ha mutlaka inşaat sektörünü kurtarmamız lazım." "Nasıl kurtaracağız inşaat sektörünü?" "Bu şekilde inşaat sektörünü kurtaralım." "Ne yapalım?"
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Aynı hayalleri tekrarlıyorsunuz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hiçbir suçu olmayan, vergi veren insanlara, kamuya bu parayı havale edeceksiniz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Arkadaşlar...
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Başkanım, hayal kuruyor.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bin sene daha yöneteceksiniz ama bin sene sonra öleceksiniz. Devriiktidarınız bitecek. Sultan Süleymanlar bittiği gibi siz de biteceksiniz, dünyada kalmayacaksınız.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Hayal, hayal.
SALİH CORA (Trabzon) - Biz devam edeceğiz, rahat ol.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Tamam, bin sene daha iktidarsınız.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bitiremedim.
BAŞKAN - Süreniz bitti, sataşmasız bitti. Kemiksiz bu sefer.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Biraz daha süre, lütfen biraz daha.
Bakın, bu müteahhit düzeninin sürdürülmesi mümkün değil. Türkiye'nin temel krizi... Yani Türkiye'de şu an yaşanan kriz... Hani Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Albayrak -yarın gelecek, burada kendisine de soracağım- diyor ya: "Bir başkente bütün bunlar kurgulandı, bu saldırı filan." Öyle değil arkadaşlar. Bu saldırı on beş, yirmi seneden beri sizin şeyinizde, siz bu saldırıyı organize ediyorsunuz. Niye ediyorsunuz? 144 milyar dolar civarında olan borcu siz 450-460 milyar dolara çıkardınız ve ...
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Orantı nasıl, orantı? Oranlama nasıl?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Oranını da veririm.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Oranları da ver de bilelim. Oran bekliyoruz Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...bu parayı betona yatırdınız. Betona yatırırken de kenti yok ettiniz.
Bakın, Sayın Bakan diyor ya: "Garibanlara filan, gecekondulara..." Hayır, sizin uyguladığınız şeyde sadece konutu finansızlaştırmadınız, ticarileştirmediniz; kenti de ticarileştirdiniz. Önemli yerlere, gecekondu filan, bu kirlilik mirlilik diye önemli yerlere bu emsal oyunlarıyla öyle işler yaptınız ki garibanları kentin dışına sürdünüz, merkezlerin değerlerini büyük emsallerle artırdınız ve paylaştınız değerli arkadaşlarım. Hadi siz paylaşmadınız; müteahhitler, siyasetçiler ve bankacılar paylaştılar.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - İftira atma, iftira!
Sayın Başkanım "Müdahale etme." diyorsunuz ama "Paylaştınız." diyor.
BAŞKAN - Arkadaşım, müdahale etme demiyorum, zamanında ve doğru noktada müdahale et diyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Şimdi de bu para geri ödenemiyor. Kriz ortaya çıktı.
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Ama üfürüyor Başkanım.
BAŞKAN - Üfürüyor mu?
YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Evet.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kriz demek inşaatın batması demek, Türkiye'nin batması demek, Adalet ve Kalkınma Partisinin batması demek.
BAŞKAN - Teşekkür ettim Sayın...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Birkaç cümle daha...
BAŞKAN - Ama yani sonuna geldiğin zaman gaza basıyorsun, bir daha frene de basamıyorsun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, bitiriyorum. Yalnız size bir şey söyleyeyim.
BAŞKAN - Bana söyle...
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Gerçekten size yakışmıyor.
BAŞKAN - Ama doğru söylüyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sizin adınıza çok üzülüyorum.
BAŞKAN - Ben de üzülüyorum, beni getirdiğiniz noktaya gerçekten ben de üzülüyorum.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Adaletsiz davranıyorsunuz, haddinizi aşıyorsunuz. Milletvekillerine el sallıyorsunuz, bağırıyorsunuz, ayıp ediyorsunuz Sayın Başkanım. Sizin bu sakalınıza falan yakışmıyor. Sakal imajını da bu heyetin Müslüman imajını yerin dibine batırdığı gibi...
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Müslüman mı? Nerede Müslüman?
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - ...siz sakal imajını da yerin dibine batırıyorsunuz Değerli Arkadaşım. Hiçbir değer bırakmadınız.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Değerlerini yitiren sizsiniz. Değerini kaybeden sizsiniz, burası değil. Siz kendinize bakın.
CAVİT ARI (Antalya) - Ya bir cevap verme Allah aşkına.
UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Nasıl vermeyeceğim cevabı?
Değerinizi kaybeden sizsiniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sadece kentleri filan değil, siz bu milletin bin senede bu topraklarda oluşturmuş olduğu bütün değerleri yok ettiniz, yerle bir ettiniz, içini boşalttınız değerli arkadaşlarım. (Gürültüler)