| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 21 .11.2018 |
RIDVAN TURAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sur'dan başlayalım. Sur'da bir "Toledo" yaratma programınız vardı, ne oldu diye sormak istiyorum. Sur'da olan şu anda şu: Sur'un içerisinde yedi bin yıllık tarihine asla ve asla uygun olmayan bir yürüyüş yolu yapılmış durumda. Hemen dibinde Hevsel Bahçeleri tarafına yakın olan kesimden -ki orası Sur'un en zayıf olan kesimidir- bir araç trafiği yolu açılmış durumda ve dolayısıyla Sur kendi kaderine terk edilmiş durumda. Bakın, çatışmalar sona erdiği dönemden sonra, Sur'da tescilli olan çok sayıda bina hasarsız olduğu hâlde yıkılmış durumda. Şimdi, ağır hasarlılar değil, orta düzey hasarlılar değil; hasarsız binalar dahi, özellikle iki mahalledeki hasarsız binaların tümü yıkılmış durumda ve oraya, güya Sur'un tarihî dokusuna uygun olduğu iddia edilen ucubeler yapıldı. Eski binaların bazalt taşları oradan çıkartıldı, satıldı, şu anda yapıştırma usulüyle bazalt görünümü verilen ve asla Sur'un kendi otantik ortamına ve halkına uygun olmayan bir mimari ortaya çıktı. Biliyor musunuz, oranın kendi halkı bu evlerde oturamayacaklar çünkü fiyatları onların oturamayacağı derecede yüksek.
Bakın, "kent suçu" diye bir kavram varsa ve eğer bu, bir tarihsel dönemde bizim yasalarımıza dercolunacaksa Sur'da yapılanın bir kent suçu, bir insanlık hafızasına yönelik suç olduğunu ifade etmek durumundayım.
Çıkalım Karadeniz'e; Uzungöl gerçeği. Geçenlerde gittim. İnsanın içi sızlıyor. Bir gölün etrafına beton dökmek nasıl bir çevre mantığıdır? Efem Çukuru'nda siyanürlü altın arama, Kaz Dağlarında siyanürlü altın arama ve bununla birlikte çok sayıda termik santrale orada yapım izninin verilmesi yine çok önemli bir doğa katliamı olarak ortada duruyor. Yine, Karadeniz'i baştan başa kateden Yeşil Yol Projesi.
Arkadaşlar, bakın, olmayan, test etmediğimiz bir şeyden bahsetmiyoruz, test ettiğimiz şeyleri konuşuyoruz. Karadeniz Sahil Yolu projesi, nasıl ki Karadeniz'de şu anda içinden çıkılmaz ekolojik sorunlarla baş başa bıraktı, zannediyor musunuz ki o gelen sellerin alayı, yalnızca iklim değişikliğinden meydana geliyor? Hayır, Karadeniz Otoyolu Projesi'nin yanlışlığından meydana geliyor.
Bakın, size bir şey söyleyeyim: Bir süre sonra hamsi balığına hasret kalacağız. Karadeniz'in dereleri, Karadeniz akmazsa hamsi balığının besleneceği ortam ortadan kalkmış olacak. Bunu test ettik. Karadeniz Otoyolu'nun bir facia olduğunu gördük, şimdi Yeşil Yol yapılıyor. Ya, bir tanesini test etmişken bu yanlışta ısrar etmenin anlamı nedir? Yediğimiz balığın ne düzeyde ağır metal taşıdığına ilişkin elinizde veri var mı? Çevre katliamının sonucunda ortaya çıkan şey, denizlerde ne yediğimizi bilmediğimiz balıkları tüketmek oluyor.
Gelelim ormanlara. Diyorsunuz ya "Biz şu kadar milyar ağaç diktik." Alın arkadaşlar, bakın, bu, 2001 yılında İstanbul ormanlarının görüntüsü; bu da 2016 yılında, şu kırmızı bölgelerin tümünde inşaat faaliyetleri var, madencilik faaliyetleri var ve orman alanı tamamen tahrip edilmiş durumda. Ondan sonra çıkıp "En iyi çevreci biziz, bu işler bizden sorulur." babında lütfen analiz yapmayın.
İşin esası şu: Burada AKP'nin yanlış sermaye birikimi rejimini görüyoruz. Uluslararası alandan gelmiş olan düşük faizli kredinin burada betona çevrilme süreci on altı yıldır devam ediyor. Size ilginç örnek vereyim: Her yıl Türkiye'de Konya Ovası'nı 10 santim kaplayacak düzeyde beton dökülüyor. 95'inci yılda bir demokratik cumhuriyet olamadık ama AKP eliyle bir beton cumhuriyetine elhak ulaşmış durumdayız ve bütün bu ekolojik yıkımın mutlaka ve mutlaka bir karşılığı olacak değerli arkadaşlar. Bakın, üçüncü havalimanı yapılırken meydana gelen ekolojik tahribatın ve Kanal İstanbul'la ortaya çıkması mukadder olan ekolojik tahribatın telafisi yok telafisi. İstanbul susuz kalacak, flora ve faunaya ait binlerce endemik tür ortadan kalkacak.
Son olarak şunu söyleyeyim: O börtü böceğin, kurbağanın, tosbağanın mutlaka ve mutlaka bir hesabı var, bir ahı var. Lütfen, bu politikalardan en radikal biçimde geri dönün ve şu, doğaya karşı suç politikalarını artık bir kenara bırakın.
Teşekkür ediyorum.