| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2019 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi (1/276) ile 2017 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/275) ve Sayıştay tezkereleri a)Çevre ve Şehircilik Bakanlığı b)Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 21 .11.2018 |
MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan gürültü kirliliğiyle ilgili haritanın çalışmalarından bahsetti. Yalnız anladığım kadarıyla sadece havaalanları için bu çalışma yapılıyor. Bu kara yolları için de, kara yollarıyla ilgili de bir çalışmanız da bu hususta var mıdır?
Tabii, bunun akabinde gürültü bariyerleri gündeme gelecektir. Bu gürültü bariyerlerinde de umarım gene hata yapıp beton veya betonarme bloklar hâlinde değil de alternatif bariyerlerin düşünülmesini rica ediyorum. Gerçi ben kırk yıl önce bu bilgilere vâkıftım, her ne kadar Türkiye için bunlar yeni ise de bu gürültüyü absorbe eden bitkiler ve ağaçlandırmayla, peyzajla da bunu elemine etme şansımız var. Buna ağırlık verirseniz... Tabii topografyasına göre, zor olan yerlerde perde duvar yapılması olabilir ama topografya müsaitse alternatif önerim daha gerçekçi olur.
İkinci bir husus da -gene kırk yıl önce ben bu bilgileri edinmiştim- atık su arıtma sistemleri. Bu da ülkemiz için yeni. Ama ilim Bitlis ve Van'ın, daha doğrusu Van Gölü'nün bu kirlilikten nasibini aldığını ben size aktarayım. Van Gölü eğer sodalı su olmayıp da tatlı su olsaydı emin olun şimdiye kadar çoktan iflas etmişti. Direniyor, hâlâ direniyor ama nereye kadar direnecek bilmiyorum.
Tatvan, Ahlat, Adilcevaz, Erciş ilçelerimiz de arıtma sistemlerini efektif olarak çalıştıramıyorlar. Şimdi, bunlar çalıştırılamıyorsa niye yapıldı? Yapıldıysa niye çalıştırılamıyorlar? Bunlar iç içe geçmiş iki tane sual.
Bir de bazı hatipler çıktı, mavi bayraklardan bahsetti. Herhâlde Van Gölü çevresine bayrak dikilse rengi kahverengi olur. Ama bir ümidimiz var; bir eksiğimiz zaten Bitlis'te saraydı, şimdi yeni saray Ahlat'a yapılacak, belki onun yüzü suyu hürmetine bu sistemler biraz çalıştırılır, bu kirlilikten artık kurtuluruz diye ümit ediyorum.
Diğer bir husus da orman yangınları bilinçli olarak son üç yılda artarak devam etmekte, bilinçli olarak ormanlarımız yakılıyor. Bunlar için bir önlem düşünüyor musunuz? Bu korkunç bir çevre katliamıdır, bunun bir an önce durdurulması gerekir.
Diğer bir husus da Diyarbakır Kırklar Dağı'ndan herkes bahsetti. "Diyarbakır Kırklar Dağı'nda şu yapıldı, bu yapıldı." Ben 1980'li yıllarda Diyarbakır'da yabancı bir petrol şirketinde çalışırken -size biraz bazı bilgileri paylaşayım- Kırklar Dağı'nın üstünde konuşlanan, bizim sondaj faaliyetlerini yürüten bir firmanın kuleleri kalırdı ve orası bunların park yeri ve kamp sahasıydı. Hatta Kırklar Dağı'nın etekleri vahşi çöp depolama alanıydı. Benim de katkımla -tabii cebimden ödemedim- firmanın parasıyla, belediyeyle iş birliği yaparak bu çöplük alanı tamamen ortadan kaldırdık. Tel örgü yaptık, toprak örttük, üzerine hatta ağaçlandırma yaptık. Ağaçlar yaşadı mı, yaşamadı mı bilmiyorum ama bu çaba içindeydik. Bu saha birdenbire kutsal bir mekân hâline geldi. Tabii, herkes bir şeyler diyor, yapılanlardan tabii ki memnunuz ama geçmiş durumunu da irdelemenizi tavsiye ederim.
Bir husus da ÇED raporu üzerine. Sayın Bakan, ÇED raporunu AB standartlarına revize ettiğinizi söylediniz fakat bunun hiçbir önemi yok. Elinizde tuttuğunuz koskoca bir yargı var, ne AB ne de evrensel standartlara uyumlu bir yargı. ÇED raporu olumsuz verse de doğaya talanı onaylayan bir yargı olduktan sonra bir önemi yok. Kaldı ki yargıyla yapılan talanın yürütülmesi durdurulsa, sizler doğayı parçalamaya devam ediyorsunuz. Bunun en bariz örneklerinden biri Sulukule Projesi'dir ve Sur Projesi'dir.
İklim değişikliğiyle ilgili de birkaç kelime söylemek istiyorum. Paris İklim Anlaşması'nı imzaladığımızı söylediniz Sayın Bakan. Fakat ne bulunduğunuz taahhütler etkili ne de hâlâ o taahhütleri yerine getirdiniz. Verdiğiniz taahhütler bırakın emisyonu azaltmayı, aynı kalmayı bile sağlayamıyor. Bazı bilim insanlarının görüşüne göre de bu taahhütlerle emisyon oranının 2030 yılında 2 kat artması riskiyle karşı karşıyayız ve bu, korkunç bir iklim değişikliği ve...